hesabın var mı? giriş yap

  • "öss haftası ailen ne kadar da iyi davranmıştı hatırlasana. işte ben sana bi ömür öyle davranacaktım.."

  • üstündekilere saygılı, mesafeli ve her şeyi söylemesen de yalansız ol. bu sana saygınlık kazandırır.

    senle aynı seviyedekilere sıcakkanlı, mesafeli ve ketum ol. bu seni aşağıya çekmek istediklerinde ellerini kozsuz bırakır.

    atındakilere cömert, mesafeli ve kibirsiz ol. bu saygının yanında sevgi de kazandırır. sevilmek sana kazandırır, bir gün o gün sahip oldukların elinden kayıp gitse bile.

    hiçbirini yapamam diyorsan sadece mesafeli ol ve işini yap. büyük çoğunluğun ekmeğinin peşinde olduğunu unutma.

  • internette doğru yanıtı almanın yöntemi soru sormak değil, yanlış cevabı bir yerlere yazmaktır şeklinde özetlenebilecek kanun. kanunun ismi wiki'nin kurucusu ward cunningham'dan geliyor.

    gerçekten soru sorsan bi tane cevap verecek adam bulamıyorsun fakat yanlış bir şeyler yazarsan hemen en az 100 tane düzeltme geliyor.

    denemesi çok basit: facebook status'ünüze 'arkadaşlar beşiktaş'ta en iyi pizza nerede yenir?" diye yazın kaç cevap geliyor. bir de 'arkadaşlar beşiktaş'ta en iyi pizzacı domino'stur. ' yazın ne cevaplar geliyor.

    millet birbirine yardım etmenin değil de laf sokmanın, hatasını bulmanın, millete karşı kendini zeki göstermeni derdinde olduğu için durum böyleyken böyle. sözlükte de olay böyle. buna verecek zilyon tane örneğim var ama vermeyeceğim. bu kanunu iyi kullanırsanız normalde para verseniz yaptıramayacağınız işleri çok rahat halledersiniz.

    tabii hatun olayında durum daha farklı. onlar sorularına milyon tane yardım sever cevap alabiliyor. o başka kanun.

  • "tabula rasa, hiçbir şeyin kayıtlı olmadığını düşündüğümüz fizikî beynimizin, doğumdan sonraki yaşam illüzyonu sırasında elde edeceği tecrübeleri, bu illüzyon (hayalî) hayatın gerektirdiği şekilde kısıtlı ve üç boyutlu olarak algılamamızla elde edeceğimiz tecrübeleri ifade eden bir terimdir. esp (duyu ötesi algılama), zamandan bağımsız olarak geçmişi ve geleceği görebilme ve diğer yetenekler, doğumda kapatılır("disable" edilir). bu yetenekler herkeste vardır ama kullanmak içinde bulunduğumuz "matrix" gereği yasaktır. kullanamayanlara örnek olsun diye, kullananlar da kullansınlar diye (belli bir amaç için) bu yetenekler bazı insanların kaderinde açık olarak hazırlanır. beyninde bu yetenekleri doğuştan açık olanlar etrafına ve kendine yarar sağlayacak şekilde bunu kullanır. bu yetenekleri hiç olmayanlar ise normal hayatlarına devam ederler. bu yeteneklerin olmaması bu 3 boyutlu fiziki ve hayali dünyanın şartıdır, kanunudur, yaradılış gereğidir. çünkü, ancak bu kısıtlanmış beyinle fizikî dünyada istenilen amaca ulaşılarak tekâmülde yükselinir. yoksa, bütün yetenekler açık olsa, hayatın anlamı kalmaz, kişi bir süre sonra sıkılır ve fizikî dünyayı sıkıcı görür. fiziki dünyadaki illüzyonik sıkıntı, hastalık ve dertler, hayatın ta kendisi ve ders alınması gereken kaderî vakalar olduğundan gereklidirler. tabula rasa, bunların (tecrübelerin) hiçbirisinin bulunmadığı safhadır (doğumdan hemen sonraki bilginin, tecrübenin yazılı olmadığı "boş levha" ya da "sehpa"). doğumdan itibaren fert, kendisini fert yapan (değiştirilemez karakterini elde edeceği) önceden hazırlanmış kaderine göre hayatını yaşar ve deneyimlere sahip olur. böylece, herkesin kişiliği farklı farklı olur(deneyimlerine, birikimlerine göre). tabula rasa çok felsefik ve derin bir konudur. tabula rasa öncesi (doğumdan önceki safha) ve tabula rasa'daki yazılar (elde edilen tecrübeler) konuların esasını oluşturur. kişinin tabula rasa'sına yazılacak tecrübelerin önceden zaten hazır olması ve doğumdan önce kişinin (bireyin) yaşayacağı hayatı bizzat kendisi seçerek (doğum yeri, aile, hayat tarzı vs) seçtiği hayatı fizikî olarak yaşaması (ve beynin bu seçimi fiziki illüzyonik hayat sırasında hatırlamaması, çünkü içinde yaşadığımız "matrix"in kuralı gereği) ise tabula rasa ile ilgili diğer izdüşüm konulardır. derin konulardır ve kimse tam olarak gerçeği bilemez bu konuda. ölmeden ölmek diye bir kavram bununla ilgilidir. ölüp diğer boyuta geçtiğimizde anlarız fiziki ve hayali dünyadaki elimizdeki imkanları. ama ne kadar pişman olursak olalım geriye dönüş yoktur. o yüzden, fiziki olarak ölmeden (seyyalevî bağ kopmadan, kalp ve beyin durmadan) bu dünyada yaşamak en önemli amaçtır. yani başka bir deyişle, sanki biz ölmüşüz, diğer dünyalara, boyutlara gitmişiz de dünyadaki fiziki-hayali hayatın anlamını kavramışız sonra nasıl olduysa geri gelmişiz gibi. bu şekilde, fiziki-hayali dünyanın dertlerinden, sıkıntılarından, fiziki boyutun kısıtlayıcılıklarından sıkılmayarak, ders alarak seçilen bir yaşam tarzı "nötr"ü yaşamak anlamına gelir. yani, siyah ve beyazın ortasındaki grilikte durmamız anlamına gelir. bu gözlükle üç boyutlu fizik dünyaya bakan bir insan mutluluk ve mutsuzluğun ortasındaki nötr bölgede durur ve her ikisinden de ders alır, kendine bir pay çıkarır. güzel ve çirkin de onun için aynıdır. doğumdan itibaren ailenin ve toplumun bireye empoze edip durduğu şartlanmaları minimuma indirgeyerek huzuru bulur. bebeğe sıcak "cıss" diye öğretilirken bunun karşısı olan "soğuk" öğretilir. ikili olarak öğrenilegelen, aslı tek olan bilgi insanın tüm hayatına egemen olur. aslı tek olan bilgiyi sürekli olarak böyle ikiye bölerek, karşılaştırmalı ve göreceli, izâfi bir hayatta bulur birey kendisini. aslında ortada ne sıcak, ne soğuk, ne güzel, ne çirkin, ne mutluluk ne de mutsuzluk vardır. kişi nötr de durarak bunların keyfini sürebilir. yoksa, çoğunluğun yaptığı gibi mutsuzlukları redederek (kadercilik de yaparak) sürekli mutluluğun peşinde koşarak bütün hayatı mutsuzluklarla geçer. aslında mutluluğu, hastalığı, güzelliği ve soğuğu gönderen kaynak hep aynı kaynaktır. bütün illüzyonlar ve hayali acılar kişiye aynı kaynaktan gönderildiği için, kişi bunları "bunlar beni ben yapan şeyler, bunların hepsini kabul ediyorum" diyerek kabul edebilse, o zaman nötr'lükte gerçek mutluluğu yaşayabilecektir. tabula rasa'sına güzel şeyler yazabilecek, yazılı olanları büyük bir sevgi ve barış ile kabul edebilecek ve huzurlu bir hayat sürecektir."

    - ege üniversitesi'nde araştırma görevlisi olan dr. levent beye, ricâmız üzerine `tabula rasa`'yı böylesine sarih üslupla izah ettiği için teşekkür ederiz. ayrıca bu açıklamasını ekşi sözlük'e nakletmemize müsaâde ettiği için de kendisine en içten şükranlarımızı sunarız.

  • kendisinin gerçek yüzünün bir gün görüneceğini biliyordum. birkaç ay önce beşiktaş'ta açtığı yeni mekanının açılış kadrosunda barmendim. kendisi daha tadilattayken apar topar herkesi işe başlatıp angarya iş yaptırdı, maaşları asgariden konuşup tüm personelin önünde "arkadaşlar sizleri burda evinizmiş gibi çalışmanızı istiyorum burada çok çalışan çok kazanacak, biz diğer kan emici işletmeler gibi olmayacağız, iyi çalışırsanız size istanbuldaki en yüksek maaşları vereceğim açılıştan sonra ilk işim bu olacak" dedi, hepimiz moloz taşırken ve çıkan çöpü toplarken. kimsenin böyle bi beklentisi yoktu, herkes sektörde yıllarını vermiş tecrübeli ve donanımlı personeldi, hepimiz en lider yerlerde iyi pozisyonlarda çalışmıştık. sektördeki ortalamayı verse kafiiydi. bu sözünü tutmadı. 1 ay içinde 5 müdür kovdu. kimsenin üstü altı belli değildi. kaos vardı. mekanda 2 ay olmuş hangi işletme sahibi bir kez olsun personeliyle miting yapmaz? tanışmaz? derdini sormaz? "arkadaşlar merhaba, hypetia'ya hoşgeldiniz. biliyorum çok yoruldunuz, çok fedakarlık yaptınız. 14 16 saat çalışıyorsunuz. hepsini görüyorum ve emin olun ki açılış süreci bittiğinde hepinizle ilgileneceğim. bakın x müdürünüz yeni geldi, bundan sonra muhatabınız odur, sorusu önerisi olan var mı yoksa hep beraber ekibi tanıyalım" diyebilirdi. ama 2 ay boyunca mekanın dekoruyla ilgilendi. herkes fazla mesai yapıyor ama maaşını bile net bilmiyordu. personelle iletişim kurmadan bütün gün oval masasında mekana daha nasıl bir dekorasyon objesi koyabilirim diye asistanlarıyla toplantı yapıyordu. mekan açıldığında daha menü basılmamıştı menü! ama azra'ya göre her şey mükemmeldi. daha kasiyeri yoktu mekanın, bir stajyeri zorla kasiyer yapıp her hatasında mobbing uyguladılar. bara da kimseyi bulamadılar, çünkü barmenleri tiplerine göre yargılayıp işe almadılar. 1 ay boyunca açılış kapanış tek başıma çalıştım. ve ben her allahın günü orayı ve orada olmayı çok seviyormuşçasına çalıştım. çünkü öbür türlüsü içime sinmezdi. sonra barın başına azra arkadaşının oğlunu getirdi. 1.5 sene barboyluk yapmış 24 yaşında bir çocuk. iş bilgisi sıfır, yani ciddi anlamda sıfır, ben onun 3 ay bile bar gördüğüne inanmıyorum. neyse. işletmeyle ilgili olumlu iş yapan, azraya burayı daha iyi işler hale getirmek isteyen tüm müdür ve personel görmezden gelindi. müdürlere önce 3500 denip 2500 maaş yattı. erkeklerin düşüncesinden nefret ediyor, etrafında ona hayran erkek görmek istiyordu. benim de maaşım 2 kere eksik yattı. biri asgari olan ilk ay, diğeri de azrayla yüzyüze konuştuğum maaş olan 3000 liranın olduğu maaş. bu şekilde de bezdirip istifamı verdim diğer herkes gibi. oraya giden de bilsin ki oradaki personeli çok iyi söğüşlüyorlar. zaten bu zihniyetle de çok başarıya ulaşacağını sanmam. hayatınızda hiç görmediğiniz, tanımadığınız, cafcaflı cümleler kuruyor diye spiritualist ilan ettiğiniz kendine psikolog diyen insan personele kendi hatası olmayan sebeple bağırarak rencide ediyor. derdini sormuyor. bu insan mı kadınlara yol gösterecek? bu insan mı kitap okumanın ne kadar medeni bir şahsiyet yarattığına bizi inandıracak? biraz örnek aldığınız insanları seçerken seçici olun ya. ego akıyor kadından ego. onu görmek için mekanına gelen misafirlerle muhatap bile olmak istemeyen, çünkü hayranlarından dahi nefret eden ve arkalarından surat ekşiten azra, ne ekersen onu biçersin. her şeyin sahte. ve çok zevksizsin bu arada.

  • tacize uğradığı için şikayetçi olan kadına "bayan vagonuna binmemişsin, şikayet etmeye hakkın yok" deneceği tarih için bahisler açılabilir.

    hatta hakimlerin bile bunu hafifletici sebep ya da tahrik sayması uzak bir ihtimal değil.

  • şu açıklamayı sözlük yerine ınstagram'da yapması bile sözlükten göreceği tepkiden korktuğunu ve sözlükte haksız bir yere sahip olduğunu içten içe kabul ettiğini gösterir.

  • "nette ele geçen tutar, senelik ortalama ile ayda 5000 tl olacak" diye anlaştınız diyelim. iki yolunuz var:

    1) netten brüte: bu adama her ay eline geçen 5.000 tl'yi sabit tutup bunun üstünden brüt hesaplayabilirsiniz.

    2) brütten nete: brütü sabit tutarsınız, senelik gelirin aylık ortalaması 5.000 tl'yi bulur.

    burada 2021 rakamları ve agi'yi "bekar, çocuksuz" olarak ele alacak olursak:

    - "netten brüte" yönteminde yıllık ele geçen toplam 63.219,72 tl, "brütten nete" yönteminde ise 63.218,07'dir. yani fark senelik 1,65 tl. yani senelik ele geçenin %0.0026'sına denk geliyor. "owww hırsız patron benden çaldı" diyecekseniz bu fark için, siz bilirsiniz, kendi muhakemenize kalmış.

    - "netten brüte" yönteminde yıllık işverene maliyet 105.612,21 tl'dir. "brütten nete" maliyetindeyse 105.609,00 tl'dir. aradaki maliyet farkı 3.21 tl. kişi başına bu kadar. 10 kişi bu maaştan çalışsa senede sadece 32.10 tl tasarruf ediyor bu firma. bir paket demlik poşet çay parası firma için. 1000 kişi çalıştıran şirketin ufrs mali tablosu zaten 1000'e yuvarlanacağından onun maliyetinde bile bu tutar direkt de minimis yahu.

    hayır "emekçinin hakkını savunacağım" diye gezinirken en azından emekçinin hakkının nasıl hesaplandığını bir öğren, sonra "brüt bilmemnedir" filan gibi ahkam kes.

  • stada gelen katar'lı için bölgede yatırım yapacak, helikopterle gezdik demişti zat-ı muhterem!
    umarım çamburnu üstünde değildir.

    dünyada sarıçam ormanının denizle buluştuğu iki noktadan biriymiş çamburnu. son zamanlarda birilerinin yaptığı gibi basit bir yaftalama olarak değil, gerçek anlamıyla vatan hainidir sorumlusu.

  • şaşırmadığım bir haber.

    bir keresinde kahvede eşli king oynarken, mali müşavir arkadaşımız oyundaki ortağının kafasını yanlış kağıt attı diye okey ıstakası ile patlattı. bildiğin kafa patladı, kan revan oldu. okey ıstakasını yan masadan aldı. ıstakasını aldığı adam ise "napıyon kardeşim okeyimi piç ettin" demişti. bunu yapan kişi mali müşavir.