hesabın var mı? giriş yap

  • bakın sevgili arkadaslar.
    bu ülkede bursa'nın, antalya'nın, eskişehir, konya'nın, diyarbakir'ın ve daha adını anımsamadığım birçok stadyumun ismi atatürk idi.
    toki sayesinde tamamı yenilendi ve hiçbirine ataturk ismi verilmedi.
    sebebi ise ataturk adinin unutturulma cabası.
    ayrica izmir ataturk stadyumu kaderine terkedildi, istanbul ataturk havalimani kapatildi.
    tum bunlarin hepsi ulu onderi unutturma, hafizalardan silme cabasi.
    su konjonkturde fenerbahce'nin bu karari alma cesaretini takdirle karsiliyorum.

  • pargalı : size bir rus esintisi hazırladım hünkarım..

    süleyman : pezevenklikte sınır tanımıyorsun pargalı..

  • uzun zamandır açmak istiyordum bu başlığı ama bir türlü fırsat bulamadım. bugüne kısmetmiş.

    yemeksepeti malum açıldığı günden beri online yemek siparişinde 1 numara. ara ara rakipleri çıksa da bugüne kadar kimse karşısında durabilmiş değil. piyasada tekel yani.

    son birkaç yılda farketmişsinizdir joker indirim diye birşey getirdiler. bilmeyenler için; yemeksepeti size bir veya birkaç restorant öneriyor ve siz bu restorantlardan yaptığınız 40 tl lik siparişe 25, 70 tl lik siparişe 45, 120 tl lik siparişe ise 70 tl ödüyorsunuz. ilk bakışta çok avantajlı bir kampanya gibi duruyor. her çıktığı vakit insan değerlendirmek istiyor. biz de tabii öyle yapıyoruz.

    sonrasında normalde sipariş verdiğimiz restoranların joker indirim verdikleri zaman ürünlerinde ciddi bir değişiklik olduğunu farkettik. yani firma normalde aldığını dönere 200 gram ekliyorsa joker indirim esnasında porsiyonu büyütmenize rağmen 100 gram döner gönderiyor size. aynı durum pizza için de geçerli. adamlar normalde hazırladıkları pizzaya ekledikleri malzeme ile joker indirim halinde verdikleri pizzaya ekledikleri malzeme arasında yarı yarıya fark oluyor.

    bu durumu ara ara farkettim ama önemsemedim. en son 2 porsiyon döner istediğim bir restoranttan yarım porsiyona yakın döner gelince eh dedim. artık yeter.

    yemeksepeti ne bu şikayetimi birkaç defa ilettim ama normalde müşteri ilişkileri oldukça iyi olan yemeksepeti joker indirim konusundaki şikayetleri sallamadığını farkettim. müşteri temsilcisine mail olarak dönerin resmini atıyorum ama nafile.

    bu şark kurnazlığını ortaya koymak lazım. yemeksepeti indirim yapıyorum kisvesi altında açıkça müşterilerinin kazıklanmasına göz yumuyor.

    edit: imla ve ay-yıl olayı.

  • ingilizler hayatlarında deprem görmemiş insanlar. yapı stoklarını depreme dayanıklı yapmıyorlar. tabi ki böyle bir deprem ingiltereyi dümdüz eder. biz deprem ülkesi olduğumuzu bilir iken şehirlerimizin dümdüz olmasına göz yumduk.

  • *
    küçük şeyleri özlersiniz aslında. zamanında önemsiz görünenleri. saçınızla oynamasını, tek kişilik yatakta yatmaya çalışmanızı, bakışlarını, aptal laflarını, dakikalarca zamanın nasıl geçtiğini bilmeden konuşmanızı, sarılmasını, telefon etmesini, ses tonunu, öpüşünü, göğsü üzerinde uyumaya çalışırken rahatsız eden kolunu, isminizi söylemesini, onunla beraber içmeyi, gülmesini, yemek yemesini, beraber film izlemeyi, mesajlarını, webcam açmasını, sarhoş olmasını ve bunun gibi birşeyler..

    çok sonra anlarsınız ki, siz aslında onu değil sevilecek birini özlemişsinizdir, sevilmeyi özlemişsinizdir. ...

  • üniversite yurdundaki yan odadaki elemandır. cumartesi sabahı o uyurken gizlice oda kapısının üstündeki anahtarını alıp kapıyı üstüne kilitlemiştik. içerde kilitli kalınca kapıyı yumruklayağını, "açın lan .rospu çocukları" diye bağaracağını, yurt görevlisini cepten arayacağını filan düşünüyorduk. heyecanla, uyanıp kapıyı zorlamasını bekliyorduk. saat 10 civarı uyandı ve odasının kapı kolu bir kere inip kalktı. biz dışarıda kıs kıs gülerken devamını bekliyorduk. fakat hiçbir şey olmadı. bekle allah bekle. 1 saat, 2 saat, 3 saat... sıkılmıştık. dışarıyı çıkıp biraz dolaştık, internet kafeye oturduk vs. halen arayan yok. akşam üstü yurda döndük, halen montu kapı askısına asılı, kapı kilitliydi. fakat pes etmedik. akşam yemeği için bir esnaf lokantasına gittik. çıkışta birkaç el batak attık. döndüğümüzde durum aynıydı. şaka maka artık hiç komik bir tarafı kalmadığından kapıyı açıp içeri daldık.

    görünen manzara; çocuk yatakta yatıyor, 5 litrelik su bidonu çeyreğine kadar sidik ile dolu, annesinin 3 hafta önce gönderdiği küflenmiş böreklerin hepsi açılıp masanın üzerinde yenmiş. kırmızı ve uyuz gözlerle kafayı çevirip bize baktı ve "siz mi kilitlediniz lan kapıyı" dedi.

    bulunduğu durumu bu kadar kabullenmiş, kilitli kapıyı bir kere açmayı denedikten sonra "tüh, artık ömrümün sonuna kadar böyle yaşamak zorundayım" diye içinden geçirdiğinden emin olduğum elemanı hiç unutmam.