• ilk kez sartre bey’in yazdığı, nathalie serraute hanımın bir romanı için kullanmış olduğu tanımlamadır (bilinmeyen birinin portresi romanının önsözünde).
  • bu dalgadan olduğu söylenen nathalie sarraute'nin türkçe baskısı iletişim tarafından yapılan yönelişler kitabını okumuştum. yeni olup olmadığı tartışılır ama kesinlikle roman değildi.

    hele önsözünde şöyle bir kısım var ki "...gün ışığına çıkan davranışlarımızın, sözlerimizin, hislerimizin derinliğinde bu tanımlanması güç, belli belirsiz hissettiğimiz 'tropisme'ler (yönelişler) bulunur..." o günden beri kendime tropismelerden tropisme beğeniyorum.
  • alain robbe-grillet, yeni roman adlı kitabında dünyadaki “nesne”lere dönük algılarımız üzerinde önemle durur. robbe-grillet, evrenin algılanışında, “evren ile benim bir tek ruhumuz, bir tek gizimiz vardır” görüşünü eleştirir. böylece, doğadaki nesneler ile insan zihni arasında bir ilişki kurulmaması gerektiğini vurgular. robbe-grillet, nesneler ile insan zihni arasındaki ilişki ortadan kalktığında doğadaki nesnelerin ne iseler o olarak konumlanacağını vurgular. bu görüşü, romanda uygulayabilmek için benzetme ve anıştırmalar kullanılmamalıdır; benzetme ve anıştırmalar, insanı doğayla zihni arasında birtakım özdeşlikler kurmaya götürür.anıştırma ve benzetmelerin yerine ise nesnelerin “yüzeyi”ni sınırlayan ve belirten sıfatlar kullanılmalıdır. aynı yöntemin sinema tekniğinde olduğu görülür; sinemada betimleme değil, nesnenin kendisi söz konusudur.
  • öncülüğünü nathalie sarraute, alain robbe grillet, claude simon, micheal butorve robert pinget'nin yaptığı geleneksel roman biçimlerine karşı olan , bir nevi anti-roman olan, romanı parçalamaya yönelik bir haraket olarak da algılanabilecek akım.
    genelde liderlerinin alain robbe grillet olduğu bu nedenle " papa" olarak adlandırıldığı söylenir.
    yeni romanın kökleri genelde franz kafka , samuel beckett ve james joyce'ta aranır. onlara göre bu yazarlar gelenekseli yıkmayı başarabildikleri için yenidirler.
    kendileri (butor, simon, sarraute, grillet vb.) de bu akım doğrultusunda eser vermişlerdir.
    romanları son decere deneyseldir. hatta o kadar aşırıya gitmişlerdir ki daha dönemlerinde bile bu romanlar için "laboratuvar deneyleri" denmiştir. romanları "roman hakkında roman" olmuştur.
    ufak bir ayrıntı: akımın liderlerinden grillet 2005 yilinda istanbul film festivali'nin onur konuğuydu. * kendisi aynı zamanda sinemacıdır.
  • alabildiğine iç bayan ve kafa siken bir akım olduğunu da ifade etmeliyiz.
  • ayırıcı özelliği, zaman kavramına yaklaşımları ve kullanımlarıdır. yeni romanda zaman hep şimdidir. geçmiş, anılar ve deneyimler, şimdiki an içinde yeniden kurulur.
  • "modern roman, balzac romanları gibi parçaları kolaylıkla bir araya gelen, anlamın ve gerçeğin sağlam çekirdeğinin etrafını sıkıca kuşatan bir metin sunmak yerine fragmanlar, üstelik de hep aynı şeyi betimleyen fragmanlar sunmakla yetinir ve bu betimlenen aynı şey de neredeyse hiçbir şeydir. ancak edebiyatın hareketi de, bir sahneden bir parça yolu değişmiş, bir parça etrafı çizilmiş, bir parça aynı yere dönmüş bir biçimde kendini yineleyen aynı sahneye kayma hareketidir." (a. robbe grillet)

    hikaye anlatmak klasik romandıysa, anlatının hikayesi, anlatının çaprazlanan, dağılan, yinelenen, yeniden kesişen ve sürekli çoğalan hikayesi ise yeni romandır
  • birinci dünya savaşından sonra edebiyatta da artık her şeyin değiştiğinin kanıtı.

    20. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan bu tür, bir edebi akım sayılmaz, yalnızca "yeni"dir. bu türde yazılmış romanlarda, artık, karakterler ve onların betimlemeleri yoktur. e haliyle bunların olmadığı bir kitapta geriye nesneler kalır. artık nesnelerin betimlemesi var diyebiliriz. eserlerde karakterler artık yok çünkü o dönemde gerçek hayatta birey kavramı kalmamış durumda.artık daha çok toplulukların önemi vardır. çünkü derler ki: "savaşta ölenler biliniyor muydu? adlarını biliyor muyduk ya da yüzlerini tanıyor muyduk?" bu nedenle artık karakterlerin isimleri vs önemli değildir, nasıl olsa onlar da kumsaldaki bir kum tanesi yalnızca.
    eskiden evrensel bir karakter yaratmaya ve böylece çok iyi olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu yazarlar. fakat artık roman bir "karakter romanı" -örn: madame bovary- olmaktan çıkıp bir "durum romanı" -örn: la jalousie- haline geliyor.

    ha bir de bu türde çok fazla iç monolog vardır. bu da (bkz: sigmund freud) etkisi elbette. *
  • iyi bir örneği için (bkz: le vice-consul). by marguerite duras.
hesabın var mı? giriş yap