• -sen allah'a inanıyon mu?
    - ben ateistim.
    - onu sormuyom lan, allah'a inanıyon mu, inanmıyon mu?
  • - dna sarmalı nasıl oluştu lan söyle?
    - bilmiyorum ki, bilim adamı değilim dna üzerinde araştırma yapmadım- okumadım. sence nasıl oluştu?
    - işte çamurdan yoğurulup içine ruh üflemek suretiyle...

    şu dincilerdeki içi boş kendine güven inanılır gibi değil.

    mantığa bak lan: eğer sen standart bir insan olarak karmaşık bir bilimsel gerçeği açıklayamıyorsan, bilime ve insan aklına en uzak açıklamayı kabul etmeni bekliyor senden. gerçekten inanılmaz.

    edit: diğer canlılar sudan, sadece insan çamurdanmış pardon. çok değişti gerçekten argüman şu an. şaka mısınız siz?

    edit2: kuran bilimsel değil zaten inanma diyen var mesajlarda. ateistin de einstein’ı var arkadaşlar sadece dincilere özel bir zeka seviyesi değil
  • bebekler ve çocuklarla ilgili cevap veriyorum, üstelik de konuyu biraz da genişleterek. (her ne kadar kendime ateist demesem de)

    --- spoiler ---

    1. çocuk büyüten ve gecelerini uykusuz geçiren herkes şunun farkındadır. çocuklar doğduklarının ilk birkaç ayında bazen çok daha uzun süre gaz sorunu yaşayarak ailelerini ve kendilerini perişan ederler. bu gaz ya anadan geçer ya da çocuğun sindirim sistemindeki tasarım hatasından kaynaklanır.

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, ağaçtan ağaca atlarken anasının sırtına yapışarak, her sıçrayışta sürekli gazını çıkaran bir canlının böyle bir sorunu olmamıştır. bu nedenle primat yavruları gaz sancıları çekmez. ne zamanki doğal yaşamdan ve doğal evrim sürecinden ayrıldık, bu sorun karşımıza çıktı. ancak evrimsel yapısal değişim, sosyal evrime ayak uyduramadığı için, zamanında gerekli önlemler oluşamadı.

    * * *

    2. çocukların iç kulak ile ağız arasındaki östaki borusu, normalden kısa olduğu için ağızdaki mikroplar sık sık orta kulağa geçer ve bir sürü soruna neden olur. primatlarda bu sorun var mı; büyük bir olasılıkla yok.

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, sosyal gelişmeleri öğrenebilmek için, kafası beklenilenden çok daha büyük olarak dünyaya gelmeye zorlanmış bir çocukta bu sorunun ortaya çıkması kaçınılmazdır. acaba doğaüstü güç insanın sosyal yaşama geçişini bilemiyor muydu? yoksa böyle bir ödüle karşı ceza mı uygulamaya kalkıştı?

    * * *

    3. çocukların, özellikle kız çocuklarının idrar kesesini dışarıya bağlayan kanal erişkinlere göre kısa olması nedeniyle sık sık idrar yolları hastalıklarına tutulmaktadır. ne olurdu bu boruyu biraz daha uzun olarak yaparak yaratsaydı?

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, dört ayağının üstünde gezen bir canlı için bu kısalığın büyük bir sakıncası yoktu; ne zaman ki, yere inip de ilk olarak otura otura sonra iki ayağımız üzerinde gezmeye başladık; oturduğumuz yerdeki mikroplar çok daha kolay içlere kadar girebildiği için bu sorunlar ortaya çıktı. o zaman sormazlar mı, beni iki ayağım üzerine kaldırırken, bu boruyu niye bir iki santim uzatmadın?

    * * *

    4. penisteki sünnet derisi çoğunluk herhangi bir soruna neden olmadan doğum olmasına karşın, bir kısmında idrar yapamayacak derecede kapalı olduğu için önemli sorunlara neden olmaktadır. bu derinin erişkin olmadan kesilmesi ise musevi ve islam inancına göre tanrının isteğidir. bu derinin atılması sırasında, yine bu iki dinin de ortak olarak birleştiği inanca, yani çocukların suçsuz olarak doğduğu inancına karşın, milyonlarca çocuğun sünnet işlemi sırasında mikrop kapmasından dolayı ölmesini nasıl açıklayacaksınız? günahsızların ceza çekmesi hiçbir öğretide hoş karşılanamaz.

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, bu deri kapalı durarak idrar yollarının ve penis başının olası enfeksiyonları önlemek için meydana gelmiştir. doğal ortamda er ya da geç normal işlevini görmeye başlar; ancak bezlere sarılmış kapalı ortamda yetiştirilen bir bireyde bu aksaklığın giderilmesi zor olur.

    * * *

    5. bugün hangi çocuk doktoruna giderseniz gidin, çocuğa bakmadan d vitamini de içeren bir ilaç yazıyor. bunu muhakkak almalısınız diyor. burada birisi yanılıyor, ya doktor ya da doğaüstü güç. çünkü akıllı tasarım olsaydı, ana sütü ile birlikte bu maddeler de verilmiş olacaktı.

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, insan, güneş ışığının çok yoğun olduğu doğu afrika’da evrimleştiğinden d vitamininin oluşması için ek bir kaynağa ihtiyaç duyulmamıştı. ne zaman ki kuzeye yayıldı, eksiklik ortaya çıktı. düzeltilebilir miydi? çok basit birkaç önlemle bu eksiklik giderilebilirdi. zaten canlıların hemen hepsi (bizden başka yer değiştiren iki memeli hariç) bulundukları yerde kaldıkları için gerekli d vitaminini sentezlemektedirler. bunu yer değiştiren insan yapamadığı için, gittiği yerde özellikle güneş ışınlarının eksikliğinden dolayı bozukluk ortaya çıkmaktadır. eğer akıllı tasarımcıların inandığı gibi insanoğlu orta kuşakta bulunan bir yerde dünyaya inmiş olsalardı, böyle bir eksikliği yaşamayacaklardı. demek ki bir enlemden öbür enleme geçince akıllı tasarım akılsız tasarım haline dönüşmüş. niye düzeltilmemiş? doğa aklıyla değil, seçenekleri rastlantıyla seçtiği için her zaman doğru yolu bulamaz; bu nedenle de bu güne kadar jeolojik dönemlerde bağrında barındırdığı yaklaşık 20 milyon (belki 100 milyon) canlı türünü bu akılsız tasarıma kurban etmiştir.

    * * *

    6. hemen hemen hiçbir işleve sahip olmayan 20 yaş dişlerimiz çoğumuzun korkulu rüyası olmuş; birçoğumuza kötü günler yaşatmıştır. dogmatikler bunun için kem küm bir şeyler söyleseler de hiç kimse inandırıcı bir açıklamasını yapamamaktadır. inançlara göre insan aynen yaratılmışsa, evrimleşmemişse, 20 yaş dişleri de insanın başına bela olarak verilmiştir.

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, bu dişler otçul (daha çok ot yediğimiz) dönemde öğütme işinde kullanılıyordu; daha sonra omnivor (yani her şeyi yer hale geçince), özellikle de yiyeceklerimizi pişirerek daha yumuşak hale getirince gerek kalmadığı için doğal seçilim ile ortadan kaldırma sürecine sokulmuştur. evrim, sabırlı ve sürekli bir işleyişin adı olduğu için de, hemen ortadan kaldırılamamış, zamana bırakılmıştır.

    * * *

    7. osteoporaz (kemik erimesi). bugün kırk yaşını geçmiş herkesin korkulu rüyasıdır ve geçici de olsa tedavisi için önemli harcamalar yapılmaktadır. her şeyi bilen doğaüstü güç, ömrümüzün ortalarında neden bizi oluşturan iskeletin içini boşaltsın ve kırıklarla uğraştırsın. bunların içine her besinimizde bolca bulabileceğimiz kalsiyumu yerleştirme güç mü olacaktı? yoksa bu da mı takdiri ilahi hanesine yazılacak?

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, kemikler işlev gördüğü sürece ve doğada güç kullandığı sürece sağlıklı kalır; sürekli kitap okuyan ve dua eden birinin, kemikler (bu bağlamda kaslar) üzerindeki tonus (basınç etkisi) azalacağı için içini boşaltması kaçınılmazdır. evrim, gerçekler üzerinden işlev yapar, acımasızdır, tarafsızdır; duygular ve sevgiler üzerinden değil…

    * * *

    8. elli yaşını geçmiş her erkeğin aklı prostatındadır. çoğunluk doğru dürüst işeyemez, olur olmaz yerde işemeye kalkışır; bu nedenle kana kana bir şey hatta su bile içemez. tuvaletin başında dakikalarca bekler. daha sonra eşeysel işlevleri aksadığı için karısından azar işitir; aşağılanır; semavi dinlerin üstün varlık olarak tanımladığı o erkek süklüm püklüm bir kediye (kedi bile denmez olsa olsa pisik demek gerekir) dönüşür ve daha da vahimi er ya da geç kanserleşmeye başlar. doksan yaşına gelmiş bir insanın %90 prostat kanseri olma olasılığı vardır. dogmatikler akıllarını kutsal kitaptaki bilgilerle bozdukları ve prostat da bu kitapların bulunduğu dönemde bilinmediği için birkaç yakın ayet ve hadisle belki geçiştirebilirler; ancak en iyisi bu konuya hiç değinmemektir…

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, o size der ki, prostat bezi, sahneye çıkarken ozmos, yani su geçişlerini düzenleme gibi bir görevi üstlenmek için ortaya çıkmıştı; ancak zamanla başka işlevleri de yüklenince, olması gerekenden fazla bir görevi daha üstlendi ve başarılı da olamadı. eğer bir varlığı korkularından arındırmak için tasarım yapmış olsaydınız, iki paralık bir sifinkter (kapak) ile bu sorunu çözerdiniz. ancak, evrim gelecek için plan kurmaz, o anda gereksinme duyulan şeyleri en iyi şekilde seçmeye kalkışır. bu nedenle de evrim her zaman mükemmeli bulamaz.

    * * *

    9. menopoza girmiş her kadının rahim kanseri ve meme kanseri korkulu rüyasıdır. çocuk yapma yetisini yitirmiş ve başka bir görevi kalmamış bir organın vücuttan kaldırılması çok zor biyolojik işlem değildir. böyle bir korkuyu insanlara yaşatmanın ne anlamı var?

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, o size der ki, doğa bir canlının üreme gücünü yitirmiş bir bireyi barındırmak gibi bir lüksü olmadığı için uygun yöntemi geliştirme denemesine girişmemiştir.

    * * *

    10. neredeyse her üç kişiden biri omurga rahatsızlığı çekmektedir. diğer canlılara bakıyorsunuz beli kayan canlı yok gibi. bu insana eziyet niye? akıllı tasarımcılar “tanrının verdiği organı korumak gerekir” diye bir yaklaşımla konuyu savsaklamaya kalkışırlar.

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, o size der ki, bir zamanlar dört ayak üzerine yürüyen atalarımız, ağırlığı tüm omurgaya dağıttığı ve onu da dört noktadan toprağa verdiği için böyle bir sorunla karşılaşmadı. ancak iki ayağı üzerine kalkınca, ağırlık merkezi 4-5. omurların arasına yoğunlaştı, burası da yeterince kasla desteklenemediği için ve evrim mekanizması deneme-yanılma yöntemi ile çalıştığı yani çok ağır işlediği için de bu kadar kısa süre içinde gerekli önlemi geliştiremedi. böylece öne uzattığımız iki elimizle tutacağımız bir kiloluk bir yük, kaldıraç misali 4-5. omurlara 20 kiloluk bir baskı oluşturdu.

    * * *

    11. hemen hiçbir hayvanda görülmeyen fıtık ve özellikle kasık fıtığı niye insanlarda görülüyor diye düşünebilirsiniz. akıllı tasarımcılar ancak bir önceki yanıtı verebilirler.

    ancak bir evrimsel biyoloji uzmanına sorarsanız, o size der ki, bir zamanlar dört ayak üzerine gezdiğimiz için iç organlar özellikle testislerin vücut dışına çıktığı kanala (ingunial kanala) basınç yapmıyordu; ne zaman ki iki ayak üzerine kalktık, iç organlar basınç yapınca, özellikle belirli bir yaştan sonra bağırsaklar bu kanaldan dışarıya sarkmaya başlar. evrimsel gelişme bu aksaklığı niye düzeltmedi? ya bir çıkar yol bulamadı ya da geliştirmek için yeterince zaman bulamadı. akıllı bir tasarım olsaydı hem bu sorunu hem de yukarıdaki sorunu bir çırpıda çözecek çareyi yürürlüğe koyardı.

    --- spoiler ---

    devamı için : #17425134
  • emme refleksi bunlardan biri değildir. bu sorunun orijinali şudur: nasıl oluyor da hiçbir şeyden haberdar olmayan, yumurtadan henüz çıkmış o caretta caretta'lar denize koşabiliyor? denize koşmaları gerektiğini nereden biliyorlar?

    anladınız mı şimdi?! caretta caretta'lar namaza başlamalı.
  • ahiret var ise oturun 7/24 namaz kılın oruç tutun sürekli kuran okuyun, kendinizi eve kapatın hiç bir günaha bulaşmadan bir hurma bir hırkayla ölmeyi bekleyin. bunları yaparsanız inancınıza göre cennete gideceksiniz, sonsuza kadar, memeleri yeni tomurcuklanmış hurilerle fingirdeşeceksiniz.
    60-70 yıllık fani hayattan tat almak için bu güzelliklerden neden feragat edesiniz. kapatınız kendinizi mahzenlere. siz de rahat edin biz de.
  • açılın! ciddi cevap vereceğim.

    bebeklerde emme refleksi vardır evet, fakat yenidoğan'a parmağınızı uzatın onu da emer. emzik diye bir şey var lan! süt gelmediği halde onu da corp corp emer. yani garibim neyden süt gelir neyden gelmez meme nedir ne değildir gibi konulara vakıf değil. yani "bu bebek bunu nereden biliyor" diye şaşırmaya gerek yok. zaten bilmiyor, adı üstünde refleks.

    bu refleks niye var peki? çok basit, bu refleksi olmayanlar binlerce yıl önce daha sabiyken öldü gitti. sabiyken ölen bebek büyüyüp üreyemedi. genlerini aktaramadı.

    bakterilerin direnç mekanizmalarını da anlatırım isterseniz. aynı evrim işte.
  • "lütfen köşeye doğru ilerler misiniz?"
  • alâk suresi 2. ayet: “o insanı alâktan(kan pıhtısı) yarattı.”

    necm suresi 32. ayet “... o sizi topraktan yarattığı zaman da, …”

    abese suresi 17,18 ve 19. ayetleri; “17- o kahrolası insan, o ne nankör şey! 18- o yaratan, onu hangi şeyden yarattı? 19- onu bir damla sudan yarattı, sonra da onu biçimlendirdi.”

    murselat suresi 20. ayet “biz sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı?”

    furkan suresi 54. ayet “o, sudan bir insan yaratan, onu soy sopla (devam eden bir düzene) koyandır. rabbinin her şeye gücü yeter.”

    meryem suresi 67. ayet “o insan, daha önce hiçbir şey değilken, bizim kendisini yarattığımızı düşünmez mi?”
    enam suresi 2. ayet “o, sizi topraktan yaratan, sonra da bir süre belirleyendir. başka bir belirli süre de onun katındandır. sonra kalkıp (allah hakkında) hâlâ şüphe ediyorsunuz.”

    secde suresi 7. ayet “o, yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı yaratmaya topraktan başlayandır.”

    rum suresi 20. ayet “onun (varlığının) delillerinden biri de sizi topraktan yaratmasıdır. sonra siz, (yeryüzünde) gezip dolaşan birer beşer oldunuz.”

    nur suresi 45. ayet “allah, her hayvanı (her canlıyı) sudan yarattı. onlardan kimisi karnı üstünde sürünmektedir. onlardan kimisi iki ayakla yürümektedir. yine onlardan kimisi dört ayakla yürümektedir. allah, ne dilerse yaratır. şüphesiz allah’ın her şeye gücü yeter.”

    enbiya suresi 30. ayet “inkâr edenler, göklerin ve yerin bitişik olduğunu, sonra bizim onları ayırdığımızı görmediler mi? biz, hayatı olan her şeyi sudan yarattık. hâlâ inanmıyorlar mı?”

    eyyorlamam bu kadar
  • hayatı anlamlı kılan tek şey bizatihi hayattır.
  • neymiş 60-70 yıllık yaşamımız amaçsız olabilir miymiş?
    sanki her doğanın 60-70 yıllık bir yaşam süreceğinin garantisini verebilen bir yaratıcı varmış gibi.

    peki 6-7 saat yaşayıp ölenler?
    ve onların kısacık ızdırap dolu amaçsız yaşamları?
    60-70 yıl yaşayanların yaşamları pek bir anlamlı da, ölen bebekler orospu çocuğu mu?
    sizin allahınız bu konuyla ilgilenmiyor mu?

    allaha inanlarda şöyle bir çarpıklık vardır, her şeyi kendi taraflarından görmeye alışkınlardır, başka hayatlar başka yaşamlar, dinlerinin iddia ettiğine aykırı yaşamlar olduğunu inkar ederler.

    ulan senin allahın bir beden ve iki kafayla yarattığı iki erkek ruhun (iki kafalı tek vücutlu yapışık ikizler) nasıl evleneceği konusunda ne diyor? birisi bir kadınla evlense, diğeri yengesi ile zina yapmış mı oluyor? bir kadın tek vücuttaki iki erkekle evlenebilir mi? bu durumda ruhu inkar edip bedeni kabul etmiş olmuyor mu? dininizde ve allahınızda var mı bunların cevabı? eğer ki onları da sizin allahınız yaratmış olsa onları görmezden gelecek kadar zalim olmaması gerekirdi değil mi?
hesabın var mı? giriş yap