hesabın var mı? giriş yap

  • sözlükte kalabilecek yazarların kriterlerini öğrenir öğrenmez balık haline koşup ahtapot aldım bi tane, vaktim kısıtlıydı pişirmeden yuttum. sörf tahtası pahalıydı, deponun tahta kapağını söküp koltuğumun altına kıstırdım koşarak venice beach'e gidiyorum. allahını seven varsa yerini söylesin bu venice beach'in. sörf yaparken karakter geliştirme dersleri alıcam. lütfen bana bir şans daha ver sözlük.

  • yemek hazırlarken kedimin de yiyebileceği bir şey yere düştüğünde "bu senin payınmış" diyerek kabına koyardım, ki zaten çoğu zaman kabına koymama gerek bile kalmazdı. bir şeyler düşürürüm ümidi ile dibimden ayrılmazdı. tamam, itiraf ediyorum, bazen de bilerek düşürürdüm sırf o yesin diye. iki sene önce kedim öldüğünde onu apartmanımızın bahçesine gömdüm. şimdi yemek hazırlarken yere bir şey düştüğünde "bu senin payınmış" diyerek camdan, onu gömdüğüm yere atıyorum, en azından sokağımızın kedileri yesin onun payını diye.

  • aman ne büyük dert. ülkedeki işsizlikten, açlıktan, hukuksuzluklardan, yolsuzluklardan büyük bir gaf. mevcut cumhurbaşkanının gafları sıralasak bağdat'a yol olur. derdinizi s.keyim sizin...

  • birilerinin çıkıp "yüksek hızlı trenler" diye böbürlendiği günlerde, pamukova'da 40 kişinin ölümüne neden olan trendeydim.

    kesik kollar gördüm, vücutlardan ayrılmış bacaklar, çaresiz bakışlar gördüm.
    devrilmiş vagonlar, korkudan çıldırmış kadınlar, çocuklarına sahip çıkmaya çalışan babalar gördüm.
    hiç tanımadığı birinin yarasına, elleriyle tampon yapmaya çalışan, kanlar içinde kalan yürekler gördüm.
    minik bakışlar gördüm, korkudan ne olduğunu anlamaya çalışan.

    ölümün ve sorumsuzluğun "yüksek hızla ulaştığı" yerdeydim. o ölümlerin nasıl ört bas edildiğini gördüm.

  • sayıştay raporlarına göre, zatı devletlilerinin konakladığı ve ülkeyi yönettiği saray için bir günde 7 milyon tl harcanıyormuş.

    bir süredir bu parayı kafamda döndürüyorum ama hala normalleştiremedim. yanlış hesaplamadıysam 7 milyon lira, 2500 asgari ücret ediyor. yani saray, yalnızca bir günde, 2500 asgari ücretlinin ayda geçimini sağladığı parayı yutuyor. inanılır gibi değil. bu aşamaya gelmek, bunları tartışmak bile korkunç.

    bunu görünce prof. dr. korkut borotav'ın birkaç gün önce dile getirdiği, "ekonomik kriz yok, fakirden alıp zengine veriyorlar" sözünü hatırladım. gerçekten öyle. günde 7 milyon lira harcanabiliyorsa, demek ki kriz yok.

  • karışmayayım diyorum olmuyor içim rahat etmiyor. gerçekten eğlendiğinizi düşünsem hayatta bulaşmam aslında ama görüyorum ki cevabı vermemenizin sebebi eğlenmek değil cevabı bilmemeniz. niyet okuyuculuğu gibi oldu farkındayım ama gerçek bu ne yazık ki. trolün bile zekisi güzel ulan. bir zenci vardı, bir peder zickler vardı eskiden ne güzeldi hayat.

    deniz suyunun rengi su moleküllerinin ışığı emiş ve yansıtış özelliklerine bağlıdır. beyaz ışık dediğimiz güneş ışığında bütün renkler vardır. deniz suyu molekülleri aynen atmosferde olduğu gibi, bu ışığın dağılımındaki kırmızı tarafındakileri emerler, mor tarafındakileri yansıtırlar. deniz de bu nedenle mavi renkte görünür. yani ne diyor bu cümle. deniz suyu yapısal olarak renksizdir ancak büneysinde bulunan moleküller özellikle katman kalınlaştıkça (havuz gibi, denizgibi) renk dalga boylarından düşük frekanslı, yüksek dalga boylu olanlarını tutmaktadır/emmektedir. haliyle böyle olunca yüksek frekanslı, düşük dalga boylu olan mavi gibi renkleri yansıtmaktadır.

    bu yüzden de bardaktaki su şeffaf, havuzdaki su mavi gözükür. suyun dalga boylarını tutması için bir katman olması lazım.

    aynı şey gökyüzü için de geçerli.

    neden kırmızı rengi tutuyor su diye sorarsanız da cevabı şu;
    suda bulunan hidrojen atomları tüm evrendeki diğer atomlar gibi delicesine kendi frekansında titremekte. güneşten gelen ışık ışınlarında bulunan fotonların da dalga boylarına göre kendi frekansları var. yani onlar da kendi tarzlarında titremekteler. böyle olunca ışık içinden geçtiği ortamların yapısına göre, bazen içinde bulunan dalga boylarının bazılarını geçtiği ortamda bırakmak zorunda kalıyor. çünkü kendi bünyelerinde bulunan dalga boylarından bazıları içinden geçtikleri ortamın frekansına uyuyor.

    ışığı bir öğrenci servisi, çocukları dalga boyları (renkler), yolu da ortam (su) olarak ele alırsak. servis ali'nin (kırmızı) evine (suya) geldiğinde ali servisten iner. eğer bu servis size uğrarsa size içinde kalan çocukların renginde görünür. bu tüm ortamlar için genellenebilecek bir ışık nasıl oluyor da renge dönüşüyor sorusunun cevabıdır aynı zamanda. yani renk denen kavram ışık varsa vardır.

    şimdi kaldığınız yerden bokunuzla oynamaya devam edebilirsiniz.

    (bkz: erkeklerdeki renk algısı/@limon kimyon zorro)
    (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler/@limon kimyon zorro)
    (bkz: dünya yuvarlaksa alttakiler niye düşmüyor/@limon kimyon zorro)

  • fenerbahçe taraftarının beyinsizliğinin kanıtı olan çek pivot.

    çok değil, basketboldan azıcık anlasanız vesely'nin nasıl bir kambur olduğunu, kendisi gibi hiçbir oyuncunun neden bulunmadığını, neden 2016'dan beri "nba'e dönecek" goygoyu dönmesine rağmen kendisine teklif dahi gelmediğini anlardınız. vesely maalesef çağdışı bir oyuncu ve nedenlerine değineceğim.

    1- dizlerinden kronik sakat. vesely bugüne kadar avrupa'da gördüğüm en atletik oyuncu olabilir. ama 2016'dan beri geçirdiği diz sakatlıkları kronikleşti ve artık 32 yaşında. 32 yaşında, kronik sakat bir oyuncuya söz konusu maaşı (barcelona teklifi 1.8 milyon euro net, vergiyle 2.5 milyon euro olmak üzere 3 yıllık sözleşme) vermek hatadır.

    2- oyunu sorunlu. günümüzde iki tip pivot var. biri mobil ve savunmacı uzun. bu prototipin avrupa örnekleri dunston, hines, udoh, davies gibi isimler. ikincisi ise şutör uzun, bunlar savunmada sorun olsa da hücumda alan açarlar, tıpkı melli, pleiss, voigtmann gibi. vesely bunların ikisi de değil. şutu sorunlu, savunması da modern değil. her hücumda kısa ile eşleşen pivot yok dünyada. 2017'de tutsa da takımlar bunu çözdü, her seferinde içerideki ters eşleşmeye oynamaya başladılar. kendisinin zaaflarını kapatacak modern bir uzun (melli, udoh) olmadıkça da fenerbahçe sorun yaşamaya başladı.

    3- modern basketbolda hiç yeri yok. çember korumuyor, şut atamıyor, rakip uzunlarla temastan kaçınıyor. böyle uzunun olduğu yer yok artık. dunston'la hines'ın 36 yaşında bile iddialı takımlarda oynama sebebi bu, pleiss'ın euroleague finalinde 20 sayı atarak maç almasının sebebi bu. basketbol artık elinizdeki alanı ne kadar verimlilikle kullandığınıza göre biçimlenen bir spor. hücumda bu verimi artırmanız lazım (4 şutör-1 iç oyuncu), savunmada da rakip için düşürmeniz lazım (değişim savunması ve çember koruyucu). fenerbahçe'nin bjelica, udoh ve melli'siz neden final four göremediğini düşünmenizi öneririm. vesely yukarıda saydıklarımdan sadece değişme savunmasını verimlilikle yapıyor ama onun için de yanında ikinci bir uzun olmalı. halbuki bu iş tek uzunla olur, o uzun da mümkün mertebe rakip kısayla eşleşmez.

    böyle bir oyuncuyu, 32 yaşında ve kronik sakatken şu maliyetle tutmazsınız. hele ki bu oyuncu size 2 final four finaline mal olmuşsa (2016 cska, 2018 real). 2019-2020'deki oyunu son kurşunuydu ama sakatlığıyla beraber gene geri gitti ve bu kadar sakatlanan ve oyun stili bu kadar sorunlu olan bir oyuncuyu takımın 1 veya 2 numaralı adamı yapma lüksümüzün olduğunu hiç sanmıyorum.

  • - aiyyyy polise bak polise nasıl vurdu çocuğa. bak bak hiç acıyo mu ya???? yazık ya yazık şu hale bak.

    2 saniye sonra;

    - bak bak zilliye bak zilliye nasıl kışkırtıyo polisi? vur vur...

    5 saniye sonra

    - tii allah cezanızı şu hale bak. yazıklar olsun.

    bana dönerek; bu varya aynı 80 dönemine benziyor. o zamanda evlerde bi akşam solcu saklardık, bi akşam sağcı...

    - ee şimdi gelip kapını çalsalar yine ne yaparsın?
    - evime gelen herkese kapım açık benim.

    feysi, tivitırı olmayan, sosyal medyanın gazından bi haber, kah vurulan gence ağlayan, kah polise üzülen olaylara saf apolitik bi insan gözüyle bakan anne..

    annem.
    inanıyorum ki şu boktan dünyayı ancak bu kadar saf gözlerle bakan insanlar, bu kadar saf kalmış yürekler kurtarabilir.