hesabın var mı? giriş yap

  • hollanda bu taktikle 1974 dünya kupasında finale kadar yükselmiş ve almanya'ya kaybederek ikinci olmuştur. ayrıca günümüz futbolunda hiç bir işe yaramayacak bir taktik anlayışıdır. finale kadar yükselmesinde de bu taktikten ziyade, kadrosunda bulunan johan cruyff ın sayesindedir.

  • kendi halindelikleri.

    hayır "kendi halindelik" olarak adlandırılan şey her türlü cezbediyor ruhumu ama bir kadının, kendi halindeliği her zaman daha çekici görünüyor.

    ne bileyim taciz edesim geliyor o halini durmaksızın. misal bir otobüs durağında "na na na na" diye melodi mırıldanan bir kadına ıslığımla eşlik ediyorum, gülüyor.

    bir rock barda bütün gece boyunca içki servisi yapmaktan canı çıkmış ama kendi halinde olan şu sarı saçlı garsona "bira isteyeceğim ama çok yorgun görünüyorsun bu akşam, kendim alayım mı?" diye soruyorum, gülüyor.

    ne bileyim istiklal caddesi'nde şu şeytana ortaklık edenin adıyla anılan kitap kafede kasiyer kızdan kitap alırken kolunun iç tarafındaki yara izine istinaden "kolun iyi mi" diye soruyorum "bugün belki de 200 kişi geçti buradan ama soran olmamıştı, sağolun" diyor, gülüyor.

    sadece kadınlara değil hee... yaz sıcağında mesela eve dönerken sıcak sıcak pide almak için "bilmemne taş fırın" adlı fırına giriyorum, sıcaktan bayılmış fırıncılara "bu civardaki en hızlı ve lezzetli pideleri siz yapıyormuşsunuz" diyorum, gülüyor.

    sipariş verdiğim kendi halinde-emekliliğini kovaladığına bahse varım- olan kır saçlı garsona "geçen yarım saat gelmedi ama önümüzdeki yarım saatten çok ümitliyim" diyorum, gülüyor "önümüzdeki yarım saat için iddialıyım" diyor.

    kendi halindelik güzel şey velhasılı. ama en çok da bir kadındaysa ve siz ona aşık olmak üzereyken, o bütün kendi halindeliğini kuşanmışsa, kendine hayat karşısında rol kesmeye gerek duymamışsa.

    gereksiz mi uzattım ne? kendi halimdeyim olum işte, idare edin.

  • tahminimce bilinçli yapılan bir girişim bu. önemli olan benim tahminim değil elbette. ama bazen dünya siyasetinde yaşanan gelişmeleri gördükçe, böyle zannetmekten kendimi alıkoyamıyorum. o yüzden ben her ne kadar basit bir insan olsam da, kapalı kapılar arkasında yaşanan sayısız olaydan bihaber olsam da, bu durumun tartışılabilir olduğunu zannediyorum.

    dünya savaşlarından sonra, değişim fikri, çok önemliymiş sanki. bireyselden ziyade, modern ve toplumsal bir değişim desteklense de, sonuçta, fikir özgürlüğü, yaşama özgürlüğü, sistem eleştirileri, hemen her kesimden bu dönemlerde destek bulmuş, tartışılması desteklenmiş.

    şimdi ise bakıyorsun, yüksek koltuklarındaki, statü sahibi insanlar bile muhafazakar. bence tüketim toplumunun olmazsa olmazı, sadece bugününü yaşayan, yalnızca ait olduğu toplumun değerleriyle düşünebilen, kesinlikle kendisini gerçekleştirememiş bu bağımlı muhafazakar insanlardır. bizler bir takım yüksek* değerlerle, ona sahip çıkmak propagandalarıyla oyalanıyoruz gibi geliyor bana. halbuki insanlar bu zincirlerden kurtulsa ne kadar rahat eder. ama insan, düşünmeye başlarsa bu sistemin mahvına yol açacaktır. bu yüzden de sürekli taraftarlık, sempatizanlık pompalanıyor. yakın dünya tarihinde düşünce ve fikir özgürlüğü çok önemliymiş gibi bir hareket varken, artık sen bizden değilsin, öyleyse yok edilmelisin kafası var. bilemiyorum altan.

  • böyle filmlerde dizilerde diyolar ya hani; "hemen ilk uçakla geliyorum!!" diye.. içim gidiyo benim ya.. adam multimilyoner olsa farketmiyor ben içimden diyorum en az 350-500 lira uçak parasi girer son saatte diye.. yazık günah... fakir miyim neyim?