hesabın var mı? giriş yap

  • ne kadar şerefsiz varsa toplanmış buraya. cahil olursun, görmemiş olursun, aklın yatmaz salak olursun böyle bir başlık açarsın anlarım da, olmadığını varsayarsak malsın kardeşim. malın önde gidenisin. başlıktaki fikrin zehirli tomurcuğu dahi zihninden geçmişse değil aynı ülkede aynı platformda olmaktan bile rahatsızlık duyduğum insansın. kız kardeşin, eşin, kız çocuğun, evindeki dişi sinek bile senin gibilerden uzak dursun.

    iki sene ablamlarla yaşadım. ablam evlenip izmire yerleşti. ben de üniversiteyi kazanıp orada okumaya gittim. ablam memur, öğretmen. yazın malum tatil onlara. bende parlak, emsal öğrenci. her sene yaz okulundayım. ablam 1 ay istanbula yanımıza gelir kalmaya. bende o bir ay boyunca eniştemle aynı evde kalırım. kolamızı cipsimizi alır filmimizi açar tvde izleriz. baaaak hem de yazın, hem de o sıcakta, baaak hem de şortlarla falan!
    tanımı da yapim her ihtimale karşı: sıcaklarda şortla da evli ablasında yatıya kalabilen kızdır.

  • şükela kampanya. ver eksini geç. bırak kendileri çalıp kendileri oynasınlar.ayar versen ne olacak.

  • 4 yıl geçti. hala bir yönetici çıkıp da “aga biz nasıl bir bok yedik yav şu işi düzeltelim” demiyor. demeyecek.

    şu kararı alanın da, sürdürenin de gelmişini geçmişini sileyim. kardeşim siz özellikle mi gerizekalısınız? bir bok yediniz, bari düzeltin anasını satayım.

    şu ortamda paypal açık olsun, ülkedeki on binlerce insan yurt dışına çok rahat iş yapar.

    bir örnek olarak web developerlar. avrupalıya, avrupa fiyatının 5 kat ucuzuna, daha kaliteli iş yapma imkanı var. ama avrupalı adam ödemeyi paypal ile yaparım diyor. mecburen iş yatıyor. bunun gibi 10 binlerce insan var. iş kolu var. belki de milyarlarca dolar ülkeye zararı oldu şu aptal inadın.

    ne diyeyim. emeği geçen herkesin sülalesini sileyim, süpüreyim.

  • fatih altaylı : ismini vermeyelim tübitak'tan bir profesör.

    celal hoca :bizim mehmet o yavv

  • halk ile asıl dalga geçen; herkesin eşit ya da birbirine yakın gelir düzeyine sahip olması gerekirken halkı "gariban" sınıfı düzeyine getirenler ve onların şakşakçılarıdır.

  • iki yanı açık, önünde arkasında sağında solunda ev dahi olmayan yolda yürürken(düşün artık kaldırım bile yok), bir anda uçarak gelen, 24 sayfalık teknosa kataloğunun surata yapışması.

    yukardan "bu mp3 çaları kaçırma, çok ucuz" şeklinde bi mesaj mı geldi acaba diye baktım kataloğa ama bildiğin teknosa işte. herşey yine pahalı. anlam veremedim, hayret.

  • sınavdan önce 09:45'te kapıların kapanacağı söylenmiş mi ? söylenmiş. arada kalan 15 dakika içerisinde sınavla ilgili bilgilendirme ve kitapçığa işaretleme işlemleri yapılacak. bu arada öğrenciler doldurmaları gereken yerleri öğretmenlerin direktifleriyle dolduracak. bu süre bunun için var. sen 09:47'de geleni içeri alırsın. 09:50'de gelen onu aldın beni de al der. 09:55'te gelen 5 dakika önce gelen girdi ben de gireceğim der. sınav başladıktan sonra 0.1 puanın bile hayati önem taşıdığı bir durumda geç kalmış bir öğrencinin kitapçık doldururken sürekli öğretmene soru sorup konsantrasyonunuzu dağıtması da hiç hoş olmaz. sınav nasıl başlarsa öyle gider. içerideki 29 öğrencinin geç kalan 1 öğrenci yüzünden bir paragraf sorusunu tekrar okuması 30 saniye kayıp demek. tabii ki ellerinde olmayan sebeplerden dolayı geç kalmışlar ama bence bu durumda yapacak bi'şey yok.

  • adolf hitler'e suikast düzenleyerek darbe girişimi başlatmış alman subayıdır.

    20 temmuz 1944 günü hitler'in bulunduğu toplantı salonuna, içinde 970 gram ingiliz yapımı zaman ayarlı plastik patlayıcı olan evrak çantasıyla girmiş, çantayı masanın altına, hitler'in ayaklarının çok yakınına yerleştirmiş ve bir bahaneyle toplantı salonundan uzaklaşmıştır. tıpkı filmlerdeki gibi arkasında bomba patladığında o istifini bozmadan ağır ağır yürüyerek oradan uzaklaşmış, "bu patlamadan kimse sağ kurtulamamıştır nasıl olsa" diye düşünerek uçakla berlin'e geçmiş ve arkadaşkarıyla hemen darbe girişimini başlatmıştır. stauffenberg ve arkadaşlarının planı dahiyanedir: herkese "yönetimi ele geçirmek isteyen ss'ler führerimizi öldürdü. bu yüzden bu gözü dönmüş ss'leri durdurup düzeni sağlamalıyız" diyerek ss'leri tutuklama emrini vermiştir. ilk başta işler tam da stauffenberg'in istediği gibi gitmiş, berlin'de alman polisi ve diğer askeri birlikler hitler yanlısı ss subaylarını tutuklamaya başlamıştır. stauffenberg ve arkadaşları neredeyse tüm berlin yönetimini ele geçirmek üzeredir. fakat patlamadan sağ kurtulan hitler, kritik isimleri telefonla arayıp "ben yaşıyorum oğlum, siz ne bok yiyorsunuz lan orada" deyince bir anda işler stauffenberg'in aleyhine dönmüş ve darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. sonrası ise malum: idam.

    peki hitler o patlamadan nasıl sağ kurtuldu?

    1) toplantı, doğu prusya'nın rastenburg kasabasında (günümüz polonya'sının ketrzyn kasabasında) hitler'in meşhur karargahı wolfsschanze (kurt ini) adı olarak bilinen, orman içinde gizlenmiş, son derece kalın beton duvarlardan yapılmış korunaklı binada yapılacaktı. bu binanın tüm duvarları yıkılmaz betondu ve dışarı açılan penceresi yoktu. bu da içeride patlamanın etkisini arttıracak, dışarı çıkamayan şok dalgası içeriyi adeta cehenneme çevirecekti. ancak hitler, havanın sıcak olduğu gerekçesiyle son anda toplantının konferans salonunda yapılmasını ister. hava sıcak olduğu için tüm pencereleri açık olan konferans salonunda patlama beklenen etkiyi göstermemiş, şok dalgası pencereden dışarı çıkarak patlamanın etkisi azalmıştır.

    2) aslında aynı patlayıcıdan iki taneyle toplantıya gelen stauffenberg, hitler'in toplantıyı 15 dakika erkene alması nedeniyle ikinci bomba düzeneğini çalıştıracak zamanı bulamamıştır. aldığı savaş yaraları nedeniyle sol gözünü, sağ elini ve sol elinde ise yüzük ve serçe parmaklarını kaybetmiş olan stauffenberg için iki arada bir derede bu düzeneği çalıştırma işi hiç de kolay değildi.

    3) hitler'in çok yakınına konulan çanta, son anda oradaki adamlardan birinin (albay heinz brandt) ayağına takılmış ve albay brandt içinden "hay zikicem şimdi çantasını da" diyerek çantayı aldığı gibi daha uzak bir köşeye, masanın ayağının öbür tarafına koymuştur (albay brandt'in bu patlamada bir bacağı kopmuş ve bir gün sonra hastanede hayatını kaybetmiştir).

    3) üzerinde haritalar ve bilimum askeri belgeler bulunan meşe ağacından yapılmış kalın ve ağır toplantı masası, adeta bir kalkan vazifesi görerek hitler'i korumuştur.

    hitler bu suikast girişiminden sağ kurtulunca kendisinin tanrı tarafından korunduğuna inanmış ve kafasında tasarladığı planı, tanrının onayladığı plan olarak düşünerek savaşın sonuna kadar bildiğini okumuş ve etrafındaki hiçkimsenin önerilerini dikkate almayarak savaşı kaybetmiştir (bkz: özgüven patlaması).

    ayrıca en güvendiği subaylardan birinin bile kendisini öldürmeye kalkışması neticesinde iyice paranoyaklaşmış ve etrafındaki herkesten şüphelenir olmuş. hal böyle olunca sürekli generallerin yerini değiştirmiş ve orduda işlerin aksamasına neden olmuştur.

  • geçen denk geldim. tanıdığın çocuğu oldu. adını mavi mira koymuşlar. bastım kahkahayı. (bkz: mavri mira)

    ikinci çocuğun adını pontus rum mu koyacaksınız diye sordum. küstüler. konuşmuyoruz şimdi. çok skimdeydi gerçi. mavi mira ne lan. zararlı cemiyet ismi koydunuz, okula başlayınca tarih dersinde geçilecek taşak hiç mi aklınıza gelmedi.

  • (bkz: five point palm exploding heart technique)

    mecburen iki defa sokak kavgasına karıştım. birincide 10 kişiye 3 kişiydik. delikanlılık yaptım bir araba dayak yedim. tam 3 gün yataktan kalkamadım. ikincide daha tecrübeliydim. ceketimi kafama çekip cenin pozisyonunda yere yattım. yine bir araba dayak yedim ama en azından yüzüm sağlamdı. eğer benzer bir olay 3. kez başıma gelirse bu kadar tecrübeden sonra ayaklarım kıçıma vura vura kaçarım. en etkili savaş sanatı hızlı koşmaktır.