hesabın var mı? giriş yap

  • aklını allah'a ibadetleriyle, iyi bir insan olmakla bozacakları yerde; üstlerine hiç vazife olmayan ateistlerle bozmuş kamera görünce 'kraldan çok kralcı olan'ları barındıran video. merak ettim acaba bu yorumları yapanlardan kaçı beş vakit namaz kılıyor?

  • tanımadığı zenciden aldığı hapı ağzına atan genconun yaşadığı kafaları anlatan üçlemenin ilk filmi.

  • üzerine çok az konuşulan ama gördüğüm kadarıyla ülkemizde çok yaygın olarak yaşanan bir hadise. farkında olunmayan yaralarımızdan biri. burada bile 4 entry var ama eminim bir çoğunuz çevresinden böyle bir hikaye duymuştur.

    annemin bir tanıdığı bunu yapmış. bazı hikayeler çok iz bıraktığından herhalde, tekrar tekrar anlatmıştır bunu. iki kız kardeş, birinin çocuğu olmuyor, diğerinde 3 çocuk. kardeşi için, bir nevi sipariş üzerine çocuk doğurup alt katında oturan kız kardeşine veriyor. sürekli görüşüyorlar elbette. çocuk büyüyor ve babasının küçük bir kopyası, sapsarı saçlı mavi gözlü, yüz hatları biyolojik babasının birebir aynısı. daha ilginci biyolojik babaya aşırı derecede düşkün. ne zaman oturmaya gelseler kalkacakları zaman 'ben y. amcalarla kalmak istiyorum' diye ağlıyor. o öyle dedikçe iki kız kardeş de hüngür hüngür ağlıyor. tam bir aile dramı.

    bunu yaşayan ya da bu olaydan dolaylı etkilenen bir çok hastam oldu. hikayelerini dinledim. yaralarını onarmaya çalıştık birlikte.
    'kardeşimin çocuğu yok, 3 numarayı ona vereyim' diyen mi dersiniz, sırf vermek için çocuk doğuran mı..komşuya tuz verir gibi çocuk vermek. nasıl bir aymazlıktır hiç anlayamam.

    bu olay öylesine farklı boyutlarda etkiliyor ki aileyi..
    verilen çocuk: istenmeyen, değersiz birisi olarak algılıyor kendini.
    veren ebeveynler: yoğun suçluluk duyguları yaşıyor.
    alan ebeveynler: çocuğu ailesinden ayırmaya yönelik yine suçluluk duyguları.
    biyolojik kardeşler: evde kalan/kurtulan olmanın suçluluğu ve çocuklarını 'veren' ebeveynlere karşı güvensizlik.

    toplumsal bir yara bu mesele. insanların bilinçlenmesinden yana çok umudum yok açıkçası ama belki tüp bebek gibi yardımcı üreme tekniklerinin ilerlemesi bir nebze etkili olur da daha fazla çocuk ayrılmaz annesinden.

  • sadece işci bal arıları soktuktan sonra ölürler ve genelde sokmazlar. demet hanımı sokan arı muhtemelen eşek arısıdır sarı olandan ve o orosbu çocukları istedikleri kadar sokarlar. zaten bu piçler genelde bal yapmayıp milletin balına çöken, etini falan yiyen şerefsizlerdir.

  • ne zamandır başlığını açmayı düşündüğüm hede. zaten açılmış bile.

    saate 30km hızla giden tırı saatte 32 kilometre hızla giden tır sollarken saatte 34 km hızla giden tır dur ben şu 32 km hızla giden tırı neden sollamıyorum ki diyerek en sol şeride geçince ortaya çıkan durumdur bu. tırlar yan yana ele ele tutuşmuş sanki bir halaya gidiyor gibidirler. bu arada da arkalarında birikmiş minik araç toplulukları en az 17 dakika süren bu trafik destanına hayretler içinde şahit olmaktadırlar.

  • geleneksel hale gelmesi utançtır.

    "tacize uğramamak için taksim'e çıkma" demek, bir kadının hayat alanının kısıtlaması demektir. "tacize uğrayacağını biliyor, neden çıkıyor" demek, tacizciyi cezalandırmaktansa kadını cezalandırmayı uygun görmek; kadına "sen evinde kal ya da şu izin verilen bölgede dolaş"ı layık görmek demektir. taciz ediyorlar diye metrobüse bineme, yılbaşı kutlanan meydanlara gideme, bazı mahallere gireme; nerede benim sosyal hayattaki yerim? hırsızın hiç mi suçu yok?

    edit: gelen mesajlardan sonra şunu da belirteyim. kadınlara özel bir ayrıcalık istediğim yok. tek isteğim "metrobüse binme, taksim'e gitme, binersen de tacize uğrayınca ağlama" denmesin. üst taraflarda bir yerlerde bu minvalde bir entry vardı. şimdi bulamadım, silmiş veya silinmiş.

    edit2: silinmemiş, yukarıda imiş.

  • inanmak istemiyorum. hakkında entry girecektim uzun uzun ama toparlamayı bekliyordum.

    görüp görebileceğiniz en samimi insandı kendisi. facebook'dan takip edenler bilirler. yeni gitarı gelince de, kedilere kartondan ev yapınca da büyük bir mutlulukla video çekip yollardı. genç bir grupla ankara'da sahne alacaktı. grubun bir elemanına yaptığı bon jovi düzenlemesini gösterdiği video vardı. baya baya heyecanlı. orda bile anlardınız nasıl biri olduğunu. yılların gitaristi adam 20 yaşında bir çocuğa düzenleme dinletirken heyecandan konuşamıyor düşünün.

    bu adam türkiye'deki en yetenekli gitaristlerden biriydi. rock'n roll'u doğru zamanda doğru yerde yaşamış. awesome john olarak nam salmış. bir temsilde jimi hendrix'i oynamış. buna rağmen egonun zerresi yok. iki sohbet etseniz anında geri dönerdi size. şimdiki burnundan kıl aldırmayan müzisyenleri görünce değeri daha da iyi anlaşılıyor.

    mutlu bir insandı. içinde nefret bulundurmayan bir insandı. popülerliği sevmeyen bir insandı. müziği seven bir insandı. müthiş bir gitaristti. türkçe söz yazdığı still got the blues şarkısındaki tonu gary moore kadar iyidir mesela.

    yazmakla bitecek gibi değil. gerçekten çok üzgünüm. dünyadan bir tane daha iyi insan, bir tane daha gerçek müzisyen ayrıldı. hiç inanılası gibi gelmiyor. başı sağolsun herkesin.