ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cem yılmaz
-
cem yılmaz'ı çokça seven, saygı duyan ve kendisinden öğrenilecek şeyler olduğuna inanan bir insanım. ancak her zaman kendisinin dillendirmeyi sevdiği bir söz vardır şu minvaldeki sorulara karşı:
"neden güncel meselelere duyarlı anlamda eserler üretmiyorsun? neden mizahı zayıfın güçlüye karşı olan savaşında hep kullanıldığı gibi kullanmıyorsun? hem de bu silahı en iyi kullanabilecek en başarılı, en yenilikçi zeki sanatçılardan, silahtarlardan biriyken?"
kendisinin cevabı ise şu kaçamak minvaldedir, bilenler bilir - ki ben buna hep saygı duymuşumdur:
"bunu zaten yapan abilerimiz, arkadaşlarımız var. onlar bu işi iyi yapıyorlar. ben bunlara girmiyorum, ben yapabileceğim en iyi şeyi yapıyorum, sanatımı icra edip, insanları güldürüyorum. güldürürken düşündürmeyi başkaları yapıyor zaten."
harika yapıyorsun, saygı duyuyorum, daha fazla para ve başarı kazan ve daha iyilerini yap; bunu tüm kalbimle umarım.
buraya kadar her şey normal ama işte sayın cem yılmaz; sen bu insanların durumunu sallamaz, bu konuda kaçamak yaparsan, yarın gelip de yine bu insanlara karşı sosyal medyadan "korsan almayın, heeyy" diye bağırdığın zaman, 3-5 şak şakçı ya da fanboy haricinde hiç kimse seni ciddiye almaz, güler geçer; benim gibi bilerek ve isteyerek ya da bilmeden... zira bu milletin seninkinden önce açlık, fakirlik, sömürü, cehalet gibi onlarca sorunu var senin vaktiyle sallamadığın... ve şimdi onlardan senin onlar için yapmadığını, senin için yapmalarını, duyarlılık göstermelerini bekliyorsun. ancak biliyorsun ki sen insanlar için ne yaparsan, onlar da zamanı gelince senin için onu yaparlar. "eh ama ben onları o kadar, güldürdüm, hizmet ettim?" . eh onlar da güldüler işte, o kadar. neden şimdi düşünmelerini bekler oldun ki?
hem hani sorunlarımıza girmiyorduk, düşünmüyorduk, gülüp eğleniyorduk seninle? ne oldu yani, senin paralara, emeğe dokunulunca mı sorun çıktı ilişkimizde? eh hani bizimkiler? hani asgari maaşa 14 saat çalışıp, ölen taşeron madencinin emeği? çok bir şey değil, çıkıp 2 kelime söyleyip duruş gösterebileceğin, bir şeyler değiştirebileceğin binlerce işçinin yetimin, çocuğun hakkı? bu böyle uzar gider, senin girmek istemediğin meseleler, biliyorum...
heh işte, o yüzden susman daha iyi bu konularda, sen sanata devam et, gülelim eğlenelim yalnızca. böylece hayatım boyunca senin için yazmayı aklımdan dahi geçirmeyeceğim bu tarz bir ilyas salmansal bir entry yazmayayım bir daha, ta-mam?
yaran facebook durum güncellemeleri
-
adamların takımının adı "miami heat" olunca "oo ne karizma isim yahu dersin" ama bizde "adana sıcağı" diye takım olsa dalga geçersin. filoloji önemli arkadaş.
cemal süreya
-
" yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama
kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı "
kısa şiiri ile devasal ve derin anlamları buluşturan şair.
kahvaltı gerçekten mutluluk. özenle hazırlanır pazar kahvaltısı, özel omleti ,zeytinyağlı ve maydanozlu domatezi, dağ kekikli zeytini, süt kokan peyniri, simit ve eski kaşarı ile ne güzel başlangıçtır güne.hele de son çaylarda açılır gazeteler,değmeyin keyfimize.
mihail tal
-
dünya satranç şampiyonu botvinnik'in riga'yı ziyaret ettiği sıralarda bir gün evinin kapısı çalınır. kapıyı botvinnik’in eşi açar. koltuğunun altına satranç takımı sıkıştırmış 12 yaşında bir çocuk, dünya şampiyonuyla maç yapmak istediğini söyler. ama cevap acımasızdır: “botvinnik uyuyor!”
bu olaydan tam 12 yıl sonra botvinnik dünya şampiyonluğu unvanını 24 yaşındaki bir satranç oyuncusuna karşı kaybeder. botvinnik’i devirerek aynı zamanda ‘dünyanın en genç satranç şampiyonu’ unvanını da kazanan riga’lı yeni şampiyonun adı mikhail tal’dir. yani yıllar önce botvinnik’in evinin kapısından, koltuğunun altındaki satranç takımıyla kibarca kovulan küçük mikhail..
edit: böyle hikayeleri çok seviyoruz, ne var ki bu olayın yaşanmadığını bir süre önce öğrendim, aradan 16 yıl geçtikten sonra da kendimi tekzip ediyorum. tal’in o zamanki en genç dünya şampiyonu olduğu doğru, botvinnik’i unvan maçında 24 yaşındayken yendiği doğru, botvinnik’in riga’ya tatile geldiği doğru, tal’in onunla maç yapmak istediği doğru, ancak botvinnik’in kapısından kovulduğu yanlış. zira tal’in ebeveynleri “öğlenin bu sıcağında ne işin var dışarda, elalemin çocukları hep uykuda, dünya şampiyonunu büyüyünce yenersin, hem ödevlerini yaptın mı sen velet” diyerek tal’e engel oluyor. gazetecilerin bir uydurması bu olay. yani gerçek değil, ama iyi uydurulmuş... beni aydınlatan deforme adlı yazara teşekkür ederim.
ders çalışırken verilen ara
-
ekşi sözlüğe çıkar.
(bkz: kurtarın beni)
edit: arkadaşlar kurtarın dedim siz şukulayıp duruyorsunuz, e ben de dönüp dönüp açıyorum sözlüğü noldu acaba benim entari diye, bu böyle olmaz...
linkedin'e gelinlikli fotoğrafını koyan kız
-
(bkz: senior bride at koc-iş)
türk kızlarının %90-95'inin taş gibi olması
shane larkin
-
federasyonun milli takıma almak istemediği apaçık ortada. ancak larkin o kadar harika bir sezon geçiriyor ki kimse kalkıp doğrudan almak istemiyoruz demiyor. topu birbirlerine atıp duruyorlar. peki neden almak istemiyorlar?
1) larkin'in milli takım için yeterli olmadığını düşünüyolar
- mümkün değil
2) larkin pozisyonunda ihtiyaç olmadığını düşünüyorlar
- yine mümkün değil, wilbekin larkin karşılaştırması yapanı taşa çevirir allah, ayrıca bire birde sayı bulabilen oyuncu demek modern basketbol demek yani elinde beş tane olsa altıncıyı istersin.
3) sarıca, karşıyaka ile şampiyonluk hedeflerken efesin türk kontenjanında rahatlamasını istemiyor veya buna benzer bir sebep
- çok ihtimal vermiyorum. efes bu kadro ve oyun kalitesiyle ligte herkesten net bir şekilde üstün. larkin'in türk kontenjanına geçmesine ihtiyaçları yok.
4) larkin seneye nba'e giderse milli takımı ciddiye almamaya başlar diye düşünüyor olabilirler.
- ihtimal dahilinde. belli ki wilkebinin tbl dışına çıkması hoşlarına gitmemiş, bir ikincisini yaşamak istemiyorlar.
5) devşirme hakkını uzun pozisyonunda oynayan bir oyuncuda yana kullanmak istiyorlar
- kim o? ömer faruk'un milli takıma gelip gelmeyeceği belli olmadığı da hesaba katılırsa milli takımda uzun problemi çektiğimiz ve çekeceğimiz aşikar ama larkini almayıp almayı bekledikleri/planladıkları oyuncu kim?
6) larkin'in kaseti var.
- en olası senaryo bu.
bir insanla ilişiği kesmek için yeter sebepler
-
karsiniza gecip baskalari hakkinda atip tutmasi ve arkasindan atip tuttugu kisilerle yuzunuze baka baka kanka olmasi.
sizin de arkanizdan atip tutuyordur kesin.
fakirliğine bakmadan çocuk yapan insan
-
bencilliği ile kendinden nefret ettirendir.
çocuk bu ya hu, çocuk. okulu ayrı, beslenmesi ayrı, sağlık giderleri kılık kıyafeti ayrı... bir çocuğa ortalama bir hayat sunamadıktan sonra onu doğurmanın, büyütmenin ne anlamı var? 30 yaşıma gelmek üzereyim, kızım büyüdü, başta annem olmak üzere herkes 2. bir çocuğu neden yapmadığımı soruyor. kendi hayatımı, özgürlüğümü ve bana ait olan bir geleceği bir kenarı bırakarak (ki bunu anlamazlar zaten) şöyle diyorum; "kızımın hayat standartlarını düşürmek demek 2. bir çocuk. bunu ona neden yapayım?"
çocuk rızkıyla gelir diyenlere ayrı sövüyorum.
edit: al işte biri dedi bile. selam kardeş. biz de senden bahsediyorduk.
edit2: bu entry bir gazete manşetine istinaden 4 ya da 5. entry olarak yazıldı. yoksullugundan dolayı bir bebeğin hayatını riske eden ebeveynler nedeniyle bu kadar öfkeli cümleler içermis oldu. üstteki entrylere ne olduğu konusunda bir fikrim olmasa da başlık başa kalmıştır. yine de (!) ; sorumsuzca çocuk yapacak ve o çocuğun hayatını riske edecek kadar bencil ve sorumsuz insanlar çocuk yapmamalı.
yayayken arabalara arabadayken yayalara kıl olmak
-
devamlı yaşadığım ikilem. inanılmaz bir şey. içinde yaya ve araba olan herhangi bir trafik senaryosu düşünün. karşıdan karşıya geçicem diyelim, direk yavaşlamayan arabalara kıl oluyorum.
"lan ölür müsün biraz yavaşlasan" diye sayıklıyorum içimden.
fakat aynı durumda arabadaki şahıssam; "lan öküze bak arabanın geldiğini görüyor hala dikiliyor yolun kenarında" diye düşünüyorum.
empati falan yok. o an hangi ulaşım aracını kullanıyorsam kendimce tartışmasız şekilde haklı olan ben oluyorum. devlet buna bişey yapması lazım.
türk öğrencilerin %1'inin doğru yanıtladığı soru
-
cevabın 28 km/h olduğu vasat bir ortaokul problemi. çözemeyen benim öğrencim olsa camdan atarım. hadi ortaokullu olup çözemese tamam da liseliyi affetmem ulan !
edit: en beğenilen listemde tepeye kadar çıkarıp fav'a boğduğunuz entry bu mu lan ?! allah cızırtınızı vermesin başka bir şey demiyorum ya :/