hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye halklarının giderek muhafazakarlaşmasının sonucudur.

    bugün ht gazetesinde ali ağaoğlu röportajı vardı ki sorsak, sokaktaki 10 yurdum delikanlısının (atıyorum) 7'si bu adamı örnek olarak kabul ediyordur.adam diyor ki röportajda "6 evim var ama tek kitap sahibiyim !!" "hatunun tazesini severim (bu esnada ismi hazal ....... olan sevgilisi sigara içerek röportajı izliyormuş)" vs.vs.vs.

    '80 darbesinin bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük, böyle salak tiplere kol kanat gerip embesil bir nesil (ki yeşil kuşak projesiymiş bunun ismi) yetişmesine uygun zemin yaratmaktı.bunu da başardılar zaten.sorsan hepsi ahlak ve kişilik sahibi ama yolda oturup "taze mala bak !!" "hacı asgari ücret alıyorum ama ayfon siksplas ya da en olmadı ayfon siks almazsam olmaaaaaaz" muhabbetindeler.bu tayfanın idolleri belli, niyetleri belli.kimisi de "....... elitizmi" diye ayar kasmaya çabalar aldığı entelektüel eğitimin olmazsa olmazı bir tavırla.ve evet kardeşim bilgisiz adamı, öküz adamı, cahil kalmakta ısrar eden adamı, o cahilliğini her yere yaymayı görev edineni aşağılıyorum !!!

    gerçi ülkeye tercüman mı seçiyoruz, cumhurun reisini mi seçiyoruz? değil mi.sikmişim bilgiyi, bilimi, kültürü afedersin.

    not : "...... elitizmi" cümlesinde genel tavır kastedilmiş olup, hiçbir entry ve kişi ile ilgisi yoktur.

  • 1. ayip
    2. gunah
    3. yasak

    edit: gelen mesaj ve entrilere cevaben; irkci bir yaklasimdan ziyade genel olarak turk sistemi icerisinde buyuyen herhangi birisini kastetmistim. yerel bir baslik olmasi acisindan yoksa her ulkenin gencliginin degisik sorunlari var elbette.

  • selam,

    türkiye'nin dört bir yanında yaşanan orman yangınlarında yanan ağaçların ve canlıların acısını derinden hissediyoruz.

    daha önce ekşi sözlük ve ekşi şeyler hatıra ormanı projelerinde birlikte çalıştığımız tema vakfı'nın, yangınlarda zarar gören bölgelerin tekrar ağaçlandırılması için başlattığı kampanyaya biz de ekşi sözlük olarak 6000 fidan ile destek veriyoruz.
    "yaşamı ve umudu yeniden yeşertmek" için hep birlikte bu kampanyaya destek olalım!

    siz de bu link üzerinden tema’ya destek olabilirsiniz.

  • bir yandan kapitalist sistemin insanı 5 gün çalışmaya zorlaması bir yandan da çalışanların haftalık 3 gün tatil arzularının mükemmel bir potada eritilmesi ile ortaya çıkardığım yeni takvim. buna göre haftalık 7 gün olan sistem bir gün daha eklenilerek 8 güne çıkartılıyor. 8. günün adını tuğçe koydum. bu beta isim. sistemi hayata recep tayyip erdoğan geçirirse bu güne recep tayyip erdoğan da diyebilirsiniz. angela merkel de..

    2013 yılının örnek takvimini de hazırladım:

    http://i.imgur.com/uboqz.jpg

    sonuçta haftalık sistem dediğimiz şey öyle bir günün 24 saat olması, bir saatin 60 dk. olması gibi doğanın zorlamasından kaynaklanmıyor. bildiğin insan kurgusu bir şey haftanın 7 gün olması, epik hikayelere dayanıyor ve dolayısıyla değiştirilebilir.

    bune engel olabilecek teknik bir neden de yok. birleşmiş milletler'de yarım saatlik bir oturumla kabul edilebilecek bir şey. en azından 2014'te deneyelim. küresel çapta verim, mutluluk, refah, gelir artmazsa, 2015'te sene boyu haftada 6 gün çalışalım.

    ..ki eminim ben, kendisine zaman ayırabilen bir insandan fışkıracak mutluluğun ve yaratıcılığın dünyayı komple güzel bir yer yapacağına..

    şunu da bi dinleyin (entry'nin soundtrack'i babında)

    https://www.youtube.com/watch?v=n7wqtzonvay

  • 700 ilan değil, önceki yıla göre 700 fazla açılmış. 2022 de 267.000 ilan açılmış.
    kıt ingilizce ile bu kadar oluyor demek ki.

  • eskiler, yerel ticaretle uğraşan insanlara tüccar (yahut tacir); uzun-mesafeli ticaretle uğraşan insanlara ise bezirgân derdi. türkçe'de böyle bir ayrımın konulmuş olması çok dikkat çekici ve bence bizim toplumsal tarihimizle ilgili önemli ipuçları içeriyor.

    braudel'in kapitalizmin kökenlerini yalnız değil ve fakat ilkin uzun-mesafeli ticarette bulduğunu daha evvel aktarmıştık (bkz: #6689458). braudel kapitalizm ile piyasa ekonomisi arasında bir ayrım olduğunu öne sürmekte ve daha önemlisi, kapitalizmin doğal karşıtının yaygın kanının aksine (mesela sosyalizm olduğu düşünülür kapitalizmin doğal karşıtının) piyasa ekonomisinin ta kendisi olduğunu savlamaktadır. çünkü piyasa ekonomisi rekabetin ve uzmanlaşmanın gözlemlendiği, belirsizliğin üstesinden hemen hemen gelinebilmiş olduğu "yerel" bir alanken ve karlar %5, en fazl %10 gibi küçük rakamlarda seyrederken kapitalizm alanında tekelleşmenin gözlemlendiği, uzmanlaşmanın reddedilmiş olduğu, belirsizliğin hüküm sürdüğü ve bunun neticesinde özellikle "uzun-mesafeli ticaret" sayesinde karların muazzam rakamlara (%300 gibi) vardığı bir alandır.

    ikinci önemli husus ise şununla ilgili.. kapitalizmin özgül (unique) bir tarihsel ve toplumsal dizge olduğunu da pek çok sefer dile getirdik. bunun bir delili de uzun-mesafeli ticaretle uğraşanların tarihin hemen her safhasında toplumsal itibarlarının epey düşük olmasıyla ilgilidir. dallandırıp budaklandırmaya gerek yok,, bir misal versem yeter: çin'de uzun-mesafeli ticaretle uğraşanlar ata binemezdi, bir yerden bir yere gitmek istediklerinde türlü zorluklarla karşılaşır muazzam vergiler öderlerdi istedikleri kadınlarla evlenemezlerdi uğursuz addedilen renklerde elbise giymek zorundalardı falandı filandı. ve genelde toplumca "adi/kaba taşıma işçileri" (coarse labor of carrying) olarak bilinirlerdi. ve evet,, uzun-mesafeli ticaretle uğraşanlar gene de bok gibi para kazanıyorlardı fakat kimin umrunda?

    dikkat çekici olan, bizde bu iki sözcüğün varolmasının yanısıra "bezirgân"a olumsuz anlamların atfedilmiş olması. edindiğimiz bu miras sayesindedir ki, bezirgân sözlüklerde "aşırı kazanç için her yola başvuran kimse" ve bezirgânlık da "aşırı kazanç için her yola başvurmak" olarak tanımlanır. neden? bu, polanyi'nin deyişiyle ifade edecek olursak iktisadî kürenin toplumsal bağlamdan henüz kopmamış (disembedded) olduğuna delalet etmektedir.

    bezirganbaşının harem-ül hümayûn'un bir mensubu,, padişahın bezidir tülbentidir bunları sağlamak ve gözetmekle mesûl bir kişi olduğunu ve "bezirganların başı" anlamına gelmediğini de belirterek bu bahsi kapatalım.

    edit: şeyi söylemeyi unuttum yahu,, bezirganın avrupaî bir muadili de "değirmenci"dir.

  • bir kaç gün içerisinde karakola giderek ilk adımını atmayı planladığım kampanyadır.

    şöyle diyeceğim:

    "karakolunuzun görev alanında bulunan mahallede ikamet etmekteyim. bir kaç gündür gece 2-3 sularında ellerine davul almış motosikletli ve kamyonetli şahıslar bu davulları çalmak suretiyle mahallede dolaşmakta ve huzur ve sükunumu ihlal etmektedirler. bu şahısların tespit edilerek haklarında kabahatler kanunu, çevre kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca adlı işlem yapılmasın talep ederim".

    peşin not: anne-babamın da doğruladığı üzere ilk orucumu 6 yaşında tuttum. son 20 yıldır zaruret hali hariç bir ramazan orucunu bile kaçırmadım. hatta teravih namazını hatimli kıldıran camiler'in müdavimiyim. şuan size oruçlu olarak sesleniyorum.

    gelin özeleştiri yapalım. oruç tutmayanlara "inanmıyorsun bari saygı duy" demek kolay. senin oruç tutmayanlara saygın var mı? hatta oruç tutanlara saygın var mı? gecenin vaktinde istisnasız herkesi rahatsız ediyorlar ve buna karşı çıkmayı bırak, destek oluyorsun. çocuğu olan var, hastası olan var. benim gibi yemeğini yeyip yatan, sahura kalkmak istemeyen var. nasıl bir hoşgörü dini bu? gerçek islam bu değil. vallahi de billahi de bu değil. bak bu sefer gerçekten de değil.

    bu zulümdür, eziyettir, dinde yeri yoktur. ve ben inanıyorum ki allah bunun hesabını hepimizden soracaktır. buna bir son verilsin; oruç tutan müslümanlar tarafından.

  • pc ya da ozellikle mobilde oyun oynarken gecemediginiz bir bolumu o an birakip birkac saat sonra denediginizde ilk seferde geciyorsunuz. bunu siz oyunu oynamayi birakmayin diye biz yapiyoruz. net olarak beceremiyorsunuz yani aslinda, ortalama alti siniflandirilip belli oranda avantajlandiriliyorsunuz. bu da size "oyunu cozuyorum" hissi yaratiyor, daha cok baglaniyorsunuz.

    coklu oyunculu oyunlarin kucuk bir kisminda siz raunda baslamadan oyunun sonucu belirleniyor. ne yapsaniz kazanamiyor ya da dogrudan kaybetmeye oynamazsaniz kaybedemiyorsunuz. zaten eslesme esnasinda kazanacak-kaybedecek diye eslesiyorsunuz. bunun sebebinde detaya giremiyorum maalesef ama tahmin ettiginiz gibi sadece para odakli degil.

    konsollar onceleri bu isten daha az etkileniyordu ama artik pc'den farki yok calisan sistemin. yukarida anlattigim her oyunda yok, cunku maliyetli sistemler ancak "cok sardi birakamiyorum" dediginiz oyunlarda bu tip seyler genelde mevcut.

  • `reisçi almancılarla türkiye'de yaşayan laik türklerin nüfus mübadelesi` şeklinde olacaktı karakter sınırına takıldı.

    almancı dediysem, tanım olarak söyledim. hollanda, fransa, belçika'daki reisçiler de bu tanıma dahil.

    fikir çok basit. adamlar türkiye özlemi ile yanıp tutuşuyor, ee zaten rte hastası bunlar, adam yol yaptı bi kere, ayrıca adam dünya lideri. alıyoruz bu reisçi topluluğu, türkiye'ye getiriyoruz. türkiye'den de kafası çalışan ama bulunduğu sosyal/siyasi ortamdan artık bıkmış ne kadar kişi varsa avrupa'ya taşıyoruz.

    almanya zaten bunu direk kabul eder. reisçi almancıların çoğu almanya'nın istediği entegre topluluk değil, çoğu kalifiye değil. rte de bunu direkt hoş karşılar. milyonlarca sevdalısı geliyor lan, ayrıca pis laiklerden kurtuluyor. türkiye'deki laik-kalifiye kesim de bunu hemen kabul eder.

    ama ortada bir tek tepkisinden emin olamadığım avrupa'daki reisçiler var. lafa gelince hepsi türkiye ve erdoğan sevdalısı ama hepsi avrupa'da yaşamaya devam ediyor. samimiyetsiz bir durum var yani.

    onları da ikna edebilirseniz oldu bu iş.

    mali/ekonomik kısımları ile de başka arkadaş ilgilensin onu da ben mi yapacağım?

    not: almanya'da yaşayan reisçi olmayan bir türk

    debe editi: (bkz: elmalık ortaokulu kitap kampanyası)
    debe editi 2: (bkz: oyuncaklar otostopta)