hesabın var mı? giriş yap

  • bu da böyle bir nesil işte. çok abartmamak lazım.

    gerekli doneler:

    -bayatlamaya yüz tutmuş, istiflenmekten ezilmiş bir somun ekmeğin yarısı
    -dün akşamdan kesilmiş domatis
    -az yağlı bol sulu peynir
    -kağıt inceliğinde üç dilim salam
    -arzuya göre zeytin ezmesi, salça
    -yanına fruko ya da kahverengi cam şişede tamek
    -sandviçi oturup yemek için kapı önünde konuşlanmış meyve kasası (yandan çivi fırlayanından)

  • bendim bu ama siz böyle yazınca utandım. bundan sonra reklam tabelası gibi gezmek için gap yazılı sarı, abercrombie'den at kadar büyük geyikli pembe tişört alıcam.

  • 65 yaş üzeri kullanıcılar için getirmesi bedava ve “getirevlat” kodlu %10 indirim

    sağlık personeli için de aynı şekilde getirmesi bedava ve “minnettar” kodlu %10 indirim

    yapan uygulama. böyle ufak jestlerle mutlu oluyor insan.

  • hanım bel fıtığından ameliyat oldu evi ben süpürüyorum çamaşırları ben hallediyorum ağır işler bende

    kurutma makinesi yoktu çamaşır asma toplama kurutma mesaisi süpürmekten daha fazla olduğu için önce kurutma makinesi aldım.

    sıra robot süpürgede.

    evli çift olarak bizim de merakımız bu yönde

    edit: lan ne kadar dangalak varmış şu platformda söven mi dersin, sen niye süpürüyorsun ameliyat olduysa oldu diyen mi dersin.. nasıl ailelerde yetiştiniz böyle bu kafalar ne böyle hastalıkta sağlıkta yan yana duramayacağınız insanlarla evlenmeyi bırak sevgili bile olmayın allah iyilerle karşılaştırsın

    bu arada iyi mesajlar da var onlara ayrıca teşekkür ederim

    edit2 bu post u unutmuştum güncelleme yapayım. robot süpürgeyi alalı 1 yıl oluyor. elektrik süpürgesini haftada bir iki koltukları süpürmek için açıyorum sadece. halıları ve yerleri çok güzel süpürüyor. evde yaşadığımız konfor arttı bütçe varsa tavsiye ederim

  • kılıçdaroğlu ile çıkardım ki kirasını faturasını günü gününe öder, dert yaratmaz gibi.

    ince ile çıksam bu eve paso karı kız getirir, içer, dağıtır, bulaşıklara el sürmez gibi. “olm muharrem gel bir konuşalım şu evin durumunu” dediğimde de demagoji yapar, kafa bırakmaz gibi.

  • bi gün kendi kendine kalsa dili şişecek kişidir.muhabbet insanıdır, konuşmayı çok sever. hele ki "kendimleyim,iyi böyle" kişisiyle yaşıyorsa ekmek almaya yolla bakkalla muhabbete oturur,bi saat gelmez. evdeki,"anlatacak kayda değer bi şi yok ki" kişisi yüzünden kapıya tabak getiren komşuya sarar. onun için herşey anlatmaya değerdir. ona da anlatılsın ister. iyi bi dinleyicidir ama iyi bi polemikçidir de aynı zamanda. hatta konuyu derinleştirmek adına karşısındakini provoke etmek ve tansiyonu yükseltmekten kaçınmaz. konuyu içinden çıkılmaz hale sokup saatler boyu tartışılmasına zemin hazırlar. beraber yaşadığı "ana hatlarını ve ipuçlarını veriim boşlukları sen tamamla,beni yorma" kişisinin kişisel olarak onunla problemi olduğunu varsayar. bu yüzden "detay isteme benden, buz gibi soğurum senden" kişisinin her söylediğinden yanlış anlam çıkarıp kişisel alınganlıklar icad etmede üstad seviyesine çıkmıştır.
    ara ara yanındaki yöresindeki insanlarla ilgili -hele ki bunların içinde küçük bi çocuk varsa- kusturana kadar fotoğraf/vidyo paylaşma çılgınlığına girer. beğeni ve yorum aldıkça coşar. birisi onu durdurana kadar -ki bu yine ve hep-evdeki "benim çocuumun minnoşlukları başkasına şirin gelmiyo olabilir, biz bize dayatıldığında bezmiyor muyuz? " kişisi olur- kendi tarihini paylaşım ortamlarında sergiler. hatta hızını alamaz, kendisiyle veya ailesiyle alakasız insanların fotolarına geçiş yapar. "izin aldın mı ki? senin sosyal ortamlarına dahil edilmeye rızaları var mıydı bakalım?" diye sorduğunda ve hele ki "aynısını senin bacına, karına yapsalar..." simülasyonuna sokulduğunda kafasını duvarlara vuracak kadar pişman olur ama iş işten geçmiştir çoğunlukla. kalbinde kötülük yoktur, allah islâh etsindir.

  • sadece kemalistler değil; ingiltere kralı, rahmetli başkan kennedy, taçsız kral pele, backenbauer, kaleci mayer, nadia komanaçi, brigitte bardot ve fenerbahçeli cemil de sorumludur.

  • evet 250 saati devirdiğime ve iki karakterime full gear yaptıktan ve oyundaki çoğu şeyi tecrübe ettikten sonra tecrübelerimi sizinle paylaşmak istediğim çevrimiçi mmorpg oyunu.

    öncelikle oyun skyrim ile meşhur olan elder scrolls serisinin son nesil mmorpg oyunu. oyunu almadan önce bilmeniz gerekenlerden bahsettikten sonra oyun içindeki maceralarımı paylaşacağım.

    önceki entrylerde ya da steam yorumlarında oyunun olumsuz yanı olarak görülen bir noktayı düzeltmekte fayda var. oyunu gördünüz, bu neymiş ne değilmiş diye araştırmaya başladığınızda karşınıza çıkan ilk 3 şeyde birisi pay to win yani para ödemeden güçlenemeyeciğinize dair bi eleştiri olacaktır. bu kesinlikle yanlış bir algı. şöyle ki oyunda satın alabileceğiniz ve bunun için yüzlerce lira para harcamanız gereken ek içerikler ve chapterlar var bu doğru. bunlara sahip olmak size avantaj sağlar mı? evet kesinlikle. peki bunlara sahip olmayan biri sahip olan biriyle karşılaştığında güç dengesi nasıl olur? cevap basit. bunlara sahip değilseniz oyunda daha çok ticaret yapıp para kazanmanız gerekir ama en nihayetinde yine eşit güce ulaşırsınız. yani pay to win’den ziyade pay to skip dediğimiz daha hızlı kasma olayı var. nihai noktada yine aynı noktaya gelebiliyorsunuz. ayrıca base game’i aldığınızda size oyunu oynayıp güçlenmek için en az 300 saatlik içerik çıkıyor ki daha sonrasında yine kasmaya ve güçlenmeye devam edebilirsiniz. tabiki de bunu ek paketlerle yapmak daha eğlenceli oluyor ki bunun da en mantıklı yöntemi eso plus dediğimiz aylık şuan 42 tl karşılığında bütin ekstra içeriklere ve oyun içinde harcamanız için verilen 45 tl değerindeki 1650 cp. yani başta pahalı gelse de oyunun kendi içersindeki fiyat dengelerine göre oldukça karlı bir yöntem. o yüzden benim bu oyuna en az 300-400 tl harcamam lazım yoksa bir bok yapamam diye bir durum yok. steamde sık sık indirime giriyor ya da internette 45-46 tl bandında sürekli bulunan base game’i size yüzlerce saat eğlenceli bir oyun vaad ediyor.

    evet oyunu satın alma aşamasında karşılaşacağınız problemleri çözdükten sonra gelelim karakter oluşturma ekranına. skyrim’den daha az ama yine de tatmin edecek bir ırk yelpazesi var. ırk yelpazesinin az olmasındaki ana sebep karakterin ırka bağlı kalmaması ve sizin hayal gücünüze bağlı olarak karakteri şekillendirebiliyor olmanız olsa gerek. bu kısma ayrıntılı bir şekilde girip ger ırkı ayrı ayrı anlatmayacağım. ama şunu belirtmekte fayda var, eğer pvp’de güçlü olmak istiyorsanız güncel metada(evet meta var ve güçlü ırklar, classlar ve gearlar yılda yaklaşık 2-3 kere değişime uğruyor ki oyunu diri tutması açısından faydalı) en güçlü ırk/class’lar şöyle;
    1- magicka sorcerer
    2- stamina deagonknight
    3- stamina necromancer
    bu olay kişiden kişiye çok değişen bi durum çünkü oyunda çok fazla mekanik var ve her karakterin güçlü olduğu bir senaryo oluşabiliyor. ancak usta oyuncuların genel tercihi, rehberler ve videolardaki genel kanaat şuan bu yönde. bu güç dengesini bilmeniz önemli çünkü amacını cyrodiil( bu eso’nun açık ara farkla en sevdiğim kısmı sonra geleceğiz) safhasına geldiğinizde hasar yerine oksijen attığınızı fark ettiğinizde yaşadığınız hayal kırıklığı size oyunu bıraktırabilir. bu ırklar, setler, nasıl kasılır gibi sorularınıza cevap bulabilmek içinalcasthq sizin için altın değerinde bir site olacaktır.

    karakterimizi de seçtik ve oynamaya başladık. işte burası oyunun en kritik kısmı. seven burada sevip yüzlerce saat oynar sevmeyen de o anda bırakır. çünkü en başta da dediğim gibi eso yeni nesil bir mmorpg. yani oyunda zilyon tane özellik bi dünya bok püsür var. ilk başta oyuncular bunun içinde kaybolup ne yapacağını bilemiyor ve boş boş haritada dolaşıyor. çünkü eso’da metin2 gibi oraya git buraya git diye klasik bir sistem yok. oyuna başladıktan sonra güçlenmek için muhakkak görev yapmanız lazım. haritada boş canavar keserek kasmanız çok zor. görev sistemi de şu şekilde işliyor;
    1- main quest; burada siz emin değilim ama 5 ya da 10 lv’la ulaştıktan sonra garavel usta gibi bir hayalet sizi görev için çağırıyor(bunun tiki yok*)
    2- side quests; bunlar eso’daki onlarca bölgede bulunan rasgele görevler.
    3- zone questler; her şehrin ayrı bir main quest tarzı görevleri var, bunları yapmanız sizin için çok faydalı olacaktır.
    4- guild quests; guild’lar işe paranın bulaştığı kısım, belli guildlar (fighters guild, mages guild) ana oyunun içindeyken işinize yarayacak bazıları da (psjiic order, dark brotherhood vs.) siz para ödeyip o quest log’u açtığınızda gelecek. her guild ayrı ayrı skill line’a sahip ve size ekstra skill point verecek ki bu oyunda çok önemli.
    5- event/daily quests; etkinlik için ve günlük tekrarlanabilir görevler, yapın çok faydasını görürsünüz.

    şimdi başlangıçta bunlar arasından vardenfell’in zone questlerini yapmaya başlamak klasik ama güzel bi fikir olacaktır (ps; main ve zone quest’lerde göstergenin içinde şekiller mekiller var, düz ok değil yani). şimdi gelelim işin janjanlı kısmına; tartışılan, yıllardır iyi mi kötü mü karar verilemeyen leveling system.

    bu leveling sistemi şu şekilde işliyor. oyunda en fazla 50 seviye var ve daha sonra cp yani şampiyon puanı kasmaya başlıyorsunuz. oyundaki en üst seviye eşya 160 cp ve o zamana kadar asla eşya kasmak için para falan harcamayın dk başı lv alacaksınız zaten. seviye ve cp kasmak mesele değil ki zira oyun 160cp’den sonra başlıyor zaten tipik endgame mantığı. ben çok sevdim, en güzel yanı da cpleriniz hesap paylaşımlı yani yeni bir karakter açtığınızda 50 oluyorsunuz ve hop cpler ortak oluyor. bu arada bu cplerle de kendinizi bufflayan statlar var onları açıyorsunuz.

    leveling sistemini uzatmadan kapatıyor ve pve olayını da hızlıca özetlemek istiyorum. oyunda istemediğiniz kadar pve sistemi var. dungeon, trial, veteran dungeonlar, delveler, herkese açık dungeonlar, ejderhalar ( bunun için de para ödemeniz lazım) vs vs.. yani seç beğen al hepsi ayrı güzel hepsini yapmanın ayrı ayrı faydaları var. zaten zamanla keşfedeceksiniz hepsini.

    şimdi pvp’ye gelelim. pvp için de battlegrounds dediğimiz tipik 4v4 oyunlar var (capture the flag, deathmatch vs..). ve bir de cyrodiil var. ben bu olayı çok seviyorum çünkü çocukluk hayalimin gerçekleştiği kısım burası. 100 kişi aynı anda bir yeri ele geçirmek için taarruz yapıyor ve bunu diğer online oyuncuların savunduğu kalelere yapıyor. teoride müthiş, pratikte de müthiş. ama baştan uyarayım, burada var olabilmek için yani tek yemeden skkr çıkarabilmek için çok fırın ekmek yiyip çok da sabırlı olmanız gerekecek çünkü burası artık en iyilerin yeri. oyunda 3 tane alliance var ve bunlar cyrodiil isimli devasa bi haritada sürekli savaş halinde. siz de o alliance’ın askerisiniz yani o mapte savaşan npcler yok. internetten videolarına bakıp hemen fikir sahibi olabileceğiniz muazzam bir savaş sistemi var. oylamayla komutan seçtiğiniz, 16 kişilik gruplarla var olabildiğiniz ve deli gibi savaştığımız bir sistem.
    bitti mi? hayıır. ticaret ve crafting var daha.. demiştim bir dünya bok püsür var diye. ticaret her mmorpg’de olduğu gibi burada da para sahibi olmak için en iyi yöntem. bir ticaret guild’ı bul. ucuza al ya da sen çıkar, kar marjıyla sat. bunun için master merchant addon’u çok önemli ( addonlara sonra geleceğim).

    crafting; oyunda kendi kendinize her şeyi üretebilirsiniz ama bu uzun ve meşakatli bir süreç. bir o kadar da karışık o yüzden videolardan how to içeriklerine bakarak detaylı bir şekilde öğrenebilirsiniz. ama oyuna başladığınız gibi başlayın muhakkak.

    addons: bu kısmı da çok seviyorum. oyun size bımboş bir arayüz veriyor ve bunu siz nasıl isterseniz o şekilde düzenleyebiliyorsunuz. harita, action bar, master merchant, advanced ui ya da bandit’s userface gibi sayısız addon var. bunu yine ufak bir araştırmayla çözeceksiniz.

    özetle ambiyans, çevre olarak mükemmel ,en azından benim için. sadece haritada yürüyerek bile çok saat keyifle oynanmışımdır. uyarı, benle başlayan neredeyse herkes bıraktı çünkü karmaşık bir oyun. ama özellikle bu yazı sizin çoğu soru işaretinize cevap olacaktır ve karantina döneminde başlayıp boş vakit diye bir şey kalmasın istiyorsanız müthiş bir tercih olacaktır. sorularınız için yeşillendirmekten çekinmeyin, sağlıcakla kalın.
    edit: yazım hataları düzeltmece

  • yıl 1995 belki de 97 tam hatırlamıyorum... televizyona çıkmıştı kocası kayahan ile birlikte. o zamanlar evlilikleri çok yeniydi ve canlı yayında kayahan tarafından çok büyük bir haksızlığa uğramıştı...

    yaşı küçük olduğu için kayahan paramla evlendi, yakında beni bırakır, bir hasta olsam hemen kaçar gibi laflar etmişti. o da yanındaydı, incitmeden kendini savunmaya çalışmıştı. yüzü düşmüş ama kibarlığını hiç bozmamıştı.

    o gün bu gündür kayahan'i her gördüğümde o tartışma gelir aklıma. acaba karısı bıraktı mı, evlilikleri nasıl, dediği gibi mı oldu...

    ölüm haberini alınca benim için tartışma da cevabını buldu, büyük sanatçı kayahan yanılmıştı. 20 yıl önce beni bırakır diiye hırpaladığı karısı ölene kadar yanındaydı...

  • --- spoiler ---

    ilk black panther filmi benim en sevdiğim marvel cinematic universe filmlerinden biri. yönetmenliğini, hikayesini, oyunculuklarını, atmosferini gerçekten çok seviyorum. bireysel olarak başarısının yanında evrene kattığı şeylerle de ön plan bir filmdi. özellikle yönetmen ryan coogler, her marvel okuyucusunun perdede görmeyi çok istediği o mükemmel wakanda'yı yaşayan, nefes alan bir şekilde, sokaklarında dolaşıyormuşçasına gerçek biçimde yansıtmayı başarmıştı. film hem eleştirmenler tarafından çok beğenilmiş, hem de seyirci tarafından bir kültürel fenomene dönüştürülmüştü. avengers: ınfinity war ve avengers: endgame öncesi yaptığı 1.3 milyon dolarlık gişesi ile birlikte black panther en büyük marvel markalarından biriydi artık. iki avengers filminin ardından gözler ikinci filmdeydi ve üzücü haber geldi.

    chadwick boseman 2020 yılında 43 yaşında kolon kanserinden hayatını kaybetti. haber hollywood'da bomba etkisi yarattı. t'challa rolü ile en sonunda çıkışını yakalayan boseman, önünde çok güzel bir kariyer varken bu hastalığa yenilmişti. captain america: civil war'un çekimleri ardından kendisine hastalığın teşhisi konmuştu. black panther, avengers: ınfinity war ve avengers: endgame çekimlerinde hastalıkla mücadele ediyordu ama hastalığın işinin önünce geçmesine izin vermemişti. boseman'ın ölümünün üzerinden belli bir süre geçtikten sonra akıllara elbette bir soru geldi; şimdi ne olacak ? ikinci film iptal mi edilecek ? karakter recast mı edilecek ? yoksa o olmadan mı devam edilecek ?

    kevin feige, black panther'in devam filmi olan black panther: wakanda forever'ın ryan coogler'ın yönetmenliğinde t'challa rolünün recast edilmeden çekileceğini duyurdu. tabii ki bu karar interneti ikiye böldü. bir kısım recast edilmesi gerektiğini zira t'challa'nın karakter olarak bir kesim için çok önemli olduğunun ve hikayesinin anlatılması gerektiğini düşündü. diğer kısım ise chadwick boseman'a duyulması gereken saygıdan ötürü recast edilmemesinin daha doğru olduğunu ve black panther'in hikayesinin t'challa olmadan da anlatılabileceğine inandı. şahsen filmi yapan insanların duygusal durumları ne gerektiriyorsa onun yapılması gerektiğini düşündüm hep. duygusal anlamda recast etmemek daha doğru hissettirdiyse doğru karar verilmiş demekti benim için.

    wakanda forever filmini bu duygusal yüklerden arındırılmış şekilde izlemek ve değerlendirmek pek mümkün değil açıkçası. zira film karakter olarak t'challa'nın da ölümü ile birlikte chadwick boseman'a karşı çok büyük bir saygı duruşu niteliğinde. t'challa fiziksel olarak filmde yer almasa bile aslında filmin ana karakterlerinden biri. film boyunca başta shuri olmak üzere, ramonda, nakia, okoye gibi bütün karakterler üzerinden t'challa'nın ve tabii ki chadwick boseman'ın kaybının etkilerini görebiliyoruz. karakterleri ve motivasyonlarını belirleyen ana unsurun wakanda'nın kralının ve elbette ki ülkenin koruyucusu black panther'in artık olmaması olduğunu söyleyebiliriz.

    önceki filmden buraya taşınan iki çok önemli konu var. birincisi t'challa vibranium'u dünya ile paylaşacağını söylemesi. ikincisi ise killmonger'ın bütün heart-shaped herb'ü yakması. bitkinin yakılması ile birlikte yeni biri black panther olamıyor. black panther'in olmaması da wakanda'yı dış tehditlere açık hale getiriyor. o sırada wakanda diğer ülkelerden baskı görmeye başlıyor. vibranium'un artık genelce bilinir hale gelmesi bir çok farklı kuvvetinde vibranium'un peşine düşmesi anlamına geliyor ve o noktada namor ve talocan'lılar ile tanışıyoruz.

    namor benim mcu'da görmek için sabırsızlandığım karakterlerden biriydi. 1939 yılında motion picture funnies weekly'nin ilk sayısında yaratılan karakter için marvel'ın en eski karakteri diyebiliriz. günümüze kadar gelen süreçte namor, marvel'ın en merkez karakterlerinden biri oldu. avengers ekibinde yer aldı. defenders ve ılluminati gibi ekiplerin kurucu üyeliklerini yaptı. sue storm'a duyduğu efsanevi aşk ile fantastic four ile yakınlaştı, mutant olmasından ötürü x-men ile hep bir araya geldi. anti-kahraman tabiatı ve sert şeyleri yapmaktan çekinmemesi yüzünden cabal gibi daha kötücül ekiplerde de yer aldı. namor büyük potansiyeli olan ve mcu'nun geleceğinde bolca göreceğimiz bir karakter.

    çizgi romanlardaki namor ve atlantisliler ile mcu'daki namor ve atlantisliler arasında bazı farklar var. öncelikle atlantis ismi şu an için rafa kalmış vaziyette. ryan coogler çizgi romanlardaki atlantislileri gerçek dünyada var olan bir medeniyet haline getiriyor. atlantisliler mcu'da maya ve aztek uygarlıklarından esinleniyor. atlantis ismi yerini talocan'a bırakıyor. mezoamerika'da yaşayan yerli bir topluluk aynı wakanda'nın vibranium'a sahip olması gibi vibranium'a sahip oluyorlar. onlarda bitki su altında yetişmeye başlıyor. zamanla organik besinlerle iyice yayılıyor. bitkilerin özünü içen halk suda nefes alabilir hale geliyor. yüzeyde maviye dönüşüyorlar suya girince tekrar ten renklerine kavuşuyorlar. kendilerini yüzeydeki her şeyden soyutlayan talocan'lılar okyanus'un derinliklerine çekilip vibranium'u da kullanarak talocan şehrini kuruyorlar. namor ise onlardan farklı. su altında ve su üstünde nefes alabiliyor. rengi değişmiyor ve mutant olmasının avantajı ile çok uzun süre yaşayıp, ayaklarında uçmasını sağlayan kanatlara sahip oluyor. k’uk’ulkan ve feathered serpent god gibi isimlerle anılıyor. halkının kral tanrısı haline geliyor. yüzeyde ise el niño sin amor yani namor olarak isimlendiriliyor.

    namor'un filmdeki her karesine bayıldım. çizgi romanlardan filmlere uyarlanırken yapılan değişiklikler gerçekten karakterleri ve hikayeyi ileri taşıyorsa değişiklik yapılmasını seviyorum. namor'da kesinlikle böyle olmuş. gerçek bir medeniyet ile kurulan bağ, karakter ve halkını daha iyi anlamamızı ve onlarla daha rahat empati kurmamızı sağlıyor. üstelik talocan'lıların geçmişte ispanyol conquistadors ile olan tarihini de düşünürsek talocan ve wakanda, namor ve shuri arasında da çok ciddi bağlar kurulabiliyor. coogler bütün bunları yaparken namor ve talocan'lıların çizgi romanlardaki temel özelliklerinin de kaybolmasına izin vermiyor. yüzeyde mavi olmaları çok iyi düşünülmüş mesela. wakanda'yı beyaz perdeye yansıtırken ki başarısı talocan'ı yansıtmada da geçerli. özellikle talocan'ı ilk kez gördüğümüz sahne beni kendisine aşık etti. o sahnede çalan con la brisa şarkısını da anmadan geçmek istemiyorum.

    film her ne kadar önceki filmlerden gelen bütün karakterleri odak noktasına alıp, onları işlese de elbette shuri diğerlerinin önüne geçiyor. acıyı, yas tutmayı, intikam aramayı ve en sonunda affetmeyi onun üzerinden görüyoruz. ilk filme kıyasla karakterinde çok büyük değişimler oluyor. abisinin ölümü onu ciddi şekilde değişmeye zorluyor. annesinin ölümü ise artık tamamen değişmesine neden oluyor. killmonger üzerinden verilen intikam ve seçim hikayesi de filmde çok çok iyi işlenmiş. shuri'nin kesinlikle böyle bir hikaye arc'ına ihtiyacı vardı. zaten genel anlamda black panther olma sürecini film çok iyi işlemiş. shuri'nin inandırıcı şekilde black panther'e dönüşümü kağıt üzerinde filmi en çok zorlayacak şeylerden biriydi ama bunun altından başarılı şekilde kalkmayı bilmiş ryan coogler. letitia wright'ın da oyunculuk olarak bu değişimi yansıttığını ve level atladığı söylemek mümkün. filmi ve hikayeyi taşımayı başarmış. oyunculuk demişken angela bassett inanılmaz bir iş koymuş ortaya. mcu içerisindeki en iyi oyunculuk performansını izlemiş olabiliriz. buradan ödüller ve adaylıklar çıkacaktır bassett için. namor'u canlandıran tenoch huerta'da çok dikkat çekecektir bu filmdeki performansı ile.

    mcu'nun geleceği içinde bir çok gelişme yaşandı filmde. bunlardan birincisi elbette riri williams yani ıronheart karakterinin evrene girişi. williams çizgi romanlarda çok yeni yaratılmış bir karakter. daha çok ıron man mitosuna ait bir karakter aynı zamanda. zira ilk kez 2016 yılında yayınlanan ınvincible ıron man sayı 7'de okuyucu karşısına çıkıyor. karakter genel olarak başarılı olmuş. önümüzdeki sene çıkacak kendi solo dizisinde williams'ı izleyeme devam edeceğiz. filmde hikayeye katkısı yüksek tabii ki ama bu hikayede ne kadar olması gerekiyordu tartışılır. black panther mitosundan bir karakteri benzer bir rolde görmeyi tercih edeceğimi söylemek zorundayım.

    okoye de filmde çok büyük değişimler geçirdi. seride yıldızı en çok parlayan karakterlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. onunla ve aneka karakteri ile birlikte midnight angels konsepti evrene geldi. çizgi romanlarda midnight angels, black panther'in yakın korumaları ve çok üstün yetenekli dövüşçüler olan dora milaje'nin saldırı timi. wakanda forever filminde daha yeni oluştuğunu gördük. evrende ne şekil alacakları önümüzdeki döneme kaldı. midnight angels odaklı bir projenin gelmesi bekleniyor. gerçekleşirse onları evrende bol bol göreceğiz.

    ekran süresinin fazlalığı ile beni biraz şaşırtan valentina allegra de fontaine karakteri de gelecek için önemli sinyaller verdi. kendisini daha önce the falcon and the winter soldier ve black widow'da da görmüştük. thunderbolt filminde de ana kadroda yer alacak. vibranium için wakanda ile savaşa girmeyi bile göze alacak gibi duruyor. mcu önümüzdeki dönemde çok büyük bir wakanda işgali ile karşılaşabilir.

    marvel'ın phase 4 filmleri ve dizileri son 2 yılda çok tartışıldı. şahsen filmler içinde thor: love and thunder dışındakileri kötü bulmuyorum. eternals olsun, doctor strange in the multiverse of madness olsun bence bunlar iyi filmler. black panther: wakanda forever ise sadece phase 4'ün değil genel anlamda mcu'nun en iyi filmlerinden biri olmuş. üst üste thor: love and thunder ve she-hulk gibi projeler izlediğimiz için genel anlamda enerjimiz düşmüştü. bu yapımlar mizahi yönünün fazlalığından değil, başarısız mizah kullandığından kötüydü. wakanda forever, phase 4'ü kapatırken bize ihtiyacımız olan enerjiyi geri verdi. captain america: the winter soldier'a benzer şekilde politik gerilim hikayesiydi. mcu'nun büyük olayları içerisinde bu tip hikayelere ciddi şekilde ihtiyaç duyuyoruz aslında.

    genel olarak filmden çok memnun ayrıldım. ryan coogler'ın bu kadar zorlu bir işten, bu derece başarılı çıkması takdire şayan. hem black panther serisi adına, hem de black panther'in mcu'daki yolculuğu adına çok güzel bir yeni adım atılmış oldu.

    --- spoiler ---