ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yanlış telaffuz edilen marka isimleri
türkiye'nin en iyi müzik grubu
-
"sadece 1 kere mfö denmiş olması sözlüğün aktif kullanıcılarının yaş ortalamasının 30 altı olduğunun ispatı gibidir." diyenler için inanılmaz bir haberim var!
bazılarımız başlıkta arayıp, hali hazırda yazılmış olanı tekrar yazmamak gibi çok acayip bir şey yapıyoruz. ben de inanamıyorum ama nedense oluyor yani.
adetullah: (bkz: mfö) diyeyim bari
farkında mısın ilk kavgamızı ettik bile
-
- merhaba.. tanışabilir miyiz?
- git be manyak!
- farkında mısın ilk kavgamızı ettik bile
chp'nin amerikan operasyonuna destek olması
-
bir "akp'nin ışid'e verdiği destek" değildir.
28 nisan 2020 imamoğlu ölüm oranları açıklaması
-
hala bazı sayılara doğru diyenlere golü atmıştır.
bütün ülkeler vatandaşlarına para yağdırırken seninki iban vermiş, salgının ilk günlerinde akp'liler tanıdıklarını karantinadan kaçırmış, ilk günlerde bile sayılar zorla verilmiş, aytaç yalman'ın ölümünü saygı öztürk açıkladı diye kabul etmek zorunda kalmışlar, ilk vakayı sağlık bakanı 11 mart diye açıklamış ancak gencecik bir hemşirenin 7 mart'ta yakalandığı anlaşılmış (maalesef keybettik kendisini :/ ) ve 15 bin umreciye ülkeye giriş izni verilmiş, umrecilere ateş düşürücü verilmiş, gelen tepkiler üzerine mansur yavaş'ın da girişimiyle ankara'da yer ayarlanmış ve o umrecilerden 5 bin tanesi karantinaya alınabilmiş. daha yine ilk günlerde malzememiz yok diyen doktorlar soruşturulmuş ve gözaltına alınmış. hatta bir doktorun meslektaşlarına karşı yaptığı açıklama yayınlanınca başına gelmeyen kalmamıştır.
bütün bunlar daha sadece başlangıç. 10 nisan'da yaşananlar, istenilen iban, belediyelerin yardımlarının engellenmesi ve banka hesaplarının bloklanması bunları saymıyorum.
şimdi ibb başkanı diyor ki son yılların ortalamasına bakınca istanbul'da büyük bir ölüm artışı var diyor. nasıl oluyor bu? corona salgını varken veremden mi olacaktı bu yani? işte hep dediğimiz bu zaten, benzer artış diğer şehirlerde de.
şimdi bunların verdiği sayılara doğru diyorsunuz bir de vah yazık!
türk kahvesinin yanındaki su
-
eskiden, osmanlı zamanından günümüze ulaşan bir uygulama, bir çeşit gelenek.
osmanlı'da eve gelen misafire "aç mısın?" diye sormak ayıp sayıldığından hemen bir kahve pişirilir, yannda su ile ikram edilirmiş. misafir açsa suya uzanır, sudan içermiş. o zaman derhal sofra kurulur, yemek çıkarılırmış. toksa zaten mesele yok, keyifle kahvesini içermiş.
güzel bir gelenek ha!
ekleme; aldığım "kaynak nedir?" mesajları üzerine yaptığım eklemedir. bu bilgi kulaktan bilgidir. islam eserleri müzesi restoranı'nda katıldığım bir iftar programında, müzenin kahve köşesinde biz misafirlere kahve yapımı ve tarihçesi anlatılmıştı. kaynak budur.
debe editi: debeye girmiş ilk ve tek entrymi gecikmeli olsa da şöyle bir seveyim ben.
para isteyince pantolonumu getir diyen baba
-
evde donla duruyordur.
game of thrones
köpek beslemenin insana hiçbir faydasının olmaması
-
59 seconds kitabında richard wiseman'ın alıntıladığı akademik çalışmalardan birinde bir grup borsacıya stresi düşürmesi için köpek veriyorlar. diğer grup ise kolesterol ilacı kullanıyor (sebep: stres kolesterolü arttırıyor). 6 ay sonunda köpek besleyenlerin kolesterol seviyeleriyle ilaç kullananlarınki aynı çıkıyor. ayrıca deneye katılan borsacıların tamamı deney için aldıkları köpeği geri vermeyi reddediyorlar.
olası türkçe navigasyon seslendirmeleri
-
-mezarlık var teyibi kıs
ısırılamayacak kadar sert beyaz leblebi
-
insana, "madem bu kadar dayanıklı, uçağın tamamı neden nohuttan yapılmıyor?" dedirtir bunlar.
çocukken içte ukde kalan şeyler
-
abilerimin bisikleti aşağıda depoda çürürken ve ben bisiklet sürmek istiyorum diye yırtınırken kimsenin bu isteğimi ciddiye alıp bana bisiklet sürmeyi öğretmemiş olması. yetişkin bir insanken kendi kendime öğrenmek çok utanç vericiydi. ve kendime ait hiç oyuncağımın olmaması. hep abilerimin eski, kırık dökük ve eksik parçalı oyuncaklarıyla oynadım. bir kız çocuğu olarak hiç kızlara ait oyuncağım olmadı.
edit: ha bir de annemin ben doğmadan yıllar önce yurt dışından aldığı oyuncak ispanyol bir bebek vardı. oynamak istediğimde izin vermezdi. o çok kıymetliymiş, kırılıp dökülmesini istemezmiş gibi davranırdı. yıllarca vitrinde hayran hayran baktım ama bir kere bile oynayamadım. sonra bir gün genç kız olan kuzenim o bebeği görüp “yenge bu çok güzelmiş, bunu bana versene” dedi. annem de “zaten vitrinde durup duruyor, al senin olsun” dedi ve o bebeği kuzenime verdi. o an 10 yaşımdaki halimle içimde hissettiğim sızı hala ara sıra o bebeği düşününce aynı yerden kalbimi sızlatıyor.
2 mart 2000 borussia dortmund galatasaray maçı
-
uefa kupasi 4. tur ilk karsilasmasi. maci galatasaray hakan sukur ve hagi'nin attigi gollerle 2-0 kazanmisti. rovansi da iki hafta sonra istanbul'da yapilmis ve o mac da 0-0 sonuclanarak galatasaray'i ceyrek finale tasimistir. bu macta hagi'nin attigi gol, kendisinin 30 eylul 1998 galatasaray athletic bilbao macinda attigi gol ile tipa tip benzesmektedirler.