hesabın var mı? giriş yap

  • kardeşim babama bağırır.
    ben: niye bağırıyosun adama yaa?!
    annem: babana adam demeye utanmıyo musun sen!
    ben: babacım sana adam dediğim için özür dilerim.
    babam: ulan ben adam değil miyim yani?!

  • doktora gitseler yok karımın saçını gördü yok şöyle oldu böyle oldu diyecek ve arıza çıkaracak, belki de doktora saldıracak tipler bu hocalara hiç seslerini çıkarmıyorlar. adam, kadına başka bir şey yapsa hiç itiraz edecek gibi görünmüyor. cidden şu zihniyeti anlamak mümkün değil.

  • olay yerimiz kilyos ve civar sahilleri. halkın olması gereken ve öyle taahhüt edilen sahillerimiz; ekrem beyden başlayıp, sarıyer belediye başkanına, oradan kaymakam ve jandarmaya olan bir birliktelik oluşturuyor.

    cumartesi günü kilyos civarı hafif dalgalı olduğu icin, lisanslı dalga sörfçüsü olmam dolayısı ile antrenman yapmaya gittim. dalga dediğim de 50-60 cm yani dalga denemez ve yönü sahile doğru olan bir rüzgar.

    neyse efendim. kilyos merkeze aracımı park ettim. halk tarafından plaja girmek istedim. belediye ve kaymakamlık demirlerle kapamış. özel bir beach club masa koymuş. 70 tl sadece giriş icin istiyor. arkadaş kıyı kanunu ve halkın plajı diye tartıştım, 5-6 dövmeli serseri basıma toplandı. jandarmayı aradım orası onların kira veriyor dedi. kanundan bahsettim kanunda öyle demez mi.

    bakın kilyos'tan başlayıp, gümüşdere boyunca kilometrelerce sahile girmeniz imkansız. iğne deliğini bile kapamışlar. otopark ücreti mecburi, bir de giriş, en az 90 tl sadece sahile girmek.

    delirdim jandarmaya gittim. çavuşla konuşabildim. adam elimizde değil dedi. neler dönüyor bi bilsen diyebildi.

    neyde dedim hemen bir kaç km ötede ki halk plajı olan kısırkaya plajına geçtim. bir baktım ki binlerce kişiyi denizden kovalarcasına çıkaran jandarma. başlarının yanına gittim, düzgün bir üslupla konuşmaya başladım. hemen az ötede paralı bölgede denize girmek serbest. ki kilyos daha tehlikeli dalga olduğunda. ama parası olmayan denize girmesin öyle mi dedim. etrafımda da halk toplandı ve nasıl sinirliler. bu arada onlarca can kurtaran ve deniz sınırı da çizilmiş olmasına rağmen halki sokmuyorlar. bilin bakalım neden, park ücreti ve girişi ücreti ödenen bir yer yok!!

    bilin bakalım ailesi ile kırk yılda bir sahile gelmiş, çocukları denize sokamayan aileler nereye gitmek zorunda. yallah paralı bölgeye.

    sesli bir şekilde jandarmalara aynen söyle dedim. "ranta hizmet ettiriliyorsunuz. güvendiğimiz bir iki kurum kaldı. göz göre göre güvenimizi kaybediyorsunuz. " o sıcakta bana kızabilirlerdi ama yapmadılar, mahcup mahcup haklısınız ama emir yüksek yerden dediler.

    buna başta bu şehrin baskani olmak üzere göz yumanlar belli. isin içinde rant olunca partiler, hükumet falan nasıl da işbirliği yapıyorlar.

    not olarak yaklaşık 10 km sahile hic bir yerden giremiyorsunuz. bildiğiniz otluk bir yer ve yapı yok. zorladığınız da da mafyalari korumaya jandarma geliyor.

    kiralayan ve şartları belirleyen belediye. yasağı koyduran kaymakamlık. rantı bölüştüren mafyatik işletmeler. hepsini kollayan jandarma.

    not olarak dursun editi; hayatımın hiç bir aşamasında siyaset olmadı. çünkü siyasetin yekûnu pis. sevmem siyaset de konuşmam. su an ki belediye başkanı, istanbul'un yönetici kim. ayrıca senelerdir gittiğim bir yer de son girişi de kapanmışsa yani yeni gelen baskan ister uzayli olsun düzeleceğine sistem ranta daha da hizmet etmişse onu da konu bahse alırım. dikkat ettiyseniz devlet görevlileri belediyeler hepsi bir arada bu ısın içinde dedim.

    ayrica burası istanbul yaz turistinin ağırlandığı bir belde degil. cebinde sadece otobus parası olan gençler ve sevgililerin , ya da sadece piknik sepeti yapabilecek kadar bütçesi olan düzgün ailelerin , ömründe deniz görmemiş çocukların, garibanların da yaşadığı bir şehir. mavi bayraklı tüm hizmetleri belediyenin halka ücretsiz sunduğu plajlar gibi burayı ücretsiz yapabilirler. en azından bir kısmını. mis gibi tertemiz de kalır ve halk da mutlu olur. bazılarınıza kalsa insan olmanın şartı paran olması. yazık.

    ben durumu iyi olan bir birey olmama rağmen hak aradım arıyorum da. inanın dün tecrübe ettiğim şey çok üzücüydü. aile parası yok denize giremiyor. o çocukların yaşadığı hayal kırıklığını düşünemiyorum bile.

  • mikrofonun karşısına kendini atıp dakikalarca propoganda yapıyorsan sonuçlarına da katlanacaksın. dede mede fark etmez.

    neden bizim dedemize ninemize böyle şeyler yapan olmuyor acaba bir düşünelim bakalım. belki parti örgütünden fırlamış gibi konuşmalar yaparak insanları dellendirmedikleri içindir.

    ek: bu entry'i düşünce ve ifade özgürlüğü açısından eleştirenler olmuş. ben dede fikrini açıklayamaz demiyorum, açıklar. ama onun fikrine katılmayanlar da bunun karşılığında dedenin eline verm- protesto hakkını saklı tutar. sonuçta burada akp'lilerin diğer partililere yaptığı gibi sözlü ya da silahlı bir saldırı yok. basit bir tepki gösterme var. demokrasi böyle bir şeydir. öğreneceksiniz zamanla.

  • sırt çantalı bir otostopçu görürseniz arabanıza alın. helvanızı yeriz, cenazenizde dostluklar kurarız.

  • - aşkitom kızmadın di mi, bu yemeği sipariş ettim diye.

    + ne münasebet. ben alman lisesinden mezun olmuş, alman disiplini ile yetişmiş, alman medeniyeti taşıyan bir adamım.

    - alman usulü diyosun yani.

  • izledikten sonra çevremi ve olayları gözlemleyerek inanılmaz çıkarımlarda bulunmaya başladığım dizi:

    "banyonun ışığı yanıyor, içeride biri var. kardeşim yanımda olduğuna göre demek ki annem."

    gibi.

  • başlık: çocukken magnum alacak parası olmayanlar buraya

    1. gelsinler de kendi kafamdaki adamlarla bi muhabbet çevireyim.

    beyler, bayanlar, taşaksızlar, taşaklılar, taşağını yediklerim, ben küçükken alınabilecek en değerli şey magnum idi. hiç unutmam bi kere annem bana magnum almıştı ki bu magnum sözünü bana 1 hafta önceden vermişti. neyse o magnumu ben yarısına kadar yiyebilmiştim. malum max adlı fakir dondurmasına alışmış bünyeye ağır gelmişti magnum. hepsini yiyememiştim o magnumun.

    ey o. çocukları, çok tramvalar yaşadık biz. cebimizdeki misketlerimiz dışında hiçbir varlığımız yoktu şu dünyada. şimdi de pek bi bokum yok ama en azından magnum alacak param var. şimdi magnumu yiyebiliyorum ağır gelmiyor ama inanır mısın tat vermiyor lan.

  • merak etmeyin 10 seneye kadar türkler deveye binmiyor ya da biz arap değiliz diye anlatmanıza gerek kalmayacak.

    edit : ne demek istiyorsun diye mesajlar geliyor şaka gibi hahaha. 10 yıl sonra ülkedeki arap nüfusu ve arap kültürünün yayılma hızı göz önüne alınarak yapılmış ufak bir mümin latifesi sadece.

    edit 2: deve sever çaylak arkadaşlar tarafından saldırı altındayım. bakın arkadaşlar benim deveye binen arkadaşlarım da var. lütfen.

  • amacı öncelikle padişaha, hanedan ailesinin erkek cocuklarına ve osmanlı devlet adamlarına saraylı, saltanat terbiyesine uygun hanımlar yetiştirmek olan saray kurumu. anlamı yasaklanmış yer olan harem osmanlı sarayında izinli olmayan erkeklerin hiç bir şekilde içine giremediği, padişahın ailesinin yaşadığı alana verilen isimdir. harem’de padişahın kendisi ile birlikte eşleri, çocukları ve hizmetçilerinin yaşadığı yerdir. padişah haricindekiler harem dairesine rahatça girip çıkmaz, tüm ihtiyaçlarını bu alanda giderirlerdi

    osmanlıların kuruluşundan itibaren harem teşkilatı da şekillenmeye başladıysa da, asıl teşkilatlanma fatih sultan mehmed zamanında gerçekleşmiştir; bu teşkilat devlet yapısındaki genel eğilime uygun bir biçimde devşirme sistemi ile birlikte gelişmiştir. topkapı sarayının harem kısmı sarayın inşası ile birlikte tamamlanmışsa da hareme asıl yatırımı yapan padişah iii. murad olmuştur. onun zamanında saray kısmına bir çok yeni bina inşa edilmiş, buranın sakinlerinin ve görevlilerinin sayısı arttırılmıştır. on yedinci yüzyılla birlikte devlet sistemindeki bozulmalara paralel olarak haremde de bozulmalar görülmüş, padişahların çok küçük yaşta tahta çıkmaları neticesinde haremin devlet idaresindeki nüfuzunda artış görülmüştür.

    bu dönemden sonra rutin bir biçimde devam eden harem hayatında ikinci kırılma lale devri ile birlikte yaşamış, harem yavaş yavaş dışa açılmaya başlamıştır. ii. mahmud döneminden itibaren ise harem kadınları ferace ve çarşaf giyerek bazı mesire yerlerine gitmeye ve kendilerine ayrılan mekânlarda gezintiler yapmaya başlamışlardır. mehmed reşad döneminde ise bir ilk gerçekleşmiş ve haremin de başı olan başkadın efendi mehmed reşad’ın bulgar kral ve kraliçesine vermiş olduğu ziyafette törende hazır bulunmuştur.

    harem’in nüfusu zamanına göre değişiklikler arz etse de genellikle 400-500 kişi arasında olmuştur.harem nüfusu, kabaca şu şekilde ayırabiliriz: hadım ağa olarak anılan muhafızlar, cariye olarak anılan hizmetkârlar ve sultanın ailesi.
    hadım ağalar hareme özel olarak gönderilmiş, daha çok kuzey afrika kökenli saray muhafızlarıdır. kaldıkları yerler ve taşlıkları harem’im cümle kapısından önceki alandır. cümle kapısından öteye kendileri geçmedikleri gibi başkalarını da geçirmezlerdi.
    cariyeler ise fetihler aracılığı ile dünyanın dört bir yanından “esir hukuku”na uygun olarak getirilen kızlara verilen isimdir. saraya 9-11 yaşlarında getirilir. uzun ve disiplinli bir eğitimden geçirilir ki bunun içersine saray adâbı, musikî, okuma-yazma, din dersleri vs. de dahildir ise. saray’daki tüm cariyeler sultan’ın eşi olmadığı gibi saraydaki cariyelik süresini doldurup 30 yaşına basan hizmetçiler halen gözde olarak seçilmemiş yada başka bir görev almamış ise yeterli bir ücretle emekliye ayrılır, şu anda yerinde istanbul üniversitesi’nin olduğu saray-ı atike’ye (eski saray) gönderilirlerdi.

    köle azat etmeyi tavsiye eden islam esir hukuku harem’de kendini göstermiş, buraya gönderilen kız çocukları 9 yıllık bir eğitimden sonra hür kabul edilmişlerdir. cariyeler zamanla güzel, akıllı, becerikli iseler gözde, odalık, ikbal, haseki, kadın efendi, başkadın efendi şeklinde harem’de mertebe edinirlerdi; içlerinden bir tanesi bir gün valide sultan yani harem’in en önemli kadını haline gelebilirdi. çünkü osmanlı sultanları, devlet içerisinde saraya yakın, nüfuzlu başka bir merkez oluşmasına ve kendilerine alternatif olacak bir ailenin vücuda gelmesine mahal vermemek için, saray dışından evlenmezler ve eşlerini haremdeki cariyelerden seçerlerdi.

    topkapı sarayının haremi bu biçimde bir işleyiş üzerine osmanlı devleti’nin yıkılışına dek devam etmiştir. 1856 senesinde resmi saray erkanının ve hanedan mensuplarının dolmabahçe sarayı’na taşınması neticesinde, harem halkı da dolmabahçe’ye taşınmış, topkapı sarayındaki harem eski sultanların harem halkının kullanımına tahsis edilmiştir. cumhuriyetin ilanı ile birlikte haremin eski binalarının bazı kısımları sarayın müze haline getirilmesi neticesinde ziyarete açılmıştır.