hesabın var mı? giriş yap

  • büyük büyük halam derdi ki, depresyon kapıdan girince asalet bacadan kaçarmış. can sıkıntısından girilen her kuaför salonuna yazılmalı bence bu. ben bi gün lepiska saçlarımla gittim kuaföre, nasıl olacak sorusuna "valla bilmiyorum ya o arayacak ya da bu iş burda biter!" diye cevap vermişim düşün. "hanfendi onu sormuyorum, saçınız nasıl olacak?" sorusuna ise, "biraz kısa." diyebiliyorum sadece. ağlarken yol bile tarif edemem de. dünya umrumda değilken kısalığın karşılığı üç günlük dünya iken "katlı küt olsun bari..." diyorum. kesim işlemi başlıyor: bi terslik hissediyorum hafiften ama yarısında da çıkamam. gözlerim geride bıraktıklarıma sabitlenmişken salma hayek gibi girdiğim kuaförden ibrahim toraman olarak çıkmanın acısı taa yüreğime saplanıyor... (bkz: entry'e ara vermek)

    bu olay, arkadaşlar arasında o kadar alay konusu olmuştur ki, şanlı tarihime birinci toraman vakası olarak geçmiştir. evet bildiniz, ikincisi de olmuştur. hala arada bir hava topuna çıkma hissiyatım bundandır.

  • şaka maka gözlerimin dolmasına sebep olan açıklama. 25 sene önce okumaya başladım. disiplinli bir okuldu. hayata karışamadım. sokakta fazla vakit geçirebilen bir çocuk değildim. bana kalırsa pek de çocukluğumu yaşayamadım. burjuva tipi sosyal aktivitelerle geçti ömrüm. okula gittim. kursa gittim. yabancı dil öğrendim. sınavlara girdim. iyi derecede ofis programlarına hakimim. presentabl denen bir sıfat var ya hani, onun kelime karşılığı olacak şekilde yetiştirildim. sebebi iyi bir işe girmekti, iyi para kazanmaktı, hayatım, ailemden gördüğüm gibi devam etsin diyeydi hepsi. artık ne için uğraştığımı, neden bir çocukluğum olmadığını, neden hayatımın hiçbir noktasının tadını tasasız biçimde geçiremediğimi bilmiyorum. bana harcanan para bankaya koyulmuş olsaydı, şu anki gelirimin onlarca katını alıyor olurduk. milyarlar... hepsi çöp. bu ülkede bi boka yaramıyor eğitimli ve kültürlü bir insan olmak. kimse, aa maaşallah yavrumuz da ne kadar insaflı ve merhametli demiyor. herkes paranın ve gücün önünde ceket ilikliyor.

    niye okuduk, niye senelerimi çaldınız el birliğiyle? sağıma bakıyorum cahil, soluma bakıyorum cahil. kimse de aa ne cahil adam demiyor.

    deliler, cahiller ve ölüler... öylesine mutlular ki! yalnızca çevrelerindekiler acı çekiyor.

  • eğer tanımadığım biri ile telefon konuşması yapacaksam aradığım kişinin adını soyadını söyler, görüşmek istediğimi iletirim telefonu açana.
    şaziment isminde bir müşteriyi arayacağım, soyadını sormadım, kaç tane olabilir ki diye makarasını bile yaptım.
    şaziment hanımla görüşebilir miyim dedim, soyadını sordu telefonu açan kişi. üç şaziment varmış şirkette.

  • sadece işci bal arıları soktuktan sonra ölürler ve genelde sokmazlar. demet hanımı sokan arı muhtemelen eşek arısıdır sarı olandan ve o orosbu çocukları istedikleri kadar sokarlar. zaten bu piçler genelde bal yapmayıp milletin balına çöken, etini falan yiyen şerefsizlerdir.

  • ilk sahip olduğum bilgisayarın harddisk'i 128 megabyte ** olunca genelde hafızada alan açmak için yaptıklarımdır.

    mario, euro 92 vb. oyunları kurunca bilgisayarda yer kalmamış ve çözüm olarak işe yaramayan dosyalar tarafımdan silinmeye başlanmıştı.

    ve elbet sıra windows klasörüne de gelmişti...

  • - bu işi outsource edelim.
    - third quarter'ın raporu hazır mı?
    - bu işin deadline'ı nedir?
    - ajansı briefe ettiniz mi?
    - arkadaşlar annual leave'leri hr ile paylaşın lütfen
    - bu case'i cumaya finalize edebilir miyiiiz?
    - below the line'ları diğer ajansa verelim, haftasonu da çalışsınlar...

  • haluk bey, çıkın diyin ki "eğer biz bu adamlarla dolaylı yoldan ticaret yapmasaydık, daha başka sorunlarla karşı karşıya kalacaktık" fakat böyle demeyip "kızılay nedir bilir misiniz ? kızılay afet bölgelerine besin sağlar" gibi açıklamalar ve güzellemelerle sizi destekleyen insanları hayal kırıklığına uğratmış oluyorsunuz bilginiz olsun.

    barbunya ve fasulyeyi alabileceğiniz yüzlerce yer varken kızılay'dan almanızın bana göre hiçbir mantıklı açıklaması yok, ben paramın dolaylı yoldan kızılay'a gitmesini istesem zaten kızılay'a bağış yapardım, ahbap'a değil.

    ayrıca "haluk levent ya da ahbap'a laf söyleyeceğinize kızılay'a laf söyleyin, ahbap'ı eleştiremezsiniz" diyen kitle, niye eleştiremiyoruz kardeşim ? kızılay'ı zaten eleştiriyoruz onların ne olduğu belli, fakat ahbap'a "şeffaf harcama" ve param hükümet iştiraklerine gitmesin sebebiyle bağış yaptıysam ve kızılay'dan çadır aldıklarını bile kendilerinden değil de başkalarından öğrendiysem elbette eleştiririm.

    bana kalırsa çadır mevzusu kamuoyuna düşmeseydi, "aslında barbunya ve fasulye de almıştık ya" minvalindeki açıklamaları göremeyecektik.

    edit:ekleme