hesabın var mı? giriş yap

  • nüfusun ne kadarının hangi partiye oy verdiğinden bağımsız olarak hükümdarlığını sürdürür. akp, chp, mhp'ymiş filan, bunlarla pek alakası yoktur.

    merkez sağın her türlü pişkinliğini, iki yüzlülüğünü ve o yapmacık ahlak anlayışını her sokağında hissedebilirsiniz bu kentlerin. lisesinin müdür muavininden tutun, tapu kadastrodaki memuruna kadar o kentte büyüyüp yetişmiş insanların çoğunun üzerine sinmiş rezalet bir merkez sağ esansı vardır.

    kendi ahlaki anlayışını diğerlerinden üstün tutarken bir yandan menfaatleri peşinde koşan küçük insanların, ufak tefek idari çıkarlar için maymun olmaları merkez sağ ekolünün imzasıdır zira. peşinden koşulan kazançlar bazen o kadar ufak, o kadar kişiseldir ki, yargı tarafından takibe lüzum dahi görülmez. bu hukuki tembellik, elbet çoğunun hoşuna da gider.

    kırsalda veya büyük şehirlerde aynı havayı bulamazsınız. anlatması zor sayılır.

  • futbolcular yardim etmez.
    inşaat zenginleri ihale zenginleri etmez.
    milletvekilleri adaylar aday adayları siyasi partiler etmez.
    ulkenin sosyal kurumlari yardim etmez.
    yine biz sozlugun fakirleri ustuste para koyariz toplariz o parayi.
    tanim: zengin ve fakir kavramlarini tekrar sorgulatan kampanyadir

  • 2007 impreza sedan kullanıcısı olarak imprezaların tutmaması hakkında sanırım bir şeyler karalayabilirim. önceli bunu birçok sebebi var.

    1) subaru kaynaklılar
    -iç donanım kendi yılının standartlarına göre düşük. eğer araba kullanmaktan çok oyuncak arıyosanız kaçın.
    -parça fiyatları yüksek ve bazısını bulmak zor. özellikle orijinal olanlar. ancak sanayide kapı kapı gezidrecek kadar değil.
    -dış tasarım yıllar geçtikçe kötüleşti. ha ben benimkinden memnunum ama 2012 sonrası üzüyor.
    -yakıt tüketimi evlere şenlik (yoğun trafik git gel 13-14 gördüm ancak boş yollarda 7-8 olabiliyor)

    2)türkiye - türk insanı kaynaklılar
    -ülkemizdeki vergi sisteminden dolayı 1.5 motorla gelen araç sayısı hayli yüksek. bu seçenek maalesef o beklenen uçiyim kaçiyim hissini engelliyor. tıpkı mercedes e serisinden başladığı gibi imprezalar da 2.0 motordan başlıyor.
    -ikinci eli zayıf. ben satılığa koymadım ancak piyasayı takip etmeyi severim. en hızlı 1-2 aydan önce gitmez.
    -servis yeri ve ustası az.
    -nüfusun çoğu istanbul izmir gibi yerlerde yaşadığı için 4x4 gerektirecek bir iklim yok. 4x4 arayan da genelde suv tercih ediyor.
    -maalesef şekilci bir toplumdayız “altında passat çekmek”, “kaputta yıldızı görmek” gibi sözler meşhurdur. subaru sadece onu bilnelerin anlayacağı bir prestij sunar. yani sokaktan geçen biri “woooow subaru mu çok iyiiii” demez ama biraz ilgili olan markanın değerini bilir.
    -genel olarak herkesin aklında sarı 18' jant, ralli mavisi boyalı, kanatlı, lağam borusu gibi egzozlu bir araba canlanıyor. bundan dolayı insanlar daha düşünürken bile “yav apaçi arabası geç” diyor. bütün araçlar böyle değil. bi başlarsak tüm arabalara bir kulp bulunur. gerek yok.

    ben bütün bu saydıklarıma rağmen oldukça mutlu bir şekilde kullanıyorum. virajda yolu tutuşu, direksiyonun adeta konuşması, her park ettiğimde dönüp baktırması, standart olmaması, küçüklüğüm de içinde geçtiği için manevi değeri olsun benim için bir ayrıdır subaru.
    ayrıca başka arabaları kullanan arkadaşlarım da kendi arabaları her ne kadar daha hızlı, daha çevik veya daha rahat olsa da bu arabaya her bindiklerinde eğleniyorlar.
    son olarak karda doğru lastikle herkese nanik çekerek yolunuza devam edebilirisiniz.

  • bilindiği üzere türkiye'de altın madalya alana 2.000 cumhuriyet altını veriliyor. phelps türk olsa,

    tanesi 2.000 altından 17 altın madalya olmak üzere,

    17 x 2.000 = 34.000 cumhuriyet altınına sahip olacak. buna ek olarak 9 dünya rekoru kırdığı için,

    9 x 1.000 = 9.000 ekstra cumhuriyet altını. 34.000 + 9.0000 = 43.000 cumhuriyet altını. bu da,

    43.000 x 600 tl = 25,800,000.00 türk lirası. o da,

    usd/try = 0.56182 den,

    25.800.000 x 0.56182 = 14,494,956.00 usd para demek.

    fakat phelps napıyor, madalyanın tanesi 25.000 dolardan karın tokluğuna kulacını sallıyor. ağlamamak elde değil.

    (bkz: hesaplayan adamlar)

  • eylül - lige çok iyi başladık, bu sene kesin şampiyonuz

    ekim - avrupa'da en az yarı final görürüz,

    kasım - türkiye kupası bizim için gereksiz, ligde fikstür avantajımız var.

    aralık - devre arasında kesin bir sol bek almalıyız yoksa şampiyonluk zora girer.

    ocak - ikinci torbadan çek bir kolay takım, finale koşalım.

    şubat - takım revire döndü, bu kadar şansızlık olmaz. beşiktaş kanseri rerörörö.

    mart - lig bizim için önemli değil, avrupa'da üst turlar için uğraşmalıyız.

    nisan - bu takımdan zaten avrupa'da başarı beklemek hayaldi, futbolcuların birçoğu yollanmalı.

    mayıs - dünya futbolu için çok fazla şerefliyiz ama hala daha önümüzdeki sezon için ümidimiz var.

  • 10-12 yaşlarımda ahmet cömert spor salonu'na abimin de benim de ilk gidişimiz olacaktı. salonu bulamama ihtimalimiz, akşam saatlerinde 5-8 numara gözleri bozuk abimin kararsız davranışlarıyla pekişiyordu. abim bu arayış telaşında bana bir araba gösterip "bu arabanın plakasını unutma. dönerken buna göre döneriz, yolumuzu kaybetmeyiz." demesi üzerine o günden bugüne asla unutmadığım bir saçmalık ortaya çıktı.

    34 tc 6097.

  • bir akrabamın 7 yaşındaki torunu covid-19 sebebiyle günlerce yoğun bakımda kaldı, biraz kilolu, astımı olan bir çocuk. yılda birkaç defa gördüğüm bir çocuktur ama çok severim, bir şey olacak diye ödüm koptu. ventilatöre bağlandı, babaannesi, babası, kuzeni de pozitifti, babası evde atlattı, babaannesi ve kuzeni hastalığı yenip taburcu oldu. hep kilolu diye üzüldüğüm küçük kız da yoğun bakımdan çıkmış ve yine habire yemek yiyormuş. annesine "yoğun bakımda ben çok aç kaldım, hiçbir şey vermediler, sen bilmiyorsun" diyip köfte patates gömüyormuş. duyunca gülümsetmedi direkt kahkahalarlar attım. hay sen çok yaşa, hayat normale dönünce çok güzel bir elbise ve pasta alacağım sana.