hesabın var mı? giriş yap

  • mesele kahve teklif edilmesi değil, "muhtaç" durumda olduğu düşünülen bir insanın mevcut durumundan faydalanılmaya çalışılmasıdır. işe alım konusunda size göbekten bağlı, avucunuza düştüğünü düşündüğünüz bir insanın çaresizliğinden faydalanılmaz. belli ki "kahve teklifini" kabul edecek bir aday çıkana kadar işe alım mülakatları devam edecektir.
    bu normalleştirilecek bir hareket olmadığı gibi oldukça çirkin bir tavırdır, aklınızı başınıza alın.

    "yakışıklı olsaydı", "zengin olsaydı", "şöyle olsaydı, böyle olsaydı" gibi varsayımlara dayalı olasılıklar kişinin karakteriyle alakalı bir durumdur, kişinin kendisini bağlar.

  • *edit: en basa bu dalga neyin dalgasi onu soyliyelim. einstein'in genel gorelilik teorisinin ozetine gore "madde" ** uzay ve zamana nasil egilip bukulecegini soyler; uzay ve zaman da cisimlere nasil hareket edecegini. yani uzay aslinda boyle gorunur ama bugune kadar boyle goremiyorduk:) iste cisimler, uzay ve zamani bukunce uzayda isik hizinda dagilan kutlecekim dalgalari* olustururlar. bu dalgalar bugune kadar gozlemlenememisti. bu dalgalar gozlemlenemeyince de, bu dalgalardan baska bi sey yaymayan uzay cisimleri de gozlemlenememisti. yani yasasin karadelikler!*edit bitti*

    ligo'nun yaptigi uygulamalı gözlemi basitçe anlatması çok zor:)

    (büyük harfle) "l" şeklinde bir kompleks düşünün. l'nin kolları 2-4 km uzunluğunda. biri diğerinden uzun, l'nin köşesinde bir beam splitter (ışın ayırıcı) var, l'nin alt tarafında yani ışın ayırıcının solunda ışın detektörü var... l'nin iki ucunda da asılı duran dev aynalar var. şöyle bir şey kendisi

    şimdi bir lazerle (ls diye gösterilen) ışın ayırıyıcıya (b diye gösterilen) ışın yolluyos, ayırıcı da iki demeti iki koldan (l'nin kollarından) dev aynalara yolluyor. deva aynalar demetleri gerisin geri ayırıcıya yolluyor. ayırıcı da aynalardan gelen ışınları lazer silahı ve ışın detektörüne (ld diye geçen) yolluyor. böyle bir görüntü hayal edin.
    ortada gravitational wave'in eğip büktüğü uzayzaman yokken, ışın atımları kollardan biri daha uzun olduğundan detektöre farklı, ancak düzenli ritmli zamanlarda geliyor. detektör de pek bi şey detect etmiyor :) (ışık dalgalarının süperimpozisyonuyla* ilgili bir dalga sebebiyle, birbirlerini nötralize ediyor isinlar)

    şimdi kollara gravitational wave atalım, böyle "vocurk vocurk" etsin... animasyonda gördüğünüz üzere sağdan giren gravitational wave, yüzeydeki partikelleri gah uzatıyor gah kısaltıyor... bu durum bizim "l"'de (ki adı interferometre-yani suya attığınız taşların birbirine girişen dalgalarını ölçen nane) iki boyutlu düzlemde şöyle bir görüntü yaratıyor. yani kollar bir uzuyor bir kısalıyor. tabii animasyondaki kadar degil. hidrojen atonu kadar ohom:) artık gelen ışın atımları düzenli ritmde değil. suya atılan taşların birbiriyle girişen (bkz: superimpositon) görüntüsü şeklinde. duzensiz girişen dalgalar da yeni bir dalga yaratıyor (biraz daha basitleştirirsem fizik ilmi çökecek:(( ışığın dalga fonksiyonundan da yararlanan detektör de gravitational wave'den sonra oluşan yeni dalganın ışığını tespit ediyor. böylece ölçüm gerçekleşyor.

    not: gerçeklik yukarıda anlattığımdan çok daha komplike, işbu entry aşırı basitleştirme adına fiziğin de müzğin de ırzına geçmiştir:)

  • beşiktaş forması giydiği dönemde kulüp yönetimi bunun at yarışı oynamasından illallah edip, belki akıllanır diye bir milyar türk lirasi ceza kesmişti.
    sergen ağabey aynı gün, cezanın kendisine tebliğ edildiği saat içerisinde ganyan'dan bir milyar 500 milyon lira kazanıp kulübe ödemesini gününde ve eksiksiz olarak yapmış, akıllı olun mesajını ilk elden vermişti

  • bundan sonra iade edilemeyecek ürünlerin yüzde 95'inin ithal olması ne tesadüf değil mi? cari açığı kapatmak için yaptıkları küçük ama mide bulandırıcı işlere bakın şunların.

  • rahme düşmüş fakat döllenmemiş bir yumurtanın oluşan bir tümör sonucunda hücre bölünmesine başlayarak rastlantısal dokular üretmeye başlaması ve böylece canlı varlıklara özgü bir takım özellikleri barındıran fazlasıyla korkunç bir yapıya dönüşmesidir.

    işin kötüsü, rahimde büyüdüğü için, bunu taşıyan kişi hamile olduğunu zanneder, hatta bu sanı uzun süre devam edebileceği için, annelik psikolojisine girebilir. hatta, kendisine teratoma hakkında bilgi verilmesine karşın, olayın şokuyla bu durumu kabullenmeme ve "çocuğunu" doğurma isteği göstermeye eğilimli olur. bu nedenle, bu durumdaki hastalara çok büyük bir dikkatle yaklaşılması gerekir.

    çeşitli teratomalar, saç, diş, farklı kasların biraraya gelmiş hali gibi duran yapılar, tırnak, hatta bazı raporlara göre göz ve beyin kıvrımlarını andıran unsurlar barındırabilirler. bütün bunlar, teratoma'nın "canlı" olduğu anlamına kesinlikle gelmemektedir.

  • iki adet psikopat gördüğüm olaydır.biri olayın başkahramanı azman kedimiz diğeri de köpeğin sahibidir.adamın acilen köpeği bırakıp kediyi sahiplenmesi gerekmektedir zira töreler bunu uygun görmüştür.

  • ağzının tadını bilen insandır. ambalaj üzerinde son kullanma tarihinin önünde büyük puntolarla üç harfli kod var. bunlar ürününüzün hangi fabrikadan çıktığını belirtiyor.

    ank - ankara
    elz - elazığ
    mrs - mersin
    brs - bursa
    crl - çorlu
    kmp - izmir

    denediklerim arasında en güzeli elazığ fabrikasından çıkan kolalardı. asit/aroma güzel oluyor. ankara fabrikası da bazen güzel denk getiriyor fakat tatlandırıcı tadı hissediyorum.

    arkadaşlarla kola alırken elz olmasına dikkat ediyoruz. daha iyisini bulana kadar en iyisi bu

    not : inşaatçı mısın, pamuk tarlasında ırgat mısın ne kolası içiyorsun diyeceklere peşinen not düşelim. evet rezalet zararlı bir içecek biliyorum. arada bir kaçamak yapıyorum sadece. eskiden çok içerdim…

  • öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; 7 kez evlenip boşanmış seda sayan evlilik programı, 3 kez din değiştirmiş tuğçe kazaz din eleştirisi yapıyor. sonra vay efendim benim cumhurbaşkanım neden rte?

  • tarih: 2005 aralık
    yer: marmara üniversitesi
    kahramanlar: ege: (4 yaş)
    ilay : (2 yaş)
    romica: (yaşı mevzu bahis değil)

    (hem öğrenci hem anne olan romica, o günkü derse devamsızlık problemi yüzünden girmek zorundadır, şansa bakın, o gün çocuklarını satacak güvenilir bir yer bulamamıştır. mecburen çocukları da okula yanında getirir. bakacak gönüllü çok olmasına rağmen, bir derste çocukları emanet edecek kimseyi bulamaz, pişkinliğin dozunu arttırarak 2 ve 4 yaşlarındaki çocuklarını derse sokar.)

    hoca: evet, bugünkü konumuz vesaire...
    romica: ege, sakın yaramazlık yapma, sesini çıkarma, gürültü yapma yoksa öğretmen çok kızar, bizi dışarı atar.
    ege: tamam anne.
    romica: bak oğlum, çıt sesi bile duymak istemiyorum, burası merdivenli çok büyük bir sınıf ve en küçük bir ses yankı yapar tamam mı?
    ege: tamam anne, anne bana da kalem kağıt verir misin?
    romica: tamam, bak ses yapma sakın.
    ege: öf, tamam.

    (bir süre ders devam eder, sorun yoktur, zamanla sınıfta fısıldaşmaların dozu artar, boğuk bir gürültü hali vardır öğrenciler arasında, hoca istifini bozmadan dersi anlatmaya devam ederken ilay parmağı ile hocayı gösterir:)

    ilay: ayu bak!
    romica: şişt, sus!
    ilay: anne bak, ayyuğ!
    ege: (sınıftan atılma korkusu ile en yüksek höykürüşü ile ilay'a bağırır) ilay sus! öğretmen ders anlatıyor, konuşup durursan bizi sınıftan atar!
    ilay: ege, bak ayu!
    ege: ilay, sus diyorum sanaaa!!!! (amfide sesinin yankılanmasından sonra, bir sessizlik ve ardından gülüşmeler olur, öğrencilere döner, biraz hocaya yalakalık olsun diye, biraz da öğrencilerin konuşmalarından rahatsız olduğu için) siz de öğretmeninizi dinleyin, kendi kendinize konuşmayın, derslerinizi de çalışın! (anasının oğlu!)