hesabın var mı? giriş yap

  • platon'un devlet'inde, thomas more'un utopia'sında, tommaso campanella'nın civitas solis'inde, francis bacon'un nova atlantis'inde, lois lowry'nin the giver'inde dinmğsel, ekonomik ve felsefi açıdan "mükemmel düzen" betimlenir. insanlığın gerçek algısı bu şekilde değildir. günümüz dünyası distopya'nın olduğunu ve olmaya devam edeceğini gösteriyor.

    h. g. wells- the time machine (1895)

    "insanlığın başına neler gelmişti? ya zulüm ortak bir tutku olmuşsa? ya bu arada ırk gelişip insanlığını kaybetmiş ve insanlık dışı, merhametsiz ve karşı konulamaz derecede güçlü bir yaratık haline gelmişse?"

    jack london - the iron heel(1904)

    "lanet olsun sana demir ökçe! çiğneyip geçtiğin insanlık çok yakın bir zamanda silkinip seni sırtından atacak. işaret verildiğinde, tüm dünyadaki emekçiler ayaklanacak. emekçiler tam bir dayanışma içinde ve tarihte ilk defa tüm ulusları içine alan, tüm dünyaya yayılan bir devrim gerçekleştirilecektir."

    yevgeni zamyatin - we (1921)

    "-tatlım sen matematikçisin. hatta daha da fazlası, sen bir matematik filozofusun. şimdi bana en son sayıyı söyle bakalım.
    -yani? ben... ben neyin sonuncusu olduğunu anlamıyorum.
    -bilirsin işte, sonuncu, en üst, en büyük.
    -ama ı, bu çok saçma. bir kere, sayıların sayısı sonsuzdur, sen hangi sonuncuyu istiyorsun?
    -peki sen hangi son devrimi istiyorsun? sonuncu diye bir şey yok, devrimler sonsuzdur."

    franz kafka - der prozess(1925)

    "kadın eli her şeye sessizce çeki düzen verir."

    "oysa geleceğe, olgunlaşmaya ve ilerlemeye yönelik bir umut olmadan anlamlı bir yaşamdan söz edilemez."

    aldous huxley - brave new world (1932)

    "takip edilen bir adam gibiydi, düşmanları, düşündüğünden daha düşmanca davranmadıkça, ya da kendisi daha suçlu ve daha da iflah olmaz bir biçimde yalnız hissetmek zorunda bırakılmadıkça görmek istemeyeceği düşmanlar tarafından kovalanan bir adam gibiydi."

    george orwell - nineteen eighty-four (1984) (1949)

    "en iyi kitaplar; bize bilmediklerimizi söyleyenlerdir."

    "bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler."

    ray bradbury - fahrenheit 451 (1953)

    "diğerlerine benzemiyorsunuz. birkaçını görmüştüm, biliyorum. konuştuğum zaman bana bakıyorsunuz. ay hakkında bir şey söylediğim zaman aya bakıyordunuz dün akşam. diğerleri hiç böyle yapmazlar. diğerleri beni bırakıp giderler, konuşmamdan sıkılırlar. ya da beni tehdit ederler. artık kimsenin başkası için ayıracak zamanı olmuyor. beni olduğum gibi kabul edenlerden biri de sizsiniz. bu sebeple itfaiyeci olmanızı garip karşılıyorum. her nasılsa bu iş size hiç uymuyor."

    "kitaplar bize ne tür eşekler ve aptallar olduğumuzu hatırlatmak içindir."

    william golding - lord of the flies (1954)

    "birinden korkunca ondan nefret edersiniz ama boyuna da düşünüp durursunuz onu. kendi kendinizi aldatırsınız; aslında kötü değildir dersiniz. ama onu görünce, tıpkı nefes darlığına tutulmuş gibi olursunuz, soluk alamazsınız."

    "yapabileceğimiz en doğru şey, bizi kurtarmalarını sağlamak."

    anthony burgess - a clockwork orange (1962)

    "koltuk altında kitaplar taşıdığını görüyorum kardeşim. bugünlerde hâlâ kitap okuyan birine rastlamak gerçekten nadide bir zevk kardeşim."

    "yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu terbiyeli olmaları söz konusu değildir."

    ursula k. le guin - the dispossessed (1974)

    "parfümler, saatler, lambalar, heykeller, makyaj malzemeleri, mumlar, resimler, fotoğraf makineleri, oyunlar, vazolar, yataklar, çaydanlıklar, bilmeceler, yastıklar, taşbebekler, süzgeçler, minderler, mücevherler, halılar, kürdanlar, takvimler, kristal saplı, platinden yapılmış bir bebek çıngırağı, elmastan rakamları olan bir kol saati, küçük heykelcikler, elektrikli bir kalem açacağı, hediyeler, çerezler, andaçlar, cicili bicili biblolar ve antikalar, hepsi zaten ya kullanışsız ya da kullanılışını gizleyecek kadar süslü; metrelerce lüks, metrelerce dışkı..."

    stephen king - the running man (1982)

    "yoksullar her zaman yanında olacak!
    kendi kendine, doğru, dedi. ben bile ölüm makinesi için bir kurbanın dünyaya gelmesine neden oldum.
    yoksullar er geç yaşama ayak uyduracaklar. değişecekler. on bin ya da elli bin yıl sonra akciğerleri kendi
    filtrelerini oluşturacak. o zaman ayaklanacak ve suni filtreleri çekip çıkaracaklar. onların oksijenin pek
    önemsiz bir rol oynadığı havada sarsılıp tepinerek boğulduklarım görecekler. benim için gelecek nedir ki?
    sadece bir yakınma.
    bir süre acı çekeceğim. bunu tahmin edecek ve gerekli önlemleri alacaklar. belki bazen öfkelenecek, isyan
    edeceğim. acaba havaya bilerek zehir yaydıklarını gizlice açıklamaya çalışacak mıyım? belki. ama onlar bu
    sorunu halledecekler. beni de temizleyecekler, ileride bir gün benim onları temizleyeceğimi
    bildikleri için. sezgilerim bana bu işi başarabileceğimi söylüyor. hatta belki bu bakımdan bazı dâhice
    yeteneklerim bile var. onlar bana yardım edecekler. beni iyileştirecekler. dlaçlar ve doktorlar. ben de o
    zaman fikrimi değiştireceğim.
    sonra... huzur.
    kavgacılığım yaban otları gibi sökülüp atılacak. "

    alan moore ve david lloyd - v for vendetta (1982-1988)

    "size hep hayrandım. ama uzaktan. çocukken, aşağıdaki sokaklardan size bakardım. babama sormuştum ''bu hanımefendi kim?'' diye. o da ''adalet hanım!'' demişti. ben de ''ne güzel değil mi?'' demiştim. "

    margaret atwood - the handmaid's tale (1985)

    "bir şey sadece kıt ve ulaşılması güçse değerlidir."

    "insanoğlu her şeye alışır, derdi annem. yerini dolduracak birkaç şey bulduğu sürece, insanların nelere alışabildikleri gerçekten şaşırtıcı."

    paul auster - in the country of last things (1987)

    "açlık duygusu olmasa, yaşamayı sürdüremezdim. insan olabildiğince az şeyle yetinmeye alışmak zorunda. ne kadar az şey istersen o kadar azla yetinebilirsin. gereksinimlerin ne kadar sınırlıysa o kadar iyi. kent insanı bu duruma getiriyor. düşüncelerini tersyüz ediyor. yaşama isteği yaratıyor, aynı zamanda da yaşamını elinden almaya çalışıyor. bundan kurtuluş yok. ya becerirsin ya beceremezsin. becerirsen gelecek defaya gene becerebileceğine güvenemezsin. beceremezsen bir daha asla beceremeyeceksindir."

    jose saramago - ensaio sobre a cegueira (1995)

    "zorunluluklar insana mucizeler yarattırır."

    "yapacağımız her hareketten önce ciddi olarak düşünmeye başlasak, vereceği sonuçları önceden kestirmeye çalışsak, önce kesin sonuçları, sonra olası sonuçları, sonra raslantısal sonuçları, daha sonra da ortaya çıkması düşünülebilecek sonuçları düşünmeye kalksak, aklımıza bir şey geldiğinde, bulunduğumuz yerde çakılır, hangi yöne olursa olsun bir adım bile atamazdık.""

  • yves rocher - ambre noir

    daha önce kız arkadaşıma yves rocher'den parfüm almıştım çok memnun kalmıştı ancak erkek parfümleri olduğundan bile haberim yoktu. geçenlerde şans eseri gördüm. 100ml etiket fiyati 170 lira, kart çıkartırsanız 125 liraya geliyo, doğum gününüzde 1 alana 1 bedava. ayrıca kartı çıkartırken doğum gününüzü iki ay sonraya yazdırıyosunuz iki ay sonra gidip alıyosunuz bişey demiyolar. kalıcılığı da iyi bakmanızı öneririm

  • beni ciddi anlamda "sarsan" kitaplardandır kendisi. son 1 haftadır hayatım hakkında iyiden iyiye düşünmeye iten, başağrılarına sebep veren bir öyküsü var. evet kurgusu zaman zaman "ne ara bu kadar zaman geçti yaaa?" dedirtse de, öyküsü fazla gerçek dışı olsa da hayata dair inceden inceye fısıldadığı o mesajlar beni gerçekten etkiledi. sonunu henüz okumadığım için sonuna dair birşey diyemeyeceğim ama fantastik kitaplar, filmler seven benim gibiler için ideal.
    (bkz: portobello cadısı)
    (bkz: stardust)

  • twitter'da mağduriyetiyle karşılaştığım, ehliyet almak için sağlık raporu almaya gittiğinde kayıtlarda kendisinin yaptırmadığı tetkikler sebebiyle ehliyet alamayan ve bu olayla birlikte uzun süredir farklı kişiler tarafından kimliğinin kullanıldığını fark eden ve hukuki destek arayan kişi.

    twitter kullananlar için flood linki

    twitter kullanmayanlar için floodu olduğu gibi aktarıyorum ;

    " aylardır yaşadığım başı sonu gelmeyen bunun yüzünden çalışamadığım, ehliyet alamadığım olayı anlatıyorum.

    ekim ayında ehliyet almak için sağlık ocağına gittiğimde doktor madde kullandığıma dair kayıtların olduğunu sağlık raporu veremeyeceğini söyledi, hayatımda hiç gitmediğim bir hastanede hiç vermediğim bir tahlille karşılaştım. enabıza girio kontrol ettiğimde sadece bu değil bana ait olmayan aşağı yukarı aynı çerçevede gelişen olaylarla ilgili farklı kayıtlar da buldum.

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    bunun üzerine ilk önce uyuşturucu kayıtlarının çıktığı hastane olan etlik şehir hastanesinin polisine başvurdum. adli vaka olup olmadığını kontrol ettiler olmadığı için hastaneye bakan karakola yönlendirildim . orada egm sisteminden sicilimi kontrol ettiklerinde mamakta bulunan bir karakolda silahlı yaralama olayında sabaha karşı 5 sularında tanık olarak ifade verdiğim söylendi bunun üzerine dosya numarasıyla birlikte o karakola gittim karakola gidip durumu anlattığımda ilk önce kamera kayıtlarını kontrol ettiler. kamera kayıtları duruyordu . polis memuruyla birlikte adıma ifade veren kızı izledik. memur hemen savcılığa gitmem için beni yönlendirdi bu bilgilerle birlikte 26.09.2023 tarihinde savcılığa başvurdum ve soruşturmam başladı.

    ben sadece hastane kayıtlarıyla sınırlı zannederken arkadaşımın aklına gelmesi üzerine sgk dökümüme baktığımızda bana ait olmayan gece mekanlarında 2 farklı sigorta kaydını buldum

    görsel
    görsel

    bu belgelerle birlikte soruşturmaya ek nüsha vermek için savcılığa tekrar gittim. bu süre zarfında halen kimliğim kullanıldığından ,hastane girişi yapılmaya devam edildiğinden bir süre savcılıkla ev arasında gidip geldim. en son savcılık ziyaretimde kamera kayıtlarından kişinin kimliğinin tespit edildiğini, savcıyla görüştürülmek üzere arandığını öğrendim onun üzerine herhangi başka bir gelişme olmadı.

    1 hafta kadar önce çankaya’da bir polis karakolundan kimliğimin kullanmasıyla ilgili ifade vermem gerektiğine dair arandım. tabi bu olayla ilgili zannedip çözüldüğünü düşünerek koşarak gittim. gittiğimde 2008 doğumlu 15 yaşında bir kızın benim adım ve kimlik fotokopimle lasvegas isimli gazinoda çalıştığını, birinin cimere şikayet etmesi üzerine çocuk şube ve ahlak şubenin mekana baskın yaparak kızı yakaladığını öğrendim.

    görsel

    memur beye dilekçe yazarak dilekçelerinin nüshalarını bende edindim. kızın söylediklerine göre kimliği ablam dediği bir başkası vermiş, ve benim üzerime yapılmış senetle orada zorla tutuluyormuş.

    görsel

    bütün bu olaylardan önce bir de şöyle bir durum başıma geldi. 13.02 .2023 tarihinde ankara çocuk şube’den bir çağrı aldım. polis memuru gülşah güneş isimli 2005 doğumlu kayıp bir kız çocuğu vakası olduğunu şahsın çalıştığı iş yeri ve odasında kağıda yazılı şekilde benim tç kimlik numaramın olduğunu, konu hakkında bir bilgim şahısla bir tanışıklığım ve daha önce herhangi bir yetiştirme yurdunda kalıp kalmadığımı sordu. ben de şahısın benden yaşça küçük olduğunu şahsı tanımadığımı ve herhangi bir bilgim olmadığını söyleyip telefonu kapattım. arayan numara özel numara olduğu için emin olamayıp ankara çocuk şube müdürlüğü’ne gittim. beni arayan memur kızın kaybolduğu ilçeden aradığından önce durumu anlamlandıramadılar sonra detay verince polis memurunu arayıp olayı öğrendiler. detaylarını öğrenmek istediğimi benimle ilgili başka herhangi bir durum olup olmadığını sordum. memur benimle ilgili herhangi bir durum olmadığını, olursa benimle tekrar iletişime geçeceklerini belirttiler ancak konuyla ilgili daha sonra herhangi biri benimle iletişime geçmedi.

    son karakol tecrübem üzerine iyice paranoya oldum. hiç biri boş çıkmıyor çünkü. dijital gib üzerinden vergi borçlarıma baktığımda bana ait olmayan 617 tl lik bir ceza yemişim ilk tahlille aynı tarihte . 617 tl cezanın karşılığı ise açık alanda alkol tüketmek.

    sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş misali hazır bu durum başıma gelmişken size tedbiren bakabileceğiniz sekmeleri bırakıyorum (enabız hastane kayıtlarınızı da kontrol edin)

    e-devlet > sosyal güvenlik kurumu > sgk tescil ve hizmet dökümü / işyeri unvan listesi
    e-devlet > adalet bakanlığı > adli sicil kaydı sorgulama
    e-devlet > btk > mobil/sabit/internet/kablo tv/uydu işletmecilerinden borç/alacak sorgulama ve ödeme/iade işlemleri
    e-devlet > ticaret bakanlığı > ortak / yetkili olunmasına yönelik kısıtlama işlemleri (mersis) "

  • her şeyi mühendislerden çok daha iyi bildiğini iddia eden, inşaatlarda şantiyelerde mühendislerin arkalarından bir şey bilmiyor diye konuşup mühendislere akıl vermeye çalışan ustalarımızdan biridir.
    edit ekleme; mesaj kutuma düşen bazı mesajları görseniz, bu sözde ustaların nasıl "usta" sayılıp yıllarca bu sektörde ekmek yiyebildiklerini çok iyi anlarsınız. "usta naapsın öyle yap demişler o da yapmış" diyen mi dersiniz... "ustanın suçu yok o parasına bakar tabiki" diyen mi ararsınız... "ama mühendisler gerçekten bi bok bilmiyor usta haklı" diyen mi... "usta çaresiz kalmış ama" diyeni mi... yani sadece bu tür sözde "ustalar" değil, halkımızın da bir kısmı her şeyi mühendislerden mimarlardan daha iyi biliyormuş onu anladım! arkadaşlar bana mesaj atmayın artık, siz evinizi bu tür "ustalara" yaptırmaya devam edin. ama unutmayın ki ahlaklı ve bilgili hiçbir gerçek usta, ne olursa olsun böyle bir işe kalkışmazdı.

  • - hangisinden kullanayım abi? head&shoulders, clear men, pantene filan var
    + amk hepsinin içine doldurduğun ipek şampuan değil mi?

  • (bkz: sevgilimin kendi tatil parasını bana kitlemesi) şeklinde düzeltilmesi gereken başlık.
    şahsen bu saçmalık bana yapılsa hadi gidiyoruz diyip otele varınca sadece kendi odamın parasını öder, kıza yallah der gerisine karışmazdım.

    edit : baslik sahibi yazarin bu kizla olan iliskisini kesmesi uzerine eksisozluk ahalisini, yazarimizin hayatinin pic olmasini engellemesi dolayisiyla kutluyor diger yandan sevgili yazarimizin da hayatinin kalaninda boyle safliklari tekrar yapmayacagini umuyorum.

    hadi olaysiz dagilalim.

  • pistin yanlış şehre kurulmuş olmasındandır.. o zamanlar da gündemde olan antalya seçilseydi pist için yarış biraz daha devam ederdi türkiye'de.. antalya hem konaklama ve tesis açısından, hem türkiye'de yarışın yapıldığı mevsimin turizm yoğunluğu açısından, hem de çok adam bilmez bunu, antalyalı'nın motor sporlarına ilgisi yüzünden daha mantıklı bir tercih olurdu, olmadı, nedendir bilmem.. bu işin meraklısı da zaten istanbul, ankara, izmir'den koşa koşa giderdi yarışları izlemeye..