hesabın var mı? giriş yap

  • özet: gel sen şuna "varoluşun amaçsızlığı" de, olayı tatlıya bağlayalım.

    başlıktaki "evrende" ifadesinin çok saçma olması(evrenden başka bir yerde varoluş mu var? yoksa mutfaktaki varoluş başka, çamaşırhanedeki varoluş başka, evrende varoluş başka mı?) ve varoluş kelimesinin "var oluş" olarak yanlış yazılması bir tarafa, önce anlam ve amaç kavramlarının birbirinden farklı şeyler olduğunu fark edelim. ki bu konu sorgulandığında anlam ve amaç kavramları sürekli karıştırılıyor. (tdk'dan anlam, anlamak ve amaç kelimelerinin anlamlarına bakın lütfen.)

    eğer bir şey(a) başka bir şeye(b) işaret ediyorsa, bu a'nın mutlaka bir amacı olduğu anlamına gelmiyor. a ile b arasında anlaşılması gereken bir bağlantı olduğu anlamına geliyor. mesela yıllardır yağmur yağmayan bir çöle yağmur yağar ve çölde çiçekler açar. yağmurun yağmasının bir amacı yok, kendisini var eden neden-sonuç zincirinde bir halka sadece. yani yağmur çiçekler açsın diye yağmıyor ancak çiçeklerin açması ile yağmurun yağması arasında bir bağlantı var. işte buna anlam diyoruz. bu bağlantıyı kavradığımızda anlamı çözmüş oluyoruz. tıpkı bir matematik probleminin çözümünü anlamak gibi.

    tabii ki her olayın/olgunun arkasında bir anlam yok. mesela yolda yürüyorsunuz ve önünüzde bir güvercin yere çakılıyor ve orada ölüyor. siz "bunun anlamın ne?" diye düşünerek evrenin, tanrının ya da her ne sikime inanıyorsanız onun, size bir mesaj göndermiş olduğunu zannedebilirsiniz. oysa sadece o güvercin oraya düşerken orada rastgele bulunan birisiniz. sizin orada bulunmanızla güvercinin düşmesi arasında hiçbir bağlantı yok. bağlantı olmadığı için bir anlam da yok.

    aslında amaç ve anlam açısından bir şeyi değerlendiriyorsak dört farklı durum ortaya çıkıyor: 1. amaçsız anlamsız. 2. amaçlı anlamsız. 3. amaçsız anlamlı. 4. amaçlı anlamlı.

    bu dört durum için de örnekler türetilebilir. şimdilik anlam ve amacın farklı şeyler olduğunu anladıysak devam edelim.

    sadede geleyim; evrenin varoluşunun bir amacı yok gençler. hele yaratılışçıların olmasını arzuladıkları gibi ulvi bir amacı kesinlikle yok. çünkü ortada ulvi bir amaç olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yok. ki tanrı var olsaydı ve evreni belirli bir amaç için yaratmış olsaydı, anlam açısından yine fark etmezdi. yani anlamın var olup olmaması amaca bağlı değil ve zaten amacı olup da anlamı olmayan tonla şey görebilirsiniz etrafınızda. neden aklıma bu örnek geldi bilmiyorum ama amacı insanları eğlendirmekten başka bir şey olmayan "aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem" sözlerinin, bir anlamı var mı mesela?*

    yani bir tanrının var olduğunu ve evrenin bir amaç doğrultusunda yaratılmış olduğunu kabul etsek bile, evrenin anlamı açısından bir şey fark etmiyor. çünkü karadelikler, tekillik, dolanıklık, zaman, karanlık enerji, karanlık madde vs. gibi çözülmesi gereken tonla soru halen yerinde duruyor. ve tüm bunların bir amacının olması evrenin ne olduğu sorusunu cevaplamıyor.

    bir şeye anlamsız diyorsak, ortada kavranacak bir şey yok demek isteriz. peki evrenden bahsediyorsak, ortada gerçekten kavranacak bir şey yok mu?

    demek istediğim şey şu ki; evrenin bir amacı yok ama bir anlamı var olabilir. ve eğer bu anlam varsa ve bu anlama ulaşacaksak, önce "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormalıyız. yani "neden" sorusunu amaca dönük değil de, sebebe dönük bir şekilde sormaya başlarsak, büyük bir yol katetmiş oluruz diye düşünüyorum. zira "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormaya başlarsak, artık bir dedektifin bir cinayeti çözdüğü gibi, geriye doğru iz sürerek bir şeyleri aydınlatmaya başlayabiliriz.

    çünkü bir anlam varsa, önce sebepleri anlamalıyız. atomlardan galaksilere, karanlık enerjiden tekilliğe, dolanıklıktan kütle çekime kadar, evreni var eden her bileşeni, her kuvveti, her gizemi bir bir anlamalı, her birini var eden neden-sonuç ilişkisini çözmeliyiz. [bu arada, bildiğimiz kadarıyla bunu yapabilecek tek canlı insan. zira gece gökyüzüne baktığında gördüğü şeyi anlamlandırabilen, kompleks matematiği kavrayabilen, yıldızların oluşumunu, atomların yapısını, hücre içi aktiviteyi, zihnin kendisini, evreni var eden kuvvetleri veya kısacası "tüm bunları" anlayan/anlayabilecek bilişsel fonksiyonlara sahip olan yegane canlıyız. (zaten bu yüzden insan hayatı kutsaldır. ışidli bir piçin hayatı bile.) ki beynimiz "tüm bunları" anlayabilecek kapasitede de olmayabilir. yani belki de "tüm bunları" anlamlandırmamızı sağlayacak matematiksel derinlikten yoksunuz. belki de bu yüzden felsefeye ve sanata ihtiyaç duyuyoruz. çünkü bir şeyleri açıklamak için matematiğin yetmediği yerde felsefe, felsefenin yetmediği yerde de sanata sığınıyoruz.*(ayrıca (bkz: #64868800)) ]

    nerede kalmıştık. evreni var eden bileşenlerin arkasındaki sebepleri anlamalıyız diyorduk. he işte. "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormaya başladıysanız, büyük bir yol katettiniz sayılır. artık evrenin ne olduğunu öğrenmeye başlayabilirsiniz. öğrenmek için hangi yolu tercih edersiniz bilemem ama bence bu noktadan sonra yapacağınız şey meta data toplamak olabilir. okuyacağınız kitapları, izleyeceğiniz belgeselleri, dinleyeceğiniz podcast'leri, takip edeceğiniz siteleri tespit edin. sırf sözlükte bile uzay, evren, karanlık madde, fizik, kuantum fiziği, sicim teorisi, karanlık enerji, dolanıklık vs. gibi konularda çok güzel entry'ler var.

    hatta meta data toplamanıza ilk katkıyı ben sağlayayım;
    (bkz: #63212144)
    (bkz: #64871430)
    bunlara ek olarak lawrence krauss abinin yoktan varolan evren konuşmasını, jim al-khalili abinin "everything and nothing" belgeselini de izleyin.
    ayrıca (bkz: ekşi sözlük entelektüel nefes alma uzamı) diye bir şey var. ona da bir bakın derim.

    bkz verdiğim ilk entry'deki kitap tavsiyeleri fazlasıyla yeterli ama onlara ek olarak bir iki kitap da ben tavsiye edeyim;
    zamanın daha kısa tarihi - stephen hawking & leonard mlodinow (zamanın kısa tarihi'nden daha basit.)
    her şeyin teorisi - stephen hawking
    kozmik bağlantı - carl sagan

    bunlara ek olarak üç kitap daha tavsiye edeceğim. okunması çok kolay kitaplardır ve içlerinde sadece evrenle ilgili değil, evrim, zihin vs. gibi konulara dair çok güzel bilgiler bulabilir, alanında uzman bilim insanlarının çalışmaları hakkında bilgi alabilirsiniz. ted videolarının kitap versiyonları desek yeridir.
    hayat kitabı - eduardo punset & lynn margulis
    üçüncü kültür - john brockman
    kanıtı olmayan gerçekler - john brockman (biraz spekülatif bir kitaptır. ama yeni başlayanlar için beyin fırtınası yapmaya yardımcı olur.)

    son olarak, nerede okuduğumu hatırlayamadığım* bir alıntı yapayım, "varoluşçuluk felsefenin bataklığıdır. bu bataklığa saplanıp kalmaya en iyi iki örnek sartre ve camus'dur. bu iki filozof kendileri bu bataklıktan kurtulamadıkları gibi, fransız felsefesini de bu bataklığa sokmuşlardır. o zamandan beri de fransız felsefesi iflah olmamıştır." minvalinde bir yazıydı. varoluşçuluk gerçekten bir bataklık. evrenin varoluşunun(hatta kendi varoluşumuzun öznel) bir anlamı(ve hatta bir amacı) olsa da olmasa da hayattayız, yaşıyoruz. bu yüzden okuyun, düşünün, araştırın, sorgulayın ama asla bu bataklığa saplanıp kalmayın, varoluşçuluğu hayatınızın merkezine koymayın.

  • itfayeciliği ve itfaiye çalışanlarını merak eden küçük kıza çok da güzel bir şekilde takım halinde fotoğraf çekilip, göndermişler.
    bunu çekemeyecek veya eleştirebilecek kadar boş bir insan olman tartışılmalı bence.

    edit: imla

  • hayatta en iyi neyi yapıyorsan ve ne ile mutluysan onu muhafaza et. gerekirse onu korumak için önemli gibi görünen fazlalıkları feda edebilirsin.

  • açılıyor diye dünyayı ayağa kaldıran andavalların neden anlamadığını anlayamadığım durumdur. 1.3 km'lik tünel için dünyada ilk muamelesi yapıp somali'den başbakan getirteceksin, arızalanınca biz demiştik diyenlere andaval diyeceksin.

    andavalın bayrak taşıyanı sensin be arkadaşım.

  • "ben nerede bir çift göz gördümse
    tuttum onu güzelce sana tamamladım
    sen binlerce yaşıyasın diye yaptım bunu
    bir bunun için yaptım."

  • ülkemizde normal olan durum . servet düşmanı değilim ama şu yaşıma geldim ama hala bu adaletsizliği kabullenmeyi öğrenemedim. 800 bin tl lik arabası bir insanın olsun parası varsa daha iyisini alsın ama haftada 6 gün 45 saat ağır işlerde çalışan işçisine de 700 tl yi reva görmesini eleştirmeden duramıyor bu bünye.

    edit: format ve 6 gün 45 saat olacaktı pillibebek uyarı için teşekkürler.

    (bkz: adaletin bu mu dünya)

  • dolu dolu 13 sene, sıfır çocuk sıfır sorun.

    gecenin 4 ünde arabaya atlayıp 600 km uzaktaki antik kenti görmeye gitmek, sabah kahvaltıdan sonra şirince'ye şarap tatmaya gitmek, 2 küçük valizle istediğin ülkeye seyahat etmek. hatta son gittiğimiz tanzanya'ya tek büyük bir bavulla gitmek. akşamları evde rahatça film izleyip 12 den sonra iki tek atmaya rahatça çıkmak. iki kapılı araba sahibi olup bagaja ihtiyaç duymamak.

    neşe ve huzurla dolu 13 sene ve daha nice senelere.

  • uzulmesine uzuluyorsun da 7 cocuk nedir be teyze?

    bizi merhamet, sizi de cahilliginiz oldurecek.

    edit : asagida (#122747946) no'lu girdide arkadas laf atmis ve aynen su cumleyi kurmus;

    --- spoiler ---

    ben 3 çocuk da yaparım, 13 çocuk da yaparım. devletin sosyalliğini kaybetmediği hiçbir ülkede bu sorun olmaz. sosyal devlet dediğin, zor durumdaki ailenin nüfusuna bakmadan yardım yapmak zorundadır.
    --- spoiler ---

    devlet dedigin cebinde parayla gezen bir organizma degil. harcamalarimizdan vergi keserek ya da urettigini satarak butce olusturan bir sistem. sen keyfine gore bakamayacagin cocugu yapacaksin, sosyal devlet bu vergileri sana dagitacak, yapmasi gereken hizmetten geri kalacak oyle mi?

    ayak bile yorgana gore uzatiliyor. duygusallik baska gercekcilik baska. bakamayacagin cocugu dogurmayacaksin arkadasim.

    bunun ak parti ile alakasi ise bu iktidar doneminde yasamak cok daha zorlasti ve insanlar daha cok acliga maruz birakildi. ama bu gercek bile senin bakamayacagin cocugu dogurabilecegin anlamina gelmiyor.

  • iş yerinde iş amaçlı kullandığım msn messenger programında müşterimiz olan firmalardan birinin muhasebe sorumlusu kadına vergilerin ödeme tarihlerini yazarken , 31.03.2009 yazmamla monitörde 31 çeken kocaman bir el ve tarrak eşliğinde ekrana attıran 31 harfinin yerine koyulan ifadenin çıkması ve benim monitöre bakmadan yazıp göndermem . bu olay bende anlık tansiyon düşüşü ve soğuk terleme yaratmıştır. uzun bir süre msn kullanmamama vesile olmuştur.