hesabın var mı? giriş yap

  • hadi eksiciler yarisinda cikin da gorelim.

    edit: 15 gun sabredip, yarisinda cikmayi basaranlarin oldugu film. vay be tebrik ediyorum, gercek eksici budur.

    nutella + uludag limonata + dusmelik sandalyeden olusan gercek eksici paketi goes to tras olmaya giden eksici.

    not: butun kliseleri kullanarak saka yaptigim icin ozur dilerim ama bi ferahlikta gelmedi degil.

  • yıl 1995 belki de 97 tam hatırlamıyorum... televizyona çıkmıştı kocası kayahan ile birlikte. o zamanlar evlilikleri çok yeniydi ve canlı yayında kayahan tarafından çok büyük bir haksızlığa uğramıştı...

    yaşı küçük olduğu için kayahan paramla evlendi, yakında beni bırakır, bir hasta olsam hemen kaçar gibi laflar etmişti. o da yanındaydı, incitmeden kendini savunmaya çalışmıştı. yüzü düşmüş ama kibarlığını hiç bozmamıştı.

    o gün bu gündür kayahan'i her gördüğümde o tartışma gelir aklıma. acaba karısı bıraktı mı, evlilikleri nasıl, dediği gibi mı oldu...

    ölüm haberini alınca benim için tartışma da cevabını buldu, büyük sanatçı kayahan yanılmıştı. 20 yıl önce beni bırakır diiye hırpaladığı karısı ölene kadar yanındaydı...

  • "bacağına sıcak ağda döküp, kıllarını alan kadının bir örümcek görünce çığlık atabiliyor olması dünyadaki en büyük gizemlerden biridir" *

  • adalet bakanı bekir bozdağ'ın kardeşi ünal bozdağ'ı, adelet bakanlığı yüksek müşavirliğine ataması olayıdır.

    "resmi gazete’de yayımlanan karara göre, “açık bulunan bakanlık yüksek müşavirliğine, personel genel müdür yardımcısı ünal bozdağ’ın atanması, 2802 sayılı hâkimler ve savcılar kanunu’nun değişik 37. maddesi gereğince uygun görülmüştür” denildi."

    (bkz: abiden kardeşe nesil bunlar)

    "açık bulunan bakanlık yüksek müşavirliğine" bakanlıkta böyle bir kadro varmış ve ne tesadüf ki bu kadroda hiç kimse çalışmıyor ve yine ne tesadüf ki bu kadroya en uygun kişi bekir bozdağ'ın kardeşi. tesadüf işte hep bunlar...

    serdar akınan'ın konu ile ilgili tespiti;

    "bakan olarak koltuğa oturtulan zat devlette liyakata bakamayacak kadar ekibinden korkuyorsa ne yapar? tam da bunu!"

  • iş telefonu olarak 7 yıllık giriş seviyesi sayılabilecek samsung j5 kullanıyorum; gün boyu telefon görüşmesi + gün boyu aktif whatsapp kullanımı ile şarjı 3 günü zorluyor. annem 4 yıllık yine giriş seviyesi redmi note 8 kullanıyor; gün boyu candy crush oynuyor yine şarjı bitmiyor, herhangi bir uygulamada kasma-takılma yaşamıyor. iş arkadaşım 4 yıllık orta segment samsung a51 ile çılgınlar gibi pubg oynuyor. bakın iphone ile denk amiral gemisi modelleri saymıyorum bile. onların zaten alayı 2015'ten beri aktif olarak kullanılıyor.

    bu gariban apple fanboyları sanıyor ki sadece iphone uzun yıllar kullanılabiliyor. uzun yıllardan kasıtları da 3-4 yıl ha, onun da yarısı serum takar gibi powerbank'la dolanarak geçiyor. insanları 2023 yılında 60hz ekranla usb type-c 2.0'ı övmek zorunda bırakan apple'ı da ayrıca tebrik ediyorum. herkesin yapabileceği bir iş değil bu.

  • semtimizde sürekli tavuk döner sipariş ettiğim bi dönerci var. kurumsal da bi marka öyle küçük değil. ben bunlardan en ucuz yiyecek olan hatay usülü tavuk döner sipariş ediyorum devamlı. fakirlikten değil lezzetini seviyorum. yanında içecek de almıyorum evde çay var.

    bugün arkadaş geldi dedik hatay usülü yiyelim, sipariş etmek için telefonu çıkarttım arıyorum arıyorum meşgul çalıyor. diğer hatlarını aradım o da aynı. arkadaşa dedim bi de senden arasana. arkadaş arayınca direkt çaldı açtılar telefonu. ben birkaç kez daha denedim sürekli meşgul.

    neyse sipariş geldi. paketçi elemana "aradıkça meşgul çalıyor kardeşim hayırdır" dedim. "benden duymuş olma sürekli ucuz sipariş verenleri engelliyorlar abi senin ev de yakın değil zaten" dedi şaşıp kaldım cevap veremedim.

    bankalar kredi kartı vermek için peşinde koşsun sen git kötü dönercinin kara listesine gir amk hayata bak.

  • denizde kısmının altını çizerek ortaya attığım iddia. iddiamı tek tek nedenleriyle belgeliyorum:

    adam havuzda yüzüyor. tuzsuz suya alışık. bizim gibi denize değil. biz daha yürüyemezken denizdeymisiz, fotograflarla sabit. yüksek yüzmeye alışkınız. deniz onun için deplasman.

    adam havuzda bile gözlük takıyor. demek ki narin, zora gelemez. denizde gözü yanar. ben gözlüksüz biçimde denizde aşağıda ve yukarıda bir saniye bile kırpmam, su kacirmamayi biliyorum ama agzima, burnuma, kulagima su kactiginda da gik demem. onun gözlük sürtünmesinden dolayı +10 hp (beygir) bana ekle.

    maykıl slip mayo giyiyor. biz şortla yüzmeye alışığız, bu da yavaşlatır. bir gören olmayacaksa maykılın slipten ben de giyeyim 10 hp oradan gelir de gerek yok.

    maykıl bong-ot falan içiyormuş. ben normal sigara bile içmem. alkolüm yoktur. yoktur derken oyle degil, disiplinle: bir yudum, bir nefes dahi içmiyorum. sosyal içici bile değilim, içici değilim, sosyal de değilim. dolayısıyla ciğerler temiz. iyotlu havayı yiyince büyük ihtimal maykılın ağzına 10. kulaçta içtiği tütünden dolayı balgam gelecek, benim en büyük sıkıntım 30 dakika önce yediğim lahmacundan dolayı ağzıma mide özsuyu gelmesi olabilir.

    ondan sonra sakallarım çeneden suya surtup fren yapıp yavaşlatıyor. sakalı da kessem 10 hp de oradan gelir. dikkat edin maykıl ayro-dinamiği sağlamak için sinekkaydı tıraşlı biçimde yarışıyor. öbür türlü suya çenenizin oradan bir sürtme hissediyorsunuz.

    kelebekte falan tabi ki yoruluyorum, hem kurallarına uygun yapmayı bilmem, zaten samimi fikrimi sorarsanız maykıl gibi yarışıp eve ekmek getirmiyorsanız kendinizi gereksiz yere yormaktan başka bir şey değil. ama kulaçlıda ilk 10 metrede çok net tokatlarım. (onlar artistliğine serbest diyor buna. gerçek adı kulaçtır. siz serbestte köpekleme giden adam gördünüz mü amk, fark yersin.)

    ilk 10 metreden sonra geri kalabilirim, profesyonel sporcudur sonuçta. yuzme idmani yapıyor. boyu 193'müş ve kim bilir ortaya çıkmayan ne dopingler vuruyorlar. (şarapova gibi) ama ilk 10 metrede roket gibi fiırlar arayi yarim metre açar salarim ben. sonra o geçtiginde "ben zaten salmıştım" derim.

    hele bir de fırtınalı havada 1 metrelik dalgalara karşı kapışacaksak net 10 metre ayırırım. gerci o havayı tecrube etmediyse yuzebilecegini de sanmiyorum. offroad yuzme teknikleri farkli. buyuk ihtimal "stilim bozulur" fln diyip havuzuna geri doner.

  • bu kadar nezaketsiz olarak değerlendirilmesini paranoyakça bulduğum olay. türlü çeşitli meslekten insan tanıdıkça gerçekten merak edilebiliyor, bu meslek ne kadar kazanıyormuş acaba şeklinde. bu illa karşınızdakinin golddigger olduğu, paranızda gözü olduğu anlamına gelmez ki. biri bana sorduğunda ben söylemekten çekinmem açıkçası, bu kadar saklayanlara da anlam veremiyorum, arkadaş para senin paran zaten ben bilsem ne bilmesem ne.

  • bel fıtığından ameliyat olmuş ,üç ay rapor verdiklerinden evde yatıyordum. eşim, akşam işten dönerken mukavva bir kutu getirip açtığında , daha bir haftalık yavru kedi, avucuma oturdu. adını kaşmir koyduk.
    o tarihten bu yana 20 yıl kadar geçti. birlikte yaşlandık. çok şey gördü . 1999 depreminde ataköy semtinde korkudan üç gün gizlendi. 6 aylıkken yatağımıza işedi. kastrasyon yaptırdık. siyam kedileri yün yemeği severlermiş. 2002 yılında yün iplik yuttu,veteriner zor kurtardı.
    evimizin bu küçük bireyi ,doğası gereği biraz vahşi ve huysuzdu. “ kırık kuyruk” denilen bir kısa kuyruğu vardı. bu yüzden görenler biraz şaşırıyordu. yabancı biri ile bağırarak konuşursak o da bizimle birlikte muhatabımıza bağırarak miyavlardı. nankör değil sadıktı.
    son bir yıldır ,diş taşı yüzünden zor günler geçirdi. taşları temizlemek için narkoz verilmesi gerekiyormuş, uyanamaz dendi-biz de öyle düşündük- taşlar temizlenemedi. kuru mamadan konserve mamaya geçildi. yaşlanma nedeniyle kemikler gücünü kaybetti,kaslar eridi. atlamayı bırakın zor yürür hale geldi. inatla çişini kumuna yaptı. temizliğine özen gösterdi.

    son üç gün yemedi,içmedi. enjektörle verilen sıvıyı bile tükürdü. sonra dünyayı terketti.

    50 yıl sigara içip bıraktığımda ne haldeysem, şimdi de aynı haldeyim. 20 yıl ,dile kolay…

    tanım : dün ölen kedimizin adı.