hesabın var mı? giriş yap

  • kaç gündür birbirimizi yiyoruz. ama ateş düştüğü yeri yakıyor ve yaktığı yerden bakın ne çıkıyor.

    "sevmekten başka bir çıkar yolumuz yok"

  • bence daha fazla vakit kaybetmeden bilim sanayi ve teknoloji bakanı fikri ışık'tan yardım istenmelidir.

    bu karmaşık durumu çözse çözse o çözer. ben kendisinin hislerine güveniyorum.

  • ben vatandaşlığı vereyim, 250 bin doları bana versinler. madem türk vatandaşı olmanın bedeli bu, 250 bin'e de satılıyor olabilmeli.

  • şarabın ne kadar kaliteli olduğunu, olmadığını vs. anlamak için yapılan tadım işlemine verilen ad. genelde şaraptan anlayanlar tarafından yapılsa da aslında şarap hakkında pek bilgisi olmayanların ve "dur bakalım neymiş lan bu şarap dedikleri" diyerek denemek isteyenlerin bile bu işlemi yapması iyi olur. zira bu işlem içeceğiniz şarabı tanımaya yarar ve bu konuda hiç bilginiz olmasa dahi yiyeceğiniz yemekle uyumlu olup olmayacağına dair bir fikriniz olur. yani gerçektende sadece uzmanlara ait bir işlem değildir. işlem aslında basittir. kadehe konulan bir yudumluk şarap hafifçe çalkalanır ve beyaz bir zemin üzerine tutularak rengi incelenir. burada seçtiğiniz şarabın renginin olması gereken tonda olup olmadığını veya fazladan tortu bulundurup bulundurmadığını görürsünüz. daha sonra bir kere daha çalkalanarak şarap burnun biraz ötesinde tutularak koklanır. şarabın bukesi (hehe koku efendim koku, yazar burada kendini çok bilmiş göstermeye çalışıyor) size tadı hakkında fikir verecektir. bu koklama işlemide bittikten sonra şaraptan bir yudum alınır. önce ağızda çalkalamadan, ön diler arasından nefes çekilir. ardındanda şarap ağızda gezdirilir. gezdirme işleminde eğer ağzınızda tükürük salımı arttıysa şarabın asidesi fazladır, eğer daha çok kuruluk hissettiyseniz şarabın taneni fazladır demektir. yağlı yemekler için asidesi fazla olan şarap daha iyidir. taneni fazla olan ise az pişmiş kırmızı et yemekleri için idealdir. tabi ben sadece basit bir örnek vermek için şey ettim yoksa binbir türlü kombinasyon var.

  • baskasi icin terk ettikten sonra donup dolasip kurkcu dukkanina donen ve yuzsuz yuzsuz bunu diyen adama "iyi bok yedin" ya da "sesli guldum lan" ya da "ee napiym yani yarraam" gibi cevaplar verecegimize "ben de seni" diyoruz ya, kafamiza ne kadar sicsak az.

  • bu kitaptaki ufacık ve önemsiz bir detayı ingiliz olmadığım için yıllar sonra ancak farkettim:

    harry kol kemiklerini büyütmek için hastane kanadında yatarken dumbledore ve mcgonagall taşlaşmış colin creevey'i getiriyorlar ve mcgonagall durumu madam pomfrey'e "yanında bir salkım üzüm vardı, sanırız harry'yi ziyaret etmek için gizlice buraya girmeye çalışıyordu." diyerek açıklıyor.

    bugüne kadar üzümün alakasız bir detay olduğunu düşünmüş, bağlantıyı colin'in harry hayranlığının bilinmesiyle kurduklarını varsaymıştım. meğer hastaneye üzüm getirmek bir ingiliz geleneğiymiş * ve tahminlerinin aslında güçlü bir sebebi varmış.

  • baba olacak pezevenk daha elektiğini ödeyemediği evde neden çocuk yapma bokunu yemiştir.
    versinler çocuğu ben bakarım bunların yetiştireceği çocuktan bir hayır gelmez

  • -sessizlikten ötürü kulağa oldukça belirgin gelen duvar saati sesi
    -kişinin çocukluğuna ait resmin aynanın önünde çerçeveli şekilde bulunması (anneannenin gözünde hep çocuksan demek)
    -telefonun üzerindeki dantel
    -klasik model bir koltuk takımı

    gibi detaylardır.

    not: ayrıca çocukken--oyuncak eksikliği (ulan hiç mi oyuncak olmaz bir evde? ne sıkılırdık arkadaş)

  • kimse annesini ve ailesini seven, değer veren, önemseyen bir insana düşman olmaz.

    düşkün diye tabir edilen kavramın altındaki mana biraz derin. bazı erkekler belli bir yaşa ve olgunluğa erişse bile annesine danışmadan, annesinin onayını almadan hiçbir şey yapmaz.

    bu tarz bireylerin evlendiği zaman da evlilikleri annesi tarafından yönetilir. ilişki iki kişilik değil üç kişilik bir boyuta ulaşır.

    kadınlar bu olaya düşmandır.