hesabın var mı? giriş yap

  • çok sevdiğim arkadaşımın evine kahvaltıya gittiğimde, kahvaltının susam sokağı tadında işlenmesi beni dumurdan dumura sürüklemiştir. arkadaşım henüz uyanan ev halkı için annesine:
    - anne baba nerde
    - baba uyuyo yavrum
    -hmm peki ya abi ? abla?
    - abi kalktı abla yüzünü yıkıyor yavrum

    bu konuşmaların şokunu atlatamadan arkadaşımın işitme engelliler için kahvaltı yapışını izlemeye başladım, kendisi sofradaki herşey konuşuyor yemeden önce yüksek sesle isimlerini sayıyordu:

    -hmmm ekmeğimizi alalııım, önce bir parça tereyağı ve biraz balllll.....hani benim zeytiniiiim, iişte burdaaa hoop bi parça zeytin......bugün hiç reçel yemedim, hmmm çilek reçeli, bayılırım...

    bütün bunları arkadaşım komiklik yapıyor herhalde diyedüşünerek seyrettim ama sofrada kimse gülmüyordu, ve bu aile gerçekti.

  • bu seneki hedeflerine ulaşan takım. bundan sonra alacağı her bir galibiyet ekstra, her bir tur mucizevi olur. şimdiden gelecek yılın planlaması yapılmalı. bence diğer euroleague takımlarına göre global ölçekte çok önemli bir avantajı var. şu an amerika'daki algı, bu takımın nba için avrupa havuzundaki en önemli oyuncu yetiştiricisi konumunda olduğunu gösteriyor. ömer aşık, enes kanter, bojan, bogdan, bjelica, guduric, wannamaker, udoh, nba'de tutunamayıp burada büyük işler başaran vesely, datome, gibi hikayeler, kariyerini diriltmek isteyen oyuncular için cazibe merkezine dönüştürüyor fenerbahçe'yi. ben de birkaç saatlik boşluğumda önümüzdeki yıl nba'de kontrat bulması düşük ihtimalli ya da genel olarak g-league'de oyalanan oyuncular arasından bir tavsiye demeti hazırlayayım dedim;

    andre roberson - 29 yaşında, 3 yıl evvelin savunma spesiyalisti sg. bu sene brooklyn nets ile 10 günlük sözleşme imzalayıp, 5 maç oynayıp sonrasında waive edildi. son 2 yılda toplam 12 maç oynamış. düşük ücretle sefolosha etkisi yaratabilir.

    paul reed - 21 yaşında pf/c. sixers ile iki yönlü sözleşmesi var. şu sıralar yokluktan maç sonlarında oynatılıyor. g-league ortalamaları 30 dakika 22 sayı 12 ribaund. seneye büyük ihtimalle nba'de kalır ama avrupa'ya getirilebilse üf ne biçim olur. 10 yıl yaslan arkana izle.

    ben mclemore - 28 yaşında sg. lakers oyuncusu şu an ve 570.000 dolara oynuyor. hem rockets hem de lakers formasıyla 16 dakika ortalamaya 8 sayı sığdırabilecek kadar iyi skorer. sacramento draft ettiğinde superstar olacak gözüyle bakılıyordu, olamadı. ama avrupa'nın içinden geçer.

    yogi ferrell - 27 yaşında pg. dallas formasıyla bir çıkışı vardı ki kelebek görse ömrü uzar. sonra sacramento'da da verimli oldu. şu sıralar g-league clippers arası takılıyor. biraz undersize bir arkadaş. ama çabukluğuyla ciddi fark yaratır.

    justin jackson - 26 yaşında sf. 3&d dedikleri türden bir oyuncu. bu da sacramento tarafından draft edilip bogdan bogdanovic tarafından ıskartaya çıkartılan bir oyuncu. büyük ihtimalle kontrat bulur ama ben yine de kovalardım.

    jordan bell - 26 yaşında pf. 3 yıl önce mini draymond green muamelesi görüyordu. bu sezon yalnızca 4 maç oynadı wizards formasıyla. son durumu nedir bilmiyorum ama kariyerini diriltmeye muhtaç durumda.

    rondae hollis-jefferson - 26 yaşında sf/pf. müthiş patlayıcı bir savaşçı. şutu olmadığından yer bulamıyor kendine. gelsin buraların suyundan içsin, vesely bile mid-range üstadı oldu.

    harry giles - 23 yaşında c/pf. duke çıkışlı talihsiz genco. iki kez acl sakatlığı geçirdi. geçirmese şu an sacramento pivotu olarak büyük bir kontrat sahibi olurdu. blazers'ta nurkic ve zach collins'in sakatlığı sebebiyle biraz süre alabildi. büyük ihtimalle nba'de kontrat bulur, ama kafama silah dayayıp birinin üstüne kumar oynatsalardı o kişi giles olurdu. çaylak yılında inanılmaz potansiyel vaat ediyordu. jayson tatum'un da kolej badisi. hatta olmasaydın olmazdım temalı bir post paylaşmış tatum. bu da şu demek eğer giles'ı ikna edersen, 81 düzce, 82 giles, 83 tatum...

    tacko fall - 25 yaşında c/maskot. 2,26 boyunda 2,52 wingspaniyle celtics maskotluğundan ileri gidemeyeceği belli. ama avrupa'da yeni bir tavares ve hatta ötesinde yeni bir halil ibrahim kuzucu neden olmasın?

    frank kaminsky - 28 yaşında pf/c. aslında anlaşılmak üzereydi bu sezon, olmadı. suns'ta dakikaları düşüyor, saric olmasa daha çok rolü olabilirdi. gerçek bir fakir mirotic'i. elbet bir gün yolu avrupa'ya düşecek ama tam maccabi'li tipi var maalesef.

    austin rivers - 28 yaşında pg/sg. şu an 3.5 milyon dolarlık kontratının son senesi. önümüzdeki yıl ancak minimum kontrata oynar. onun yerine getir avrupaya, ver kırbacı eline, babası david rivers gibi bu toprakların efsanesi olsun. (şakalı)

    khem birch - 28 yaşında c. kontratının son yılı, raptors'ta şu an oynuyor bayağı ciddili. ama doğma büyüme uşak'lı olduğu için (şakasız) bir ihtimal vatan hasreti kartı kullanılarak ikna edilebilir.

    frank jackson - 22 yaşında pg. yani yunus günçe ve hakan ka'nın bile ilk 5 başlayabileceği pistons gibi bir takımda yalnızca 4 maç ilk 5 çıkabilmiş. üstelik killian hayes sakat yani buna rağmen. ama larkin potansiyeli var bu çocukta.

    kyle guy - 23 yaşında sg/pg. sacramento kings öğütüm tesisi'nin son kurbanı. ty jerome ve deandre hunter ile virginia günleri çok görkemliydi. tıpkı adaşı kyle singler gibi kolejde takımının ruhani lideri iken nba'de havlucu oldu maalesef. giles gibi yine bu çocuğun üstüne takım kurardım.

    jeremy lin - 32 yaşında pg/sg. 1951 yılından sonra nba'de oynayan tek harvard mezunu. new york knicks ile, e medyanın da biraz ittirmesiyle son yılların en sansasyonel çıkışını yapmıştı. brandon jennings'i de unutmayalım tabii. ne işi var bu adamın g-league'lerde kardeşim. getir istanbula, yedir baklavayı şiş kebabı, yap pr'ını.

    sonlara doğru biraz cıvısam da uzman scouting özelliklerimi burada hiç okunmayacak bir post altında paylaşmak istedim. artık top gherardini, 12 numara org, tadım, 7days ve kokoşkoff üstadlarda.

  • küççükken sık sık öznesi olduğum cümledir, hatta bu cümle beni nitelemiş bir sıfattır.

    annemin altın gününde annem kısır yapmıştır. ancak kısırın yanına konan marul yetişmez. eli kolu dolu olan anne insanı, 6 yaşındaki erkek çocuğu görünümlü kızını (ben) bakkala yollar. evden çıkmadan önceki son konuşmalar şu şekildedir ;

    -duyycim : anne bak bi tane mi marul istiyosun, sadece bi tane mi alıcam ?
    -anne : aaa delirtme insanı bi tane dedik ya işte hadi çabuk.
    -duyycim : anne bak emin misin.
    -anne : çabuk dedim !!!
    şimdi bu diyalogdan marul alınması gerektiğini ve bir tane alınması gerekliliğini idrak etmek zor değil. ben de öyle yaptım. bakkala gittim. bi tane marul istedim. bakkalın itinayla koskoca maruldan bir yaprak koparmasını bekledim. bakkal kuşa vericem zannetti. üstüne bi de yok annemim günü var, az geldi ondan alıyorum dedim. bakkal pişkin pişkin poşete koyayım dedi, koy amca dedim. poşeti sallaya sallaya, hoplaya zıplaya eve geldim, bir yaprak marulla. bu arada yolda oynayan arkadaşlarıma katılmadım anneme marul yetiştirmenin ciddiyetiyle.
    annem marulun nerde oldğunu sorunca poşeti gösterdim ama annemin o aptal mısın imalı bakışını hiç unutmadım yıllar yılı. annem ' iyi otur o marulu ye şimdi, sonra git canın istedikçe birer birer al gel olur mu' dediğinde de ciddi olduğunu sanmıştım, neyse ki canım istemedi.
    işin ilginç yanı, bütün göstergeler bu yönde olsa da, iq veya eq ile ilgili bir problemim yıllar yılı çıkmadı.

  • alenen aptallık yapan kadındır. kocamın ayaklarını gerekiyorsa yıkarım, sağlıktır hastalıktır.

    ancak beni böyle çekip sosyal medyada yayınlarsa dalga geçer gibi, ağzına sçarm.

  • hayatim boyunca gosteri sanatlarina ilgi duydum.
    kendimi hep bir tiyatro sahnesinde ya da nefis bir filmde sahane bir performansla hayal ettim.
    kucuk bir ilkokul ogrencisiyken, okul koridorlarinda kollarindan cekilerek siniflara sokulup bir seyler anlatmam icin israr ederdi insanlar.
    bir keresinde bir sinifin onunde sadece durdugumu hatirliyorum ve onlarin katila katila guldugunu.
    ilk defa 4. sinifa giderken bir tiyatro oyunu icin ogretmenimin hic dusunmeden secmesi, sinif arkadasimin annesini canlandirmak filan, bunlar hep gulumseten detaylar olarak aklimda kaldi.
    iyi bir taklitciydim. hala, arkadaslarim herhangi bir sey izledikten sonra, telefonla arayip.
    "bak bunu iyi izle, senden de izlemek istiyoruz" derler.
    liseye giderken en buyuk hayalim konservatura gidip egitim almakti. ama ailem ve hatta sulalem yuzunden bu hayali gerceklestirmem mumkun degildi.
    oyle icimde patladi yani sahne hayali.
    seneler sonra kizimin okulunda hazirlanan, egitim amacli dans ve drama gosterisinde izledim ilk once arkadaslarimi.
    oldukca amator bir girisimdi ama ayni olcude buyuleyiciydi.
    sozlukten de ve yillarca ayni apartmanda komsuluk yaptigim bilge hatunu cok kiskandim mesela o gosteride izleyince.
    bir sonraki sene yine gerceklesecegini duyunca da biraz tereddutle ben de katildim.
    sifirdan basladik. aylarca on calisma koregrafi calistik gec saatlere kadar.
    gercekten butun yoruculuguna ragmen muthis bir duyguydu.
    ve sahne gunu geldi catti.
    yuzlerce insan karsisina cikacak olma heyecani, becerebilecek miyim korkusu ile..
    ve sahne !
    benim gosterimde; hayatin hizi, mekaniklesmesi insanin ama sonunda elimdeki kagittan okudugum insan oldugumuzu hatirlama ani...
    sadece kopan buyuk alkisi hatirliyorum.
    tabi ki, ozne degildim. zaten dans dramada ozne yok. bir butunun parcasisiniz. bir sorunun, bir cozumun.
    hayatimin en buyuk hayalini gerceklestirmistim. titreyerek ciktigim sahnede baktigimda isiklardan baska bir sey gormuyordum.
    ta ki kizimla birlikte selamlamaya ciktigimda salonda kopan alkis tufanina kadar.
    sanirim, gercek anlamda mutluluk buydu...

    sonra, oyun cikisi bir ogretmenimizin;
    -kizim sizinle tanismak istedi. bir turlu veli oldugunuza ikna edemedim.
    demesiydi o gece ve belki butun hayata yayilacak kuvvetteki gulumseten detay.

    hayatta her sey mumkun...