hesabın var mı? giriş yap

  • flört etmekten yorulduk çünkü. yeni insan tanımaktan, sürekli sil baştan kendimizi tanıtmaktan sıkıldık. aynı anda birden çok flörtümüz olmasından dolayı kafamız karıştı. flörtümüzün de flörtleriyle yarışmaktan, 4-5 kişi arasından sıyrılmaya çalışmaktan usandık.
    naçizane bir ricam olacak: eskisi gibi benimle çıkar mısınlı döneme mi dönsek acaba?

  • ya depresyon içinde bulunduğumuz hayata dair belli bir farkındalık seviyesinde gösterilebilecek en gerçekçi yaklaşım ve en normal tepkiyse ama toplumda üretim gücünün düşmesine yol açtığından küresel düzeyde hastalık olarak değerlendiriliyorsa? belki de aslında neşeli ve hayatı sever halimiz bir kafa güzelliğinden ibarettir. belki depresyon hakikattir. (bkz: conspiracy keanu)

    sonuçta aslında hayatının çoğunluğu işçi arılar gibi küresel bir ekonomik çarkı çevirmek için çalışmaktan ibaret olan bireylerin hayatından mutlu olmak için nasıl bir gerekçesi olabilir? sabah akşam bal taşıyan, hiçbir zaman kraliçe arıyla çiftleşemeyecek ya da kendi kovanına veya çocuklarına sahip olamayacak olan erkek arının hummalı bir şekilde polen ararken "ne kadar güzel bir gün" demesi nasıl mümkün olabilir?

    işçi arı o farkındalık seviyesine ulaştığında mutsuz olmasından daha doğal bir sonuç olabilir mi? o arının yatağından çıkıp terliklerini giyip sabah 7'de yeniden mesaiye koyulmasının "doğru olan" olduğuna onu kim ikna edebilir? hayatının anlamsızlığına bu kadar vakıf olmuşken "gel bizle takıl biraz sosyalleş unutacaksın"ın, "biraz nektar iç iyi gelir"in bu farkındalığa bir örtü değil de çözüm olduğuna kim kefil olabilir?

    bu açıdan baktığımızda gerçek hastalığın ve gerçek depresyonun bizde değil de etrafımıza örülü bu yaşamsal düzende olduğunu söyleyebiliriz. eğer borçlanma ekonomisi, gelir uçurumu, modern toplumsal yapı bizim genlerimize kodlanmış unsurlar değilse o zaman onlara karşı metabolizmanın gösterdiği tepkileri "doğal değil", "rahatsızlık", "hastalık" diye nitelendirmek de doğru olmamalı. ama sisteme steteskopu dayayıp "hmm" deyip "sizin insan hayatına olan toleransınız düşmüş" diyen sistem doktorlarımız olmadığından ceremesini biz insanlar çekiyoruz anastasya.

  • asıl merak ettiğim, anlayamadığım; bu zihniyete sahip bir kişi cumhuriyetle ilgili nasıl bir kompozisyon yazmıştır ki o kompozisyon ödüle layık görülsün.

  • asla alışveriş yapmayacağım firma.

    her şeyden önce işveren insan olmayı öğrensin. sineğin yağını çıkarayım bedavaya adam çalıştırayım zihniyeti bakın size nasıl geri dönüş yaptı? bu kafayla daha çok müşteri kaybedersiniz.

  • her sene aynı hikaye amk.

    tüm doğu illerinin geçmiş sınavları incelenmeli ama elbette öyle bir şey yapılmayacak. yine çoban ahmetler, köylü ayşeler romantik birer başarı hikayesi olarak gazetelerde manşet olacaklar. okuyanlar da "bak görüyo musun onca imkansızlıklara rağmen..." geyiği çevirecek.

    sıkıldım valla ülkeden.

  • şiddetli ışımaya maruz kalanlar en iyi ihtimal ile komaya girip, 48 saate içerisinde ölür. bunun dışındaki ölümler bir hafta ile bir ay arasında değişen bir süre zarfında gerçekleşir.
    ışıma anında ölüm getirmez, beyin fonksiyonları tamamen durmaz fakat ani bilinç kaybına sebep olabilir. duyulan acı o kadar şiddetlidir ki bilinci yerine gelen hasta acıdan dolayı yeniden bilincini kaybeder.
    ışımaya az miktarda maruz kalanlar ise aylar içerisinde ölür, sağ kalanlarda ise son ana kadar yüksek derecede kanser riski oluşur. ayrıca yine ışımaya maruz kalan herşey radyoaktif hale gelir.

    tüm bunların dışında nötron bombası genetik bir silahtır. bombaya maruz kalıp ölmeyenlerin dna yapıları bozulur. gelecek nesiller sakat doğar veya çok yüksek kanser riski taşır.
    yıkıcı gücü olmamasına rağmen klasik** nükleer silahlardan daha uzun süre etkilidir. ortaya çıkan radyasyon çok daha fazla ve uzun sürelidir.

  • izlanda'lıların sevdiği bir yiyecek. köpek balığının etinde insanlar için zehirli olan üre bulunur bundan dolayı et yenmeden önce bir işlemden geçirilmek zorundadır. et fermante olmak üzere kesilerek tahta kasalarla toprağa gömülüyor birkaç hafta sonra ise çıkartılarak açık havada kurutulmak üzere asılıyor. tüm işlemler bitince de peynir gibi kesilerek servis ediliyor. fotolarla bakalım
    hakarl o kadar eski bir yiyecek ki bebeklerin bağışıklık sistemi gelişmesi için ağızlarına bir miktar ezilmiş hakarl konulurmuş. kalan sağlar da izlanda'da yerleşmiş sanırım.

  • bulgarlara neden kızıldığını anlayamıyorum. ucuz bulmuş alıyor. biz de zamanında hopa'da aynısını yapardık. kızılması gerekenler bulgarlar değil..