hesabın var mı? giriş yap

  • okula girişte kılıf kıyafet kontrolü yapılmaktadır. arkadaşım halı saha ayakkabısı giymiştir ama arkama saklanarak gizli gizli girmeye çalışmaktadır.

    müdür: gördüm seni maradona. gel buraya.

  • japonlar herkese saygılıdır.
    bir afgan'a da bir mozambikli'ye de aynı hayranlık ve hürmet ile yaklaşırlar.

    zamanında bize de aynı insani duygular ile yaklaşmışlar ve bizim abartılı mehmet scholl milliyetçiliğimizin kurbanı olmuş söylemdir.

  • reklam afişlerini ilk gördüğümde şaşırdığım, sonra birisine anlatırken "3 yaş olmasın" dediklerinde "ya belki de 3 yaştı hakkaten yanlış mı okudum acaba dediğim, gidip tekrar bakıp 3 ay yazdığından emin olduğum kurs.

    yabancı bir firma. afişte "3 ay - 12 yaş arası çocuklarınız için ingilizce" yazıyor.
    internet sayfalarına girdim şimdi, evet 3-22 ay arası için bir sınıfları var.

    3 aylık bebeği bıraksam kurs süresince anca kıçını temizleyebileceklerini düşünüyorum.
    onu da ingilizce yaparlarsa çocuğun ilk kelimeleri çok hoş olmayacaktır.
    (bkz: oh shit)

  • yine bi tekniker ağlayışı. yakında 10 yıllık hemşirenin 2 yıllık doktorun, 10 yıllık katibin 2 yıllık hakimin altında çalışması diye de başlık açılırsa şaşırmayacağımız durum. üniversite orda, sınavla alım yapıyorlar, mülakat yok. paşa gönlün çok huzursuz olduysa paşam, ver hakkını diplomanın. sen de mühendis ol.

  • filozofların genellikle elit ve zengin kesimlerden çıktığına dair bir algı olabilir, ancak bu durum her zaman doğru değildir.

    ancak, bu algının tarihsel ve sosyolojik bazı nedenleri vardır:

    eğitime erişim: tarih boyunca, eğitime erişim genellikle elit kesimlere ayrılmıştır. elitler eğitim alabilme şansına sahip oldukları için, felsefi düşüncelere daha fazla maruz kalırlar. yani parasızın eğitime erişimi zordur ama zengin en güzel okullarda ve en alim hocalarla okur. hesap basit.

    zaman ve kaynaklar: felsefe yapmak, düşünceleri derinlemesine araştırmak ve bu konuda yazmak için bolca zaman gerektirir. zengin ve elit kesim, temel ihtiyaçlarıyla uğraşmadan bu tür bir derin düşünmeye zaman ayırabilme avantajına sahip olmuştur. karnın açsa, kredi kartı borçlarını düşünüyorsan ve gelecek korkun varsa çok idealistlik ve soyut şeylere kafa yoracak zamanın olmayabilir.

    kültürel ve sosyal etkileşim: elit kesim, genellikle farklı kültürlerle ve fikirlerle etkileşimde bulunma şansına sahip olmuştur. bu, felsefi düşüncenin gelişmesi için bir zemin oluşturabilir. örneğin zengin bir kişi çocukluğundan itibaren başka şehirleri hatta başka ülkeleri gezer. vizyonu parıl parıl açılır. ama fakir bir arkadaş hayatını minik bir kasabada geçirerek o tür sosyal etkileşimlere pek kavuşamaz. internet'ten you tube videosu izlemek floransa'da bir ay kalmaya benzemez dostum.

    yayın ve tanıtım: tarih boyunca, elit kesimin fikirlerini yayma ve tanıtma kapasitesi daha yüksektir. bu nedenle, elitlerden gelen felsefi düşünceler geniş kitlelere ulaşma olasılığı daha yüksektir. örneğin fakir bir arkadaş müthiş bir fikir bulur ama bunu yayma olasılığı pek yoktur. ama zengin bir arkadaş gerekirse kitap bastırır, gerekirse arkadaşı televizyon sahibini arayıp kendisini konuk aldırır ya da güzel bir gazete köşesi edinir. kısacası imkanı çoktur.

    ancak

    elit ve zengin kesimlerden gelen filozofların sayısı tarihsel ve sosyolojik nedenlerle belki daha fazla olabilir, ama bu, sadece bu kesimlerden filozofların çıktığı anlamına gelmez. felsefe, her türlü sosyoekonomik geçmişten gelen bireyler tarafından yapılabilir ve yapılmıştır. önemli olan, felsefi düşüncenin derinliği, özgünlüğü ve katkısıdır.

    yani ben burada dedim diye kendini kısıtlama. sen özgün bir fikir üret elinden geldiğince paylaş bak bakalım neler olur.

  • programda aralıksız 20 dakika fenerbahçe'yi konuştuktan sonra "artık galatasaray'dan fenerbahçe'ye geçelim" demiştir. 2 senedir aklı gitti aklı.

  • beraberinde, ailenin geri kalanini ayakta tutmayi getiren sonsuz acidir annenin olmesi. hayatinizda her zaman olan, bir lutuf, bir deger degil de verilmis bir hak olarak baktiginiz annenin varligi sona ermistir.

    size soz vermistir anne aniden hastalanip yattigi zaman, "ben iyilesecegim, merak etme, islerine bak sen" diye, ve bu ondan duydugunuz ilk ve tek yalandir.

    yogun bakimin onunde annenin olumunden bir saat once uyudugunuz, uzerinize coken agirliga yenik dustugunuz kayip dakikalara yanarsiniz oylece.

    babanizin cokusunu seyrederken yere, "benim de aglama zamanim gelecek dayanmaliyim" diye kendi kendinize icinde haykirir, baba kizkardes, teyze hala, herkesi teker teker teselli edersiniz dogru sozleri soyleyip guclu durmaya calisarak.

    hayatinizin en uzun bes saatini rum hastanesinde naasini beklerken gecirirsiniz annenizin, dakikalar gecmek bilmez. sabah olup da teslim alirken, eliniz tabut'un altinda kalir, cekmek istemezsiniz elinizi. dostunuz "erhan, kendine gel!" diye bagirmasa cekmezsiniz de belki de.

    gorevler burda da bitmez, cenaze arabasinin arkasindan magusa'ya kadar giderken, aklinizda olan tek dusunce, "bir an once defnedeyim annemi, ailemin acisi fazla surmesin"dir. ucu ucuna cenaze namazina yetisir, aglayan insanlari telkin edersiniz.

    acidan dagilan ailenin karsisinda dimdik ayaktasinizdir , duygusuzsunuz, hayat devam eder havasindasinizdir ama, anneden duydugunuz tek yalan, ve aldatilmis hissi kalir dimaginizda.

    icinizde firtinalar koparken, disariya bir dag gibi * sabit ve istikrarli olmaya calisirsiniz.

    ve farkedersiniz ki, annenin olumunden sonra, ruyalariniz gitmistir. en fazla koyan da budur zaten, fani dunyayi terkeden anneyi gormenin tek yolu olan ruyalar, sizi ziyaret etmeye deger bulmamaktadir.

  • ukrayna*'da yaşarken kız kaldırmaya türkiye'ye gelmiş bir gerizekalının feryadı. evladım mal mısın sen?