hesabın var mı? giriş yap

  • aklıma şu fıkrayı getiren durum

    carlo italya'da bi fabrikada iscidir bi gun charles de gaulle fabrikayi ziyarete gelir. carlo'yu gorunce "carlo bu sen misin inanmiyorum!" der sarilirlar. degaulle beraber guzel anilarini anlatir gider. mudur cok sasirir "vay be" falan. bir kac ay sonra nixon ziyarete gelir carlo'yu gorunce "oo carlo!" der kucaklasirlar. fabrika muduru "yok artik carlo utanmasan papayi da taniyacaksin" der. carlo "taniyorum tabi" der. mudur inanmaz. "bu hafta sonu ayinde halkin arasinda bekleyin ben balkonda papanin yanina cikicam der". mudur gider halkin arasinda bekler. carlo papanin yaninda cikar. kalabaliga bir bakar mudur bayilmis yerde yatiyor. kosarak balkondan iner yanina gider etraftaiklere sorar "beni balkonda gorunce mi bayildi?" diye. ordan biri yanit verir: "yok arkadaki iki japon "bu bizim carlo da yanindaki takkeli kim?" deyince bayildi".

  • küçükken yalan söylediğimiz zaman "atma recep din kardeşiyiz" derdik ya hani; neden ahmet, mehmet değil de recep denildiğini şerefsizim yeni anladım.

  • kimseye su getir bile demeyen insandır. kendi işini kendi halletmeye o kadar alışmıştır ki, birinden yardım istemeyi, hele hele birinden onun yerine o işi halletmesini istemeyi çoktan unutmuştur.

    dahası zamanla birinin dur yardım edeyim demesi ona rahatsızlık verebilir. minnet duyma, borçlu kalma, zahmet verme gibi olacağından, yani böyle düşünüp sıkıldığından, kimseden bir yardım istemez.

    dünyada yükünü kendi omuzlamıştır. mesela halı sahada ayağı burkulur da kimsenin oyunu bozulmasın diyerek, sessiz sedasız kendi gider hastaneye. arabası yoksa bile beni bırakın demez.

    insanlarla sosyal ilişkisi olan ama onlara gerçekten dokunmayan bir insandır bu. sanki, insanlarla haşır neşir olsa, yakınlık kursa, işlerin kötüye gideceğini, kalbinin kırılacağını, onları severse bu yüzden acılar çekeceğini filan düşünür ve insanlara bulaşmamak gerektiğine kanaat getirdiği için, belirli bir ilişki dairesinden çıkmayarak yaşamını sürdürür.

  • sene 2009, avea'nın avealılarla sınırsız konuşma paketine sahip olduğum zamanlar. süper pinti ve yüzsüz arkadaşıma bu pakete sahip olduğumu söylemek gibi bir gerizekalılık yaptığım için telefonumu benden daha çok kullanıyor olması son derece sıradanlaşmıştı benim için. beraber gittiğimiz kursta kendisine sorgusuz ve rutin bir şekilde telefonu teslim ediyordum sevgilisiyle yarım saat iğrenç "aşkişkom nasılsın" muhabbetini yapsın diye. gün boyu yine bedava telefon olduğu için normalde hiç aramadığı insanları araması da artık "haber" niteliği taşımıyordu.

    paraya kıyıp nasıl yaptığını bugün bile anlamadığım şekilde yeni telefon almıştı. yine bir gün telefonumu istedi, sonuç olarak bedava telefon neden istemesin ki (bu arada gerçekten böyle düşünüyordu, zaten sınırsız konuşma hakkı var, sanki ben bu tarifeye ekstra para vermiyormuşumcasına benim 'bedava' telefonumu kullanma hakkında en ufak şüphe duymuyordu) verdim telefonu, en az bir saat geçti, baktım kendi telefonu da benimki de masada duruyor ve ikisi de açık.

    "hayırdır ne yapıyorsun" dediğimde "abi yaa telefonumun şarjı çabuk eskimesin diye tamamen şarj bitmeden takmayayım dedim, hazır senin bedava (!) hattın varken kendimi senden aradım şarjımın bitmesini bekliyorum" dedi.

    küçük hesapların adamı kimdir, nasıl olunur o gün ufkum açılmıştı.

  • enflasyon nedeniyle gelen zamlardan sonra kar marjının düştüğü bir gerçek. sonuçta bim üretici değil, hazır ürün alıp satıyor.

    dün, örneğin 40 liraya aldığım malı 50 liraya satarken yüzde 20 kar yapıyordum.
    10 ürün satsam 500 lira ciro yapıp, 100 lirasını da cebe atabiliyorum.

    şimdiler de ise 40 liraya aldığım aynı ürünü 140 liraya alıp en fazla 150'ye satabiliyorum, kar yine 10 lira amk. yani yüzde 7'ye düştü karım. az önceki örnekte olduğu gibi 10 ürün satsam 1400 lira ciro yapıyorum. baktığın zaman kasaya gelen para miktarı büyüdü ama kar marjım yerlerde. 40 liralara mal satarken inanın hem param bereketliydi, hem de daha fazla kazanıyordum.

    bim'in açıkladığı verilere inanıyorum, aşağı yukarı böyledir. siz zannetmeyin zam geldikçe satıcının daha fazla kazandığını, tam tersi kar marjı en dipleri görüyor. anca malı çok uyguna denk getirip stoklayacaksın ki satarken kazanasın. bunun için ya stokçu olacaksın ya da nakit parası olan ölücü. lakin bim gibi raftaki ürünü her saniye değişen bir zincirin ölücülük ve stokçuluk yapması mümkün değil, dolayısıyla verilen değerlerin doğruluğuna inanıyorum.

    edit düzeltme.

    edit2: yüzde 3 karı yüksek gören aptallar var. ulan yüzde 3 karın nesi büyük? senelik cirosu 1 milyar olsun kalan para 30 milyon olur yahu. bim marketçiliği bırakıp nezih bir yerde 100 dairelik inşaat işine girse daha fazlasını kazanır.

  • kendilerine istanbul sokaklarını dar eden başta kediler, kargalar ve martılar yüzünden daha tenha bölgelere çekildikleri için yaşanan durum.

    tabii bunun asıl sorumlusu da her köşe başına kediler için yiyecek bırakan hayvan severler. (serçeleri sevmiyorlar ama?!)

    bol yiyecek bulan kediler, üredikçe ürüyor. onların yiyip bitiremediği mamaları kargalar ve martılar yiyor. onlar da çoğalıyor. ufacık boylarıyla serçelerin bunlarla baş etmesi olanaksız.

    o yüzden gece 3'te o sivrisineğin vızıldamasıyla uykundan uyanıyorsun.
    tropik bölge sineklerinin çoğalmasıyla bu sorunu daha da derinden hissedeceğiz.