hesabın var mı? giriş yap

  • üstteki deli ne anlatıyorsun anasını satayım. ezan kaldırılsın dedik sanki. yüzyıllardır bayram oluyor bu memlekette ben bir kere bile duymadım bayram öncesi sabah 4te sela okunup üstüne 2 tur tekbir getirildiğini. update mi geldi dine? işiniz gücünüz mağduriyet amk.

  • bekir bozdağ: ilahiyatçı, yozgatlı, iyi derecede arapça bilmektedir.
    mehmet şimşek: ekonomisttir, ingilterede yüksek lisans yapmış, eski merril lynch başkanlarındandır, iyi derecede ingilizce bilmektedir.

    bu şartlar altından bekir bozdağ'ın öngörüleri bana daha sağlam gelmektedir. evet ab batıyor ve biz avrupa'dan yüz çevirerek müthiş bir devlet olabiliriz.

    edit: bu arada adamlar mars'a seyahat planı falan yapıyorlar. komik işte :(

  • j.k.rowling açısından değerlendirdiğimde doğruluğuna inandığım açıklamadır.

    zira harry ile hermione , ron ile de ginny evlenseydi unutulmaz bir son olurdu.

    hatta daha sansasyonel bir son için harry ile ron'u, hermione ile de ginny'i evlendirecekti ki o zaman rowling ölümsüz olacaktı.

  • öncelikle god of war ve elden ring platinlemiş birisiyim, genel olarak oyunlarla aram iyidir yani.
    oyunu yaklaşık 30-35 saat oynadım.
    şunu net söyleyebilirim ki muazzam ötesi bir oyun. ben açık dünya tasarımı konusunda botw'ı en üste koyardım, elden ring geldiği zaman tahta birlikte oturmuşlardı. ama totk açık ara farkla bu açık dünya tahtına oturdu. inanılmaz bir keşif hissi, muazzam dolu ve katmanlı bir dünya var. ya 200 metre ilerdeki noktaya saatlerce gidemedim. her gitmeye çalıştığımda farklı bir şey görüp yolumu değiştirdim. dopdolu. mükemmele yakın bir dünya var. yer altı u ayrı güzel, yeryüzü ayrı güzel, gökyüzü ayrı güzel. hepsinin keşif hissi bambaşka, hepsi apayrı hissiyatlar veriyor. ufak bi mekanikler hakkında konuşayım ve yeni başlayacaklara minik tavsiyeler vereyim;
    -paraglide alana kadar sağa sola hiç gitmeyin, ana hikayeden devam edin.
    -haritadaki her bir nokta için kendinize spesifik bir işaret belirleyin, ve gördüğünüz yerde o işareti pinleyin (mesela ben shrinelara diamond, kulelere yıldız, önemli insanlara insan işareti koyuyorum) bunu oyunun başından itibaren yapın.
    - tavsiyem, kalpten önce başta 2-3 kez stamina geliştirmeniz, keşif için lazım oluyor.
    -shrinelar: bence bariz daha zor shrinelar. yeni mekanikleri iyice anlamanız gerekiyor.
    -düşmanlar: çok güçlüler. genelde tek vuruşta 4-5 can rahat alıyorlar. red-blue-black-silver diye gidiyor zorluk dereceleri. en uyduruk red bile 3 civarı vurabiliyor.
    -ultrahand: dünyadaki itemleri birbirine yapıştırma özelliği. zonai device katalogunuz gelişmeden çok fazla uğraşmayın bunla açık dünyada. ben tahta tekerlerle araba yapıp pervaneyle ilerleyecem diye çok uğraştım başlarda, zaman kaybı oluyor. direksiyon zonai aygıtı olmadan taşıt yapmak mantıklı değil.
    -fuse: silahlara item ekleme özelliği. oyunun başlarında bu çok uyduruk görünüyor, sadece bir silaha başka bir silah ekliyosun gibi görünüyor. ama oyunda ilerledikçe düşen canavar parçalarını efektif bir şekilde kullanarak acayip güçlü silahlar yapabiliyorsunuz. full atak, elemental atak vs çok çeşitlenebiliyor. ama fuse'un yıldızı asıl yay-ok kullanımında parlıyor. bir mantar ekleyerek smokebomb yapıyorsunuz, bi mantar ile düşmanları birbirine düşürüyorsunuz, bir göz ile hareketli uçan yaratıkları öldürüyorsunuz, fire fruit ile buzlu yaratıklara tek atıyorsunuz. bomba ekliyorsunuz, sniper gibi kullanmak için kanat takıyorsunuz vs vs yani inanılmaz bir çeşitlilik var. özellikle blue bokoblinden daha güçlü yaratıkları yenmek için fuse'u iyi kullanmak gerekiyor.
    -ascend: keşiflerde büyük kolaylık sağlıyor. yeraltına indiğinizde çıkmayı kolaylaştırıyor, a noktasından b noktasına gitmek için harcayacağınız eforu azaltıyor.
    -rewind: bir eşya için zamanı geriye alma özelliği. ben henüz haritaya düşen taşlar ve shrinelar dışında kullanmadım. bi ara bunun yaratıcı kullanımını deneyeceğim.

    oyun beklentilerimi aştı. ben botw'ın bir miktar iyisini bekliyordum, çok fazla geliştirmişler. sorusu olan arkadaşlar özelden ulaşabilir.

  • ben çoçukluğumdan beri hep bir abim olsun isterdim, dertleşebileceğim, akıl danışacağım, sırtımı yaslayabileceğim bir abi. işte bu dingili tanıdıktan sonra vazgeçtim amk. iyi ki abim falan yokmuş lan, ya o da bunun gibi olsaydı? evlerden ırak ya töbeler olsun.

  • adamımız ömer üründül 'ün "4 gol atmak dışında pek birşey yapmadı" şeklindeki eleştirisine maruz kalmıştır.

    bundan sonraki maçlarda kendisine, her maç 4-5 gol atması yanında en az 2 penaltı kurtarması, sakatlanan oyuncuları tedavi etmesi ve devre arasında da tribünleri eğlendirecek şovlar yapmasını öneriyorum ki ömer abisi performansını yeterli bulsun.

  • 2015 yapımı fransız animasyonu. avril henüz çok küçük bir çocukken anne ve babası geliştirdikleri bir sıvı ile sonsuz yaşamın sırrını bulmuşlardır. imparatora bağlı kolluk güçleri bu sıvının peşine düşmüş ve çok küçük bir çocukken onları birbirlerinden ayırmışlardır. avril genç bir kız olmuş ama anne ve babasından en ufak bir haber bile alamamıştır. ama bir gün...

    filmin senaristi ve yönetmenlerinden biri olan franck ekinci eğer bir türk asıllı ise sanırım günümüz türkiyesi'ni iyi gözlemlemiş ve gücü elinde tutan kesimlere sağlam göndermelerde bulunmuştur. bu bağlamda oldukça başarılı bir yapım olduğunu söyleyebilirim.

  • dişinizi fırçaladıktan hemen sonra portakal suyu içtiğiniz takdirde (mesela uyandınız, dişinizi fırçaladınız, sonra kahvaltıya oturdunuz), portakal suyunun tuhaf, ekşi/acı bir tat verdiğini farketmişsinizdir. peki hiç "niye ki?" diye düşündünüz mü? düşünmediyseniz, araştırıp bulmadıysanız cevabını ben vereyim: diş macunu "sodyum lauril sülfat" (sls) adı verilen bir kimyasal madde ihtiva eder. dişinizi fırçaladıktan sonra ağzınızda arta kalan sls, portakal suyundaki asitle birleştiginde, ortaya bildiğiniz o ekşi/acı tat çıkar. ama dişinizi fırçaladıktan sonra ağzınızı iyice çalkalarsanız, veya kahvaltıya oturmadan önce biraz sabrederseniz, ağzınızdaki sls tükrüğünüz ile çözüleceğinden, portakal suyu da acı gelmeyecektir.

    "sls" şampuanların da içerdigi bir kimyasal maddedir, o yüzden yıkanırken şampuanınızı içmek gibi bir huyunuz varsa, öncelikle "çok tuhafsınız" demek istiyorum, sonra da duştan çıktıktan sonra portakal suyu içmek isterseniz biraz beklemenizi tavsiye ediyorum. (portakal aromalı bir şampuan kullanıyorsanız, zaten içmeyin o şampuanı, çok acı bir tadı vardır.)

    bu entrymi de izninizle hayatını kimya bilimine adamış - ve bizlere de sevdirmiş - kimyagerlere ve kimya hocalarına adamak istiyorum.