• 121 dakika.

    --- spoiler ---

    1-15 dk: müzik çok hoşmuş, çizimler de harika gerçekten.
    16-30 dk: fantastik. romanın yazarı sigarayı çok seviyor.
    31-45 dk: gazeteyi katlayalım. müzik güzel. kim büyümek ister ki, doğru.
    46-60 dk: yazar sigarayı çok seviyor evet. "kildren" ifadesi çok yaratıcı gerçekten.
    61-75 dk: hmm çizimler çok iyiymiş.
    76-100 dk: çizimler iyi evet.
    100-121 dk: eveet katlayalım gazeteyi güzelcee...gökyüzü mavi. köpek şirin.

    --- spoiler ---
  • bir sanat animesi olmus diyebilirim. konunun cok merak uyandirici ve derin oldugunu kabul ediyorum ama bu konuyu bu kadar yavas bir animede yazik etmisler hissinden kurtulamiyorum. karakterler durup durup ufka bakiyorlar, camdan disari bakiyorlar, birbirlerine bakiyorlar, sigaraya bakiyorlar, oyle duruyorlar bakiyorlar, donup bir daha bakiyorlar. sende perdeye bakakaliyorsun adeta. ayrica karakterler sanki havaya konusuyorlar, o kadar cok tamamlanmamis diyalog vardi ki. anime deyince aklima daha hızli akan bir film geliyor ama tabi nasil cesit cesit film varsa cesit cesit anime de olabilir.
  • ghost in the shell'in yönetmeni mamoru oshii'nin mori hiroshi'nin çok ünlü romanından uyarlanmış 2008 tarihli ödüllü yeni çalışması. biz de ifistanbul sayesinde izleme şansı bulduk. kitabın konusu ilginç, fakat bu konudan anlaşılan 120 dakikalık bir anime çıkamamış. anime çok yavaş ilerlediği gibi pek çok kare de olması gerektiğinden uzun tutulmuş, ancak yalnızca mükemmel ve ancak bir delinin işi olabilecek derecede aşırı detaycı çizimleri için bile kendini izlettiriyor. çok daha iyisini izleyebilmek ümidiyle gitmiştim, ancak yine de büyük bir hayal kırıklığı değildi. sonuçta sinemada bir ustanın işini izlemek bile başlı başına güzel bir deneyimdi.
  • mamoru oshii'nin son animesi. ifistanbul 2009'da gösterilecek. festivalin sitesinde tanıtımı şöyle
    prestijli sitges film festivali’nde tüm animelerden farklı olarak ‘resmi fantastik’ programı kapsamında gösterilen ve festivalden, başta en iyi fantastik film olmak üzere, üç ödülle birden evine dönen gökyüzü savaşçıları, mori hiroshi’nin aynı adlı muhteşem romanının uyarlaması. tanıdık ve alışılmadık manzaraların birleştiği modern bir dünyada geçen filmde, hafızaları bomboş olan kildren’ler, hiçbir zaman büyümeyen çocuklardır. çatışmalarda öldürülmedikleri sürece donuk bir ergenliği sonsuza dek yaşamaya mahkum olan bu insan ırkından savaşçı pilotlar; dünyanın, herçek savaşları uzakta tutmak adına ihtiyaç duyduğu “savaş” oyununu oynayarak avrupalıları gökteki çatışmalarıyla eğlendirmek için işe alınmışlardır.
    geçmişinden pek bir hatırası olmayan, sadece uçmayı ve savaşmayı bilen japon savaş pilotlarının en iyilerinden biri olan yuichi kannami ise yeni bir askeri hava üssüne terfi etmiştir. fakat yeni komutanı güzel suito kusanagi ile tanıştıktan sonra yuichi’nin ölümsüz ruhu, rahatsız edici gerçeği, yani hayatının anlamsızlığını fark etmeye başlar. “modern toplumlarda aş, kıyafet ve ev sorunu yok ama yüreğimizde tamamlanamayan bir boşlukla yaşıyoruz” diyen yönetmen oshii, japon gençliğinin yoğun şiddet problemini çarpıcı anlatımıyla hafızalara kazıyor.
  • iki saat boyunca tutunamayan bir grup insanı izlediğim anime. harikaydı. enfesti. oğuz atayın tutunamayanları ile ciddi benzerlikler taşıdığını düşünüyorum.

    ayrıca yönetmenin bir diğer başyapıtı ghost in the shell ile, dahası bu animeden ilham alan matrix ve onun bir ayağı olan animatrix'i ile ısrarla aynı soruları sorması ilgi çekiciydi.

    bir de savaşları barış için savaşmak üzerine temellendirdiği için 1984'e göz kırpıyordu adeta.
  • ses efektlerini george lucas'ın firması lucasfilm ltd.'in bir yan kuruluşu olan skywalker sound'un gerçekleştirdiği ve mamoru oshii'nin yönettiği harika anime.

    ayrıca eklemek isterim ki, star wars episode iii revenge of the sith'in ilk yarım saatinde, uzayda geçen çarpışma sahnelerinden beri; bu kadar başarılı "havada savaş" görüntüleri izlememiştim. öyle ki, izlediğinizin anime mi yoksa gerçek bir savaş filmi mi olduğundan emin olamıyorsunuz bazı anlarda.

    --- spoiler ---

    http://gaddesu-arutemisu.com/…/02/sukai-kurora.html

    --- spoiler ---
  • konusu ilerleyince kadar bana garip gelen anime. olaylar yavaş yavaş gelişiyor savaş olmasına rağmen herkes aheste aheste hareket ediyor savaşmalarına rağmen dert yok tasa yok kimse lan gariplik var bu işte demiyor falan sonradan anlıyoruz neden böyle olduğunu da bilmiyorum yine de bu kadar yavaşlık sinir bozucu oluyormuş animede.
  • türkçesi gökyüzü savaşçıları olarak da çevrilen, ifistanbul 2009 kapsamında gösterilen animasyonla zenginleştirilmiş anime film. karakter çizimleri hariç etrafın ayrıntılarına ve gerçekçiliğine hayran olmamak elde değil. konunun işlenişi bir animeden beklenmeyecek kadar sanatsal ve bu sanatsallığa uyacak kadar da ağır. yine de konuyu merakla izletiyor ama sonunu toparlayamadıklarını düşünüyorum.
  • herkesin hemfikir oldugu uzere yavas ilerleyen bir anime. sahsen olmamis diyorum. fellini filmi gibi anime yapmaya calismak gereksiz. istenildigi kadar detay calisilsin gercek dunyayı veremiyorlar. ve ufka bakan insan nereye kadar. gercek insanmis gibi aglatilan karakterler cirkinlesiyor vs. evet ne diyordum, bence animenin gelecegi boyle "gercegi simule eden cizimler" tarzinda animelerde degil.
  • az önce izleyip bitirdiğim beni benden alan harika bir filmdir. bende çok çeşitli duygular uyandırdı nedense. her ne kadar modern bir dünyada savaşı simule eden bir ırkın mensubuysanız ve her ne kadar anılarınız sizden alınmışsada siz yinede insansınızdır. çünkü bu kişiler boş varlıklar değildir, resmen birileri acı acı ölüyor havada. bana göre hava taaruzu en çetin geçen ve en acımasız savaş biçimidir ve bunu size film en iyi şekilde iliklerinize kadar işleyerek yansıtıyor. filmde şu sorgulama baya bir düşündürdü beni, her ne kadar insanlar aynı yol üzerinden hayatlarına devam etsede bastıkları yer aynı değildir. bunun yanında bu gittikleri yol size aynı gelsede çevrenize bir dönün bakın, manzara hep aynı mı? şimdi günümüze bakıyorumda insanlar mesut ve bahtiyar hayatlarına devam ediyor belirli bir çizgi içersinde. neden peki devam ediyoruz yaşamaya? bir şeylere tutunabilmek veya kendi varlığımızı evrende var olduğuna kanıtlamak için mi? buna her şekilde cevap verilebilir ama ben insan yaşamak için var olduğunu düşünüyorum. söylediklerim hem saçma hem de çok basit gelebilir. ama filmi izlediyseniz insanların günlük hayatlarına, savaş anında nasılda umursamadan devam ettiklerini görebilirsiniz. ama hayır havada büyük bir çarpışma oluyor insanlar hem hayatlarına devam ediyor hem de tedirgin olarak savaşı takip ediyorlar. bizde öyle değil miyiz peki? hemen yan komşularımıza bakalım. ırak'ta veyahutta afganistan'da binlerce kişi haritadan siliniyor lakin biz aynen kusagani'nin kızı gibi oyun peşindeyiz veya diğer insanlar gibi tasasız bir şekilde hayatlarımıza devam ediyoruz. bir can kayboluyor ama bu umrumuzda bile değil. her ne kadar tedirgin bir şekilde tepkide koysak aynen filmdeki gibi bu ancak havada yankılanıp kayboluyor. insan savaşsız var olamaz, barışı temin etmenin en önemli etmeni savaştır ve insan bunsuz var olamaz aksi taktirde filmdeki kildren'lerden farkımız yoktur. aslında bu film içinde onlarca şey yazılabilir çünkü filmi izlerken onca şey düşünüyor insan. yani bu düşündükleri alakalı veya alakasız olsun yine sizi bir şeyleri sorgulamaya iteliyor. bu kildren yani children konusuda çok ilginçtir. bence en iyisi hepimiz içimizdeki çocuğu koruyalım ne olursa olsun hangi durumda olursa olsun ciddiyetimizi kaybetmesek bile bunu içimizde saklı tutalım. eğer çocukluktan yani saflıktan tamamen çıkarsak insan olmaktan da çıkar bir savaş makinesine dönüşür insan. çocuk olmak demek vicdan duygusunun temellerini atan en önemli etmendir, karşındakini anlamak ve acımak veya ona sempati göstermektir. ama filmde bunun hep ters yüz olduğunu gördüm ben. bize tahmin edemeyiceğimizden değişik bir çocuk profili sunmuştur yönetmen ve bunların çoğuda baya felsefiktir. ah birde the teacher olayı var aklıma gelmişken. bu adam bize savaşın neden sürekli olduğunu gösteriyor. çünkü iki parti arasında sürekli çatışmayı sürdüren ve bunu sonsuz kılan etmenlerden biriside bu iki partinin elinde as oyuncularının olması. kildren'ler ne kadar hava savaşlarında başarılı olursa olsun bir insan tarafından yenilmeye yani yenilmez bir insan tarafından yenilmeye mahkumdur. mesela günümüzde her ne kadar büyük güçler en iyisi silahlarını savaşlarda kullanırsa kullansın yinede ve bir şekilde dışarıdan gelen saldırıları engelleyemez. bu eşit güdümlü süregelen bir var olma politikası gibidir. yani ne sen beni yenersin nede ben seni veyahuuta şöyle de diyebiliriz, bir süre sen bana üstün gelebilirsin ama ben daha sonra elinden gücü alıp kendi tarafama geçirip o zaman ben sana üstünlük sağlarım gibi.

    fazla uzatman gayet beni görsel şölene doyuran ve filmin sonunda beni aynı kildren'ler gibi ufka yöneltip uzun düşüncelere sevkeden bir baş yapıttır bu film. dahası yok. ah birde yukarıdaki yazdıklarım size biraz karışık geldiyse o zaman filmi izler iken sıkılanlar ve filmde bir an önce saadeti anlamaya çalışanlar katagorisinde olduğunuzu düşünüyorum. neden mi çünkü o kildrenlerin o donuk bakışlarının arkasındaki ifadeler veya her hangi bir yerde sizi sıkıcak kadar yaptığı anlamsız hareketlerin arkasında büyük anlamlar var. öünkü ben filmi izlerken ve filmin her dakika ve saniyesinde anlam arayan insanlardanım ve bu film eğer sizde böyle birisiyseniz size her şeyi leziz bir şekilde sunuyor.
hesabın var mı? giriş yap