• filmin bir sahnesinde yonetmen, yazar, çizer, reklamcı tayfası papirus bar da oturmaktadır; laf döner dolaşır masada herkes bir anda "leonard cohen" in ne kadar şahane bir muzisyen oldugundan dem vurmaya başlarlar; o esnada nasıl olursa orada oturmakta olan taşra kökenli (iyi eleman) bir arkadaşımız "leonard cohen" in müziginden pek bir şey anlamadıgını söyleme hatasında bulunur

    masadaki entel, dantel vb tayfası bu arkadaşa kahkahalarla güler:
    - sen git de oyun havaları dinle o zaman
    - ayı n'olucak
    diye aşağılarlar, arkadaşımız da hüzünlenir ve samsun sigarasını da alarak derhal masadan kalkar, köylülük - kentleşme arada kalma vb olgularının hem bu kadar etkileyici hem de bu kadar lirik ve pitoresk bir şekilde verildigi bir başka film bir başka sahne var mı kardeşim, tey tey

    (bkz: sosyetik partide türkü söyleyen ezik tipe gülmek)
  • "sari tebessum", 90'larin ilk yarisinda istanbul'da yasayan bir grup varsil entelin hayatlari etrafinda donen bir hikaye. filmin ana karakteri olan "eda"(sahika tekand)'nin varolusunu; ruhsal birlikteligin doyumuna ulastigi ve fakat bazi teknik sorunlardan oturu cinsel platformda ayni performansi gosteremeyen yazar kocasi "idris"(levent ozdilek) ve aslinda kisilik olarak hic uyusmadigi, nefret ettigi ancak libidosu tavana vurmus, yatay duzlemdeki performansi on kaplan gucunde olan ressam "erdal"(mahir gunsiray) arasindaki iki iliskiye sigdirmaya calismasini konu aliyor. bir yanda cok sevdigi ve aslinda aldatmak istemedigi kocasi, diger yanda nefret ettigi ancak onunla birlikte olmaktan da kendini alamadigi sevgilisi... zaten filmin adi olan "sari tebessum" de, aldatmanin ve aldatma sonrasi gelen ic bulantisinin rengi olan "sari"yi vurguluyor, film de aldatma kavramindan kelli bu ic bulantisi uzerine kurulu aslinda. [eda'nin sahibi oldugu sanat galerisine gelen bir sanat elestirmeni (ya da kurator artik her ne ise) ile eda arasinda soyle bir diyalog geciyor bu sari konusunda; - neden sari?, - cunku aldatmanin rengidir sari, bir yaniyla da sari yesile yakindir, dogaya, dogamizda var yani aldatmak]
    "sari tebessum"un bir cok kisi tarafindan basarisiz bulunmasinin sebebi de bence bu "ic bulantisi" temasinin yeterince verilememesi, onun yerine eda'nin, kocasi ve sevgilisi arasinda kisir donguye giren ve cok uzatilan git-gellerinin bir sure sonra "ic sikintisi"na donusmesi.(e haksiz da degiller)

    yonetmen(seckin yasar) fazlasiyla fransiz ekolune oykunmus, bu ekole uygun bir hikaye bulmus(bohem ve cinsel guduleri kuvvetli bir kadin ana karakter, hmm) ve fakat bunu uygulamaya geciste cok da basarili olamamis.

    "sari tebessum"de guzel ve isabetli nuanslar da yakalamak mumkun; mesela ressam erdal'in surrealist tablolarinda surekli vajinal objeleri resmetmesi ve bu resimleri yalnizca 40 yas ustu zengin entel kadinlarin satin almasi, ya da idris'in siirlerinde olum ve intihar temalari uzerinde yogunlasmasi ve neticesinde eda'nin, kocasinin bir siirinde gecen intihara davet cumlelerini hatirlamasi ile olume karar vermesi.
    filmin cinsellik iceren sahneleri neden benim dikkatimi o kadar cekmedi, yavan kalmadi, ya da benim nezdimde erotik-komedi'ye yaklasamadi sorusunun cevabini ise bu sahnelerin konuya(aldatmak) bir nebze olsun yedirilebilmis olmasiyla acikliyorum ancak.

    bitiris dip notu olarak, filmin yan karakterlerinden biri olan eda'nin kiz kardesine dikkat cekmek isterim. eda ile erdal arasindaki iliskiyi bilen tek kisi olan ve "amaaan ko gotune" tarzi yorumlariyla gonlumuze taht kuran bu karakteri, bugunlerde cnn turk ekranlarindan gulumseyen guner ozkul canlandiriyor. guner ozkul'un "karakterli" burnu, marti kaslari ve yaylanarak yurumesi ile primitif donemine ait tum ozelliklerini gorebilmemiz acisindan da ayrica eglenceli bir film.
  • mahir abimiz sevismeyi yarida kesip hatunu ole ulu orta birakinca, afallamis olan kadina donup hayatta boledir guzelim, bole bok gibi kalirsin ortada diyerek hos bi benzetmede bulunmustu.
  • filmde salondaki müzik setinde famous blue raincoat'ın çaldığı bir sahne vardır, leonard cohen için "sesi kötü olduğu halde güzel şarkı söylenebileceğini ispatlayan adam" yakıştırması yapılmıştı, kimileri leonard cohen'i ilk ordan duymuş, lakin ne şarkıcının adını ne de şarkı ismini not etmediği için müteakip 2 senelerini radyolara "acaba, o şarkıyı duyar mıyım bir daha" diyerek kulak kabartmakla geçirmişlerdi, sonunda bulmuşlardı nitekim, 8 sene önceydi..
  • entel filmi olarak algilanan, cinsellik yonu ilginc bir turk filmidir.
    ba$tan sona bir kadini a$agilayip a$agilayip, habire tokmaklamak, kadinin "- tamam bu son!" deyip deyip vermesi uzerine bir film nasil oluyor da dantel oluyor?
    cinslikten. ba$ka bir $ey degil.
  • türk sinemasında benim görebildiğim en ennn.. film.altın kestane filan açıklamaya yetmez bunu, kelimeler kifayetsiz kalır. elit kesimin hayatı yansıtılıyor filan deniyor, elit ya da değil hiçkimse böyle konuşmaz, hiçbir yerde, hiçbir zaman..türk sinemasında genel olarak varolan bir sorundur zaten, hiçbir zaman yaşanmayacak diyaloglar yazma, doğal olmayan bi konuşma stili. lakin filmin sorunları bununla bitmiyor. ortam, durum ne olursa olsun evlerde sürekli bach çalması, hep sanat üzerine konuşmalar, acayip kelimeler kullanmalar filan..filmdeki ilginç olay ve diyaloglara birkaç örnek: eda, kocası idris in paris e gitmesinin ardından bir akşam arkadaşlarıyla çıkar. aralarında zengin olduğu, sanata yatırım yaptığı fakat sanattan anlamadığı için küçümsedikleri biri de vardır, bu kişi eda ya kocası uzaktayken cinsel ihtiyaçlarını kendisinin karşılayabileceğini ima eder, eda da bunu yapacak olsa bile onunla yapmayacağını söyler, burada adamımız senin geniş görüşlülüğüne ne oldu, siz hep böylesiniz lafa gelince özgürlükten yana ama iş eyleme gelince namus budalası kesilirsiniz, türünden bi şeyler söyler. eda ortamdan ayrılmaya karar verir, yanında oturan elli yaşlarındaki bir kadın her turlu cilginligin serbest oldugu bir partiye davetli olduğunu, isterse eda nın da gelebileceğini söyler. izleyici elli yaşında bi kadının ne tür çılgınlıklarla dolu bi partiye davet edilmiş olduğunu düşünedursun, türk ve dünya sinemasının gelmiş geçmiş en absürd sahnesi ekranlarda dönmeye başlamıştır bile: çevrede içki ve sigara içen konuklar, ortada dans eden iki kişi. biri kadın biri erkek olduğu tahmin edilebilen bu kişiler bastan aşağı sargı bezleriyle mumya gibi sarılmış, modern dans benzeri bir şey yapmakta. * *

    her şeyi söyleyen, örneğin bir insanın üretememekten, üretici olmamaktan duyabileceği sıkıntıyı sezdirmek yerine doğrudan söyleyen, diyaloglara koyan ama hiçbir şey söylemeyen bir film. o kadar kasmıştır ki sadececok kotu olduğu için izlenebilir.* senaristin umut veren senaryo yazarı ödülü almış olması bir dönem türkiye'deki sinema çevrelerinin ruh haline ilişkin derin analizlere sürükler insanı.
  • agah özgüç'ün türk sinemasında cinselliğin tarihi adlı kapsamlı çalışmasında, sylvia plath'in "her kadın bir faşiste tapar" sözünü, vesilesiyle zikrettiği filmdir.

    (bkz: mahir günşıray)

    edit: yazarın dediğine göre, o vakte kadar çekilmiş en uzun seks sahneleri bu filmdeymiş. başka da bir numarası yok, diyor.
  • filmin sanat yönetmeni şahika tekand'ın kocası olan esad tekand imiş.(bkz: oha)
  • yesilcam tv de iki haftada bir yayinlanan akillara zarar turk entel filmi. leonard cohen uzerine konustuklari sahne turk sinemasinda gorulebilecek en ilginc sahnelerden biridir.
  • hurriyet gazetesinde kanat atkaya tarafindan turk sinemasi "altin kestane" -en kotu film- odulune layik gorulen (bence bu guzide filme haksizlik etmis) ; star tv ekranlarinda cok kasilirsa 5-6 ayda bir gece saat 2 den sonra yakalanip izlenebilen; aylardir fellik fellik vcd ya da vhs sini aramakta oldugumuz turkiye orijinli entel-dantel erotik komedi filmi

    (bkz: 80li yillarin sanatsal turk filmleri)
    (bkz: garip turk filmleri)
hesabın var mı? giriş yap