hesabın var mı? giriş yap

  • az önce aklıma gelen şey. yaz günü, iş güç yok, istanbul levent'teymiş ofis. bir yazar olarak hakkım diye düşünüyorum. gelsin çaylar gitsin gazozlar. otururuz. karşılıklı entry girer masadan masaya ne diyem mahmut mu diyem, okuyamadım durumumuz yoktu falan deriz. komik komik espiriler yaparız. valla çok eğlenceli olur. ben akşama kadar oturabilirim. ssg öğlen bize lahmacun veyahut kıymalı pide de söyler. gelmek isteyen varsa gidelim. hem bak kaç sene oldu yazıyoruz sitede bi ofise gidip de nasılsın deyip yüzyüze hal hatır soramadık. bir bakıma ayıp da oluyor yani. en kısa zamanda bi borcam alıp gidelim.

  • hasta-doktor ilişkisinin mahremiyetini çiğneyen, her hastaya roman ve dizi malzemesi diye bakan, hekimliğinin elinden alınması gereken utanmaz şey.

    p.s. hastalarının hikayelerini ifşa eden bu kadına hala muayeneye gidenlere inanamıyorum!

  • uzun süredir müzik öğretmenliği yapıyor diye biliyorum. yani devlete kapak attığı falan yok, müzik öğretmeni olarak yaşamını sürdürmeyi tercih etmiş.

  • yol verelim vermesine de ;

    sorun olan hızlı gelmesi, selektör yapması veya çok uzaklardan yol istemesi değil ki!

    sağ taraf müsait değilken bile bu ısrarını sürdürmesi, kıçına yanaşıp resmen trafikte taciz etmesi ve yol güvenliğini tehlikeye atmasıdır...

    olay bmw, mercedes, audi, vs. olayı değil yani...

  • keki ve kreması yumurta kokmamasına önem verdiğim yapımı çok kolay bir pasta. ekonomiye ve borsaya biraz mola deyip, şimdi size vereceğim tarif ile minicik porsiyonluk muzlu veya çilekli harika rulo pastalar elde edeceksiniz.

    malzemelerle başlayalım:

    pandispanya keki için;
    -3 adet oda sıcaklığında yumurta
    -1 çay bardağı şeker
    -3 yemek kaşığı sıcak su
    -1 çay bardağı un
    -yarım çay bardağı nişasta(buğday)
    -1 paket vanilya
    -1 paket kabartma tozu

    kreması için:
    -2 su bardağı süt
    -2 yemek kaşığı un
    -2 yemek kaşığı nişasta(buğday)
    -1 çay bardağı toz şeker
    -1 adet yumurta sarısı
    -1 paket vanilya
    -1 paket toz krem şanti

    önce ruloların içinin kremasını hazırlayalım. küçük derin bir tencere içine 2 su bardağı süt koyalım. üzerine 1 adet yumurta sarısı, 2 yemek kaşığı un, 2 yemek kaşığı nişasta ve 1 çay bardağı toz şeker ekleyelim. kıvam alana kadar sürekli karıştırarak pişirelim. kremayı ocak üzerinden alıp, ılımaya bırakalım. sonra kremanın içine 1 paket vanilya ve 1 paket toz krem şanti koyduktan sonra kremayı mikser yardımı ile iyice çırpıp soğuması için buzdolabında bırakalım.(krem şanti eklemeyebilirsiniz, size kalmış)

    kekin yapılışı:

    4 adet yumurtanın akını ve sarısını dikkatli bir şekilde ayırdıktan sonra, ayrı kaplar içine koyalım. yumurta aklarının olduğu kap içine 1 çay bardağı toz şekerin yarısını koyalım.
    mikser ile köpürene kadar yani köpük kıvamı alana kadar iyice çırpalım. daha sonra yumurta sarılarının olduğu kap içine kalan toz şekeri ekleyelim.
    yumurta sarılarını şeker ile birlikte mikserle 3 dakika kadar çırpalım. ardından kaba 3 yemek kaşığı ılık su döküp, biraz daha çırpalım. 1 çay bardağı un, yarım çay bardağı nişasta, 1 çay kaşığı kabartma tozu ve 1 paket vanilyayı eleyerek koymalıyız.
    harcı mikser ile son kez karıştırın.

    daha sonra başta çırptığımız yumurta akını bir anda değil de 3 seferde bu karışıma ekleyelim.
    bu defa mikserler değil spatula yardımı ile alttan üste doğru aynı yöne yavaş yavaş karıştıralım. mutlaka yavaş yavaş karıştıralım ki yumurta akları sönmesin ve kekimiz iyi kabarsın.

    keki tepside şerit olarak kestikten sonra spatula yardımıyla içerisine önce kremasını sonra tercih ettiğimiz meyveleri (muz ve çilek çok yakışıyor) dizip keki rulo haline getirip servis tabaklarımıza yerleştirelim. işte bu kadar basit.

    içini doldurma şekli
    süslenmiş şekli

    afiyet olsun.

  • rok: cemil turan efsane değildir.

    len nasıl değildir ya?

    - ingiltere kralı, rahmetli başkan kenedi, taçsız kral pele, bakenbauer, kaleci mıyer, nadya komanaçi, bricit bardo, fenerbahçeli cemil !!!

    efsane lan işte.

  • alman bilim kadını elisabeth noelle neumann tarafından ortaya atılan bir kuram.

    kabaca, kişisel görüşünüzün başkalarının ne düşündüğüne bağlı olduğunu savunuyor. bunu savunurken de adım adım varsayımlar yapıyor:

    öncelikle insanlar bir görüşü benimsemede yalnız olduğunu düşünüyorsa bunu açık olarak dile getirmekten kaçınır, ama bu görüşlerinin paylaşıldığını, destek göreceğini düşünüyorsa çevresindekilerle konuşur. tereddütle attığınız bir tweet'e rt/fav gelince onu diğer ortamlarda dile getirmekten çekinmezsiniz örneğin.

    peki bir görüşün toplumda ne kadar geçerli olduğunu nasıl saptarsınız? kitle iletişim araçlarıyla. medyada çok yer alan bir görüş kabul alır, medyada yer almayan görüş dışlanır gibi bir düşünce oluşmakta.

    kitle iletişim araçlarına baktınız, hepsi aynı kanıları dile getirme eğiliminde. cümlelerini de hep toplumun hepsi aynı kanıdaymış gibi kuruyor. çoğu zaman öyle olmasa bile.

    böyle olunca insan toplumdan ve bulunduğu çevreden dışlanma korkusuyla görüşünü savunmuyor. savunmayınca suskun kalıyor, dolayısıyla o görüş daha az yaygın ve geçerli sayılıyor. ve işte suskunluk sarmalı oluşuyor.

    yani savunduğun görüşü dile getirmede daha az istekli olmanın sebebi bu görüşün medyada/çevrende dile getirilmemesi, ama zaten medyada/çevrende dile getirilmemesinin sebebi de senin o görüşü dile getirmemeyerek bu sarmalı güçlendirenlerden biri olman.

    bu olayı açıklayan bilimsel makalelerde çok bahsedilen bir deney var: asch'in sosyal etki deneyi.

    deneyde üç değişik boyda çizgi var. deneklere hangisinin onlara ayrı örnek olarak gösterilen dördüncü çizginin uzunluğuna yakın olduğu soruluyor. ve doğru cevabın hangi çizgi olduğu çok açık biçimde belli. bir de deneklerin arasında araştırmacıların denek rolü yapan yardımcıları var. bu yardımcılar deneklerden önce art arda yanlış cevap veriyorlar. sonuç ne oluyor? kendisine sıra gelene kadar yanlış cevabı veren yardımcıları dinleyen denek, gerçeğe aykırı olduğunu çok açıkça bilmesine rağmen yanlış olan cevabı veriyor. deneyin sonucunda her üç denekten birinin doğru cevabı bile bile yanlış cevabı verdiği görülüyor.

    bu şu demek: insan doğru bildiği bir şeyin tersini iddia eden bir grupla karşılaştığında onlara uyum sağlıyor. çoğu insan çok da umrunda olmayan, önemsiz bir konuda çoğunluğun yanlış olduğundan şüphe edemeyeceği görüşüne katılıyor. neumann'a göre sebebi de dışlanma korkusu.

    aynı şekilde, birtakım "yanlış" fikirlerin bundan uzun yıllar önce toplumda nasıl bu kadar baskın olabildiğine şaşırdığınız olmuştur. sebebi suskunluk sarmalı.

    suskunluk sarmalından kurtulmanın yolu da bu dışlanma korkusunu yenebilmek. çünkü toplumu değiştirmek dışlanmayı göze alarak fikirlerini dile getirebilen bireylerle mümkün olacak.

  • 51 km.

    gidiş dönüş toplam 102 km.

    muhtemelen anadolunun bağrından istanbul'a bakan adam bize "g e r i z e k a l ı s ı n ı z" diyordur.

    edit: en beğenilenlerimde yukarılara doğru yükseldikçe üzerime alınıyorum ama :( arkadaş en son honda activa motosikletlere baktım; ne kadar yakıyor, işe bununla gitsem kurtarır mıyım diye... yok anasını satayım! şuncacık motorla bile şirketin verdiği yol parasının iki katı benzin tüketiyor olurum ayda. o derece uzak yani...

    temmuz 2016 editi: hehe!! işyerim taşındı, artık 41+41= 82 km. şimdi, "20 km için mi seviniyon yarraam?" diyecekler olabilir; evet yarraam 20 km için seviniyom. çünkü eskiden 6'da çıkıp 8:30'da evde olurken, şimdi 5'te çıkıp 6:30'da evde oluyorum.

    ağustos 2016 editi: ben de taşındım; artık 21+21=42 km. ıs ıs ıs ıs.

    gördüğünüz gibi mesafe giderek kısalıyor! umarım ilerleyen zamanlarda işyerimle ortak bir noktada buluşup sonra ters yönde tekrar uzaklaşmaya başlamayız.

    nisan 2020 editi: çokça soran oluyor son durum nedir diye; 2020 mart itibariyle ankara'ya taşındım, ev ile iş arası mesafe 8 km, araba ile ulaşım 7 dakika, toplu taşıma ile 25 dakika :)

    ankara rocks biçassss!!!
    viva la başkent!!

    ocak 2022 editi: yine taşındım! 2021 ağustosta kavaklıdere’den çayyolu’na geçtik. mesafe 15 km’ye çıktı ama sürede kayda değer değişiklik yok. arabayla 15-20 dakika, toplu taşımayla yarım saat. ben niye sürekli taşınıyorum aq?

    ankara hala rocks biçalar!!!