• avukatlık kanunu madde 58. "....ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz."

    avukatın aranması, temsil ettiği ve hakları savunduğu kişilerle ilgili bilgi, belge, delil ve sırlarını yanında taşıyabileceği için özel olarak düzenlenmiş olup, şahsa tanınmış keyfi ayrıcalık sayılamaz.

    başlığı açan arkadaşın özel hayatına ilişkin- mesela bir boşanma davasıyla ilgili üçüncü kişilere gönderdiği çıplak fotoğrafları vb- bilgileri avukatında olsa ve avukatının üzeri, evrakları aranmak istense(kanuni istisna hariç) ve kendisinin bütün özel bilgileri oradaki polisler ve etraftakilerin gözü önünde incelense buna razı olur mu acaba ? o zaman da "ıvıktlr şımırk yea" diye inler mi?

    avukatlar kendi egoları için değil müvekkilleri için direniyorlar.

    edit: "ama avukatlar çantalarında silah saklayarak hakim savcı öldürür" diyenlere, bu ülkede hakim arkadaşına rica edip sevgilisinin telefonu için dinleme kararı aldıran savcılar, adliyeye silah sokup yaralama eylemine karışan hakimler oldu. verilen yetkinin kötüye kullanılması, o yetkinin kötü olduğu anlamına gelmez.
  • peşinen edit: avukatım.

    ikinci edit: meslektaşlar tarafından beklediğim üzere yoğun lince maruz kaldım. kendilerine aşağıdaki doğrultuda cevaplar vermeye çabaladım.

    yazımda mesleğin kutsanması gerekirken, meslek mensuplarının kendilerini kutsama refleksini eleştiriyorum. kelimelerin gidişatı okuyucuda önyargılı bir algıya yol açmış olmalı, anlatan olarak bunu kendi hatam olarak kabul ediyorum. bu coğrafyalarda zor kabul edilebilir bir ifade tekniği.. örneğin; " anneler sevilmeyebilir" konulu fikirler paylaşılabilir. fakat sosyal tabu eksenli zihinler bunu "anneler sevilmesin" olarak algılar. yapıcı eleştiri keskin olmalıdır, eleştirilenlerin zihninin tam tersine..

    aslında tam olarak bunu istiyordum. eleştirdiğim zihniyetin davranışlarının, avukatlar tarafından öz denetimden muaf kılınmasının örneklerini. teker teker geldi örnekler.. yani çok tepki almış olmam, doğal bir sonucu da gösterdi: kimse kendisini ve kendisi gibi olanları eleştirmek istemiyor. neden? bir diğer nokta ise; burada yazdığım şeylerin, mesleğin karakteristik yapısına yönelik olduğunun anlaşılması. halbuki özellikle bir avukatın, okuduğunu iyi anlaması ve yorumlaması gerekir. aslında burada mesleğin karakterinde var olan kutsallığa yöneltme yapıyorum. zira her bir avukatın yapmış olduğu davranışsal hataların, mesleğin karakterine zarar vermesi söz konusu oluyor.

    elbette ki kuralların işlerliği yalnızca avukatlar için değil, herkes için önemlidir. fakat burada ve her ortamda, özellikle avukatlar tarafından olayların yalnızca normatif çerçevede değerlendirildiğini üzülerek fark ediyorum. hukukçu, yaşam düzenine yalnızca kurallar bütünü ile bakmaz. insan onuru, çevre bilinci gibi birçok evrensel, sosyal vs. kuralı da göz önüne alır. günümüzde hukukçuluğun, özellikle hakimler nezdinde zayıf olmasının nedeni olaylara tamamen normatif gözlükle bakmalarıdır. 1976 yılında yargıtay 1. hukuk dairesi aynen şu tanımı yapmıştı:

    "hakim, insana, tabiata, gerçeğe ve olağana sırt çevirmeden ve katı kalpler içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa insan kokusu taşıyan bir çözüm getirmek zorundadır."

    hakim için öngörülmüş bir tanım, fakat diyalektikteki konumu açısından "hukukçu" şeklinde genişletelim. bak, ne diyor? insan, tabiat, olağan.. alışveriş merkezinde, üzerinde herhangi bir delil, gizli belge vs. olmamasına rağmen, önündeki 10 kişiyi hiçe sayarak kimliğini gösterip geçmeye çalışmak şahsi fikrimce "insana sırt çevirmek" tir. zira avukat burada avukatlık kimliğini sosyolojik kimliğinin yerine ikame etmektedir. bunun yanı sıra söz konusu tanımda normatif değerlendirme ve çözümün tek başına yeterli olmayacağı savunulmuştur. kanımca da olması gereken tam olarak budur. hakim, savcı, milletvekili için de böyledir. şüphesiz ki avukat, kendisine tanınan haklardan faydalanmalıdır. avukat, üstünün aranmasına mani olmalıdır, katılıyorum. ama bu paragrafta da bahsettiğim sosyolojik olguları bir kenara atmamalıdır. aslında yazımda tamamen bunu ifade etmek istemiştim. her ortamda avukatlık sıfatını kullanmak veya kullanmaya çalışmak bana yanlış ve hatta itici geliyor. kaldı ki toplum da buna karşı benzer refleksler gösteriyor.

    bir meslektaş da yaptığımın mesleği aşağılamak olduğunu iddia etmiş. tam tersine; meslektaşı aşağılayıp, mesleği yüceltiyorum. zira eleştirdiğim kesim meslektaş da mesleği aşağılayıp, kendisini yüceltme gayretine giriyor. ayrıca neden meslektaş eleştirilmesin? tıp ile ilgili bir başlık açıldığında, nasıl ki tıpçıları eleştirebiliyor isek, hukuk ile ilgili bir başlık açıldığında da hukukçuyu eleştirebilmeliyiz. zira bir tepki var ve bu tepkiye kayıtsız kalınmamalı diye düşünüyorum.

    editleme burada bitiyor.

    vardır böyle bir şımarıklık. yemin ediyorum ben bıktım lan meslektaşlarımdan. zaten tanıdığım yüzlerce avukat arasından nadiren kaliteli olanlarına rastlarsınız. hatta teorime göre avukatların yüzde 90'ı çöptür.

    bunlar genelde mesleğini hayatının her noktasına sirayet ettiren tiplerdir. otomobillerinde av ibaresi olmazsa ölecek olan tipler. sosyal medya hesaplarından yaptıkları esprilere kadar her noktada avukatlık ile kafayı bozmuş gerzek topluluğu. çünkü hayatında başka hiçbir boka odaklanmamıştır. hobisi yoktur. varsa da network için var "gibi"dir. bir de meslektaşları iseniz size şöyle hitap ederler; üstadım.. :(

    bu olay özelinde yorum yapmıyorum. artık beni kusma noktasına getiren genel anlamda avukat şımarıklığından bahsediyorum.

    yıllar önce yine bu andavallardan biriyle gerildik. beyefendi ehliyet sınavına girmiş. girişte tabi sınav giriş kağıdı kontrolleri yapılıyor. bizimki de evde unutmuş. eline bir kağıt parçası almış. sonra girişteki memur belgeyi sorduğunda kağıt parçasını cebine sokmuş, avukat kimliğini göstermiş. sonra görevliye kimlik kartını göstermiş "yiyorsa cebimden alıp bak" demişmiş. ne büyük başarı be dalyarak. buraları okuyorsan yine diyorum sana, çok net dalyaraklıktır yaptığın. güya normların takipçisi, ama bir giriş belgesi zorunluluğu kuralını yerine getirmekten aciz..

    tabi kendileri bir de "mesleğimiz onurumuzdur" triplerindedir. herkesin mesleği onuru olabilir de abicim nedir bu aşırı doz cübbe propagandası? mesleğimiz onurumuzdur vurgusunu defalarca dile getirenlerden kesinlikle uzak durun. belli ki mottolarının arkasına sakladığı nice onurlu davranışları vardır.
  • hükümet yalayıcısı pezevenklerin yüzsüzlüğüdür aslında burada anlatılan. biri yazmış yukarıda avukatlık kanunu madde 58 avukatın üstünün aranamayacağını açıkça söylüyor. kanun ortadayken kanuna aykırı talimat veren savcılar işte bu pezevenk zihniyetlilerden güç alıyor.

    bu pezevenklerin anlaması için illa başlarına bir bok gelmesi lazım. umarım birgün akp'nin fetö gibi kullanıp attığı bir örgütün yargı kumpasına taraf olursunuz, avukatınızın savunmanız için kritik değer taşıyan evrakı taşıdığı çantası polis tarafından aranır, güya suç unsuru var denerek o çantaya el konur, o evrak yok edilir de anlarsınız madde 58'in önemini.

    şuursuz pezevenkler sizi. şımarıklıkmış. peh!
  • insanların bireysel egoları bir mesleğe mal edildiği için, biz her gün mesleğimizi yaparken sorun yaşıyoruz.

    şımarık pek çok avukat* var, üstelik çoğu avukatlık dahi yapmıyor, tanıyoruz, görüyoruz, duyuyoruz, evet.

    peki avukatlık nasıl bir meslektir, vaktiyle nasıldı, nasıl olması gerekir ne kadar fikir sahibiyiz de avukatı yargılıyoruz, avukat şımarıklığı diye başlık açıyoruz acaba?

    ya da bunun doktor egosu, mühendis yalnızlığı genellemesinden ne farkı var?

    ben her gün çağlayan adliyesine çantamı x-ray cihazına bırakarak giriyorum.
    bunu yapmamın tek sebebi, bir mesleğin insan karakterini ortaya koymayacağını biliyor olmam.
    avukat olmam beni otomatik olarak iyi bir insan yapmıyor. beni güvenilir yapmıyor, bunun farkındayım.
    ama avukat olmam beni yasal olarak yargı mensubu yapıyor.
    hukuk düzeninde beni hakim ve savcı ile birlikte aynı mekanizmaya sadece farklı bir rolle oturtuyor. hele savcı ile teoride sadece tarafım farklı, o iddia makamı ben savunmayım.

    evet türkiyede çok ciddi güvenlik açıkları var, bunu hepimiz kabul ediyoruz.
    peki bu açığı sadece avukatları arayarak mı çözeceğiz?
    avukat olmak beni otomatik olarak güvenilir bir insan yapmadığı gibi, benimle aynı fakülteden mezun olmuş, ataması yapıldığı güne kadar benimle aynı statüde olmuş olan hakim ve savcıları da güvenilir bir insan yapmıyor.

    aynı güvenlik görevlilerinin aynı adliyeye giren ve yasal olarak avukatla aynı statüde olması gereken hakim ve savcıyı da aradıklarını, hakim ve savcı arama yapılmasına müsaade etmezse aynı şekilde müdahale ettiklerini görebilir veya duyabilir misiniz sizce?

    kanunları yerinde bulmuyorsak, değiştirebiliriz, düzeltebiliriz vs.
    ama kanun sabit dururken, onu farklı veya kendi doğru bulduğumuz şekliyle uygulayamayız.
    bizim hukuk sistemimizde böyle bir yorum şekli yok çünkü.

    eğer her seferinde bu tartışmaları görüyorsanız, bunun sebebi, hala pek çok yasada bu durumun tam tersi şekilde düzenlemeler olmasıdır.

    ben x-ray cihazına çantamı bırakma taraftarıyım.
    ama bunu reddeden bir avukat yaka paça tartaklanmasın istiyorum.
    hakim ve savcıların da benimle aynı şekilde aranmasını istiyorum.
    mesleğimin değersizleştirilmesinin, 1,5 saat duruşma bekleyip, yazılı beyanlarımızı tekrar ederiz diyen yeni bir meslek türü yarattığı ve adalet sistemine zarar verdiği görülsün istiyorum.

    avukat şımarıklığı başlığı altında, kimlik göstermeler, çanta aratmalar değil, gerçekten şımarıklık sayılabilecek yani ortada bunu gerektirecek bir durum yokken yapılmış talepler yazılsın istiyorum.

    bir kısım insanların sağda solda size boş ego yapmasıyla, bazılarının örnek olarak eylem yapmak isterken yerlerde sürüklenmesi aynı kefeye konmasın istiyorum.

    entry biraz "i have a dream" konseptine döndü farkındayım. ama ne yazık ki entryde istediklerimle, çağlayanda kalemden kaleme gezerken veya duruşmalarda yaptıklarım arasında bir hayal-gerçek ayrımı var.

    neyse çok konuştum, gideyimde 24 asliye cezanın önünde mübaşire benim başka duruşmam var bizim dosyayı beklet diyerek şımarıklık yapayım.
  • avukat şımarıklığı, doktor egosu bunlar hep var. gerçek.

    ama buradaki durum ile avukat şımarıklığının alakası yok. ya hukuk ülkesi olursunuz, ya da olmazsınız. sorun bu. işinize geliyor diye kanunu çiğneyemezsiniz.

    durum bu kadar basit.

    kanun var ise uygulayacaksın. kanun kötüyse yanlış ise, şu şu sebeplerden dolayı yanlış diye anlatacak ve değiştireceksin.

    yoksa eninde sonunda muz cumhuriyeti olmaya mahkumsun.
  • üst arama, xrayden çanta geçirme buzdağının görünen yüzüdür. avukatın buna yanaşmaması "şımarıklık" olarak adlandırılsa da, kanuna göre savunma, iddia ve karar makamları arasında eşitlik vardır. yani avukat'ın savunma makamı olarak hakim ve savcılardan farklı muamele görmesi savunma hakkının zarar görmesine sebebiyet verir. avukatın bu hakkını korumak istemesini dilediğiniz kadar şımarıklık olarak adlandırabilirsiniz ancak hakim ve savcılar xrayden geçmiyorsa, çantalarını xray'e koymuyorlarsa aynı uygulamanın avukatlara da yapılması gerekmektedir. eğer bu xray'den geçme muhabbeti hakim savcılar için de uygulanacaksa o zaman avukatlara uygulanmasında da sıkıntı yoktur, xray ile üst arama farklı şeyler olsa da hakim ve savcılara xray uygulaması olmadan avukatlara bu uygulamanın yapılması savunma hakkına zarar verir.

    buradaki mevzu "sanki çantasının içindeki önemli deliller xrayde gözükecek" mevzusu değildir. buradaki mevzu kolluğun, idari personelin hakim ve savcıya karşı sesini çıkartamazken, avukatlara karşı çıkartabilmesidir. bunun da bir baskı aracına dönüşme olasılığı her zaman vardır. burada baskılanan da avukat değil, savunma makamı olacaktır.
  • çok daha fenasıyla sözlükte habire, banko ayda bir karşılaştığımız durumdur. öyle ki, yıllar ayırsabire karşımıza çıkmaya devam eder.
  • ilgi cekici olmasi bakimindan soyle bi giris yapayim: avukatlarin buyuk bir cogunlugu evet simariktir, egosantriktir, soyledir boyledir, kisaca sigir gibi insanlardir. zira avukatlarin cogu insandir ve insanlarin cogu simariktir, egosantriktir, soyledir boyledir, kisaca sigirdir.

    yalniz cevrenizde gordugunuz veya bir sekilde denk geldiginiz avukatlarin ekseriyetle sigir olmasi (alisveris merkezine girerken avukat kimligini gostereniyle bile karsilastim ben), avukatlarin ustunun aranmamasi meselesinin onemini azaltmiyor. bu ikisini birbirine karistirmazsaniz, biz de sizin sigirlik seviyeniz hakkinda daha olumlu seyler dusunuruz.

    avukatlarin ustunun aranamamasi, kanunla getirilmis ve sizin icin (evet siz, sevgili vatandaslar) getirilmis bir duzenlemedir. niye var peki onu anlatalim anneye anlatir gibi, zaten anlatan cok olmus ama bi de anneye anlatir gibi deneyelim:

    simdi sen normal kendi halinde bi vatandassin. devletin polisi tarafindan insanlarin bilgisayarlarina dosyalar yerlestirilen, sonra bunlarin bulunup bu insanlarin aniden teror orgutu uyeligiyle yargilandigi bir ulkede yasiyorsun. o devletin savcilari apacik kanunsuz olan delillere dayanarak vatandasin tutuklanmasini talep ediyor, yine o devletin hakimleri o vatandasi tutuklayip herhangi bir iddianame dahi olmadan iki yil icerde tutabiliyor. yine ayni ulkede devletin polisi, arama yapmak icin aldigi cantana bir flashdisk ativerip sonra orgut baglantisina delil olusturan bu flashdiski arama yaptigi cantanda bulabiliyor mesela.boyle boyle saymakla bitmeyecek tonlarca ornek sayabiliyoruz. ustelik bunlari tenasul organimizdan da uydurmuyoruz, her gun yasayip gordugumuz seyler.

    hatta araya reklam alalim, tam olarak bu sebeplerden medeni diye tabir ettigimiz hukuk sistemlerinde, makul bir suc suphesi olmadan sadece avukatlarin degil, hicbir vatandasin ustu aranamaz. ama tabii guzel ulkemizden beklentilerimiz henuz bu seviyelerde degil. gecelim.

    simdi senin sade bir vatandas olarak yasadigin bu ulkede, seni devletin bu kudretli polisinden, savcisindan ve hakiminden (nispeten) koruyabilecek tek bir makam var: savunma.

    tekrar ediyorum, cevrenizde denk geldiginiz avukatlarin ekseriyetle sigir olmasi su gercegi degistirmiyor: avukat savunmadir.

    ve bireylerin adil yargilanma hakki kapsaminda savunmaya mudahale edilememesi de bireylerin haklarinin devlete karsi korunmasi amaciyla yapilan yuzlerce yillik mucadeleler sonucunda elde edilmis olan kazanimlardan sadece birisidir. iste avukatin ustunun aranamamasi da bizim yasalarimiza boyle girmis bulunmus bir sekilde. tabii klasik geyik, bu mucadeleyi yapanlar biz olmadigimiz icin magna carta'dan 802, bill of rights'dan 228, insan haklari evrensel bildirgesinden 69 yil sonra eksi sozluk adli sitede bir takim dangalaklar gelip "avgatlar da coh simarih yeaa" gibi seyler soyleyebiliyor.

    velhasili mevzu x-ray cihazindan cantanin icindeki evraklarin okunamamasi degil, kendini kanundan ustun goren bir savcinin (ki cok gorduk biz bunlardan) bir lafiyla avukatlarin ustunu aratabilecegini dusunmesi, ustelik bunu yaparken kendisine bir suru de saksakci bulabilmesidir. ustelik bu saksakcilar ergenekon ve balyoz davalarini gormus insanlar.

    ama bu kadar seyin ustune biz bu insanlara hukuka aykiriligin boyle ufak "yeaa onlar da cantasini x-ray'e koyuversin olmezler ya"larla baslayip anayasayi cigneyen ve bunu gayet gerine gerine yapan bir cumhurbaskaniyla nihayete erdigini anlatamadiysak daha ugrasmanin pek bir anlami yok. ben cantami x-ray'e koyar gecerim ama sen yarin bu sebepten basin yaninca gelip aglamayacaksin.

    hepinizin basiniza tek tek gelecek ki anca anlayacaksiniz, hadi hayirli isler.
  • avukatlık kanunu 58. maddeyi de bir kenara bıraksak şu var: avukat yargının eşit üç sac ayağından biridir. savunma; iddia makamına göre de yargılama makamına göre de daha alt bir pozisyonda değildir. bir hukuk devletinde zaten bunun tersi düşünülemez. aksi bir durumda kimsenin hukuki bir güvencesi kalmazdı (bu arada biz çok süper hukuk devletiyiz demek için söylemiyorum bunu, olması gereken yönünden bir tespit, yoksa ipin ucu kaçalı çok oldu)

    şimdi şu halde avukata savcı ve hakime göre farklı bir muamelede bulunmanın haklı yanı nedir? sizler avukatı şımarıklıkla suçlamadan önce bu konu üstüne kaç saniye düşündünüz?

    ben söyliyeyim. hiç düşünmediniz. zaten hiç düşünmüyorsunuz. hayatınız önyargılarla, başkasını çekememekle, kendine benzemeyeni aşağılamakla geçiyor sizin.

    biz sizler için ne yapabiliriz ki?. siz sivil hayata tutunmak adına en somut umudunuz olan savunmanın temsilcilerini, yasaya uyulmasını istediler, yargılamanın eşit bir ayağı olarak eşit muamele istediler diye şımarıklıkla itham ettikten sonra.. gerçekten elimizi kolumuzu bağlıyorsunuz.

    yarın bir gün mahkemede delillerin toplanmasını istediniz diye mahkeme tarafından şımarıklıkla itham edilirseniz o zaman bugünleri anımsayın.
hesabın var mı? giriş yap