hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaş bu sözlükteki küçük ayrıntı kavramını anlamıyorum ben. küçük ayrıntı demişsiniz ama adam mercedes s serisinin özelliklerini yazmış. amk 500 milyarlık arabada bir zahmet olsun o ayrıntılar.

    geçen de mesela tam hatırlamıyorum ama toplumun geri kalmışlığıyla mı ne alakalı ufak ayrıntılar vardı. adam kadın dövmek falan yazmış. lan o küçük ayrıntıysa büyük olan ne? ışid liderliği yapmak mı?

  • pırıl pırıl, muhteşem görüntüler.
    görüntülerin en önemli detayı şu:
    taksim meydanı 50 yıl önce bugünkünden herhalde 50 kat filan daha güzel. neredeyse uygar bir şehir meydanına benziyor.

    edit: ayrıca gerçekten de ortalıkta tek bir türbanlının olmadığı, ülkenin balkan ülkesi havasında olduğu görüntüler. o günden bugüne bakınca dubai'ye dönmüşüz hissi geliyor insana.

    edit2: bunun nesi gg yahu? şaşırdınız iyice. ülkenin geldiği hali sevmek zorunda mıyız lan?

  • açılın ben süleymancıyım. şaka şaka sadece bir dönem yurtlarında kalmış ve kendilerinden soğumuş birisiyim. yazacaklarımı dikkatle okuyunuz. 1 gram abartma veya yalan yoktur.

    orta 1e giderken ergenliğe adımımı atmış ve asi bir çocuk olmaya başlamıştım. bu sebeple evde peder beyle şiddetli geçimsizlik baş göstermeye başladı. peder de annem de 5 vakit namazında, muhafazakar ama iyi iyetli insanlardır. evdeki bu geçimsizlik nedeniyle kasabamızdaki tek kuran kursu olan süleymancı yurduna biraz da kendi isteğimle gittim. annem de dinini öğrenir hem diyerek yazdırdı.

    evdeki o kavga ortamından kurtulduğum için ilk zamanlar çok mutluydum. sınıf arkadaşlarımdan bazıları da yurttaydı ve eğlenceli olacağını hissediyordum. sonra işin hiç de öyle olmadığını fark ettim. şimdi detaylara geçiyorum.

    yıl 1997-98. o dönemin parasıyla ailemden aylık 100 mark alırlardı. bak bir de döviz kurundan anlaşma var:) benim peder ve anneye zaten din de evde ne var ne yok sana verir o derece.

    yurdun temizlik, yemek işleri, bahçe temiziliği gibi günlük işleri sırayla öğrencilere yaptırılır. tuvalet temizlersin, bulaşık yıkarsın. mıntıka temizliğine çıkarsın. yemin ederim askeri düzen. ha bir de gece nöbetleri olurdu. yatakhanede ve giriş kapısında olmak üzere 2 nöbetçi olurdu. gece 1-3, 3-5 nöbetleri. düşünsene yaşın 12-13 ve gecenin bir yarısı uyandrılıp koskoca yurdun giriş katında tek başına nöbettesin. iyi aklımı kaçırmamışım amk. korkardık, hepimiz korkardık. ama kurallar o kadar netti ki uymama ihtimalin yoktu. kurallara uymazsan mükafatın dayaktı. zaten oraya gelen çocukların geneli ailesinin zoruyla geldiği için yediği dayağı şikayet edebileceği birileri de olmuyor. babana "baba beni dövüyorlar" desen, "dinini öğrenmek için biraz dayaktan birşey çıkmaz" cevabı banko yani. bırakılırken de eti senin kemiği benim diye bırakılıyorsun zaten.

    bakın ben hala müsümanım. bu şerefsizlere rağmen dinimden soğumadım. 5 vakit olmasa da bazen cumaları bazen de eserse vakit namazları kılarım. ancak buradan çıkıp dinden soğuyan veya farklı psikolojik problemler yaşayan çok çocuk gördüm. yediğin dayağın haddi hesabı yok. aslında uslu durup, sadece kuran okur, namaz kılar, dediklerini yaparsan kılına zarar gelmez. ancak ergeniz be abi. o yaşta uslu durmak mümkün mü? oyun çağındasın. sadece 1 tane iyi hocamız vardı, hiç dövmezdi hatta döven diğer hocaları da uyarırdı ama nafile. o adama tüm haklerımı helal ediyorum, diğerleri ile de zamanı gelince hesaplaşırız inşallah.

    neyse devam edeyim. bunların evleri genelde yurdun yanındaki lojmanımsı yerlerdir. kira vermezler, yurt parsından geçinirler. karıları evlerinde yemek yapmaz, yurdun yemeklerinden evlere servis yapılır ordan nemalanır. kırsal kesimde bunların siyasi ve dini destekçileri vardır. tarikatın reklamı yapılır, mesela kurbanda bunlar adına deri falan toplanır paralar yine cukka. elbette elektrik, su vs. gibi giderler için de para lazım ama o kadar çok yardım alınır ki, cebe kalmaması mümkün değil.

    orta 3e geldiğimde canıma tak etti, yağmurlu bir günde arka bahçeden kaçtım. eve gittim annemler yok. hava soğuk olduğu için tekrar yurda dönmek zorunda kaldım ve efsane dayak yedim hocalardan. soğudum o gün. çünkü orada kalırsam ya hoca bıçaklayacaktım, yada kendime bişey yapacaktım. dayanamadım babamlara beni almalarını söyledim. zaten son 3 ay falan kalmıştı aldılar.

    lise ve sonrasında bir daha hiç süleymancı yüzü görmedim. kapı komşumuz bunların müritlerinden bir üfürükçüdür. bazen bize misafirliğe gelir, geldiğinde evi terk ederim. ben tüm tarikatlardan nefret ediyorum. sülo, feto, abdo bu ne birader? dinini yaşayacaksan rehber belli.

    içlerinde iyi insanlar elbet vardır ama ben o yaşta o kadar disiplini ve dayağı kaldıramadım arkadaşlar. ben o yurda gitmeden önce dışadönük, sosyal, hiperaktif bir çocuktum; o yurttan çıktığımda içe kapanık, ağzından cımbızla laf alınan bir morona dönüşmüştüm. allah biliyor neler çektiğimi. siz siz olun din eğitimi vereceğim diye çocuklarınızı bu şiddet yuvalarına kaptırmayın. ya evde kendiniz öğretin yada güvendiğiniz birisinden yardım alın.

    edit: düzeltme

  • gencolar burdaki 18-25 yaş aralıgındaki kızların istekleri gözünüzü korkutmasın.bir nevi iş ilanı gibi düşünün, iş veren de işe alacağı kişideki özellikleri yazar da yazar , tabi öyle bir kişi bulma olasılığı nerdeyse imkansız olduğu için , en temel gereksinimleri karşılayan ilk kişiyi işe alır.
    bunların evlenme zamanı gelince(25-30 yaş arası) , bu kriterlerin %90 ı kayboluyor.geriye kalan kriterleri sayayım ben size:

    - ortalama - iyi bir iş
    - efendilik
    - eşini koruyup kollama(özellikle kaynanaya karşı)
    - insan ilişkileri ve uyumunun iyi olması(bilimum akraba, eş-dost ziyaretleri için)
    - tip en sonda geliyor, fiziksel engeliniz yoksa, vücudunuz çok orantısız değilse( aşırı zayıf, obez vs) veya boyunuz çok çok kısa değilse fiziksel özellikler nerdeyse yok hükmünde

    yok 1.90 boymuş , 6 packmiş, 50kilo taşşakmış bunları sallamayın yiğidolar.

  • fragmanından anlaşılacağı üzere iş adamıyla garson kızın arasındaki olayı anlatan dizi. yahu şu dizileri yapma demiyorum hobi olarak yapın ama türk kızını çok etkiliyorsunuz. böyle sosyal statü farkı içeren ilişkileri görüp özeniyorlar ondan sonra "acaba bi holding sahibine varır mıyım?" diye hayal kuruyorlar. sıfırın altında özgüvenleri birden tavan yapıyor. kezban hastalığı başlıyor, sonuç hüsran.