hesabın var mı? giriş yap

  • dizi bugun itibari ile dorduncu sezonuna girdi. 4 senede dunyada bircok degisti. turkiye'de bircok degisti. dizide cok fazla degisti. benim hayatimda bircok sey degisti. her sey degisti. ancak bazi seyler hic degismiyor.

    1- dizi 4 senedir cogunlukla diyalog uzerinden ilerlemis/ilerliyorken, istisnasiz her bolumden sonra ''bu bolumde de hicbir sey olmadi.'' diyenler.

    2- yine her bolumden sonra solugu bu baslikta alip ''ben kitabi okudum, bu bolum kitapta yoktu. ben kitabi okudum. kitabi okudum ama ben. ben kitabi okudum arkadaslar. kesin okudum. normal oyle boyle okumadim.'' diyenler.

    artik umudu da kestim ben. su iki izleyici tipinden kurtulmamiz mumkun degil.

  • diyanet çalışanları sakallı ve bıyıklı kadın seviyorsa demek ki...
    tercihlerine saygım sonsuz ama kişisel bakıma günah gözüyle bakılması çağın ne kadar gerisinde, medeniyetten ne kadar uzakta olduklarını gösteriyor.

  • uygun sözlerin ve o sözleri yazan kalemin artık bulunamayacağına olan inançtır. 'yazan', 'yazı' ve ikisini kavuşturan 'yazma' (eylemi) yolundaki duraklardan biri değil de; bu yolun dışı olsa gerek. yazarken yolda durulur, inip etrafa bakılır; kısa ya da uzun bir mola verilir ve yine çıkılır yola. yolda yazılır, inilen yerde de yazılır, uzaktan görülüp coşkusu hissedilen yerler yazılır. ama ya kendini yolun dışına atmaya ne demeli ? kaybedilen yetenek mi, yoksa 'yazma eylemi'nin, yazan kişi için anlamını yitirmesi mi diyelim ? hani böyle kalemini kaybetmişsin gibi.

    bir yerlerden çekip çıkarılan, özenle dizilen 'söz'lerin yetmediği zamanlar olur. kalem kaybolur, hep olduğu yerde bulunmaz ya kalem, arandığı yerde bulunamayınca da söz durur. yeniden aramaya başlandığında, yeni bir kalem de bulunur; kalemler kaybolur ve bulunur ama yenisini bulmak da kolay değildir işte, hem bulunup bulunamayacağı da belli değildir öncesinde:

    “kuyucu arıyordum.
    kuyucuyu bulunca toprağı gösterdim.
    'burdan su çıkar mı ?' dedim.
    toprakta gitti geldi, bazı yerlerini kazdı toprağın, eline aldı, evirdi çevirdi.
    uzun uzun baktı.
    'çıkar da, çıkmaz da. bilinmez' dedi.

    şairin işi de su bulucusu gibidir: bilinmez !
    bir şiir bazen baş verir gibi olur ama çoğun hiçbir şey değildir bu.
    bilinmeze bir yolculuktur çünkü şiir.” ¹

    işte... hiçbir şey olmayabilir, kaybedilen kalemin yerine yenisi gelmeyebilir. bazen de, "kalemin bulunacağı şüpheli" ya, hani bulduk diyelim; yeni kalemin, yolda görülenleri yazmaya uygun olduğuna inanılmazsa yazı biter orada. henüz yanına varılmamış uzaktan sevilen merak edilen yerdir yazılmak istenen, yolun kendisidir. biedma, -yarattığı bir karakter olduğunda ısrar ettiği- şair jaime gil de biedma'nın söyleyebileceği hiçbir şey kalmadığını ifade etmiş ve yoldan dışarı atmıştır kendini:

    "ben şair olmak istediğimi sanıyordum ama aslında şiir olmak istiyordum" jaime gil de biedma

    ¹ 'kuyucu arıyordum' ilhan berk [logos s. 54]

  • sevdiğinle değil, seni sevenle mutlu olursun, 5 bin tl verdiğine göre sevmediğim iş bana daha çok değer veriyordur. zamanla severim belki.

  • filmin ismindeki harflerin yerleri değiştirildiğinde "truth and lies" yani doğrular ve yalanlar ve "truth denials" yani gerçekler ve inkarlar anlamına gelen iki kelime ortaya çıkar. buna kelimedeki harflerin yeri değiştirilerek yeni bir kelimenin yaratılması anlamına gelen anagram denir.

    akıl hastanesine doğru gidilirken görülen tabelanın üzerinde yazan “bizi hatırlayın biz de yaşadık, sevdik ve güldük.” cümlesi medfield’de yer alan vine lake mezarlığı’ndan alınmıştır. bu sözler, 1918 yılında yaşanan ve sadece 1,5 yılda 100 milyona yakın insanın hayatını kaybetmesine neden olan ispanyol gribi sebebiyle ölen insanlar için yapılan anıta yazılmış ve tarihe geçmiştir. bu ispanyol gribi insanlık tarihinde bilinen en büyük salgındır.

    c bloğunda duyulan “stop me before ı kill more.” (daha fazla insanı öldürmeden, beni durdurun.) cümlesi 1940’larda yaşamış seri katil william heirens’in sözleridir. üç kişiyi vahşice öldürdükten sonra birilerinin onu durdurması için duvara rujla bıraktığı notta william “tanrı aşkına, daha fazla öldürmeden önce beni yakalayın. kendimi kontrol edemiyorum.” yazmıştı. henüz 17 yaşında olan şizofreni hastası william heirens, çift kişilikli olması sebebiyle işlediği cinayetleri kendisinin değil, george isimli başka bir katilin yaptığını iddia eder ve bu sebeple yakalanması çok uzun sürer.

    dachau toplama kampının nazi muhafızlarının travmatik öldürülmesi, 29 nisan 1945'te kampın abd ordusu tarafından kurtarıldığı tarihi bir olay.
    bu film 1954'te geçiyor.

    film, 2008'de 4 ayda çekildi.

    rüya sahnesinde dolores sırtı kor olmuş yanarken gösterilir. bu sahnede iskandinav mitlerinde huldra ya da skogsrå olarak adlandırılan ve erkekleri evlenmek amacıyla baştan çıkaran orman perisi ile ciddi bir fiziksel benzerlik gösterir. inanışa göre huldra da tıpkı dolores’in tasvir edildiği gibi sırtında sönmeyen bir kor ateşle gezer. eğer erkekler onu üzer ya da şiddet gösterirse huldra form değiştirip çirkinleşerek intikam alır. bu da filmde teddy/andrew’in alkol bağımlılığı sonucu aklını yitiren dolores’in ondan aldığı intikam olarak okunabilir.

    film 2003'te yayınlanan dennis lehane'nin shutter ısland isimli kitabından uyarlanmıştır.

    hapishaneye giriş sahnesinde dedektiflerin silahları alınır. çünkü eğer silahlar onlarda kalsa ve teddy’nin olası bir silah kullanmak istemesi durumunda deney bitebilir. ayrıca bu sahnede ortağı olduğu düşündüğü chuck’ın silahını teslim etmekte yaşadığı becerisizlik dedektif olmadığına dair de bir ipucudur.

    filmde hayal ile gerçeğin birbirinden ayırt edilmesine dair önemli iki madde ateş ve sudur: içinde ateş yer alan mizansenlerde andrew'un halüsinasyonları sahneye koyulurken, bunun dışında kalanlar gerçekleri sahneliyor. mağaradaki doktor ile konuşma, laeddis ile konuşma ve bunun gibi onlarca örnekte sahnede ateş vardır.. filmde daniels için ateş her zaman ‘deliliğini’ temsil ediyor. akıl hastalığını ateşin temsil etmesi ve ateşin aynı zamanda daniels’ı halüsinasyonlara yaklaştıran bir alev olması suyu tüm bunların karşısına koyuyor. zindan adası’nda su gerçekliği ve daniels’a olanları temsil ediyor. daniels’ın karısının çocuklarını suda boğuyor olması ve aslında karısının akıl hastalıklarını biliyor olması ama buna daniels’ın göz yumması ve bunun sonucunda çocuklarının ölümüne sebep olması daniels’ın sudan nefret etmesini ve bununla beraber suyun temsil ettiği gerçeklikten kaçtığını filmde görüyoruz.

    filmde dicaprio’nun canlandırdığı daniels, 67 numaralı hastayı bulmaya çalışmaktadır. 67 numaralı hastanın adı andrew laeddis’tir. bu kişinin ismindeki harflerin yeri değiştirilince dicaprio’nun oynadığı dedektifin ismi ortaya çıkar. yani dedektifin aradığı hasta aslında kendisidir. burada da anagram kullanılmıştır.

    eğer bu bilgileri video olarak izlemek ve beni desteklemek isterseniz kanalıma göz atabilirsiniz

    kaynak; imdb