hesabın var mı? giriş yap

  • sanatın müzik, dinen haram. 1400 yıldır böyle. sen naptın, sırtını seküler laik kitlelere yasladın, dinen yasak olan sanatını gönlünce icra ettin, ününe ün şanına şan kattın, hatta cumhuriyet kazanımlarının gölgesinde aklın erdiğince siyaset yaptın. bu kazanımların steril koruyuculuğu altında istediğin gibi borunu öttürdün. kimse seni tehdit etmedi, mahkemeye vermedi.
    sen naptın peki aptal oğlu aptal sezen, gittin sana bu şartları sağlayan sekülerizme savaş açmış, varoluşundaki tüm değerlere düşman akp takımına yanladın. yok iki cihan dedin yok lekeli dedin. kimdi bunlar? senin konser üstüne konser verdiğin rumelihisarı sahnesinin ortasına mescid dikelten tiplerdi.
    yahu hiç mi utanmadın hiç mi sıkılmadın bu heriflere payandalık etmeye?
    al şimdi sana kapak oldu. harcamak için şeytanla işbirliği yaptığın rejim zamanında bir kez olsun dilini koparmaya kalkan olmamıştı, tepemize çıkardığın kişiler bugün en tepe makamdan tehdit ediyor seni.
    ve bokum diyemiyorsun. gık diyemiyorsun. sıfır ses. sıfır tepki. cesaret tartısında aynen bir sümüklüböcek kadarsın. kim koruyacak seni şimdi. referandumda canına ot tıkattırdığın mahkemeler mi, tarikatçılarla doldurulan polis kadroları mı asker mi. lekeli ilan ettiğin bizler mi.
    zavallıcık. üç kuruşluk aklınla geldiğin nokta bu işte. yaa sezencik. işte durumlar böyle.

  • taksimde benettonun olduğu sokakta ufak çingene bir kız çocuğu var. bir seferinde arkadaşlarla otururken yanımıza gelip para istemişti. ben de o zamanki aklımla şimdi buna para versem, gidip birisine verir diye düşünmüştüm. gel beraber bakkaldan ne istiyorsan alalım dedim. ben sigara aldım, ona da eti browni aldım birtane. teşekkür edip yanımdan ayrıldı. o günden sonra ne zaman o sokakta bir yere otursam gelir abi nasılsın der, muhabbet etmeye çalışır. bir seferinde tam sigara almaya giderken geldi gene, abi bakkala gidiyorsan ben alayım dedi. iyi dedim 5 milyon verdim bi tane sigara istedim. masadakiler tam gitti 5 milyon derken, elinde sigara ve paranın üstüyle geri geldi. ben de paranın üstünü ona bırakıp senin olsun dedim. neyse aylar geçti, doğumgünümü yanlız kutlamak için taksime 2 bira içmeye gitmiştim. masada yanlız otururken geldi yine bu. abi hayırdır yanlızsın dedi. bugün böyle dedim. sonra canımın sıkkın olduğunu farketti. ben de doğumgünüm olduğunu söyledim. öylece biraz bakıp gitti. ben de vay anasını satayım o da gitti derken bir tane eti browniyle yanıma geldi.
    - abi, doğum günün kutlu olsun!

    (bkz: hokkabaz)
    --- spoiler ---
    - vefa çok önemli birşey oğlum!
    --- spoiler ---

    o sırada dostlarım dediklerim geçti gözümün önünden. (bkz: nefreti ifade edecek kelime bulamamak)

  • çok basit, egzersiz ve diyet.
    öncelikle bölgesel yağ yakımı diye bir şey yoktur. yağ yakımı endokrin hormonlarla indüklenen bir mekanizmadır ve tüm vücutta gerçekleşir. ancak her yağ dokunun bu hormonlara duyarlılığı reseptör düzeyinde eşit değildir ve tahmin edersiniz ki göbek ve bel çevresi genelde en inatçı bölgelerdir. genetik farklılıklar da sizin vücut yapınızı belirler, hem kas dağılımı hem yağ dağılımı açısından genetik farklılıklar elbette ki olacaktır.

    egzersizden bahsetmek gerekirse ağırlık egzersizleri ve kardiyo egzersizleri olarak ayırmak lazım. ağırlık egzersizleri kasların kısa zaman aralığında yüksek enerjili işler yapmasından ibarettir ve kaslar o an ihtiyacını kreatin fosfat, glikoz ve kas glikojeninden sağlar büyük ölçüde. oksidatif mekanizmalar kısa vadede çok da devreye girmez. ancak ağırlık antrenmanı sonrasında kaslarda enerji tüketimi devam eder. anabolik süreç başladığı için kas kutlesini artırırken lazım olan enerji yağlardan sağlanabilir ve bunun yanında kas kütlesi artışı aynı zamanda metabolizma hızını da doğrudan etkiler. yani dolaylı yoldan ağırlık antrenmanları yağ yakımına katkıda bulunur.

    kardiyo egzersizleri nabzın belli bir seviyenin üstünde tutulduğu, uzun süreye yayılan egzersizde kasların sürekli yakıta ihtiyaç duyduğu, yüksek kalp hızının endokrin olarak da bazı yolakları aktifleştirdiği antrenmanlar olarak düşünülebilir. yağ asitleri vücut için harika bir yakıttır çünkü çok fazla hidrojen bağı içerirler. bu sayede yağ asitlerinden yıkılan alt birimler oksidatif fosforilasyona girdiklerinde çok verimli bir şekilde enerji üretilir. bu sebeple vücudun depo yakıtıdır zaten. yani ağırlık egzersizlerine göre yağları daha doğrudan kullanır kardiyo egzersizleri.

    diyet konusuna gelirsek burada mekanizma sadece alınan kalori miktarıyla sınırlı değil aslında. tüm bu süreçler hormonlarla yönetilen süreçler ve burada çok kritik bir hormon var o da insülin. insülin kontrol altında tutmak gerekli her halükarda. glisemik indeksi yani kan glikozunu yükseltme hızı yüksek gıdalardan uzak durmanız lazım. insülin kan şekerini düşüren bir hormondur ve bunu glikozu hücre içine alarak, karaciğerde glikojen üretimine sokarak, yağ asidine dönüştürüp adipoz dokuya yollayarak ve bunun gibi diğer mekanizmalarla yapar. aynı zamanda ketojenezi yani yağ asidi yıkımını da baskılar. aldığınız karbonhidratlara bu açıdan dikkat etmeniz şart. kalori açığı zaten şart.

    ketojenezi uyarmak için ise en etkili yöntem şunu bunla karıştırıp yemek falan değil uzun süre aç kalmaktır. yemek yedikten sonra kan şekeri yükselir, sonrasında insülin hormonu devreye girer ve o şeker ihtiyaç duyan dokulara insülin aracılı reseptörlerle alınır. aynı şekilde yukarda bahsettiğim mekanizmalarla çeşitli şekillerde depo edilmek üzere değerlendirilir. sonrasında açlık başladığında kan şekeri düşmeye başlar ve glukagon hormonu devreye girer, ilk olarak karaciğer glikojeni kullanılmaya başlanır. normalde karaciğer glikojen depoları 16-18 saate varan açlıkta idare edebilir ancak zaten kalori açığı verdiğiniz düşünülürse o depolar da bir noktadan sonra o kadar dolu olmayacaktır. tüm bunlardan sonra ise vücut yağ dokulardan enerji elde etmeye yönelir.

    burada püf nokta kan şekerini uzun süre düşük tutmak ve vücuda kalori sokmamaktır. çünkü her kalori alımında süreç en başa döner ve sıra hiçbir zaman yağlara gelmez. belki çok ciddi kalori açıkları verirseniz bir miktar işleyebilir bu süreç. yani kısaca intermittan fasting yapmak belki de en etkili yöntemdir, tabi bunu düzgün bir diyet ile kombine ederseniz. vücudu susuz bırakmamak, mineral dengesini bozmamak, makro besinlerin dengeli olması, kan şekerini olabildiğince yatay seyirde tutmak, vitaminleri de ihmal etmemek. sonuncusu önemli çünkü biyokimyasal reaksiyonlarda vitaminler koenzim olarak görev alırlar.

    en başta dediğim gibi egzersiz ve diyet. vücudun nasıl çalıştığını da öğrenirseniz çatır çatır yaktırırsınız yağları.

    edit: gelen mesajlarda yanlış veya eksik anlaşılan kısımlar olduğunu farkettim. evet aç kalmak çok kritik bir nokta ancak uzun açlık periyotlarında kesinlikle egzersiz yapmamak şart çünkü tehlikeli. egzersiz öncesi ve sonrası beslenmiş olmalısınız. yani intermittan fasting yapacaksanız sporunuzu da yemek yediğiniz aralıkta yapmanız gerekir. bunu da not düşmüş olalım.

  • dinlenme tesisinde otobüs yıkanırken tüm oyuncuları indirip otobüsün fırçalarla yıkanmasını izletsinler. insan orada hayatı sorguluyor, ertesi hafta köpek gibi koşarlar. garanti veriyorum.

  • pasifik okyanusu'nda kaydedilerek deniz canavarları ve tanımlanamayan olaylar hakkında spekülasyonlara yol açan gizemli bir su altı sesi: bloop!

    1997 yılında abd ulusal okyanus ve atmosfer idaresi (noaa), pasifik okyanusu'nun güneyinde son derece güçlü, yüksek ve ultra düşük frekanslı bir ses kaydetti. daha sonra bloop olarak tanımlanan bu ses, su altı sismik aktivitelerini izlemek için kullanılan hidrofon adlı su altı mikrofonları tarafından tespit edildi.

    okyanusun yaklaşık yüzde 95'i keşfedilmemiş olduğundan, sesin kaynağı başlangıçta büyük bir spekülasyon ve gizem konusuydu. bazı teoriler bloop'u muhtemelen bilinen herhangi bir türden çok daha devasa ve keşfedilmemiş bir deniz canlısının üretilebileceğini öne sürdü. okyanusun derinliklerinde yaşayan dev bir deniz canavarı fikri insanların hayal gücünü harekete geçirdi ve çeşitli teoriler ortaya atıldı.

    ancak bilim adamlarının daha sonraki araştırmaları son derece sıradan bir açıklamayı ortaya çıkardı. bloop, bir buz depreminin sesiydi! küresel ısınmayla birlikte her yıl giderek daha fazla buz depremi meydana gelmesi sebebiyle, buzdağlarının çatlaması ve kırılması sonucu oluşan seslerden meydana geldiği tespit edildi. sesin frekansı ve özellikleri, bir buz kütlesinin kırılmasıyla üretilen seslerle eşleşiyordu.

    bloop'un devasa bir deniz canavarı olmadığı ortaya çıkarılsa da, bu olay halkın gizemli ve açıklanamayan seslere karşı nasıl yaratıcı teorileri üretebileceğinin bir örneği olarak bilim kitaplarındaki yerini almıştır.

  • entrylerde gördüğüm kadarıyla en büyük çelişki hesap konusunda ortaya çıkıyor. naçizane bir tavsiye de benden olsun:
    asıl mesele buluşmayı kimin ayarladığı. yemeğe çıkmayı siz teklif ettiyseniz ve ilk buluşmaysa lütfen hesabı ödeyin. pahalı yerlerde kasmaya gerek yok. özgün, küçük, pahalı olmayan ama lezzetli bir yer bulabilirsiniz eminim. hesabı kızın olmadığı bir anda ödemeniz daha hoş, fakat olur da kız tuvalete falan gitmediyse yapacak bir şey yok. bu noktada kızı da tartmış olursunuz böylece. kız hesabı ödemeyi teklif ediyorsa, birlikte ödeyelim* gibisinden bir şeyler söylediyse ya da tuvaletten dönünce "ya neden ödedin hesabı oldu mu şimdi" dediyse tamamdır!

    işte o noktada hamlenizi yapın ve "ne var canım sen de bana yemekten sonra kahve ısmarlarsın."veya "bir ara şu anlattığın yemekten/tatlıdan yaparsın bana." derseniz iş bitmiştir. hem kibarca hesabı ödemiş hem de ikinci buluşmanın ayağını (belki de onun evinde) yapmış oluyorsunuz.

    telefon mevzusu önemli. allah aşkına kızla buluşunca oynayıp durmayın şu telefonla, sessize alın gitsin.

    son olarak mümkünse soğan/sarımsak yemeyin. ilişkiniz rayına oturunca yaparsınız onu. yoksa kızda "demek ki bu gece öpüşme ihtimali yok." fikrini baştan uyandırırsınız. o ihtimal olsa bile kendi ellerinizle yok etmiş olursunuz.

    edit:imla

  • ya direkt ev beleş + 2500 lira vereceğiz deselermiş. 10binler, 5binler, 7500ler kafam karıştı.

  • - ne zaman evleneceksin?
    - zamani gelince.
    - zamani ne zaman gelecek?
    - ben evlenmek isteyince.
    - evlenmeyi dusunuyor musun?
    - zaman zaman.
    - ...
    - ...
    - ben torun sevemeyecegim anlasildi.
    - zaman gosterecek.

  • babasının: binlerce flörtüm oldu. bir gece bir bayanla beraber oldum ve bir daha da görmedim. sonra 'çocuğum var' diyerek çıktı.

    bu çocuk o çocuk aq.