hesabın var mı? giriş yap

  • 10 yıldır ekşi sözlüğü takip ediyorum, beni bu kadar dumura uğratan başka bir olay daha olmamıştı. aşk kelebeklerine bak sen ya. sinek öldürür gibi yazar uçuruyorlar, bir de üzerine dalga geçiyorlar.

    yazıklar olsun ya gerçekten yazıklar olsun. pişkinlikte akp'yi geçtiniz kanzuk ve saz arkadaşları

  • 2002 öncesinde fen lisesi --> odtü --> savunma sanayisi yolunda ilerleyip, tek bir kişiye ağız bükmeden, kendi çabam ve doğuştan gelen yeteneklerim sayesinde ekonomik özgürlüğümü kazandım, sınıf atladım, aileme güzel bir hayat sunma imkanı edindim.

    eski türkiye bana ve benim gibi milyonlarca vatandaşına mutluluğu kovalama hakkı sunuyordu.

    yeni türkiyede mutluluğu kovalama hakkınız akp il başkanlığına, tarikatlara, cemaatlere olan yakınlığınıza göre var ya da yok. ben 2002 sonrasında doğsaydım, kaliteli bir hayat yaşayamazdım.

  • altın snitch’in kelime anlamını yeni idrak ettim.

    snitch ingilizce’de ispiyoncu, haber veren anlamına geliyor.

    snitch’in ten hafızası var, bu nedenle her maçta yeni bir snitch kullanılması gerektiği gibi, maç başlayana kadar onu yapan kişi dahil eldiven giymek zorunda kalıyor. böylece snitch, ilk kim tarafından yakalandığını ispatlayabilmek için, başka bir deyişle maçı kimin sonlandırdığını tespit edebilmek için kendisine dokunan kişiyi tabiri caizse ispiyonluyor.

    ayrıca ölüm yadigarları’nda rufus scrimgeour’un dediği gibi, içinde küçük nesneleri saklamak için çok müsait. böylece diriltme taşı gibi küçük bir nesneyi gözden uzak tutmak için ideal, sadece ten hafızası kullanılarak açılıp kapanabiliyor.

    dumbledore da bu özellikten faydalanarak bu snitch’i harry’e miras bıraktı. sihir bakanlığı bir aydan daha uzun bir süre bu snitch’i açmaya çalıştı ama açamadı, çünkü ten hafızasına ilişkin tılsımı çözemedi. peki dumbledore nasıl açtı? mürver asa veya dumbledore’un gelmiş geçmiş en iyi büyücü olması bence bu soruyu uygun şekilde yanıtlamıyor.

    yine de rowling’in küçük kelime oyunlarına bayılıyorum. bunu da 20 senedir düzenli aralıklarla harry potter okuyan biri olarak yeni fark etmiş olmamı şiddetle kınıyorum.

  • daha 37 yaşında ve nereden baksan 13-14 senedir reklamlarda oynuyor şarkı yapıyor.

    ace reklamlarındaki ayşe teyze'nin rekorunu geçecek bu hızla giderse. her reklamda sesini duymaktan gına gelse de "o da ekmeğinin peşinde" naparsın. (kocası serdar erener projeler yabancıya gitmesin diyor sanırım yıllaaaardır :)

    35 yıl sonra turkcell reklamlarında 3. nesil özgür kızın nenesini oynamasını bekliyorum şahsen. bizim zamanımızda turkcell çok pis geçiriyordu, dağ bayır geziyorduk der mi acaba?

    bu arada dışarıdan inanılmaz yaratıcı imaj vermeye çalışan reklam sektörünün de ne kadar tırt olduğunu görmemize vesile oluyor sağolsun.

    - müdür yeni zırtbank reklamı gelmiş napalım?
    - nil'i çağırın da iki laylay yapsın

    - patron fasafiso süt ürünleri yeni otlu peynir için kampanya istiyor
    - okan'ı arayın gelsin de iki baarsın, önden iki paket samsun gönderin de gırtlağının akordunu yapsın

  • yaz günü terleyip buram buram tşk kokmak istemeyen erkektir. normaldir. normal olmayan beyaz slip donlarını ortası sararana kadar giyen necislerdir.

  • kadın kötü bir şey söylemediği halde birazdan modern çomarlar tarafından linç edilir.

    kendi görüşüdür, selda bağcan öyle giyinmeyi seviyorsa istediği gibi giyinebilir. ama gidip de kimseye "sen niye açık giyiniyorsun," diye saldırmadığı sürece ki böyle biri değil problem teşkil eden bir durum yok ortada.

    ayrıca yukarıda biri öyle bir vücudum olsa ben de kudururdum diye karşısındaki insanı aşağılayıcı tutumda bir yorumda bulunmuş. eminim selda bağcan kazandığı onca başarı ve geldiği o konumda senin gibi modern köylüyü çok kıskanıp kuduruyordur.

  • dört büyük denetim firmasından bir diğeri. karşımda en fazla 3 yıl tecrübeli iki denetçi ile iş görüşmesi yapılıyor. takım çalışmasını kafaya takmışlar, üstüste gereksiz sorular...

    - takımda iş yapmak istemeyen ama yeteneği olan biri olsa nasıl motive edersiniz?
    - şöyle yaparım böyle yaparım...
    - öyle yaptınız olmuyor n'aparsınız?
    - e o zaman şöyle yaparım
    - ama bunu da yapamıyorsunuz çünkü bla bla. başka naparsınız?
    - takımdan atarım, onla mı uğraşacam işimi mi yapacam
    - bık bık bık
    - peki şöyle bir durum oldu n'aparsınız?
    - ..
    - ama öyle yaptınız işe yaramadı başka naparsınız?
    - ..
    - ama onu da yaptınız yine olmadı
    -..

    derken sinirler gerilmiştir ve bu karşı tarafa belli edilmiştir.

    - çakır bey sinirlenince ne yaparsınız?
    - kafa atarım
    - heh heh iyi ki bize sinirlenmediniz
    - sinirimi genelde belli etmem ( sonrasında southpark sessizliği)

    ve teşekkür edilip görüşme bitirilmiştir.

  • tarantino'nun ''hiç aşk filmi yazmayacak mısınız?'' sorusuna ''yazdım ya'' cevabını verdiği filmdir. kendisinin aşk anlayışı budur. helal olsundur.

    not: soru ve cevap uydurma değil.

  • çekimlerinin çoğu basmane'de gerçekleştiren sağlam bir zeki demirkubuz filmi. bir sahnesi çok komiktir. derya alabora haluk bilginere der ki:
    "-işim var şu çocuğa bak biraz..."
    haluk bilginer der ki:"tamaammm.."
    derya alabora haluk bilginer'i uyarır:"sakın kaybetme ha. dalgınsındır sen."
    bunun üzerine haluk bilginer der ki:"çakmak mı lan bu?"
    işte bu ufak diyalog yönetmenin ne kadar iyi bi gözlemci olduğunun minik ve mizahi bir kanıtıdır.
    (bkz: en sık kaybedilen şeyler)

    bunun yanı sıra fimde bir kır sahnesi vardır ki, haluk bilginer'in 7 dakikayı aşan tiradıyla unutulmazlar arasındaki yerini almıştır. bekir* bir yandan cigaralağını çeker, bir yandan hastalıklı bir aşkın ve hayatın geride bıraktığı 20 seneyi anlatır yusuf'a *. olağanüstüdür... tek kelimeyle olağanüstü...

  • saçma sapan şekilde 9 tane lahmacun yediğim gün mide ağırları çekmeye başlamıştım. babam geldi ve anneme sordu;

    + ne oldu buna yahu!
    - lahmacun yemiş çok
    +kaç tane yemiş?
    -9!
    +bırakın ölsün allahın belası...