hesabın var mı? giriş yap

  • önemli bir veridir.

    bakın, 50 yaşında bir dayınızım. çizgili t-shirt, bol paça gri kumaş pantul ve tokyolar ile dolaşıyorum. kafamda da dyo marka bez şapka var. göğüs cebime de kimlik ve cigara koydum. polis bile kimlik sormuyor. o kadar yaşımla uyumluyum. en büyük zevkim de inşaat seyretmek, sokak röportajlarına dadanıp "akp'li dayı simülasyonu" yapmak ve ağzına kadar dolup taşan kafeleri, iki elim arkamda seyrederek dolaşmak...

    50 yaşına kadar pek çok kriz gördüm.

    70'leri, o tüp kuyruklarını hatırlıyorum.

    1980 darbesini gördü bu gözler.

    1994 yılı idi sanırım. yeni mezun olmuştuk. ekonomik kriz patladı. bom! diye. pek çok kişi işsiz kaldı, dolar fırladı, raflardaki malların fiyatı ikiye katladı...

    2001 yılındaki anayasa fırlatma krizini de yaşadım. ingiltere'den yeni dönmüştüm. bir de baktım ki, memleket karışmış...

    eneeee!! la noliy! dedik.

    ama, hiçbirinde insanlar bu kadar rezil şartlarda yaşamadılar.

    her krizde fatura emekçilere kesildi ve işsiz kalanlar oldu,

    ama ne evsizlik ne de açlık tehlikesi ile karşı karşıya kaldık.

    yetersiz beslenme konusu tartışılıyordu ama kıtlık yoktu memlekette.

    şimdi ise...

    kriz var. öyle bir kriz ki, elektrik, doğal gaz, benzin vs. devamlı zamlanırken, büyük marketler stokçuluk yapmaya başladılar.

    bırakın ev araba almayı, ev kiralayamaz, kiraladığımız evde duramaz olduk.

    türkiye'nin hiçbir döneminde insanlar bu kadar rezil ve çaresiz bırakılmadılar.

    ve birileri halen çıkmış, "teğet geçti. bu kriz nedir ki?" diyor. lan her şeyimizi kaybediyoruz, birader! sen neyin hesabındasın? aloooo! hayırdır!?

  • ön edit: geçen yıl infinity war için yazdığım bu entry'yi avengers: endgame olarak güncelledim.

    endgame'in gelmesine şurada günler kalmışken yeni izleyiciler için film öncesi olaylara hakim olunması, düzenli takipçiler için de güzel bir tekrar olması açısından izlenmesi gereken filmleri sıralıyorum.

    1) captain america the first avenger

    hem ilk avenger, hem de ilk infinity stone burada. filmin önemini anlatmak için sanıyorum ki başka söze gerek yok ancak yine de her şeye rağmen bir türlü ısınılamayan kaptan amerika'yı sevdirebilmesi, bunu yaparken de güzel bir dönem filmi izletebilmesi ekstra artılar. red skull ve kaptan arasındaki mücadelenin sebebi tesseract, marvel sinematik evreni içerisindeki ilk sonsuzluk taşı olan uzay taşını barındırıyor.

    2) the avengers

    avengers'ı oluşturan diğer karakterlerin solo filmlerini atlıyorum çünkü bu karakterlere iyi kötü herkes aşina ve infinity war'un ana meselesi olan sonsuzluk taşları ile direkt bağlantıları yok bu noktaya kadar. avengers, hem ekibin ilk toplanışını hem de yine tesseract formundaki uzay taşının tek başına neler yapabileceğini görmemizi sağlıyor. infinity war ve endgame'in sonuçta avengers 3 ve 4 olduğunu da varsayarsak, bir dörtlemenin ilkini izlememek büyük kayıp.

    3) thor the dark world

    istisnasız herkes için en sevilmeyen marvel filmlerinin başını çekmesine rağmen ben thor serisini, özellikle de the dark world'ü takdir edenlerdenim. thor'un mcu içinde sorumluluğunu üstlendiği fantastik boyutun hakkını fazlasıyla veren bir devam filmi kendisi. listede olmasının sebebi ise oldukça önemli: başka bir sonsuzluk taşı olan gerçeklik taşıyla burada tanışıyoruz. kendisi aether isimli bir sıvı formunda olduğu için "taş" olarak hatırlanmayabilir, dikkat.

    4) guardians of the galaxy

    hemen hemen herkesin en çok sevdiği marvel filmine geldik. filminden önce azılı geek'lerin bile pek tanımadığı guardians ekibi, malumunuz üzere 2014'te patlama yapınca tüm dikkatleri üzerine çekmişti. avengers'taki chituari saldırısını saymazsak mcu'nun kozmik tarafını bizlere bütünüyle göstermesi, sonsuzluk taşlarından güç taşını tanıtması hatta yıllardır hazırlığı yapılan infinity war ve endgame'in baş kötüsü thanos'u da adam akıllı ilk defa anlatması gotg'yi infinity war için olmazsa olmaz filmlerden biri yapıyor.

    5) avengers age of ultron

    infinity war ve endgame'e giden yol burada çok daha aydınlık bir hal alıyor. thor'un ilk filminde loki'nin, asası içinde gizliyken insanları manipüle etmesini sağlayan bir başka sonsuzluk taşı olan zihin taşını burada tanıyoruz. bu taş, avengers üyelerinden vision'a hayat verecek olan taş. vision'ın da sadece bu taş ile nasıl güçlere sahip olduğunu hatırlarsak, taşların potansiyelini daha iyi anlayabiliriz.

    ayrıca age of ultron, avengers için işlerin karanlıklaşmaya başladığını ve tony stark'ın halüsinasyonu vasıtasıyla kozmik bir tehditin ileride dünya'ya bela olabileceğini haber veren film.

    6) captain america civil war

    bir dörtlemenin finalinden önce ilk iki filmi izlemek elzem hale geliyor demiştik. eh, kaptan amerika'nın üçüncü filmi olan civil war da bir bakıma avengers 2.5 olduğundan dolayı kesinlikle bu listede olmalı. mcu'nun en sevilen filmlerinden biri olan civil war, alt metni -uyarlandığı çizgi romanın yanına çok yaklaşamasa da- en nitelikli marvel filmlerinden biri diyebiliriz. bu film de age of ultron gibi, avengers meselesini bir ileri noktaya daha taşıyor ve karakterlerimizin ciddi bir durumda nasıl görüş ayrılığına düşebileceklerini görüyoruz. infinity war'da kaptan ve tony'nin konuşmama sebebi buradaki olaylardı.

    aynı zamanda mcu içinde ve de infinity war'da majör rollerde olan örümcek-adam, black panther gibi karakterleri tanıtıyor bizlere. andrew garfield'ın peter parker rolüne müthiş yakıştığını düşünsem de buradaki gibi; winter soldier'ın metal yumruğunu dalga geçerek durdurabilen, gerçekten güçlü ve geveze bir örümcek görmek oldukça hoşuma gitmişti (hatta buradaki kısa örümcek tasviri homecoming'tekinden bile iyi).

    7) doctor strange

    infinity war'da olanca haşmetiyle bir doktor strange göreceğiz. sadece bu bilgi bile doktor strange'i izlemek için yeterli bir sebepken, hikayede bir de "agamotto'nun gözü" kisvesi altındaki bir başka sonsuzluk taşı olan zaman taşıyla tanışıyoruz. filmin harika görsellerle desteklenen efsane finali bile tek başına doktoru görmek için yeterli bir sebep aslında.

    stephen strange'ten sonra geriye sadece ruh taşı kalmıştı ve onu da infinity war'da, vormir gezegeninde bulduk. gamora'yı kaybetmemize neden olan taş, thanos'un eldivenine eklenerek son vuruşu yapmıştı.

    plase / thor ragnarok

    thor'un, yönetmen taika waititi'nin ellerinde rengarenk bir final yapmasını sağlayan ragnarok aslında infinity war için illaki görmeniz gereken bir film değil ancak hem loki ve thor arasındaki son durumu, hem de after credit sahnesindeki mevzunun direkt olarak thanos ve guardians of the galaxy'ye bağlanacağını göstermesi nedeniyle önemli bir durak bence (infinity war ile en net bağlantısı, hela'nın asgard içindeki fan teorilerine neden olan sonsuzluk eldivenini "fake!" diyerek devirivermesi).

    plase 2 / infinity war

    hakkında herhangi bir şey söylemeye gerek yok sanıyorum.

    plase 3 / ant-man and the wasp after credit sahnesi

    endgame'de önemli yer tutacağı tahmin edilen kuantum evreni (quantum realm), bu filmin ana konusu. yine de endgame için filmin tamamını izlemenize gerek olduğunu düşünmüyorum, after credit sahnesi endgame için yeterli bağlantıyı veriyor. ilk filmi yapım sürecindeyken kimsenin bu denli önemli rol oynayacağını düşünmediği ant-man, endgame'in kilit isimlerinden biri olacak.

    plase 4 / captain marvel

    bence aşırı gerekli bir film değil uzak izleyiciler için, o yüzden plase demeyi uygun gördüm. carol danvers'ın güçlerini uzay taşından aldığını bilmek ve bu güçlerin kapasitesini görmek yeterli. kree ve skrull ırklarına endgame'den sonra da bakılabilir öğrenmek için. filmden önce, "captain marvel endgame'de en önemli isim olacak" şeklindeki tanıtımın pek de gerçeği yansıtmadığı anlaşıldığı için kendisine bir yan karakter olarak bakmak yerinde olacaktır. zaten fiziksel olarak da captain marvel için yeterli jantilikte olmayan brie larson'un malum pr çalışmaları insanları filmden yeterince soğuttu. bence mükemmel marvel casting'inin tek zayıf halkası. filmle alakalı olarak tesseract'in tarihçesini şurada (bkz: #87596627) yazmıştım. after credit sahnesi de carol ve ekibin ilk defa birlikte görüldüğü an olarak bir parmak bal çalıyor.

    son olarak şöyle bir güzellik yapayım, youtube'da movieflame isimli bir kanal mcu içindeki tüm sonsuzluk taşlarının ortaya çıkışı ve şu anki halini 10 dakikalık bir video ile tek tek anlatmış. yukarıdaki filmleri ve diğerlerini de çoktan hatmetmiş marvel'cı gönül dostları da bu video ile infinity war öncesi güzel bir hatırlatma yapabilirler kendilerine.

    tracking the infinity stones

  • en aptalcasi olmasa da en yenisi oldugu için paylasmak istiyorum bunu: dün gecenin geç ya da bu sabahin erken sayilabilecek bir saatinde yatmisken birden garip sesler duydugumu fark ettim. sanki kafamin içinde bir kadin çigliklar atiyordu. oldukça hafifti, fakat vardi iste, ordaydi. vücudumdan geliyordur filan diye ikna etmeye çalistim kendimi, fakat yok yani, beynimin içindeydi olay. feci korktum. tamam dedim, aha iste, psikoloji okuya okuya psikotik oldum, auditory hallucination derler buna, sizofreninin kadinlarda baslama yasidir tam da benim yaslarim, ailede de yoktu ama, ben gittim iste, geçmis olsun.
    dayanamadim o sekilde daha fazla yatmaya, kalktim. kalkarken bir seye takildim lakin: teybe taktigim kulakliga. megersem radyoyu açik birakmisim ve de yastigin altina girmis kulaklik; ses ordan geliyormus. korkunç derin bir rahatlama oldu dogrusu yasadigim. :-)

    bunun disinda aptalca olmanin ötesinde nerdeyse patolojik sayilacak bir dalginligi 95 senesinde, habitatta çalisirken ve yaklasik 40 saat uykusuzluktan sonra bir aksam yapmistim: arkadasimla telefonda konusuyordum.. ben normal normal anlatirken arkadasim birden tuhaf bir tavir içine girip, "lacrima, iyi misin sen, geleyim mi oraya" filan demeye basladi. "niye ki, ne oldu" dedim.. megersem bes dakika önce anlattigim bir olayi daha önce hiç anlatmamis gibi yeniden anlatmaya baslamisim. hiç farkinda degildim dogrusu. onda da korkmustum biraz, ama uykusuzluguma vermek istedim bunu, verdim.

  • yalnız program bildiğin ak parti nasıl %49 alıyorun cevabı. troll haricindeki herkes bildiğin faşist. en ufak farklılığa bile tahammülü olmayan, saygı duymaktan aciz ve buna rağmen sürekli saygıdan bahseden bayık ötesi bir insan grubu. şiddete meyilinden tut, linç kültürüne, kitle psikolojisine kadar minyatür bir toplum önizlemesi niteliğinde.

  • bizim peder hoze takmış kafaya, evlendirecek beni, benim arkadaşları yakalamış onlarla dertleşiyor.

    -söyleyin şu arkadaşınıza da evlensin artık.
    +ya x amca bizim söylememizle evlenir mi o hiç?
    -evlenir evlenir, bizim yaşar'ın kızı var izmir'de onu alsın, yaşar çok iyi arkadaşım benim.
    +ya bakalım senin oğlan kızı beğenecek mi x amca?
    -beğenir, ne beğenmeyecekmiş.
    +ya bakalım kız senin oğlanı beğenecek mi?
    -beğenir, ne beğenmeyecekmiş.
    +bakalım babası kızı verecek mi bizimkine.
    -verir verir, adam çok iyi arkadaşım, sarhoş demez, kumarbaz demez verir kızını, kırmaz beni.

    adam malını biliyor abi.

  • turkiye'de oyun gelistirmek neden cok riskli

    dunya uzerindeki butun vizyon sahibi devletler oyun gelistirmeye adim atanlari yureklendirir, onundeki burokratik zorluklari kaldirir, ticari risklerini azaltmak icin cozumler sunar. bunu da cok mantikli bir sebepten yapar;

    oyun gelistirenler ulkenin kisitli yeralti kaynaklarini tuketmez, dogaya zarar verip havayi denizi suyu kirletmez, sahilleri parselleyip girmek isteyen vatandasi dovmez. ustelik bu sayede ihracat yaparak yuzlerce ulkeden ulkeye doviz getirir, yetmezmis gibi ulkenin dunya capinda taninirligini ve marka degerini yukseltir.

    kaynak tuketmeden ihracat yaparak ulkenin ekonomik hacmini buyutup daha guclu bir ekonomi olusmasini saglar. yani ekonomiyi yerinde saydiran ahmet'in cebindeki paranin mehmet'in cebine girmesi gibi esnaf ekonomisi yerine pierre'in, toshi'nin, hans'in, olaf'in peter'in cebinden cikan paranin ulkeye girmesine yarar. bu da ulke zenginligini arttirir.

    bu acidan bakinca devletler icin ruya gibi bir seydir bolca oyun gelistiriciye sahip olmak, cunku en az girdiyle ulkeye en cok fayda saglayan girisim tipidir. hal boyle olunca en yuksek sekilde onunun acilmasini umarsiniz degil mi? memlekette durum bunun tam tersidir, devlet siz oyun gelistirmeyin diye elinden geleni ardina koymaz, onunuze ha bire engel koyar, butun riski size yikip para kazanmasaniz bile her ay para ister, veremezseniz borca batirir, hapse dusurur.

    yani diyelim kendi yaginizla kavrulmak icin oyun gelistirip satmak gibi bir hezeyana kapildiniz. bu sayede hem kendiniz gecinecek, hem kazancinizdan vergi verip memlekete faydali olacak, hem memlekete doviz girmesini saglayip ulkenin ekonomik gucunu arttiracak, hem de belki isi buyutup baskalarina da is imkani saglayarak issizligi azaltacaksiniz degil mi? al babayi!.

    aslinda oyun gelistirmek icin gerekli temel seyler bir bilgisayar , yetenek ve bilgiden ibarettir. ister laptop'la dag basina cikar, ister bir kafede oturur, ister vapurda gelistirirsiniz. yani bu kadar esnektir, sabit bir yere ihtiyaciniz ihtiyaciniz yoktur. dunyanin her ulkesinde bunun icin tek gereken yasal surec vergi mukellefi olmak/sirket kurmaktir. bu butun vizyon sahibi ulkelerde son derece kolay, masrafsiz ve risksiz bir surectir. ve temel kural sudur; para kazanmadikca para odemeniz gerekmez.

    turkiye'de ise para kazanip kazanmadiginiza bakilmaksizin her ay devlete duzenli para odemeniz, hic bir mantigi olmayan burokratik islemleri yapmaniz ve ticaret yapma umuduyla butun bos yere odediginiz paralari kabullenmeniz, varinizi yogunuzu kaybedip bes parasiz sokaklara dusme riskini ustlenmeniz gerekir. gerci turkiye'de ticaret yapmak diye bir sey olmadigi ve ticaret sanilan sey rizk icin mecburi kumar oynamak oldugundan bu anlattigim pek cogunuza normal gelmis olabilir.

    diyelim tek basiniza amator oyun gelistirip satmaya yeltendiniz, bakalim neler yapmaniz gerekiyor;

    sirket kurmak

    sirket kurmak icin iki secenek vardir onunuzde;
    limited sirket, sahis sirketi.
    limited sirket, %20 vergi odeme avantaji var gozukse de acmasi daha masrafli, aylik masraflari daha fazla, kapamasi ise tam bir beladir. para kazanamayip fiilen kapattiktan sonra en az 6 ay daha butun masraflari aynen odemeniz gerekir cunku devlet sirketin kapandigini sirket kapandiktan en az 6 ay sonra kabul eder. %20 vergi odeme avantaji gibi gozuken sey sirket hesabindan kendi hesabiniza para cekmeye calisinca yalan olur cunku ekstra %35 gelir vergisi odersiniz.
    sahis sirketi, acmasi daha kolay oldugu, baslangic sermayesi gerekmedigi ve aylik masraflari gorece daha az oldugu icin mecburi tercihtir. tabii sirketten sonsuz sorumlu olmak ve %35 vergi gibi minik cilve ve isveleri olmasi da cabasi.

    ofis acmak

    devletin sirket kurmaktan anladigi dukkan acmaktir. e-ticaret, e-ihracat, ofissiz isyeri gibi modern dunyanin olgularini bilmez. ona gore bir sirket aciliyorsa en azindan orada bir ofis masasi, patron koltugu, musterilerin oturacagi sandalyeler, sabit telefon, duvara asili vergi levhasi falan olmalidir. devlete "ne musteri sandalyesi ya? kanada'dan, finlandiyadan bir tusa basarak oyun alacaklar" diye anlatamazsiniz, cunku dinlemez, dinlese de anlamaz zaten. ona gore ortada bir ticaret varsa musteri de vardir, musteri dedigin dukkana gelir, hic bir sey olmasa gelip bir cayinizi icmelidir, musteri dedigin oyle olur.

    - halihazirda oturdugunuz ev sahsen size ait degilse direkt ofis yapamazsiniz. bunun icin oncelikle home office olarak yeniden kira kontrati yapmaniz gerekir, ki cogu apartman yonetimi buna izin vermez.

    - ev ailenize (anne-baba) ait bile olsa yapamazsiniz. once size evin bir odasini resmi home office statusunde bir kontratla kiralayarak aylik stopaj verilmesi gerekir.

    -en mantiklisi han tarzi yerlerden bir ofis kiralamak veya dukkan kiralamaktir. bunun da hava parasi, depozito, aylik aidat gibi masraflari ve yalnizca belirli saatler icinde ofisinizde calisabilme gibi sorunlari vardir (hanlar ve dukkanlar belirli bir saatten sonra kapanmak zorundadir).

    - acilis izni icin maliyeden gelip kontrol edileceginden gercekten ofis masasi sandalyesi sehpa vesaire gibi sacma sapan hic bir isinize yaramayacak masraflar yapmaniz gerekir.

    - sabit telefon hatti acilis masraf ve faturalari eklenir.

    - yani her ay ay kira + stopaj + elektirik + telefon faturlari + ofis genel masraflari hic bir isinize yaramadigi halde her ay mecburen odemek zorunda oldugunuz sirket masraflarinin bir kismidir. bu tutarlar buyuk sehirlerde minimum 1500 lira tutmaktadir.

    bagkur

    mecbur oldugunuz bir diger aylik masraf. bir kurus para kazanmasaniz da, sigorta istemeseniz de her ay en az 1000 liraya yakin bagkur odemesi yapmaniz gerekir. para kazanamadiginiz icin odeme yapamazsaniz suclu duruma dusersiniz, banka hesaplariniz hacizlenir, evinize haciz gelir.

    muhasebeci ve evrak masraflari

    devletin evrak fetisi oldugu icin satis yapip yapmadiginiza, para kazanip kazanamadiginiza bakilmaksizin her ay duzenli defter tutturmaniz bir suru kagida muhur/kase/damga bastirtmaniz gerekir. eger ihmal eder veya parasizliktan yaptiramazsaniz hakkinizda dava acilir ve hapse girersiniz. bu masraflar da minimum 200 lira civarinda tutar aylik.

    gelir vergisi

    her satistan direkt %35 devlete odemeniz gerekir. yetmezmis gibi yurtici satislarda + %18 de kdv vardir.

    yani aylik minimum 3000 lira masraf etmeniz gerekiyor.

    e ne var ki bunda? bunlar normal masraflar

    daha once yasal ticaret yaptiysaniz bu masraflara asina oldugunuz icin normal gelebilir. zaten o yuzden "turkiye'de ticaret yoktur rizk icin mecburi kumar oynamak vardir" dedim.

    - ama konu oyun gelistirmek olunca isler daha da sarpa sariyor cunku amator oyun gelistirme isinde gunluk kazanc mantigi yoktur. bir oyunu gelistirip satisa sunmak yillar surdugu gibi, ciktiginda hemen kar edecek diye bir sart yoktur. bir oyun ciktiginda zarar edip bir yil sonra bir anda populer olabilir. bir oyunun yapim maliyetini karsilamasi ve kara gecmesi aylar hatta bazen yillar alir.

    -sattiginiz oyunlarin parasi platformlarin iade politikalari nedeniyle konsollarda 3 ay sonra, steam ve gog gibi platformlarda 2 ay sonra hesabiniza yatirilir. yani bugun sattiginiz oyunun parasi minimum 2 ay sonra elinize gecer.

    bu uzun surecte her ay mecburi minimum 3000 lira masrafi cebinizden odemeniz gerekiyor.

    peki masraflari azaltmak icin tam oyun cikma vaktine kisa bir sure kala sirket acsak?

    - steam'de oyununuzun sayfasini acip tanitimini yapmak, steam kodlarina erisip oyununuza eklemek (achievement, trading card vs) kodlarinizi steam sisteminde test etmek icin gelistirici basvurusu yapmaniz gerekiyor. bunun icin de sirket kurmus olmaniz sarti var.

    - konsollarda da ayni sekilde devkit alabilmek, gelistirici dokumanlarina erisebilmek icin gelistirici basvurusu yapmis olmaniz ve sirket kurmus olmaniz gerekiyor.

    - oyununuz satisa hazir oldugunda bile steam ve konsollar minimum 2 ay bekletiyor oyununuzu.

    yani oyununuz daha gelistirmenin erken safhalarindayken sirket acmaya mecbursunuz. bu da daha oyun cikmadan minimum 1 yil kendi cebinizden, ofis kirasi, muhasebeci masrafi vesaire gibi hic bir isinize yaramayayan masraflar yapmaniza yol aciyor.

    oyun cikinca parayi kiracaksin nasilsa

    yok oyle bir sey, genel kesinti tablosu su;

    10 liraya oyun satacaksiniz diyelim
    + %30 platformlarin kesintisi ( steam, ps store, play store retail store vesaire)
    + % 30 dagitimci payi
    + % 5 oyun motoru kesintisi ( eger unreal engine 4, cryengine v, unity vesaire kullaniyorsaniz.)
    + % 35 gelir vergisi (+ % 18 kdv)
    = siz 10 liraya sattiginiz oyundan 1 lira kar ediyorsunuz devlet ise 3.5 lira kar ediyor.

    devlet sizin yillarca ugrasip gelistirdiginiz oyundan sizin ettiginizden daha fazla kar ediyor yani.

    teknokent vergi indirimi tesvik falan var sen kotulemek icin abartiyorsun!

    - teknokent'lerde ofis tutabilmek icin metrekare basina euro uzerinden kira odemen gerekiyor ki bu da minimum 8-10 bin lira aylik kira demek.

    - bu kirayi 1 yillik pesin olarak istiyorlar.

    - bu parayi bulsan bile hemen ofis tutamiyorsun, yillarca siranin sana gelmesini bekliyorsun.

    - yer buldugunda da once projeni yonetime begendirmen gerekiyor.

    -teknokentler merkeze uzak haliyl bir de ulasim masrafin cikiyor.

    - teknokentte ofisin olmayinca vergi muafiyeti de alamiyorsun haliyle.

    - tesvik konusuna inaniyorsan sirinler'in gercek olduguna da inaniyorsundur sen simdi.

    nasil cozulur bu is?

    aslinda cozumu cok basit;

    - bu cagda teknokent diye bir sacmaliga gerek yok. 80'lerin silikon vadisi mantigini 2020'lerde surdurmenin geregi yok. bu cagda herkes dunyanin her yerine internet araciligiyla baglanip, goruntu/data/ses/fikir alisverisi yapabiliyor. 80'lerdeki gibi ayni binaya toplanma zorunlulugu yok. onun yerine her yer teknokent olmali. yani dag basindaki koyunde yazilim/oyun gelistiren gence de ayni firsat saglanmali.

    -ofis acma zorunlulugu ve bir suru evrak zirvaligi yerine en yakin vergi dairesine gidip yazilim e-ihracati yapacagini beyan ettiginde vergi mukellefiyeti alarak hemen ihracata baslayabilmeli. cunku zaten banka hesabina yurt disindaki dev firmalardan yatacak para. yani "ne kazandigini devlet nasil takip edecek devlet?" bahanesine siginilamaz zira, dunyanin en dev sirketleri "fatura almazsam kaca olur?" yapmiyor isteseniz de. hatta bu islem e-devlet uzerinden bile halledilebilmeli. bu sistemi maliye sistemine modul olarak entegre etmek bir haftalik is.

    -yalnizca para kazanildiginda para tahsil edilip bagkur istege bagli olmali.

    gerci paypal'i yasaklayan zihniyetin bunlari yapacagina inanmakla sirinler'in gercek olduguna inanmak esit derecede safca.

    yine de sen biraz abartiyorsun gibi?

    dunyada kendi basina oyun gelistiren ve sonradan zengin olan butun amator oyun gelistiriciler yillarca cabalamis, gerek aile evlerinin bodrum katinda, gerek cafe koselerinde oyun gelistirerek yillarini gecirmisler, ve bunun sonucunda ulkelerine dunya genelinden milyonlarca/milyarlarca dolar para akisi saglamislardir. eger o adamlara da "oyun gelistirmek istiyorsan aylik 3000 dolar bize vereceksin yoksa hapse atariz" denseydi oyun gelistirmekten vaz gecerlerdi. yani ne ekersen onu bicersin.

    ne yapayim o zaman?

    bir suru ulke yazilim/oyun gelistiricileri ulkesine cekmek icin yirtiniyor. mesela estonya'da sirket acabilirsin, istersen londra'da da acabilirsin, delaware'de (amerika) de acabilirsin, hem vergi avantaji var hem gereksiz masraflar yok. daha boyle bir cok secenek var. ustelik bir kere masraf edersin ama gelecegin kurtulur. boylece hem sacma sapan risklerin olmaz, hem ticaret gorunumlu kumar zulmune katlanmak zorunda kalmazsin, hem sen kazanirsin hem vizyon sahibi ulkeler kazanir.

    cunku bu ulke boyle gelmis boyle gider.

  • ekmekle pilicin aynı fiyat olması dehşet verici. şaşkınlık anlamında değil ciddi manada dehşet verici

  • üç gündür yemek veremediği üşüyen çocuğunu ısıtmak için saç kurutma makinesini çalıştırdıktan sonra kendini asan bir annenin yaşadığı ülkede yaşamaktadır. ben böyle ülkenin, böyle sistemin, bu sistemi destekleyen bütün liboşların, buna gözünü yuman apolitiklerin topunun.........