• --- spoiler ---
    bruce willis ölüymüş.
    --- spoiler ---
  • "olmamış" denmesinin sebebinin uzun süre bekleyişle ve bu süreye paralel artan beklentiyle alakalı olduğunu düşünüyor ve olmamış diyenlere katılmıyorum.

    bence gayet de olmuş film. tek yadırgadığım dwight mccarthy oldu benim, clean-cut, karizmatik, sakin ama ipleri elinden bırakmayan clive owen'dan, tinerci tipli josh brolin'e geçiş hiç olmamış bence. kaldı ki a dame to kill for, big fat kill'in öncesini anlatan bir sayı sin city aleminde.
    psikolojik sorunlarla boğuşan adamı nispeten sakin bir adama evriltmiş gibi oldular kitaba göre ama tersten izleyince yadırgıyor insan.

    uzun zaman bekledik, ava rolünü angelina jolie oynayacak dediler, hamilelik geçirdi proje ertelendi sonra komple rafa kaldırıldı blabla, ama soruyorum bu femme fatale rolüne eva green daha iyi gitmemiş mi?

    mına koymuş bence. angelina jolie'ye de basar hem fettan psiko kadınlıkta hem oyunculukta.

    güzellikte de... ehh kapışırlar diyelim:)

    eva, sözüm sana. çoluğunla çocuğunla gel, kabulümsün.

    mickey rourke* yine bomba, jessica alba* biraz daha az görünse olurmuş. alba'yı en güzel bulduğun film hangisi deseler ilk sin city derim oynadığı bütün filmlerin arasında, ama aradan geçen 9 senede ne kadar yaşlandığını görmek beni üzdü. o bebek gibi hatun bile karta kaçmaya başladı arkadaş... vay ben ölem.

    johnny rolüne lewitt çok güzel oturmuş, ben hep bu adamı biri oynasa edward norton olur en iyisi diyordum, joseph de gayet iyi kaldırmış. zaten sesleri vücut dilleri vs. baya benziyor.

    kısacası dostlar, siz siz olun, burdaki bi sikimi bilmeden izleyen ve "böggibi yöö" diyenlerin yorumlarına bakmayın.

    watchmen'deki dr. manhattan'a "ehuje mavi bi herif var daltaşak geziyör yeaa" diyen tipler onlar. siklemeyin yani.

    elbette beğenmeyebilirsiniz bu göreceli bi kavram ama şöyle söyleyeyim:
    çizgi romanını da takip eden(bir zamanlar) bir insan olarak ben gayet beğendim. ki beklentilerim yüksekti... yüksek beklentiyle gittiğim bir filmden de sövmeden ayrıldığım nadir görülmüştür.

    o kadar söyleyeyim yani.

    gidin, bence beğenirsiniz... beğenmezseniz de paranız benden iade...

    ahaha sktirin lan ne iade edecem. allahın beleşçileri...
  • yapılmış en özgün çizgi roman uyarlaması diyebileceğim 2005 yapımı ilk sin city filminden sonra robert rodriguez ve frank miller ikilisi ikinci filmle tekrar karşımızda.

    7 kitaplık serininin de yazar ve çizeri olan frank miller’ın bana göre ilk filme en büyük katkısı; şahsımın çizgi romanlarda çok sevdiği splash page karelerini birebir kadraja alınmasına destek olup rodriguez’in yarattığı başarılı atmosfer ile harika bir bütünlük oluşturmasıydı. ikinci filmde de bu planları oldukça estetik bir görsellikle görüyoruz.

    hikaye olarak ilk film, buruk veda (birinci kitap), yağlı av (üçüncü kitap), sarı piç (dördüncü kitap) ve kısa hikayelerden oluşan içki, hatun ve kurşun’dan (altıncı kitap) tek bir hikayeyi (müşteri daima haklıdır) barındırıyordu. bu sefer orijin seriden filme adını veren ikinci kitap uğruna öldürülecek hatun ve ilk filmdeki gibi altıncı kitap'dan uyarlanıp “prolog” görevi üstlenen kısa bir hikaye (bir cumartesi gecesi daha) uyarlanmış. filmdeki diğer iki öykü ise orijinal hikayeler.

    film, uğruna öldürülecek hatun ile prequel (öncesi) görevi üstlenirken diğer iki orijin hikayeyle ilk filmin sequel (sonrası) kısmına geçiyor. bu kısımlar açıkcası filmin çizgi roman uyarlaması olarak en kaliteli anlarına ulaştığı karakterlerin karmaşık haletiruhiyesini net biçimde aktaran “iç ses” kısmını çokda iyi kullanamayıp es geçerek zaten farklı bir hikaye olduğunu vurguluyor. sanırım sıkıntı da burada. hikayeler kağıt üstünde yeterince temeli sağlam ve anlaşılır dursa da son derece zayıf kalıyor ve bu noktada hikaye ve karakterleri ba(sin) city içinde bir yerlere yerleştirebildiğimiz için benimseyebiliyoruz.

    tıpkı 300 gibi sin city’de kendi görselliğini oluşturup benimsetebilmiş bir film. zaten filmde marv’ı görüp de mutlu olduğumuz ilk sahneden itibaren çürümüşlüğünden gerçek adını kaybetmiş olan bu şehrin kendine has görselliğinin içinde kayboluyoruz. fakat yukarıda bahsettiğim orijin hikayeler kısmında biraz güç kaybettiğini söyleyebilirim. açıkcası filmin iki orijin hikayesi temelinde kendini kanıtlama ve intikam gibi dikkat çekici bir hikayeye müsait de olsa ilk filmin bir tık altında kalmasına sebep oluyor. bu sebeple filme adını veren maceramız aynı zamanda filmi ileriye taşıyıp götüren hikaye oluyor.

    özünde ister emeklilik arifesinde bir polis olsun ister boş gezen herkesin korktuğu bir serseri olsun, sin city; bir amaç aramayan ama o amaçları bir “kadın” olduğunda gözleri kararan erkeklerin hikayesi. o bakımdan johnny’in babasına olan kendini gösterme çabası biraz zayıf kalıyor.

    oyunculuklarda; mickey rourke, marv performansıyla her şeyiyle baştan aşağı cool ve sempatik. filmde göründüğü her sahne filmin gücünü katbekat artırıyor. hatta nasıl ki filmde ister dwight ister nancy olsun ihtiyaç halinde herkes marv’ı buluyorsa ironik ve anlamlı bir şekilde filmin kendisi de çoğu yerde buna ihtiyaç duyup marv’ı bize göstererk koltuklarımızda tekrar doğrulmamızı sağlıyor. oyunculuk adına bahsedebileceğim diğer harika şey de tek başına film-noir atmosferi oluşturabilen karakteriyle eva green'in harika ava lord yorumu. havuz ve panjur önündeki sahneler gibi ava’nın gücünü ve özgüvenin fiziği ile vurgulayan tüm anlar çizgi romandaki görsellik ile yansıtılmış. gerçekten jenerasyonunun en iyi oyuncusu.

    robert rodriguez, frank miller ile birlikte çizgi romanın görsel estetiğini tıpkı ilk filmdeki gibi yaratıcı bir stille yansıtıp son derece başarılı bir iş çıkartmışlar. son olarak (gişeden ötürü eğer olursa) serinin bir fanı olarak; olası yeni filmi sessiz gece hikayesi ile açıp, 7 kitaplık seride favorim olan son kitap cehenneme gidiş dönüş’le devam ettirirlerse en çok beklediğim çizgi roman uyarlaması gerçekleşmiş olur.
  • isimi konusunda yanlış yapılmış olan sin city devam filmidir.

    nacizane önerimin "sin city 2 - eva green memeleri" şeklinde daha uygun olacağı görüşündeyim.
  • sin city ortamlarının asi çocuğu marv'ı fedaiye çevirmiş film. adam dert babası olmuş herkesin yardımına koşuyor amk
  • insanin sorgulama yetisini durten bi film.

    misal jesica alba body double kullanmis mi yoksa o kendi gotu mu? cok onemli bu!
  • ilk film ôyle bir filmdir ki tüm karakterler bomba olmustur ve yüzlerce kez seyredilir, bu filmin ise tamamini götûren eva green olmustur, nasil becermislerse marv'in etkileyiciliğini bile sündûrmûşler, ne dwight ne miho hic olmamiş. yerlerini doldurduklarini aratmişlar, ayni manute gibi. ilkinin kusursuzluğu ve şaheserliği ikincisini çok fazla bastiriyor.
  • nadiren, bazı kıstaslara binaen gidiyorum artık o zevksiz ve leş ticari sinema salonlarına. bazen ise bir wes anderson filmi giriyor gösterime, işte koşa koşa gideceğim bir film diyorum, o da türkiye'de sadece iki şehirde gösterilme imkanı buluyor. bunun yüzünden istemiş olmama rağmen gidemiyorum sanat ve kültür aşkıyla yanıp tutuşan! sinema salonlarımıza. neyse ki sin city ticari bir film olarak görülmüş ki bir çok şehirde ve salonda gösterilme fırsatı bulmuş.

    neyse, frank miller ve robert rodriguez sözünü ettiğim kıstaslardan biri değildi benim için. başlı başına bir başyapıt olarak gördüğüm sin city'nin devam filmi çekileceği söylentilerinden beridir bekliyor olmam bu filmi. bu neredeyse ömrümün çeyrek kısmı ediyor zaten. benim için iyi bir sebep. izledim ve haliyle şaheser olan ilk filmin oldukça gerisinde buldum diyebilirim dame to kill for için. yine de sin city ismini alçaltır bir yapım olarak nitelendirilemez aksi bir çok devam filmine nazaran.

    konu itibariyle bir intikam hikayesini klişe bir şekilde sündürmüş olması filmin zayıf tarafı. yeni karakterleriyle johnny ve ava'nın hikayeleri ise nezdimde filmi vasatın üstüne taşıyan kısımlar. hele ki joseph gordon-levitt'in özgün karakteri ve kısacık dram dolu serüveni ikinci filmin en orijinal yanı. ilk filmde benicio del toro'nun canlandırdığı jackie boy etkisini ray liotta'dan bir nebze görmeyi umuyordum. yakınından bile geçmiyor. hartigan olması gerektiği kadar var filmin içinde ve varolduğu sahnelerle izleyiciyi rahatsızda etmiyor. kevin karakteri boşluğu doldurulamayanlardan bir diğeri kuşkusuz. asıl önemli mevzu ise dwight sorunu. şahsen yeni miho karakterini bile yadırgamış ve rahatsız olmuş iken josh brolin'in dwight olduğunu kabul etmem ondan çok daha imkansız bir hal aldı ve eziyet oldu benim için. clive owen'in neden olmadığını/tercih edilmediğini kaçırmışım. josh brolin kesinlikle bu filmde yer alabilecek ve zenginlik katabilecek düzeyde bir oyuncu. ama bu dwight rolüyle olmamalıydı. filmden hiç bir şeyi değiştirmeden bu role başka bir isim verilse bile olabilecekken üstelik. hatta o haliyle filmin daha zengin ve daha güçlü olacağına da eminim. ta ki ava ile josh brolin arasında yaşanan olaylarda brolin'in dwight olduğu iddia edilmeseydi... 7/10

    son olarak düzeltme: oyuncular 'sin city' dedikçe altyazının 'suç şehri' olarak geçmesi hangi zekanın ürünüdür onu da anlayamadım doğrusu.
  • filmi eleştirirken ilk filmi tam 9 sene önce izlediğinizi de unutmayın. yani sizin tamı tamına 9 sene önceki haliniz!!!!!. bu önemsiz bir ayrıntı değildir, atlamayın. o zamanki sinemanın durumunu da ekleyin yanına. eleştirin de dozu daha efendi ayarlarsınız bu sayede.
  • haliyle ilk filmi sevenlerdenim. gerek çizgi roman estetiğinin ilk kez böyle bir görsellikle peliküle aktarılışı, gerek hikaye anlatımı, gerek yenilikçi üslübuyla ilk film cidden türünün en iyilerindendi. gel zaman git zaman neredeyse 10 yıl sonra ikinci film geldi. doğal olarak 10 yıllık bekleyişin sonucu olarak (hem görsel estetiğiyle hem senaryosuyla) ya ilk filmi yakalayan ya da geçen bir film bekliyorduk. film gösterime girdiğinde bir neden dolayı filmi izleyemedim sinemada. sevdiğim,beklediğim filmleri koşulsuz gider sinemada izlerim. devam filmini sinemada izleyememek çok üzmüştü beni. ta ki dün akşam evde bluray görüntüyle izleyip büyük bir hayalkırıklığına uğrayana kadar.

    evet bu ikinci film tek kelimeyle fiyasko. hani işin arkasında aynı adamlar olmasa, 10 yıla yakın beklenmese hollywood aç gözlülük yapıp sırf para kazanmak için filmi başkalarına çektirdi diyeceğim ama maalesef bütün ekip aynı. ama ortada maalesef çok kötü bir film var.

    önemsediğim fimlere uzun uzun eleştiriler yazmayı seviyorum. hele ki senaryo bağlamında filme bakmak doğal olarak ki benim için çok önemli. ve maalesef bu filmin en büyük sorunu senaryosu. senaryosu öyle amatörce bir havada yazılmış ki, herhangi bir amerikan suç dizisinin ortalama vasatlığını bile aşamıyor. bir kere enfes bir film noir ve femme fatale kurgusu var ortada. ama tabi sadece teoride. iş hikayeyi perdeye aktarmaya gelince alelade, sıradan, hızlı bir kurgu ve matemetikle geçiştirilmiş sahneler, karakterler, durumlar görüyoruz. araya serpiştirilmiş beylik (l)aforizmalar, grisi olmayan fazlasıyla arketip modeller, bırakın karakter olmayı stereotip bile olamayan figürler. ne karakter motivasyonu, ne karakterler arası etkileşim, ne durum, twist, aksiyon bağlamında yenilik, özgünlük ya da derinlik. öyle yüzeysel bir hikaye var ki ortada (hatta yok).

    film sadece kavramlar üstünden yürüyor. karakterlerle!! özdeşleme, empati kurma olanağı vermiyor. duygusallığı bile fazlasıyla yapmacık ve klinik filmin.

    görsel estetik deseniz 10 yıl önce çekilen filmin bir gram ötesinde değil.

    oysa elinizde hem vücudunu hem oyunculuğunu sergileme konusunda gayet cömert, özgün bir femme fatale yaratmak konusunda size fazlasıyla yardımcı olabilecek bir eva green var. ha keze geri kalan oyuncu grubunun çoğu da rüştünü ispatlamış kişiler. zaten böyle kötü bir filmde yalnız ve yalnız (o da memelerinin ve genel olarak sahip olduğu zerafetin etkisiyle) ışıldayan tek şey eva green'in varlığı. ki rodriguez ve miller senaryoyu biraz daha ciddiye alsalardı bundan çok daha iyi bir eva green performansı görürdük.

    tüm her şeyi geçtim; beni filmde en çok kızdıran ve hayalkırıklığına uğratan şey, ilk filmin kesinlikle en iyi hikayesine sahip ve genel olarak öykünün lokomotifi olan marv'ın bu filmde kullanılış biçimi.

    rodriguez ve miller resmen bu karaktere ihanet etmişler. marv'ı zeka özürlü bir deve çevirmekle kalmayım alelade bir sokak kabadayısına dönüştürmüşler. tüm karizması, özgünlüğü, kişisellliğini yerle bir etmişler.

    önüne gelen 'hacı abi bizim hatuna yamuk yapmışlar, moruk kavga var aşağı mahallede'' kıvamında marv'a geliyor, marv'da bir karakterden ziyada bir aksiyon figürü gibi oradan oraya koşturuyor. affedersiniz yazacağınız senaryoyu sikeyim sizin. bir karakter ancak bu kadar sığlaştırılıp, yerle bir edilebilirdi.

    hasılı devam filmi olarak da, uyarlama olarak da kötü film dame to kill for. ilk filmin, marv'ın ve eva green'in hatırına çerez niyetine izleyebilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap