hesabın var mı? giriş yap

  • aynı mantığa göre ıspanak, portakal filan alındığında primden düşülmesini gerektiren olay. sağlıklı yaşayacaksam niye boşuna prim ödeyeyim ki?

  • 2 maçta 1 gol bile atamadığımız fenerbahçe'ye balıkesirspor'un 41 dakikada 3 gol attığı maç. hay yapacağımız şampiyonluk yarışının...

    not: tiner çekiyorum.

  • (bkz: yaran yanlış okumalar) ölmüş "papağanın" ayağının suyunu içmek olarak okudum.

    hem iğrenç hem komik görüntülerdir.

    düzenleme: papağanın ayağının suyunu içmek daha mantıklı geldi demek ki. hakikaten var bi' manyaklık bizde. yeşillendiren arkadaşlar mesaj kutumu çökertti sağolsun.*

  • hem bilgişlem teknolojileri hem iktisat altyapısı olan biri olarak halen daha üretilen parayı temellendiremediğim, karşılığını kafamda oturtamadığım ödeme sistemi.

    bu paranın karşılığını birinin bana tane tane anlatmasını umut ediyorum.

    nasıl oluyor x birinin yazdığı bir algoritma ile ekran kartlarının aşırı derecede elektrik tüketerek yaptığı işlemler bir maddi meta oluyor? burada bu paranın karşılığı sadece elektrik ve ekran kartlarına harcanan para olabilir ki bunun da bir dönüşü yok sadece kart üretici firmaları zenginleştiriyor ve elektrik tüketimini arttırıyor eser oranda.

    bugün abd başta olmak üzere pek çok ülkenin bastığı paranın maddesel bir karşılığı bulunmuyor gözükse de karşılığı o ülkelerin ekonomisidir, kendisidir. bitcoin ve türevlerinin karşılığı ne?

    ya bu modern zamanların en büyük saadet zinciri ve en son giren mallara ciddi şekilde patlayacak ya da ben malım ve böyle bir fırsatı değerlendirmiyorum.

    bilemiyorum, çözemiyorum.

    edit: adam lidyalılar demiş. onların parasının bir karşılığı vardı, paranın kendisi altın idi, gümüş idi, bakır idi.

    zedit: bir de araştırırsan görürsüncüler var, ben araştırdım kardeşim mantıklı bir karşılık göremedim, sen gördü isen anlat da bilelim. aslında kendi de bir halt anlamamış ama anlamış gibi yapıyor. anlayan çıkar takır takır anlatır. daha anlatabilen birine rast gelmedim.

    düdüt: arkadaş yazmışız oraya bir iktisat tabanımız var diye adam gelmiş kağıt para teorisini bilmeden kağıt paraların da karşılığı yok diye bik bik ahkam kesiyor. yazmışız oraya it teknolojilerinden anlıyoruz diye bir diğeri gelmiş saçma sapan örneklerle bu işin teknolojisini anlatıyor. bi durun artık.

  • pissti programinda karsimda oturuyordu, bir muddet kesistik. konusayim dedim ama sonra "ne yapiyon abi canli yayinda delirme" dedim, cekindim. sonra o bir soru sordu, sessizligi bozdu. ama ben mal gibi baktim, yanitlayamadim.

    sonra olmadi o is, ardi devami gelmedi. ajdarla da soyunma odasinda yakinlik yasadik. tvde gordugunuz herkes aslen bin kat daha yakisikli, kendimden biliyorum.

  • boyle yazinca cok uydurma durdu da, hakkaten var boyle bir sey. izafiyet teorisinin garipliklerinden biri. barn and pole paradox diye geciyor ingilizcede.

    olay su: ahmet'in elinde 20 metrelik bir cubuk var, onunde de 10 metre uzunlugunda bir ahir var. ahirin iki ucunda acik birer kapi bulunuyor. ahmet cubugu yere paralel bir sekilde tutuyor, ahirin icinden kosarak gececek. ama isik hizinin yuzde doksani gibi bir hizla kosacak. faruk ahirin tepesinde oturuyor ve ahmet'i izliyor. simdi, izafiyet teorisine gore, ahmet (ve cubuk) isik hizinin yuzde doksani hizda ilerledigi icin, faruk cubugun uzunlugunu 20 metre degil, yaklasik 9 metre olarak goruyor (bkz: lorentz donusumleri). ahir da 10 metre uzunlukta olduguna gore, faruk'un bakis acisindan oyle bir an gelecek ki cubuk tamamen ahirin icine sigmis olacak. faruk isterse tam o anda ahirin iki kapisini birden kapatip cubugu icerde hapsedebilir.

    oysa ahmet'in bakis acisindan durum farkli. ahmet'e gore cubugun hizi sifir (cunku ahmet'le beraber hareket ediyor) ve uzunlugu 20 metre, ahir ise isik hizina yakin bir hizla kendisine yaklasiyor, ve uzunlugu 4,5 metre (lorentz donusumuyle kisalmis). yani cubugun herhangi bir anda ahira tamamen sigmasi mumkun degil.

    kim hakli? cubuk herhangi bir anda ahira sigdi mi sigmadi mi?

    problemi daha da belirgin kilmak icin sunu hayal edelim: faruk, cubugun tamamen ahirin icine girdigini gordugu anda iki kapiyi da bir anligina kapayip cubugu iceride hapsediyor, sonra kapilari hemen aciyor ki ahmet arka kapidan cikabilsin. yani faruk'a gore cubuk bir anligina ahirin icinde hapsoldu. ahmet'in acisindan olayin boyle gorunmesine imkan yok, cunku cubuk 20 metre, ahir ise 4,5 metre.

    problemin cozumu es zamanlilik denen mefhumda yatiyor. faruk, kendi bakis acisindan kapilari ayni anda kapatip cubugu bir anligina hapsetti, oysa ahmet'in bakis acisindan kapilar ayni anda kapanmiyor! cubuk daha arka kapiya varmadan arka kapi kapaniyor ve aciliyor, sonra cubugun onu o kapidan cikiyor, sonra cubugun arkasi (hala acik olan) on kapidan geciyor, ondan sonra on kapi kapaniyor ve aciliyor. boylece cubuk ahirin icinden problemsiz geciyor, ve hicbir anda ahirin icine tam olarak sigmiyor.

    demek ki faruk'un referans cercevesinde es zamanli olarak gerceklesen iki olay (on ve arka kapilarin kapanmasi), ahmet'in referans cercevesinde farkli zamanlarda gerceklesiyor. buna da es zamanliligin izafiyeti (relativity of simultaneity) deniyor.

    sorumuza geri donersek, kim hakli? cubuk ahira sigdi mi sigmadi mi? cevap: ikisi de hakli. faruk'a gore sigdi, ahmet'e gore sigmadi. "mutlak anlamda" cubugun ahira sigip sigmadigini sormak anlamsiz. gozlemcilerden bagimsiz evrensel bir koordinat sistemi yok cunku, her gozlemcinin kendi koordinat sistemi var.

    boyleyken boyle dostlar. daha fazlasi icin: http://en.wikipedia.org/wiki/barn-pole_paradox

    edit: bilim ve teknik dergisinden konuyla ilgili bir yazi: http://evrenbilimi.blogcu.com/…ma-paradoksu/3287625

    edit: faruk kapilari kapattiktan sonra hic acmasa ne olur sorusu pek cok kisinin aklina gelmis. ilgili wikipedia maddesinde ve yukaridaki bilim ve teknik yazisinda anlatilmis, kisaca ozet geceyim: faruk'un referans cercevesinde, 9 metrelik cubuk 10 metrelik ahirin icine tamamen girer, faruk ahirin iki kapisini ayni anda kapatir, cubuk arka kapiya carpar ve durur. carpmadan sonra cubuk yeterince elastik bir malzemeden yapildiysa carpismanin gucunu absorbe edip duragan uzunlugu olan 20 metreye donmeye calisir, ahirin giris kapisina iceriden dayanir ve iki kapi arasinda sikisip kalir. ahmet'in referans cercevesinde, 20 metrelik cubuk 4,5 metrelik ahirin on kapisindan gecer, sonra arka kapi kapanir, sonra cubugun onu arka kapiya carpar ve durur, carpmanin etkisi cubugun arkasina yayilincaya kadar (maksimum isik hiziyla yayilabilir) cubugun arkasi hicbir sey olmamis gibi yoluna devam eder, cubuk buzuldukce buzulur ve arkasi (hala acik olan) on kapidan iceri girer, sonra on kapi kapanir. cubuk yeterince elastik ise carpismanin gucunu absorbe edip 20 metrelik duragan uzunluguna donmeye calisir, on kapiya iceriden dayanir ve iki kapi arasinda sikisip kalir. carpisma bittikten sonra hem faruk hem ahmet ayni seyi gorur: 10 metreye buzulmus ve iki kapi arasinda sikisip kalmis bir cubuk. tabii pratikte boyle bir carpismanin gucunu ne ahir kapisi ne de cubuk absorbe edebilir, muhtemelen ikisi de bin parcaya ayrilip tuz buz olur.

  • manası "hastalığı atlattık" değil malesef.
    manası "hasta olana iyi kötü bakacak kapasitedeyiz, ölen ölür, kalan sağlar bizim" olan karar.

    birazcık kafası çalışan kimse reyiz arka arkaya 3 hafta cemaatle cuma kılmadan önlemlerini gevşetmez.

  • osmanlı'nın viyana önlerinde ordularından çok daha fazla şeyi kaybettiği kuşatmadır.

    yenilginin bazı sebepleri şunlardır:

    -avusturya'nın olası bir türk kuşatmasına karşı viyana kalesini kuşatmadan 10 sene önce tahkim ve tamir etmesi. öyle ki viyana o tarihte avrupa'nın en kuvvetli kalesiydi. bastiyon ve ravelin sayısı olarak en güçlü kaleydi. ayrıca yiyecek, içecek, cephane, barut vs. gibi kuşatmada savunmacıları hayatta tutacak herşey kale depolarında bekliyordu. ii. leopold'ün kuşatmada az sayıda askeri şehir savunması için bırakmasının sebebi de budur. az sayıda askerle minimum erzak harcayıp olabilecek en uzun süre dayanmak ana stratejiydi. savaşın sonundan da anlaşılacağı gibi, ii. leopold bütün umutlarını avrupadan gelecek yardıma bağlamıştı.

    -osmanlı ordusu genellikle hafif sahra topları, orta boylu şahi topları ve az sayıda ağır top olarakta baldöken topları ile kuşatmaya başlar. viyana savunucularının elinde ise osmanlı ordusunda ki top sayısından daha fazla top vardır. öyle ki, savunucular tünel kazılıp içeri girilmesine karşı kanalizasyon içine dahi top yerleştirirler.

    -merzifonlu kara mustafa paşa, viyana şehrinin osmanlı idaresine geçtiğinde rahat savunulması ve kullanılması için şehri saldırılarla yıkmaktan kaçınıp, kendiliğinden teslim olmasını beklemişti.

    -viyana önlerine gelene kadar osmanlı ordusu pek çok ganimet ele geçirmişti. yağmalanan köylerden kasabalardan ve bazı şehirlerden çok büyük zenginlikler osmanlın askerlerinin eline geçmişti. öyle ki bir köle akçelerle el değiştirirdi. bu ganimet zenginliği askerlerde savaşmak için bir şevk bırakmamıştı. genel düşünce evlerine dönüp ganimetlerini harcayabilmekti.

    -merzifonlu kara mustafa paşa viyana şehrinin yağmalanmadan ele geçirilmesini isteyip olası bir yağmayı engellemek için de çok kesin emirler veriyordu. bu da askerlerin saldırıları ve savaşma istekleri üzerinde gözle görülür bir eksiklik yaratıyordu.

    -osmanlı karargahı içinde bir anlaşmazlık ve çekememezlik vardı. tavsiye almaya yatkın olmayan merzifonlu kara mustafa paşa, pek çok veziri ve komutanı kendisine küstürmüştü. bu da son savaşın* yapıldığı zamanda yenilgiye kadar gidecek husumetin başlangıcıydı.

    -kırım hanı, kral sobieski'nin köprüyü geçmesini izlemiş, onlara saldırması gerekirken hiçbir şey yapmadan izleyip, en sonunda osmanlı karargahına geri gelip leh kralının ordusuyla geldiğini bildirmişti. kırım ordusu köprüden geçmekte olan ve oldukça zor durumda olan leh ordusuna saldırsaydı, kahlenberg savaşının kaybedilmesi çok zordu.

    -orduya erzak getiren yollar belgrad'a kadar uzanıyordu. bu levazım kolları, hem çok uzun hemde çok tehlikeli yollardan geçtiği için saldırıya uğraması artık alışıldık bir hal almıştı. viyana önlerinde ise erzak ve cephane kıtlığı vardı. bunlar askerin moralini bozuyordu ve savaşma isteği tükenmeye yüz tutmuştu. ne de olsa ordular midelerinin üzerinde yürür

    -istanbul'dan yola çıkan ordunun sadece 70.000 kişilik olan kısmı savaşçı güç olarak viyana kalesi önündeydi. ordunun geri kalan kısmı ise uzun iaşe yollarını korumakla ya da civar köy ve şehirlere akınlar yapmak ile meşguldü. bu kadar geniş alana dağılan ordular son savaşın yapılacağı gün meydanda bile değildi, bazıları yenilgini haberini birkaç gün sonra alabildi.

    bu sebepler ve bunların bağlı olduğu * diğer alt sebeplerden dolayı kuşatma osmanlı açısından tam bir hayal kırıklığıdır...