hesabın var mı? giriş yap

  • bildiğim kadarıyla olmayan olay. izmirliler etten pek çakmaz. olayları ot ve balık.
    ama izmir 'e çakacak laf bulamayıp sadece domuz eti üzerinden vurmak isteyen yobazlara göre olan şeydir.
    ne komik lan "domuz eti üzerinden vurmak" . :)

  • artık kullanmadığım bir spor aletini 800 liraya ilana koydum. elemanın biri “abim, canım abim 500 olsun hemen gelip alayım” diye mesaj attı. ben, o fiyata olmaz ama 750 olsun dedim. arkadaş başladı yok sakatlık geçiren birine alacaklarmış arkadaşlarıyla da, parayı çıkaramıyorlarmış da, sevaba girermişim de. neyse o biraz çıktı ben biraz indim anlaştık.

    abim gelecek almaya dedi. numaramı istedi. sözde abisi aradı beni aletin ebatlarını sordu. sedan arabaya sığar mı? yoksa babamın arabasıyla geleyim dedi, sığar dedim. buluşma yerine c serisi mercedes ile geldi. abi bakalım sığmazsa pederin x5 i alıp geleyim dedi. neyse bir şekilde sığdırdık, aldı gitti. ben de salaklığıma gülüp el salladım arkasından.

  • belki askerimizi şehit etmeye çalışan birinin cesedini toplamak için vakit ayırmaya bile gerek yok... sonuçta cesede bile patlayıcı düzeneği kurabilen bir bozuk zihniyet o yüzden geberdiği yerde bırakmak en iyisi.

    edit: başlığı açan kişi entrisini silmiş.

  • kendisiyle ilgili hoşuma giden bir teoriye rastladığım kurgusal karakter. hogwarts'ın müdürü olmadan önce okulda biçim değiştirme dersi verdiğini biliyoruz, dolayısıyla bu konuda çok başarılı olması şaşırtıcı olmaz. biçim değiştirmenin en ileri formlarından biri de kendini bir hayvana dönüştürebilmek, yani animagus olmak. dersi dumbledore'dan sonra veren minerva mcgonagall da tekir kediye dönüşebilen bir animagustu mesela.

    bir animagus yalnızca tek bir hayvana dönüşebiliyor ve bunu kendi seçemiyor, kişiliğine en uygun hayvan oluyor bu. çoğu zaman da kişinin patronus'uyla aynı hayvan oluyor. örneğin mcgonagall'ın patronusu da bir kedi veya harry'nin babasının* hem patronusu hem de animagusu bir alageyik. bu arada patronusun aldığı şekil animagusun aksine değişmez değil, kişinin aşık olması gibi büyük duygusal olaylar patronusu değiştirebiliyor. animagus ise ölene kadar aynı.

    peki dumbledore bir animagus ise neye dönüşüyor olabilir? seri boyunca çok sevdiğini bildiğimiz, aynı zamanda patronusu da olan canlıya tabi: anka kuşu! dumbledore'un anka kuşuna dönüşebiliyor olması seride bazı olayları da yeniden yorumlamamıza olanak sağlıyor. mesela ikinci kitabın sonunda harry'nin yardımına koşan anka fawkes değil de okul müdürümüz olabilir. buradan çıkarılan bir diğer teori de dumbledore'un aslında ölmediği, bir ankaya dönüşebildiği için tekrar ortaya çıkacağı.

    gerçi fawkes'un bir hortkuluk olduğu teorisi de fena değil ama dumbledore'un böyle karanlık bir büyü yapacağını sanmıyorum, en azından grindewald ile yaşadıklarından sonra uzak durur herhalde bu tür şeylerden. gerçi rowling adeti olduğu üzere üç beş sene sonra bu konuda da bir şeyler açıklar ve teorileri boşa çıkarır ya da fantastic beasts filmlerinde bununla ilgili bir şeyler görürüz belki. her ne kadar sonraki açıklamalarıyla j. k. rowling'e olan sevgimi epey kaybetsem de harry potter evreninin şimdiye kadar okuduğum en yaratıcı, en heyecanlı dünyalardan biri olduğunu da kabul etmem lazım.

  • erkekler arasında bir problem tartışılmış ve konu uzlaşarak kapanmışsa bir daha sen şu tarihte bana böyle yapmıstın veya bunu söylemiştin diye asla yeniden eski defterler açılmaz .problem çözülmemişse barışılmaz çözülmüş ve barışılmışsa asla tekrar gündeme gelemez.
    kadınlardan ayıran en önemli kural bu sanırım.

  • hakkında biraz farklı düşünülmesi gereken savaş.

    yoğun bir şekilde hem yazılı hem de görsel kaynaklarda kestirme bir ifadeyle bu savaşın alman yenilgisinin başlangıcı olduğu fikri savunulsa da o dönemki diğer askeri ve siyasi gelişmeler sonucunda bu savaşa bakışın farkı olması gerekmekte.

    'eğer'lerle konuşmak gerekirse eğer hitler;

    - moskova saldırısı hızını almışken merkez ordu grubunun bir kısmını güney rusya'ya çevirtmese ve tam güçle moskova üzerine yüklenilmesine izin verse,

    - 1941-42 kışında moskova saldırısının zayıflaması neticesi alman yüksek komutanlığı'nın tavsiyelerine uysa ve elde edilen noktalara savunma hatları kurup taktik geri çekilmeler dahil tüm harekat inisiyatifini cephe komutanlarına bıraksa,

    - japonlarla koordinasyonu daha fazla olsa ve japonların 7 aralık 1941'de yaptığı pearl harbor saldırısının hemen arkasından kimselere danışmadan pat diye amerika'ya savaş ilan etmese,

    - ve rusya seferi başlamadan önce seferin askeri, ideolojik ve ekonomik hedeflerini netleştirmiş olsa.

    bugün büyük ihtimalle stalingrad savaşı yalnızca klasik bir kızıl ordu imhası ile sonuçlanan kısa süreli bir çatışma olarak kayıtlara geçecekti.

    yorumları yapan arkadaşlar sürekli tekdüze bir şekilde kış mevsiminden, göring'in ahmaklığından ve almanlarla birlikte savaşan zayıf mihver devletleri kuvvetlerinden dem vuruyor. evet bunlar inkar edilemez gerçekler ve alman ordusunu ciddi zorlayan etkenler. gelgelelim gözden kaçırdığınız asıl nokta almanların rusya seferinin az önce de yazdığım gibi hedeflerinin net tayin edilememesi. yani bu harekatın asıl amacı sovyet askeri gücünün tamamen kırılarak sovyetlerin en azından avrupa'ya komşu ve almanların işine yarayacak en güçlü ekonomik bölümlerinin ele geçirilmesi mi olacaktı (mesela fransa seferi gibi) yoksa sovyet egemenliği tamamen mi çökertilecekti?

    harekatın en başında alman ordusu hareketleri klasik bir düşmanın imhası şeklinde iken karşılarına çıkan kızıl ordu birliklerinin moskova önlerine dek giderek azalması sonucu alman ordusunun komuta heyetinin sahte bir yenilmezlik havasına büründüğü ve yanlış istihbarat raporlarına göre değerlendirme yapan hitler'in kızıl ordunun belinin kırıldığını düşünerek askeri ve psikolojik hedefleri gözardı ederek kavgam'da bahsettiği yaşam alanı tezi doğrultusunda ekonomik anlamda güçlü bölgelere yöneldiği yadsınamaz bir gerçeklik. bu noktada nazi ideolojisinin siyasi hedeflerinin barbarossa harekatının askeri amaçları önüne geçtiği, bu nedenle neredeyse tüm genelkurmay ve cephe komutanlarının protestolarına ve feryatlarına rağmen moskova'ya ilerleyen merkez ordu grubunun en önemli birliklerinin ukrayna'nın verimli buğday tarlalarını almak için güneye döndürülmesi stalingrad öncesi küçük bir felaket sayılan moskova harekatının kaybedilmesinin en önemli sebebidir örneğin.

    moskova savaşı aslında alman ordusu için stalingrad'dan önce yaşanan ilk ciddi moral çöküntüsü aslında. 1941'in aralık ayının sonunda hitler'e sunulan raporlarda bahardan önce bir sovyet taarruzunun beklenmediği açıkça vurgulanırken bu raporların sunulmasından hemen 2 gün sonra stalin'in japonya'nın amerika saldırısı sonrası o taraftan çektiği birliklerle ciddi bir karşı saldırıya geçmesi almanlara büyük bir şok yaşattı. her ne kadar cani ruhlu bir kişi olsa da stalin'in keskin zekası ve hitler'e nazaran daha gerçekçi durum değerlendirmesi yapabilmesi japonların amerika ile meşgul olacağını ve kendilerine bulaşmayacaklarını anlamasına yolaçtı. burada hitler'in en büyük stratejik hatası ortaya çıkıyor; müttefiği ile yetersiz iletişim. almanya ve japonya her ne kadar ittifak yapmış bile olsa savaştıkları karşı bloktaki ülkelerin yarısı kadar bile iletişimleri ve koordinasyonları olmadığından herkes kafasına göre takılıyordu ve bu noktayı gören stalin en iyi şekilde hamlesini yaptı.

    alman doğu cephesi neredeyse 2000 mil uzunluğunda inanılmaz geniş bir cephe ve bundan önce sürekli dar cephelerde harekat yapmaya alılşan alman ordusu için hakimiyet kurulması çok zor bir yer. makine kullanımı had safhaya ulaşan bir ordu olsa da cepheyi besleyen lojistik kolları hala büyük oranda atlara bağlı olan alman ordusu, ray açıklığı avrupa standartlarına göre farklı olan rus demiryollarının da yarattığı zorluk düşünüldüğünde bu kadar geniş bir cepheyi neredeyse 4 sene elde tutabilmesiyle aslında lojistik ve operasyonel anlamda çok başarılı bir performans çizdi. bununla birlikte buraya yorum yazan arkadaşların önemli bir kısmı şunu da atlıyor, stalingrad'da kaybedilen ordu, insan gücü ve teçhizat açısından bakarsanız almanların telafi edemeyeceği bir seviyede değildi. unutmayın ki almanlar doğu cephesinde harekat inisiyatifini temmuz 1943'teki kursk savaşının sonuna dek ellerinde tuttu, stalingrad'daki hezimetin yerine yeni birlikler oluşturdu ve bu yeni güçleriyle sovyetlerin aylarca hazırladığı kursk cebinin 3 savunma hattının ilk 2 hattını darmadağın edip neredeyse 3. hattı da delecek ve barbarossa günlerine geri döneceklerdi.

    askeri anlamda bakarsanız stalingrad savaşı aslından son derece gereksiz bir savaş. bunun çıkma nedeni hazar denizi kıyısındaki rus petrol bölgelerini ele geçirmek için güney ordu grubundan o tarafa dönen 6.ordu'nun "yav he he" diyerekten stalingrad'ı pas geçmemesi. onun dışında gerçekten adı dışında bu kentin kesinlikle stratejik bir önemi yok yani bir harkov veya orel gibi değil. yaygın magazinel inanış elbette işte hitler stalin'i sevmiyormuş adını taşıyan bir kenti yokedecekmiş falan fıstık ama realiteye bakarsanız biraz da sovyetlerin almanları bilinçli olarak azdırıp üstlerine çekme durumu da var. neyse bu konuya girmeyeyim şimdi çünkü stalin'in bunu tüm doğu cephesi için bilinçli olarak yaptırdığına dair güçlü iddialar var. o ayrı bir entry konusu. bir de stalingrad'da sıkışan ordunun defalarca hitler'e yalvarmışlıği var kuşatma çemberini yarmak için. bu şu demek, çember içine alınan bir ordu tüm gücünü çemberin en zayıf olduğunu düşündükleri bir noktaya konsantre ederek savaşa girişiyor. bu olay ciddi bir karşı saldırı demek ve saldırı yeteneği ile tanınan alman ordusu eğer bunu yapabilseydi yüksek ihtimalle kurtulabilirdi ama hitler saçma bir şekilde son mermiye kadar savaşma saplantısından vazgeçmediği ve taktik geri çekilmenin öneminin ne olduğunu bir türlü anlayamadığı için 6.ordu felakete sürüklendi.

    alman ordusu yaygın inanışın aksine taa 1944-45 kışına dek muharebe gücünü koruyan ve ciddi tehdit olan bir ordu. yani stalingrad ertesinde çılgın şekilde tahkim edilmiş kursk bölgesine taarruz edebilen, arada yığınla küçük taarruzu ve savunma savaşını sürdüren, rusya'da öğrendikleri esnek savunma anlayışını giderek çok dehşetli pratiğe dönüştürebilen ve onca kayba rağmen yeteneklerini koruyabilen bir ordu. bu açıdan bakarsanız stalingrad ertesinde eğer almanlar amerika'ya savaş ilan etmemiş olsa sovyet savunması için çok önemli olan müttefik yardımı gelmeyecekti çünkü amerika'nın o anda almanlara savaş ilan etmesi için ortada bir bahane yoktu. eğer amerika almanya'ya savaş ilan edemeseydi sadece ingiltere sovyetlere yardım edemezdi (sovyetlere verilen yardımın çoğu amerikan orijinlidir), kuzey afrika kaybedilmezdi, 1943 gibi erken bir tarihte italya işgal edilemez ve alman güney cephesi büyük bir risk altına girmezdi (almanlar buraya çok büyük bir ordu bağlamak zorunda kaldı). ve sovyetler kendi başlarına almanlara direnmek zorunda kalır, büyük ihtimalle de iki taraf bir şekilde ateşkese razı olurdu.

    savaşı değerlendirirken onun dinamiklerini çok yönlü irdelemeniz gerekiyor. sadece bir savaş askerileşmiş bir ulusu yıkamaz. mesela stalingrad savaşının gerçek sonuçlarından alman halkı ancak 1945 sonunda haberdar oldu. diktatörlük bu yenilgiyi bile çok ciddi şekilde sansürleyerek halkına aktarmıştı ve hem halkın hem de ordunun savaş motivasyonu bundan çok az etkilendi. bu nedenle olaya geniş açıdan bakın. stalingrad sovyetler açısından gerçek bir zaferdir ama propaganda yoluyla da ciddi şişirilmiş bir savaştır.

  • ''ibrahimovic erkan'ı aradı iyi ki trabzon'u seçtin dedi'' diyebilen bir mafya kılıklı adamın lafıyla ''defolsun gitsin'' diyecek dengesizleri ortaya çıkaran reis.