hesabın var mı? giriş yap

  • şükela kampanya. ver eksini geç. bırak kendileri çalıp kendileri oynasınlar.ayar versen ne olacak.

  • alışılagelmiş mutluluk anlayışını sarkastik bir biçimde ele alan güzel bir agnes varda filmidir.

    mutluluğu resmederken bol neşeli müzikler, çiçekler, piknikler, gülen oynayan çocuklar, bol gün ışığı, birbirini seven anne baba figürü kullanmış agnes varda. karakterler sevginin bir kişiyle sınırlı kalamayacağını ve başka kişilerde başka yönler bulunup aşık olunabileceğini ifade eder. bir erkek, iki kadında farklı çekici yönler bulur ve ikisine de aşık olduğunu iddia eder. evcimen ve sakin karısı bir yanda, daha asi bir kadın bir yanda... ancak işin komik tarafı, bir trajediden sonra o asi kadın da tamamen evcimen ve cefakar ‘evin anası’ rolüne bürünür. mutluluk kavramı yine baba, küçük çocuklar ve fedakar anneden oluşan aileye dönmüştür. kadının rolü ya erkeğe kendini adayan sakin kadın ya da erkeği baştan çıkaran femme fatale olarak belirlenmiştir. ama kadın eninde sonunda evinin hanımı olmuştur. mutluluk bu mudur cidden?
    kutsallaştırdığımız aile kavramı=mutluluk mudur?

  • köydeki tavuğun bile maruz kalmadığı bir harekete maruz kalmış gariban hayvancağız. nasıl da şaşkın bakıyor.

    -al sana pide, ye.
    -abi ben zarifliğin, inceliğin simgesiyim.
    -sen yemezsen ben yiyorum.

  • en çok mudur bilemem ancak kelimenin gerçek anlamıyla türkiye'de en çok iz bırakan ermenilerden biri de hagop vahram çerçiyan'dır. kendisi bugün devlet kurumlarında, tişörtlerin üstünde, anahtarlıklarda, bazen de dövme olarak karşımıza çıkan mustafa kemal atatürk'ün imzasını tasarlamıştır.

    çerçiyan'ın oğlu dikran çerçiyan bu imzanın hazırlanış hikayesini şöyle anlatmıştı:

    “galiba mart ayıydı. o zaman on dört yaşında olduğum için, bunları çok iyi hatırlıyorum. bir gece, bebek’te oturduğumuz evin kapısı çalındı. mamam gidip açınca bir polis bir sivil iki kişiyi görmüş. heyecanla içeri gelip ‘vahram, okulda bir hadise oldu mu?’ diye sordu. babam da ‘yok bir hadise olmadı’ diye cevap verdi. insanın aklına birçok şey geliyor tabii. gidersin karakola, çıkana kadar neler olur. allah bilir! babam gelenlerle konuşup, iki dakika sonra, elinde bir kağıtla içeri geldi. ‘bana bir emirname var. atatürk’e bir imza numunesi hazırlayacağım’ dedi. imza ertesi sabah 8:30’da alınacak. o gece babam hiç uyumadan ve de çok memnun olarak gece boyunca çalıştı. kağıtları buruşturup attı. yaptıklarını beğenmedi. babamı saat ona kadar seyrettim. ama daha fazla dayanamadım uyumaya çıktım. ertesi gün aşağı indiğim zaman, masanın üstünde beş tane imza numunesi hazır duruyordu. atatürk, o beş numunenin en basit olanını seçmiştir.”

  • lotr kitabını okuduğumussstan beri hayatımıssda bir takım değişiklikler bas gössterdiğini pek tabii kabul ediyoruss. mağara ve kovuklarda saklanıyoruss çiğ balık yiyip güneş görmeden yaşıyoruss. en büyük korkumuss günün birinde çok kıymetli kitabımıssın ve dvdlerimissin çalınması. bisi kimse sevmiyor. kimse bissimle arkadaş olmuyor. arkadaş çevremiss çok dar. hep tek başımıza kıymetlimiss ile birlik...... gollum! gollum! ay pardon gıcık tuttu bisssi gıcık olduk birden.