hesabın var mı? giriş yap

  • sözelci halimle deneyde gördüğüm tek şey, suyun karıştırılmasıyla ortaya çıkan kinetik enerjiden elektrik üretilmesi.

    dalga mı geçiyor cern filan? ciddiyse çok daha kötü, lütfen dalga geçsin!

    edit: hayır bir de atomu parçalamak bu kadar kolay olmamalı :) düşünsene kahvede çay karıştırıyorsun, "hilmi abi, yine sağlam atom bırakmadın..."

    2. edit: kinetikten farklı atraksiyonlar varmış. tamam kardeşim vurmayın sözelciyiz dedik ya. çubuğa odaklanın :)

  • 2007 yılıydı yanılmıyorsam. istanbul'da garajistanbul diye bir mekanda koçani orkestar grubunun konseri var, ben de oradayım çok sevdiğim bir arkadaşımla. konser süper, adamlar zaten inanılmaz eğlenceli. istanbul'a dışardan gelen herkesin ilk fark ettikleri şeylerden birisiyle karşı karşıyayım: pek çok tv ünlüsü var etrafta. tanıdık bir kaç yüz, birkaç ünlü işte. yok dream tv'nin viceyi bilmem ne falan da çarpıyor gözüme. o sırada gözüm bir hanımefendiye takılıyor. çok güzel, çok zarif. çalan grubu dinliyor mutlulukla. kim dersiniz? şevval sam. ama nasıl güzel, nasıl zarif. şimdi şevval sam, şevval sam olarak orada durmuyor olsa, belki de bütün geceyi ona bakarak geçirmek isterdim. ama yapamıyorum. aklım 1 dakika içinde bu zarif hanımın kim olduğunu, ne kadar hoş olduğunu ve aynı anda ona bakmamam gerektiğini söylüyor. niye? çünkü bu hanımefendi sarı fırtına metin'in eşi de ondan. 2007'den önce ayrılmışlardı ama benim için hep metin tekin'in eşi işte. bakamıyorum, utanıyorum. benim için beşiktaşlı olmak, şevval sam'ı görünce utanıp başka yere bakmak, süleyman seba'yı her görüşünde duygulanmak, nartallo'nun bile iyi futbolcu olduğuna inanıp onu sevmek, madida'yı ölmüş bir aile büyüğünü yadeder gibi hayırla yad etmek, hiç tanımadığım taraftarları, inönü'yü dolduran adamları her haftasonu evimden izlerken onlarla gurur duymaktır.

  • 5 günlük belgrad gezimizin 1 gününü ayırabildiğimiz ve o 1 günde gönlümüzde hiç değişmeyecek bir yere sahip olmayı başaran, harika insanların yaşadığı balkan şehri.

    belgrad ile ilgili yazdıklarım da burada mevcut: (bkz: #36440336)

    saraybosna'ya belgrad'tan kiraladığımız arabayla gittik. yol yaklaşık 300 km idi. özellikle sırbistan sınırını geçtikten sonra gerçekten çok güzel manzaralar eşliğinde gidilen bir yol. kış mevsimi haricinde, eğer 3-4 kişi gidiliyorsa araba kiralayıp gitmek en keyiflisi. ancak sırbistan sınırından sonra dağların arasından gidildiği için yol hep tek gidiş-geliş ve çok virajlı. bu nedenle tahmin edilenden uzun sürebiliyor. bunu da hesaba katmakta fayda var. ayrıca yol boyunca yazan hız sınırlamalarına mümkün olduğunca uymak lazım. özellikle bosna polisi oldukça sık aralıklarla radar koymuş yollara. gerçi şoförler arasında bir dayanışma söz konusu. radar olduğunu sürekli sellektör yaparak belli ediyorlar. ancak yine de kurallara uymak en doğrusu.

    biz sabah 9'da yola çıkıp öğlen 1 gibi orada olmayı planlamıştık. ancak hem yukarıda belirttiğim gibi yolun hızlı gitmeye uygun olmaması hem de rent a car'da zaman kaybettiğimiz için saat 4 gibi saraybosna'ya ulaştık. yani totalde 24 saatten az bir zaman geçirebildik saraybosna'da ki hiç yeterli değil. bu nedenle bir kez daha gitmeyi planlıyoruz.

    önce kaldığımız hostel'den başlayayım. balkan han hostel'de kaldık biz. bugüne kadar kaldığım hosteller içinde en iyilerinden biriydi diyebilirim. zaten 8-9 ay önce açılmış, her şey yepyeni. sahibi de süper bir insan, bize erikten yapılmış rakija ikram etti. burada 8 kişilik odada kaldık. kişi başı 11 euro'ydu. çok güzel insanlarla da tanıştık orada. bir daha gidersem yine burada kalırım. herkese de öneriyorum. zaten hostelworld'te baya yüksek bir puanı var.

    saraybosna şehir olarak çok farklı bir şehir. evet şehir sınırlarına girer girmez savaşın izlerini görüyorsunuz. ve bu izler şehire hüzünlü bir hava katıyor. ancak insanlarla konuştukça savaşı ve izlerini unutuyorsunuz. bosna halkı -en azından bizim konuştuklarımız- bu konuyu arkalarında bırakmış. şehirde gezdikçe zaten bunu anlayabiliyorsunuz.

    hostele yerleştikten sonra ilk yaptığımız şey tabi ki kaymaklı cevapiyemek oldu. görüntü olarak tekirdağ köftesine benzer bir köfte ancak lezzet olarak çok farklı. genel olarak balkanlarda et ve et ürünleri çok lezzetli. ayrıca saraybosna'da da belgrad'taki gibi porsiyonlar oldukça büyük. türkiye'de bir porsiyon saraybosna'dakinin ancak yarısı kadar olur. hem de çok daha ucuz. tam hatırlamıyorum ama 1 porsiyon kaymaklı cevapi yanında kola 8-9 tl civarında bir şey tutmuştu. o gün başka da bir şey yiyemedik zaten.

    şehrin old city bölümü küçük. oldukça rahat geziliyor. turistik yerlerin yüzde 90'ı şehrin içinden geçen caddenin üzerinde. burada aynı zamanda bir çok cafe ve pub mevcut. biz dev bir çınarın altında çay bahçesi görünümlü bir yerde oturduk nargile, kahve filan içtik. kahveyi cezvede yanında küp şekerle servis ediyorlar. şekerini kendin ayarlayabiliyorsun. bir cezveden de 2 fincan kahve rahatlıkla çıkıyor. burası da yine çok ucuzdu.

    gece hayatı için yorum yapamayacağım. biz bir kaç tane pubta zaman geçirdik. çok ünlü bir gece kulübü vardı ancak o akşam kapalıydı. yerel bira sarajevsko tipik bir lager. sırbistan'ın en çok satılan birası jelen'le arasında çok bir fark yoktu ancak ben jelen'i tercih ederim. nihayetinde ikisi de içimi kolay, serinletici biralar.

    2. gün ramazan bayramının ilk günüydü. bosnalılar erkenden sokaklara çıkmış, takım elbise falan giymiş, cafelerde bayramlaşıyorlardı. bu da değişik bir görüntü bizim için. biz boşnak böreklerimizi yiyip şehirden ayrılmak durumundaydık. saraybosna'ya ve güzel insanlarına doyamadan ayrıldık. bir daha gideceğimizden emin olarak.

    hiç saymadım ama 30 tane falan avrupa şehri gezmişimdir. saraybosna içlerinde en çok sevdiğim şehirlerden biri oldu. 24 saat bile kalamamış olmama rağmen. bunun müslümanlıkla vs. ile ilgisi yok. zaten dinle alakası olan bir insan değilim. bazı şehirler gider gitmez kendini sevdirir. brugge'de de aynı şey olmuştu. özetle, vizesiz bir şekilde, türkiye'den çok daha ucuza, çok daha keyifli bir tatil için balkanlar bence ideal.

  • fatih altaylı'nın, türkiye'yi bekleyen büyük tehlikeye karşı herkesi uyarması durumudur.

    bakın ne demiş:

    --- spoiler ---

    sıra iran'da mı?

    bundan 17 yıl önce idi.

    ak parti iktidarının ilk yılları.

    1999 yılında uluslararası bir anlaşma (ottawa) ile oluşturulmuş bir projeye türkiye de 2003 yılında imzasını attı ve 2004 yılında yürürlüğe koydu.

    sınırlardaki mayınların temizlenmesi.

    türkiye bu anlaşma kapsamında 2010 yılında sınırındaki mayınları temizleme kararı aldı.

    suriye sınırındaki mayınları.

    900 kilometrelik bir alanda mayınlar temizlenecekti.

    mayın temizleme işini ise bir israil firmasına veriyorlardı az kala.

    ülkede kıyamet koptu.

    kıyameti pek takan olmazdı da aym ihaleyi iptal etti. ve henüz daha aym kararlarına uyulduğu bir dönemdi.

    iş tsk’ya kaldı.

    türkiye suriye sınırındaki mayınlar temizlendi.

    sonrası malum.

    1 yıl sonra suriye karıştı, karıştırıldı.

    5 milyona yakın suriyeli mayınları temizlenmiş sınırdan geçerek türkiye’ye geldi.

    şimdi onlarla iç içe yaşıyoruz.

    ve bir yandan da dua ediyoruz ki, rusya destekli esad kendi ülkesi sınırları dahilindeki idlib’e girmesin ki, bir 4 milyon kaçak göçmenimiz ve 30-40 bin yeni teröristimiz olmasın diye.

    bunu niye anlattım?

    şimdi bir sınırımızda daha mayın temizleme çalışması başlatılıyor ab desteği ile.

    hayırlısı ile pek yakında iran sınırımızdaki mayınlı araziler de mayından temizlenecek.

    niye şimdi diye düşünmeden edemiyor insan.

    zamanlama manidar geliyor biraz aklı olana.

    türkiye sınırlarını temizliyor, geçilebilir hale getiriyor avrupa birliği desteği ile, avrupa birliği ise türkiye ile olan sınırlarını yüksek duvarlar ile tahkim ediyor, yetmiyor yunanistan, türkiye sınırına en yakın yere abd askerlerini yerleştiriyor.

    biz ise anayasa’nın ilk dört maddesini mi değiştirsek yoksa tanzim satış mağazaları mı açsak diye tartışıyoruz.

    anladık tarihten ders almıyoruz ama 2011’de olanlar da tarih sayılmaz be kardeşim.

    balık olsa unutmaz.

    b’si olmasa da unutmaz.

    --- spoiler ---

    kaynak burada

  • tam bir şerefsiz. dosyaları tek tek incelemiş, zanlıya ulaşması çok yakın olan ve son olay mahalinde emniyet şeridini çevirin diye bağıran deri ceketli hafif göbekli nypd polisimize pat diye bu klasik kesim gri takım elbisesili donuk suratlı ibne gelir ve kimliğini gösterir, artık olayı fbi devralacak der. sen kim köpeksin ki hazıra konuyorsun!!

  • arkadaşlar bu yazılı olmayan kuraldır.

    şampiyon olduysan kendi semtinde eğlenirsin. rakip takımın semtinde eğlenemezsin. beşiktaş'ta, kadıköy'de bu kutlamayı yapamazsın. bu budur. sen şimdi trabzonspor taraftarı olarak bağdat caddesinde şampiyonluk kutlarım dersen senin oradaki amacın şampiyonluk kutlamak değil gövde gösterisi yapmak. bunu da sana yaptırmazlar. yapamazsın yani. etik değil.

    not: beşiktaş.

    edit: trabzona mı gidelim mesajları alıyorum.

    bağdat caddesine de gitmeyiver bir zahmet. istanbul'da semt mi bitti?

  • sadece işci bal arıları soktuktan sonra ölürler ve genelde sokmazlar. demet hanımı sokan arı muhtemelen eşek arısıdır sarı olandan ve o orosbu çocukları istedikleri kadar sokarlar. zaten bu piçler genelde bal yapmayıp milletin balına çöken, etini falan yiyen şerefsizlerdir.