hesabın var mı? giriş yap

  • üst edit: sevgili dostlar, öyle güzel mesajlar attınız ki teşekkür etmek borç oldu topluca. inanın hala aklıma geldikçe güldüğüm ve çok da takmadığım bir hadiseydi yazdığım. ismi çok soran olmuş, burada kimliğimi ortaya çıkaran paylaşımlarda bulunmaktan kaçındığım için yazamıyorum affınıza sığınarak. tek özgür alanım burası ve beni anlayacağınıza eminim.

    çok komik gelebilir ama hayatımda ilk defa gerçekleştirdiğim bir arkadaş silme eylemi için benim açımdan yeterli gerekçeler içerir. anlatayım. yakın aile dostlarımız ve biz aynı süreçte bebek beklemeye başladık. aradan bir kaç ay geçti ve biz oğlumuzun ismini netleştirdik. elemana söyledim biz falanca koyacağız diye. tam 4 ay öyle isim mi olur diye dalga geçti. hatta bu dalga sürecine arada eşi de dahil oldu telefondan. neyse, çok sallamadım. aramızdaki ilişki böyleydi zaten uğraşırdık birbirimizle. gel zaman git zaman, doğumlara iki hafta kala birgün bunlar saçma bir gerekçeyle bizi evlerine davet ettiler. hayırdır inşallah deyip gittik eşimle. bir karın ağrıları olduğunu eve girer girmez anladım. uzatmayayım çocuğun odasını yaptık sizce nasıl olmuş temalı çağırma ritüellerinin en göz alıcı noktası kapıya bizim oğlana koyacağımız ve aylarca dalga geçtikleri ismi yazdırmış olmalarıydı. bizi sırf bunu görelim diye çağırmış ama cesaret edip açıktan söyleyememişlerdi. evden çıkarken eşi arsızca siz ne koyacaksınız adını diye sormaz mı? eşim gülümseyerek “falanca” dedi. nasıl yani biz de öyle koyacağız olur mu öyle sözleri manyağın kulağımdan çıkmıyor. aylarca dalga geç, evine çağır aptal yerine koy sonra bir de hesap sor. bakın bu insanlar öyle cahil cühela tipler de değil. biri anestezi diğeri plastik cerrahi uzmanı. o gün kestim görüşmeyi bu köylü kurnazlarıyla. belki de biraz geçmişin birikimi oldu bilemiyorum. oğlumuza falancanın yanına çok ayırıcı bir isim daha koyduk. görüşmüyoruz, mutluyuz.

  • netflix'in hazırladığı son derece başarılı yapımlardan bir diğeri olmuş. gerçek hayatta zaman zaman kendimizi ve ruhumuzu sorguladığımız olası hastalıkları gerçekten yaşayan ve içselleştiren insanların yaşamlarına konuk olmak etkileyici.

    + farklı hastalıkları, ülkenin farklı yerlerinden göstermeleri ve o insanların aileleri ile kurulan yakın ilişki. hastaların yaşayabileceği zorlukları göstermeleri.
    - karakterlerin biri hariç hepsi ya amerikan toplumundan dışlanmış ya da dışlanma adayı olarak dikkat çekiyor. dövmesi olduğu için kolaylıkla uyuşturucu bağımlısı damgası yiyen bir figür var.
    - aşı karşıtlığının benzeri olacak şekilde batı'nın tıp bilimini küçük görme ve küçük gösterme ile doğrudan alternatifleri övmeleri

    mutlaka izlenmesi gereken bir yapım değil ama boş zamanlarda izlenecek kadar da vasat değil. figürlerin çoğu relatable hayatlar yaşamıyor ve benzerinin kendi hayatlarımızda ortaya çıkma ihtimali çok düşük ama sonuçta hayata farklı bir bakış açısı kazandırabilecek bir yapım.

    öte yandan da düşünmemek mümkün değil; modern tıbbın artık insanların rahatlıkla 80+ yaşa kadar yaşattığı bu ortamda neden uzun yıllardır ruh için makul bir tedavi bulunamıyor.

  • eskiler öyle derler... haksız da sayılmazlar hani...

    edit: erkeğin huyu yokluktan varlığa geçince; kadının huyu varlıktan yokluğa düşünce belli olur.

    şunu da ekleyelim;
    “seni iki şey anlatır.
    hiçbir şeyin yokken gösterdiğin sabır,
    her şeyin varken sergilediğin tavır…”

  • hiç sevmem.

    (böylece küçük bir yüzdeyi riske ederek, büyük bir yüzdenin sempatisini kazanmış oluyorum)

  • evet türkiye'de gerçekleşmiştir...

    "niğde'nin ulukışla ilçesi'nde kimliği belirsiz kişiler, kime ait olduğu belli olmayan eşeği iple demiryoluna bağlayıp ölüme terk etti. bir yük treni, eşeğe 3 metre kala güçlükle durabildi."

    çok net birşey söylemek istiyorum; iğrenç bir ülke lan burası... böyle bir olayı düşünebilen adam her şeyi yapar. iyice manyak ruh hastası bireylerle dolu bir toplum olduk.

  • belki de gelir la bi gün.

    benimki geldi mesela. gitti bi gün, gelebilecek durumdaydı ama gelmedi çok uzun süre. ben de hiç gitmedim. o da gelmedi. çok zaman geçti, 8 yıldan biraz fazla.

    sonra bir şey oldu, ne olduğunu anlamadım. o da anlamamış.

    geliverdi. geldi değil, tam olarak geliverdi.

    o kadar yıllık susamışlık, o kadar zamanlık eksiklik. eve dönmüş gibi olduk, çook uzun bir seyahatten sonra kendi koltuğumuza uzanmış gibi. hani kendi evinin kaloriferi bile başka ısıtır ya, öyle.

    şimdi neden gelmedi diye sorgulayıp bok etmek de var her şeyi, koltuğa uzanıp o muhteşem sıcaklıkta ısınmak da.

    uzandık ısınıyoruz. dönüp baktığında gördüğün şey şaka gibi geliyor, inanamıyorsun, inanamadığına sevinip tekrar bakıyorsun.

    belki de gelir, mevzu, gelmiyorken zamanını nasıl geçirdiğinle ilgili. ya gelirse, ne anlatacaksın?

    beklerken öyle yaşa ki, dönüp geldiğinde gurur duysun seninle, anlatacak bir şeylerin olsun.