hesabın var mı? giriş yap

  • "hazar uyar’ın, ’adam yaralama, uyuşturucu, hırsızlık’ suçlarından poliste 78 suç kaydının bulunduğu öğrenildi."

    adam toplum mikrobunu öldürmüş resmen.

  • woody allen'in hannah and her sisters, annie hall ve crimes and misdemeanors ile birlikte en bilinen, kendisi sonradan pek beğenmediğini söylese de en önemli filmlerinden biridir.

    modern yaşamın başkenti diyebileceğimiz new york'un manhattan'ında bir grubun karmaşık duygusal ilişkilerini konu edinir. allen yüksek ihtimalle kendisini oynamakta, diyaloglarda kendi korkularından, saplantılarından, vesveselerinden bahsetmektedir ve aslında bu cesareti için takdiri haketmektedir. çünkü allen filmde aslında bir çoğumuzun kendine itiraf edemediği duyguları ve yaşamaya cesaret edemediği şeyleri yaşamış biri olarak tüm bunları dürüst bir şekilde eğrisiyle/doğrusuyla aktarmıştır.

    filmin en güzel kadını tabii ki ernest hemingway'in torunu olduğunu öğrendiğim mariel hemingway idi. ilginç bir not: manhattan'daki rolü ile oscar'a aday olan hemingway yıllar sonra nedense sermiyan midyat'ın ay lav yusunda rol almış.

  • gençliğinde ankaralı bir devrimci olarak istanbul da kurumun genel merkezinde aktif rol almak için gittim
    istanbul daki devrimci çeşitliliği ilk başta beni şoka uğrattı aslında
    herkes devrimciliği kendi dünyasına göre yorumluyor ve ona göre davranıyordu
    evrensel literatürmüş
    devrimciliğin etik anlayışı ve hoşgörüsüymüş
    nerdeeeee
    ev tutmamız gerekiyodu
    bende beşiktaşta bi teras katı buldum
    şahane bi manzara
    binanın sahibi ve sülaleside o binada oturduğu için biraz sorun yaşıyacağımızı düşünerek işe giriştim
    ne devrimciliğimizden nede solculuğumuzdan bahsettim
    eğer devrimciyiz veya solcuyuz deseydim o manzara, o teras yalan olucaktı
    3 kuzeniz hikayesiyle girdim, kurumdan bir arkadaşın anneside geldi kefil oldu
    devrimciyiz deseydik evi vermiceklerdi , çünkü hacı amca devrimcileri sevmezdi diye değil
    devrimcilerin kira borcu takmadığı tek bir yer yok
    hesap ödediği nadir yerler var
    devrimcilik bu değildir çok konuştum kurumda ama anlatamadık açgözlü pinti materyalistlere

    daha da rezaletini yaşadım,
    bi sabah evden çıktık
    beni güç bela uyandırdılar ve yarı uykulu yola düştük kuruma gitmek için
    yolumuzun üstünde bir süpermarket var ve ordan kahvaltılık bişeyler alıncak
    girdik içeri bi ton gezdik aldık falan kasaya geldik ben cebimdeki 20 liği arkadaşa uzattım
    gerek yok ya aslı ödüyo dediler neyse ben hala uyuklama modundayım
    kuruma geldik ve kızlar kahvaltı hazırlarlarken, süpermarketin sahibinin bizim kuruma ne kadar çok yardım yaptığını falan da öğrenmiş oldum
    eski devrimcilerdenmiş o da, zamanın hızlılarından...
    kızlar kahvaltıya çağırdığında gözlerime inanamadım
    masada ne arasan var, yuuuhhh naptınız dedim
    pis pis gülüşleriyle aslında sadece ekmek ve peynir parası verdiklerini öğrendim
    vay amk dedim ya
    adam o kadar yardım etsin siz gidin onun marketini soyun
    şakamısınız lan
    bendenizde yüksek tansiyon olması nedeniyle sinirlendiğimden başıma giren ağrıyla balgamlı bi tükrük salladım masaya
    bi kaç gün sonrada 18 saatle doğu ekspresle geldiğim ankaradan
    uçakla 50 dakikada döndüm

    devrimcilik hikayesine de o günlerden beridir girmiyorum

    çünkü bu ülkede gerçekten sosyalizmin ne olduğunu bilmeyen devrimciler
    hayatında nutuk adlı eseri okumamış kemalistler
    kuran açmamış müslümanlar var

  • sabahtan beri sözlükte cirit atan hepsiburada’nın paralı trollerini sahneye davet ettiğimiz rezalet.

  • kazandığı parayı harcaması bile ukalalık olarak görüldüğüne göre, bu ülkenin kadına bakış açısında kat etmesi gereken daha çooook yol var azizim.

  • miles dewey davis ııı

    26 mayıs 1926 tarihinde alton, ıllinois, amerika'da doğmuş dahi.

    ölüm yıldönümü ise bugün.. 28 eylül 1991

    ''muhtemelen o zamanlar kastamonu’da trompete kendini bu kadar adayan, bu kadar aşık olan başka kimse yoktu. babamı bu enstrümana delice bağlayan, bir tesadüf sonucunda miles davis olmuş. nereden nereye? amerikalı efsane cazcı davis, kastamonulu muzaffer’e ilham kaynağı oluyor,
    dünya saçma bir yer.'' tarık tufan - kaybolan

    davis, babasının başarılı bir diş cerrahı olduğu east st. louis, ıllinois'de büyüdü.

    daha sonraki yıllarda, bazen yoksulluk ve acı geçmişinin tüm büyük caz sanatçıları için ortak olduğunu varsayan eleştirmenleri azarlamak için sık sık rahat yetiştirilme tarzından bahsetmiştir.

    trompet eğitimi almaya ergenlik çağında başladı; daha sonraki üslup gelişimini sağlamasının ardından ilk öğretmeni ona vibrato olmadan çalmasını tavsiye etti.

    davis, 1944'te müzik sanatı enstitüsü'nde* okumak için new york'a taşınmadan önce st. louis bölgesinde caz gruplarıyla çaldı, ancak birçok dersi atladı ve bunun yerine dizzy gillespie ve charlie parker gibi ustalarla doğaçlama seansları yoluyla eğitim gördü.

    * şimdiki adıyla (bkz: juilliard school of arts)

    davis ve parker, 1945-48 yılları arasında sık sık birlikte kayıt yaptılar.

    davis'in ilk çalımları bazen baştan savmaydı ve her zaman tam olarak akortlu değildi, ancak benzersiz, samimi tonu ve verimli müzikal hayal gücü, teknik eksikliklerine ağır basıyordu.

    1950'lerin başlarında davis, tekniğindeki sınırlamalarını tarzı için önemli varlıklara dönüştürmüştü.

    davis, gillespie gibi bebop öncülerinin meşgul, feryat eden tarzını taklit etmek yerine trompetin orta perdesine yoğunlaştı, armoniler ve ritimler üzerinde deneyler yaptı ve doğaçlamalarının türlerini çeşitlendirdi.

    ara sıra çok notalı ritimler dışında, onun melodik tarzı doğrudan ve süssüzdü, çeyrek notalara/vuruşlara dayalıydı ve etkileri çok zengindi.

    doğaçlamalarındaki düşüncelilik, tempo ve lirizm dikkat çekicidir.

    "caz, direkt olarak avrupa geleneğinden gelmeyip tamamen amerikan kökenli az sayıda sanat biçiminden biridir. caz, gospel müziğine ve abd'nin güneydoğu eyaletlerinin blues müziğine dayanan
    köklerinden yavaş yavaş şekillenmiştir. louis armstrong, miles davis, charlie parker ve john coltrane gibi daha birçok yenilikçi caz müzisyenin vasıtasıyla çabucak gelişim göstermiştir." marc schonbrun - müzik teorisi 101

    1948 yazında davis, ünlü caz sanatçıları gerry mulligan, jj johnson, kenny clarke ve lee konitz'in yanı sıra caz bağlamında nadiren duyulan enstrümanlar olan fransız kornosu ve tuba çalanları da içeren bir nonet kurdu.

    mulligan, gil evans ve piyanist john lewis, bebop'un esnek, doğaçlama doğasını kalın dokulu bir orkestra sesiyle yan yana getiren grubun aranjmanlarının çoğunu yaptılar.

    grup kısa ömürlü oldu, ancak kısa tarihi boyunca başlangıçta single olarak yayınlanan bir düzine parça kaydetti (1949–50).

    bu kayıtlar modern cazın gidişatını değiştirdi ve 1950'lerin batı yakası tarzlarının yolunu açtı. parçalar daha sonra birth of the cool (1957) albümünde toplandı.

    spotify

    1950'lerin başında davis, çalımını etkileyen bir uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele etti, ancak yine de sonny rollins, milt jackson ve thelonious monk gibi cazın önemli isimlerinin de aralarında bulunduğu, en iyileri arasında yer alan albümler kaydetmeyi başardı.

    1954'te bağımlılığı yenen davis, cazın en yenilikçi müzisyen olarak kabul edildiği yirmi yıllık bir döneme girdi.

    1950'lerde saksafon efsaneleri john coltrane ve cannonball adderley, piyanistler red garland ve bill evans, basçı paul chambers ve davulcular "philly" joe jones ve jimmy cobb'un yer aldığı klasik küçük gruplar kurdu.

    davis'in bu dönemde kaydettiği 'round about midnight (1956), workin' (1956), steamin' (1956), relaxin' (1956) ve milestones (1958) albümleri birçok başka sanatçının çalışmalarını da etkiledi.

    round about midnight
    workin
    steamin
    relaxin

    kariyerinin bu dönemini caz tarihinin belki de en ünlü albümü olan kind of blue (1959) ile tamamladı.

    kind of blue

    soft ve relax bir koleksiyon olan albüm, doğaçlamaların karmaşık, sık sık değişen akorlardan ziyade seyrek akorlara ve standart olmayan gamlara dayandığı bir tarz olan modal cazın en iyi kaydedilmiş örneklerini içeriyor.

    modal tarz, melodiye odaklanan sololara uygundur; bu erişilebilir kalite, kind of blue'nun caz hayranları arasında popülerliğini sağladı.

    (bkz: modal müzik)

    küçük grup kayıtlarıyla eş zamanlı olarak yayımlanan davis'in, gil evans tarafından aranjmanı ve orkestra şefliği yapılan albümleri miles ahead (1957), porgy and bess (1958) ve sketches of spain (1960)) da türün mihenk taşlarıydı.

    davis-evans işbirliklerine karmaşık düzenlemeler, orkestra ve solistin neredeyse eşit derecede vurgulanması ve davis'in en duygusal ve duygusal açıdan güçlü çalışlarından bazılarının damgasını vurdu.

    davis ve evans daha sonraki yıllarda ara sıra birlikte çalıştılar, ancak bir daha asla bu üç ustaca albümdeki kadar akılda kalıcı olmadılar.

    ''sessizlik de soloya dâhildir…''
    -miles davis

    1960'ların başları davis için geçiş dönemiydi, daha az yenilikçi yıllardı, ancak müziği ve çalımı en üst seviyede kaldı.

    1962'nin sonlarında basçı ron carter, piyanist herbie hancock ve genç davulcu tony williams ile yakında klasik olacak başka bir küçük grup kurmaya başladı; tenor saksafoncu wayne shorter kadroya 1964'te katıldı.

    davis'in yeni beşlisi, hafif, özgür bir ses ve blues'dan avangard ve serbest caza kadar uzanan bir repertuvarla karakterize ediliyordu.

    1960'ların diğer modern caz gruplarının yenilikleriyle karşılaştırıldığında davis beşlisinin çok ritim ve çok tonluluk konusundaki deneyleri daha incelikli ama aynı derecede cüretkardı.

    live at the plugged nickel (1965), esp(1965), miles smiles (1966) ve nefertiti (1967), beşlinin eskimeyen, etkileyici kayıtları arasındaydı.

    miles in the sky ve filles de kilimanjaro (her ikisi de 1968) zamanında davis elektronik aletlerle deneyler yapmaya başladı.

    klavyeciler chick corea ve joe zawinul ve gitarist john mclaughlin'in de aralarında bulunduğu diğer müzisyenlerle birlikte davis, caz füzyon hareketinin ufuk açıcı albümü olarak kabul edilen ın a silent way'i (1969) yaptı.

    çalışma, püristler tarafından davis'in son gerçek caz albümü olarak değerlendirildi.

    davis, rock müziğin ritimlerini, elektronik enstrümantasyonunu ve stüdyo efektlerini tamamen benimsediği bitches brew (1969) albümünün piyasaya sürülmesiyle yeni hayranlar kazandı ama eski hayranlarını kendisine yabancılaştırdı.

    katmanlı sesler, ritimler ve dokulardan oluşan kakofonik bir kaleydoskop olan albümün etkisi, 1970'lerin weather report ve chick corea'nın return to forever gibi füzyon gruplarında duyuldu.

    davis birkaç yıl bu tarzı sürdürdü; live-evil albümü (1970) ve film müziği a tribute to jack johnson (1970) özellikle öne çıkanlar arasındaydı.

    davis, 1972'de bir trafik kazasında yaralandı ve faaliyetlerini kısıtladı, ardından 1975'ten 1980'e kadar emekli oldu.

    the man with the horn (1981) ile piayalara geri döndüğünde, eleştirmenler davis'in beden ve akıl sağlığındaki dengesizliğin beş yıllık arada etkilerini gösterdiğini hissettiler, ancak önümüzdeki birkaç yıl içinde güçlerini istikrarlı bir şekilde yeniden kazandı.

    1980'ler boyunca çeşitli müzik tarzlarıyla uğraştı, çoğunlukla caz-rock dans müziğine yoğunlaştı, ancak blues köklerine dönüş (star people) ve gil evans'ın etkilediği orkestral denemeler (music from siesta) gibi diğer tarzlarda da dikkate değer deneyler yaptı.

    davis bu dönemde we want miles (1982), tutu (1986) ve aura (1989) gibi albümlerle birçok grammy ödülü kazandı.

    davis'in sonraki yıllarının en unutulmaz olaylarından biri, 1991'de montreux caz festivali'nde gerçekleşti; quincy jones yönetimindeki bir orkestraya katılarak 1950'lerin sonundaki klasik gil evans aranjmanlarından bazılarını seslendirdi.

    davis üç aydan kısa bir süre sonra öldü. son albümü doo-bop (1992), ölümünden sonra yayınlandı.

    her ne kadar eleştirmenler davis'in bitches brew'dan sonra yayınladığı çalışmaların çoğunu göz ardı etse de, onun etkileri cazın ana akım izleyiciler arasında popüler kalmasına yardımcı oldu.

    daha sonraki yıllarda eleştirmenleri görmezden geldi ve sahnede dolaşarak, çoğu zaman sırtı seyirciye dönük çalarak geleneğe meydan okudu.

    çok övülen ve aydınlatıcı otobiyografisi miles'ta (1989; quincy troupe ile birlikte), tatminsiz geçmişini ve müzik endüstrisinde gördüğü ırkçılığı açıkça yazdı. (bu entynin kaynağı)

    davis, louis armstrong, duke ellington ve charlie parker ile birlikte caz tarihinin en önemli ve etkili dört müzisyeninden biri ve aynı zamanda müziğin en eklektik uygulayıcısı olarak kabul ediliyor.

    kaynak ; görsel
    (bkz: miles davis birth of the cool) netflix
    (bkz: miles ahead) don cheadle