hesabın var mı? giriş yap

  • bugün yaşanan engelleme sürecine ilişkin tarihe not düşmek açısından:

    01:15'te btk'dan bazı içeriklere ilişkin erişim engelleme kararı mail olarak iletildi. mailde -kanuna da uygun olarak- kararın 4 saat içinde uygulanması gerektiği belirtiliyordu.

    ancak bu mail gelmeden önce söz konusu içerikleri sakıncalı görerek zaten kaldırmıştık. bu nedenle karar bize geldiği saat itibariyle kararın uygulanacağı türden bir içerik bulunmamaktaydı.

    bunlara rağmen saat 03:01'de ekşi sözlük'e erişim btk tarafından engellendi. erişim engelini farkettiğimiz an esb ve btk sitelerinde erişim engelinin dayanağını görmek için sorgulama yaptık, ikisinde de engelleme kararı olmadığı bilgisi çıktı. bunun üzerine esb ve btk'yı aradık, esb alakaları olmadığını, btk ise bahse konu içerikler nedeniyle engelleme olduğunu söyledi. söz konusu içeriklerin yayında olmadığını kendilerine ilettik. inceleme yapıp, belirttiğimiz gibiyse engellemeyi kaldıracaklarını belirttiler. daha sonra btk yetkilisi emailimize cevaben, 03:21'de "erişime tekrar açılması hususunda gerekli işlemlere başlanmıştır." açıklamasını yaptı.

    olayın ve görüntülerin vehameti nedeniyle bu kısmındaki aksaklıkları sorun etmiyorum zira konuyu açıkladığımız an 20 dakika içinde gerekli düzeltmeyi yaptı btk.

    sorun 03:01'de engellenen sitenin 03:21'de engelleme kalktığı halde 07:02'ye kadar engelli kalması. erişim engelleme kararı derhal uygulansa da, engelin kaldırılmasına ilişkin kararın uygulanmasında acele edilmediği olabiliyor. onu da geçiyorum, bir başka konu var ki, o sanıyorum türkiye'de ilk defa uygulandı.

    erişim engeli nedeniyle ulaşamadığınız siteye vpn'le ulaşmanızı engellemenin en basit yolu, siteye yurt dışından gelen trafiğin tamamını engellemek. peki bu neden yapılmıyor? çünkü hosting hizmetini türkiye'den alıyor da olsa, türk sitesi de olsa, aslında erişim engeleme kararları türkiye cumhuriyeti sınırları içinde geçerli. sitenin yurt dışından da erişime kapatılması, yani sitenin tümden kapatılması hukuki değil. ama erişim sağlayıcıların engellenen sitelere girmek için kullanılan alternatif yöntemleri de engelleme yükümlülükleri var kanunen. bu nedenle daha önce kullanıcıların vpn yoluyla sitelere erişimlerini engellemek için vpn servislerinin kullanımını kısıtladılar. (bkz: 4 kasım 2016 vpn erişim yasağı) bunun orantılılığı da başka bir tartışma konusu.

    ekşi sözlük'e sadece türkiye'den değil, tüm dünyadan erişim engellendi.

    yurtdışından ekşi sözlük'e erişimin nasıl engellendiğine ilişkin teknik bir açıklamayı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz. tek bildiğim, aslında bağlantının kurulduğu ancak bağlantı kurma aşamasında bu rotada bulunan bir cihazın sahte bir veri paketi yaratarak bağlantıyı kesiyor olduğu.

    bu nedenle siteye aslında "ulaşılabildi" ama hiçbir veri alınamadı. bu da sitenin bizim tarafımızdan kapatıldığı algısı oluşturdu.

    erişim engeli türkiye'de kaldırılmasına rağmen, (04:40 civarı ttnet, 06:40 civarı turkcell açılmıştı) bu garip yurt dışından erişiminin engellenmesi uygulaması 07:02'ye kadar devam etti. bu süreçte tekrar btk ile iletişime geçtik, yurt dışını kapsayan bir karar vermediklerini, böyle bir uygulamaları olmadığını, erişim sağlayıcılardan birinin yapmış olabileceğini, erişim sağlayıcılarla irtibata geçmemizi söylediler.

    https://twitter.com/…esci/status/812156728426962944

  • 61 anayasasında özgürlükler asıl,yasaklar istisna
    82 anayasasında yasaklar asıl ,özgürlükler istisna haline gelmiştir. (82 anayasası için "ancak anayasası" da denilmektedir)

  • bu durumda "anne are you ok?"* diye sorulursa kendisiyle verimli bir şekilde iletişim kurulabilir.

  • sokakta ya da evde alkol almaktan farkı yoktur. yasaklanmasını isteyen bazı gerizekalılara soruyorum. islam için öldürülen insanlar için islamı yasaklıyor muyuz? zira işinize gelince münferit. mertçe örnek vermeden söyleyin dinim alkol alınmasını kabul etmiyor ve ben bundan dolayı yasaklansın istiyorum deyin. neden kasıyorsunuz?

    not: bana 1 adet alkollü yolcu yüzünden düşen uçak bulun. gerçi hemen münferit ve "gerçek yolcu bu değil" derim ben de:))

  • mahalle baskısı gibi bir şey. zaten mahcupsun, utana sıkıla gözüne kestirdiğin kişiye adres soruyorsun, zamanını alıyorsun vs, o sana 'anladınız mı' der gibi bakarken kesinlikle hiçbir şey anlamadığın halde 'evet, evet, teşekkürler' deyip kibar bir şekilde hiçbir şey anlamadan yoluna devam ediyorsun. nah anladın çok afedersin.

    şanslıysan, bir sonraki soracağın kişi aynı kişi değildir. ama doğuştan talihsiz isen, beterin beteri oluyor ve az önceki tarif edene tekrar rastlıyorsun.

    (bkz: adres sorarken bir önceki tarif edene yakalanmak)

  • laf yine dönüp siyasi çekişmelere gelecek ama;

    rte savunucusu bir mahluk tarafından yapılmış yorumdur.

  • kendisi en güçlü jedi olarak geçinse de aslında tüm jediları kafalayan tipitipin tekidir.

    efendim şimdi biliyorsunuz ki darth maul ilk ortaya çıktığında qui gon jinn abimiz* "bu bir sith lordu" derken çırağı obi wan kenobi ise "sith lordu mu? 1000 senedir görülmüyorlar, nereden çıkmış ola ki?" der. yoda'nın o zamanlar 850 küsür yaşında olduğu gerçeğini de ele alırsak yoda aslında order 66'e kadar bir sith lordu görmedi. (count dooku zaten kendi öğrencisi olduğu için kategori dışıdır.) order 66'te de karşılaştığı imparator palpatine kendisini tokatlayıp yollayınca 900 yıllık kariyerindeki ilk ve tek yenilgisini alarak "failed i have" der ve coruscant'tan topuklar. 25-30 sene kaldığı dagobah'ın bataklıklarında iyice tırlatır, kendisine eğitim için gelen çöl garibanı luke skywalker'la tabiri caizse taşşak geçer, sırtında taşıtır, 1 defa olsun kılıç kullandırmaz. ve en son luke "dedemin 15.dedesinin toprağısın, bir ayağın çukurda, eğit artık beni" derken hadi bana eyvallah der, ölür ve luke'u bir başına bırakır.

    şimdi tarafsız gözle bakarsak bu kendine jedi büyük ustası unvanını veren mahlukat aslında jedi düzeninin başarısız olmasının en büyük sebebidir. bizzat yetiştirdiği count dooku karanlık taraf'a geçer, cenazelerde yüz yüze gelip beraber helva yediği sith ustasını sezemez, mace windu denen onu bunu doğrayan manyağa ses etmez, kendisinden fazla midichlorian taşıdığı için ve bu yüzden "the chosen one" gözüyle bakıldığı için anakin skywalker'a "oğlum onu elleme, bunu kesme, bir karışma" tipi talimatlar verir durur (zaten qui gon abimiz anakin'i ilk getirdiğinde kendisinin kral olduğunu bu çocuğa işlemesinin artık geç olduğunu fark edip 9 yaşındaki çocuk için "eğitim için yaşlı, alamayız" gibi über saçma bir bahane uydurmuştur.). neticesinde kendi makamı, kendi mevkisi uğruna galaksi yanar gider. beğenmediği anakin ise kendisini tokatlayan imparator'u haklayarak boşa "the chosen one" olmadığını cümle aleme ispat eder.

    sana çok kinlendim küçük tarikatçı seni. el kadar bebelerin aklını işle, "yok jedi iyidir, sith tu kakadır" de, koskoca galakside 870 sene bir elin yağda öbür elin balda yaşa, bir sith çıkıp gelince "force karanlığa terk edildi.". oldu canım. makamın mevkin niye var senin, sith'in zulmüne karşı galaksiyi uyar diye, mücadeleni cesurca ver diye var. iki kılıç salla, sonra topukla, qui gon gibi efendi adamın öğrencisi üzerinden yeni öğrenci bul, onları zehirle. bir savaşın varsa efendi gibi kendin ver, yok anlaşmak istiyorsan da çık adam gibi hakkını ara, koskoca senato niye var? wookie'sinden insanına, droid'inden rancor'una kadar galaksiye adalet temin etmek için var. naboo'dan geonosis'ine kadar trilyonlarca canlı var, onları korumak için var. sen napıyorsun, düzeni koruyorum diye gezerken senatoyu boş bırakıyorsun. ukala ukala "onu jedi yaparım, bunu yapmam" diyorsun, kaç bin yıllık düzeni harcatıyorsun. yazıklar olsun sana yoda gibi, galaksi ne çektiyse senden çekti, ne zaman öldün gittin 3 güne savaş bitti. luke'un da aklını yıkadın ama gelecek genç dimağlara bir etkin olmayacak ve jedi düzeni hak ettiği yeri yeniden edinecek.

    edit: bunun ekşi şeyler'e girmesi çok acayip durum. cidden bak. ben bunu biraz geyik olsun diye, biraz da episode viii'nin siniriyle yazdım, o ara aklıma takılmıştı. milletin ne yazıları giriyor, bizim ne yazılarımız giriyor...

  • fellini; billy wilder için, kurosawa, kubrick, bergman'ı andıktan sonra şunları söylüyor:

    "içlerinden birinin en büyük olduğunu söyleyemem, ama kimsenin billy wilder'dan daha büyük olmadığını söyleyebilirim. double indemnity ve sunset boulevard bizim kolektif bilincimizin parçalarıdır. o usta bir yönetmen. ayrıca filmlerindeki ekipler de mükemmel. melodramlarda ve trajedilerde bile wilder espri anlayışını korur. onunla tanıştığımda kendisini kişi olarak da çok hoşsohbet buldum. yemek yemeyi tutkuyla seviyor, bu da yaşamının tadını çıkardığı anlamını taşıyor. aynı zamanda plastik sanatlarla da çok ilgili ve büyük bir koleksiyoncu. bazen ünlü insanlarla tanıştığınızda, bakarsınız hayal etmiş olduğunuzdan tümüyle farklı kişiler karşınızda duruyor, fakat billy wilder tıpkı filmleri gibi."

  • dün akşam 22:30 saatlerinde resepsiyona 2 sırp geldi ana kız. 13 yaşındaki kıza otelin karşısındaki pazardan şık bir sırt çantası almışlar. şık dediysem de; memleketim mersin'deki bit pazarında 35-40 liraya alabileceğiniz çantalardan...

    35 euro (yaklaşık 115 lira) ödemişler. bana anlattıkları kadarıyla; aldıktan sonra fiş istemişler. adam da fiş vermemiş. (vergi kaçırıyorlar) biraz sinirlenmiş fiş istediklerinde. 10 dakika sonra aldıkları çanta kızın içine sinmemiş ve geri vermek istemişler. adam da 'fiş olmadan veremem' demiş ve daha da sinirlenmiş. kızın annesi 'sen ne yapmaya çalışıyorsun, az önce senden fiş istedik, vermedin, biz senden alışveriş yapmak istemiyoruz, paramızı geri ver' demiş. adam daha da sinirlenmiş. ve anne ile kızı ittirerek yürüyün gidin gibi birşeyler söylemiş.

    resepsiyona gelip ben bu işi yasal yollardan halletmek istiyorum dedi. polis çağırabilir misiniz? dedi. buna zabıta bakar dedim. zabıtayı aradım. ulaşamadım. 155'i aradım. durumu anlattım. 10 dakika sonra polis geldi. biz bi esnafla konuşalım sonra haber göndeririz dediler. gittikten 10 dakika sonra polis otele tekrar geldi ve 'esnaf yardım edeceğini söyledi, dükkana gitsinler yardımcı olacaklarmış' dedi.

    kadın 'ben oraya yalnız gitmek istemiyorum' 'bi keresinde pamukkale'de bir turisti dövmeye çalışan satıcıları görmüştüm çok sinirlilerdi, bize yardımcı olabilecek birisi var mı' dedi.

    otelin operasyon müdürünü aradım. 'acentası yardım etsin, otelin dışındaki durumlara biz karışamayız' dedi.

    acentayı aradım. acentasından slavica adlı bir rehber geldi. anne ve kızı alıp dükkana gittiler. neyse ki; araya polisin girmesinden dolayı sayın esnafım biraz ürkmüş ancak, polis olmaya girmeseydi müthiş hoşgörümüzü ve ticaretbilirliğimizi göremeyecektik.

    esnafı az çok anlayabilirim. ödedikleri kiralar gerçekten çok yüksek. dükkan sahipleri 'turist varsa para kazanılır' mantığıyla yüksek kiralar istiyorlar. haliyle adamlar kiralarını çıkarabilmek için kime ne geçirsem düsturuyla hareket ediyorlar. ancak hiç bir zaman; türkiye'ye tatile gelmiş ve senin ülkeni 10-15 tane farklı destinasyon arasından seçmiş insanlara sırf senin gibi 10-15 tane daha esnaf var ve bi olay olduğunda hemen saldırabilirler diye böyle davranma hakkını kendinde arayamazsın. gerçi ararsın lan!

    insanın bazen gidip dubrovnik'e, ascoli'ye ya da oslo'ya gidip yaşlı teyzelerden 3-5 euro'ya el işi birşeyler alası geliyor.

    tabi ki; istikrar önemlidir. sizin ben esnaflık ahlakınızı mikeyim.