hesabın var mı? giriş yap

  • aslında tam olarak "buffalo buffalo buffalo buffalo buffalo buffalo buffalo buffalo." olan ve ingilizce'de gramer açısından doğru sayılan cümle. efendim buffalo, new york eyaletine bağlı bir şehirdir. aynı zamanda buffalo (çoğul olarak da kullanılıyor) diye bir hayvan mevcut. son olarak buffalo ingilizce'de "birini korkutmak" anlamını vermektedir.

    bu açıdan bakıldığında cümlenin anlamı şu şekildedir: diğer buffalo bizonlarının korkuttuğu bufalo bizonları, gene aynı buffalo bizonlarını korkutmaktadır. yani

    buffalo buffalo (buffalo bizonları) buffalo buffalo buffalo (kendi sürülerindeki buffalo bizonlarının korkuttuğu) buffalo buffalo buffalo (kendi sürülerindeki diğer buffalo bizonlarını korkutmaktadır)

    kaynak: http://en.wikipedia.org/…lo_buffalo_buffalo_buffalo

  • galatasaray'ın maçlarını kaçırmaksızın izliyorum, bununla birlikte maç özetleri ve yorumların olduğu programlar ile yazılı ve görsel medyada galatasaray'ı sürekli takip etmemle kız arkadaşımın kendisinden daha çok takımıma vakit ayırdığımı iddia ederek bana yönelttiği soru.

    durdu ve ciddi ciddi 'ben mi galatasaray mı?' dedi.

    -ilk yarı sen ikinci yarı galatasaray

    dedim. güzelim ilişki yarıda kaldı. daha sonra da kendi evine giderek aşkımızı tatil etti, alt bitti.

  • insanın huzur dolduğu bir andır.
    çekoslavakyada iş aramaktan, otostopla kübaya gitmekten, evde taze fasulye yerine çin yemeği yapmaya çalışmaktan, beslemek için satılık iguana aramaktan, uzakdoğulu ya da zenci sevgili arayışından, senden başkasının okumadığı dergilere abonelik ücreti ödemekten vazgeçildiği andır.
    evet, hayat kısa ama beyhude yere yormamak lazım bünyeyi; farklılık uğruna kafayı bite sokmamak lazım.
    belki de naif değişikliklerle arada sıradanlığı kırmak daha caziptir.
    ne adamlar gördüm bir sene çinde yaşamış mesela; tek tespiti; -abi yemekleri çok kötü- oluyor. ne hayatı vasat görünen insanlar var; öyle bir keyif alıyor ki oturma odasını boyamaktan, insan onu tom sawyer sanıyor.
    fiziksel olarak ne çok güzel ne çok çirkin olmak, benzer 30 insanla aynı servise binerek aynı fabrikaya çalışmaya gitmek, gümüşlüğe bardak dizmek sıradanlık gibi gözükebilir ama alınan keyif tüm geyikliğini nötrler.
    vazgeçilebilir bir insan olduğunu fark etmek de iyi gelir bünyeye, -ben böyleyim o' lum- kaprisleri yerini belki de -özür dilerim yaaa- lara bırakır.
    sıradanlık rutine binmediyse güzeldir. kirlenmek kadar olmasa da.
    anti narsist bir eylemdir; sıradanlığın farkında olmak.

  • alın size öğrenince ufkunuzu beşe katlayacak bir bilgi deyip o bilgiyi vermeyen avelin yanında esamesi okunmaz.
    avel bilgi vericem deyip telefondaki bi özellik diye kestirip atmış. ne özelliğin adını söylemiş, ne nasıl kullanılacağını anlatmış, avel işte.

  • "halk ağır vergiler altında eziliyordu"

    vaktiyle tarih kitabında okuduğumuz bu cümleyi her seferinde dozunu arttırarak yaşatıyorlar bize.

  • deliler gibi beklediğim muhteşem eserin bok edilmeye çalışılması olayı.

    açıkçası hikayeye etki eden bir kesim yok anladığım kadarıyla ancak replicantların üretimi sırasında anadan üryan bir şekilde doğdukları kısımları zoom yaparak veya başka bir noktaya odaklanarak kesmişler ki bu da o sahnelerde görselliğin bok olması anlamına geliyor.

    yazıklar olsun.

    bu olayın filme 2-3 gün kala basın gösteriminde ortaya çıkması da ayrı rezalet. farkedenler olmasa hiçkimsenin haberi olmayacak resmen.

  • "çiçekler narindirler, saftırlar. tek yaptıkları kendilerine güvenmeye çalışmak. dikenleri olunca, korkunç göründüklerini sanıyorlar..." cümlelerini barındıran canım kitap.