hesabın var mı? giriş yap

  • sadece bana mı geldiğini merak ettiğim huzur. özellikle metrobüste oluyor. köprüyü geçip de asya kıtasına hoş geldiniz yazısını görünce yahut ido ile geçişte haydarpaşa garını görünce evime geldim hissi oluyor bende. bugün yanımdaki arkadaşımla metrobüste birbirimize itiraf ettik. lan bana bi huzur geldi dedi. meğerse ona da aynısı oluyormuş. ikimiz de 20'li yaşların başında istanbul'a gelmiş insanlarız ve avrupa yakasında oturuyoruz. sosyologlar ve psikologlar açıklasın, ateistlere de mesaj kutum açık.

  • manchester city'e gitseydi de bruyne, ilkay, foden gibi adamlarla beraber her maç kim daha çok gol asist yarışına girecekti gitti vefa ayağına united gibi son yılların en kaotik takımına imza attı. united kusura bakmasın ama onu almak için her yolu denedi ve bugün gelinen noktada adamın kariyer bitişini çöpe attılar. geçen yıl vasat takımı tek başına cl'de üst tura çıkardı unutulmamalı.

    kendisinin yaptığı en büyük hata daha üst düzey bir takım seçmek yerine manchester united gibi vasat oğlu vasat bir takımı seçmesidir. tarih bir yere kadar hem kadro hem yönetimi hem de hoca tercihleriyle vasat bir takımdır united.

    bak messiye gittiği takımın ilk 11'inden 8 oyuncuyu çıkar yedeklerle değiştir yine puan farkıyla liglerini alır. öyle bir takıma giderek kariyer finish'ini garanti altına aldı.

  • ss'nin, 15 temmuz'dan itibaren el altından çok sayıda kayıtsız silah (kalaşnikof) dağıttığını iddia etmektedir.

    edit: normalde çoğunlukla okumayı tercih ediyorum ama bu konuya ilgisizlik gerçekten hayret verici. adam 1 saat önce yazdı bunları, kimsenin yazmadığını görünce başlık hareketlensin diye yazdım.

    sedat peker'in bulunduğu konum ve şu ana kadar olan iddiaları düşünülünce, böyle bir haberde yer yerinden oynaması lazım, adam elinde çekirdek, "keşke video çekse böyle tat vermiyor" diyor. muhalif diye geçinen twitter baykuşlarında tık yok...

    beter olalım.

    ilave:
    (bkz: 15 temmuz gecesi sivillere silah dagitilmasi)

  • " ama onların kültürü bu... " şeklinde savunanların da artık kabul etmeleri gereken durum.

    bir değil, iki değil, üç değil. tarih boyunca dünyaya sürekli salgın hastalık yaymışsın. üstelik bunu orta çağ'da kasıtlı bir şekilde gerçekleştirmiş, ipek yolunu veba hastalığını yayma niyetiyle kullanmışsın.

    2019'a gelmişsin bir gram akıllanmamışsın.
    " wuhan'da salgın başlayacak " diyen doktoru tehdit edip bunu haber yapan gazeteciyi hapse atmışsın ve hâlâ seni savunuyorlar!

    neymiş başka milletler de koyun, domuz falan yiyormuş!

    siz hiç türkiye'de bir koyunun diri diri kaynar suya atılıp daha sonra da derisinin canlı canlı yüzüldüğünü gördünüz mü?

    almanya'da domuzların odunlarla kafalarına vurulup can çekişirken ayaklarının kesildiği bir pazar var mı?

    bakın bu öyle çin'de üç beş kişinin yaptığı bir şey değil; pazar kuruyor adamlar pazar!

    her şeyi ama her şeyi yiyorlar. tamam ye, ne yersen ye ama bari sağlıklı koşullarda ye! bu da mı kültür?

    hangimiz kaldırımda satılan ve üzerinde sinekler uçuşan kırmızı etin kilosu 10 lira bile olsa alırız?

    bu adamlar sidikte yumurta haşlayıp yiyorlar!

    dünyaya asla saygısı olmayan, dünyanın en kibirli ülkesidir çin!

    sıçmışım komünizmine, emperyalizmine, sosyalizmine... ben size insanlık diyorum!

    " ülkemize gelip bize virüs bulaştırmayın " diyor çinliler.

    bu, tüm dünya ile alay etmektir.

    insanlar babalarını, annelerini, eşlerini, çocuklarını kaybediyorlar bu salgın hastalık yüzünden.

    tüm dünyada hayat durdu lan. şu hâlimize bakın.

    ve hâlâ çin'i savunabiliyorsunuz öyle mi?

    yazıklar olsun.

  • 1883-1970 yılları arasında yaşamış, pulitzer ödüllü bir karikatürist, aynı zamanda mühendis, heykeltraş ve de yazardır rube goldberg. amerika'nın belki en büyük değil, ama ilk büyük karikatüristi olduğu söylenen bu insan "inventions" adlı karikatür serisiyle sınırsız alkış almakla kalmamış, aynı zamanda "rube goldberg icadı" kavramını amerikan dil hazinesine ve sözlüklere sokmayı başarmıştır ki, "çok basit bir işi yapmak için yaratılmış çok kompleks bir makine", "minimal sonuçlar almak için maksimum çaba gösterme" gibi anlamlara gelir bu.
    hayatta insanların bir işi yapmak için genelde kolay değil de zor yolu seçtiğini düşünen ve makine çağı'na da şüpheyle yaklaşan goldberg tatlı bir hicivle, diyelim bir dükkanın camını silmek, karınızın verdiği mektubu postalamayı unutmamak, dar boğazlı bir şişeden zeytin çıkartmak, patronunuzun geç geldiğinizi anlamamasını sağlamak ya da buzlu kaldırımlarda kaymayı önlemek adına, içinde at nalları, sigara içen cüceler, boya kutuları, muz kabukları, kutup ayıları geçen çok gülünç, çok abartılı dizaynlar yaratmıştır. internet'te de bir kısmına ulaşabileceğiniz bu çizimlerden örneğin adı "basitleştirilmiş kalemtraş" olanında olan şudur: açık pencereden yükselen uçurtma makara sistemi neticesinde bir haznenin kapağını açmakta, haznedeki güveler çıkıp bitişikte asılı olan fanilayı yemeye başlamaktadır. yenildiği için ağırlığı azalan fanila ona bir düzenekle bağlanmış ayakkabıyı aşağıya indirmekte, aşağı inen ayakkabı bir şalteri harekete geçirerek ütü tahtasının üzerindeki ütüyü çalıştırmakta, ütü ise kısa bir süre sonra üzerinde bulunduğu pantolunu yakmaktadır. oluşan duman bitişikteki ağacın deliğinden içeri girmekte ve ağacın kovuğunda yaşayan opossumu rahatsız etmektedir. opossum rahatsızlığından yandaki sepetin içine atlayarak kurtulmaya çalışmakta, birden ağırlaşan sepet kendisine bağlı kafesin kapağını açmakta, bu şekilde ise kafesteki ağaçkakan özgür kalmakta ve yanına iliştirilmiş kalemin ucunu kemirmeye başlamaktadır! alete zincirle tutuşturulmuş bir de bıçak vardır ki, goldberg tüm açıklamalarından sonra "bir acil durum bıçağı, opossumun ya da ağaçkakanın hasta olup çalışamamaları durumunda çok işinize yarayacaktır" demektedir (bir de burdan bakın: http://www.rubegoldberg.com/gallery_02.php).
    çok sevilmekte ve sayılmaktadır goldberg, öyle ki purdue üniversitesi her sene amacı verilen basit bir işi (mesela 1998'de konu kitap sayfası çevirmekmiş) en azından on adımda gerçekleştirecek bir makineyi yaratmak olan "rube goldberg machine contest" nam ulusal düzeydeki yarışmayı düzenlemektedir.
    rube goldberg deyince benim aklıma bu neşeli ve yaratıcı çizimler dışında bir zihni sinir ve proce; bir de charlie chaplin'in modern zamanlar filmindeki otomatik yemek yeme makinesi gelir.

    not: kurulananfok'a tesekkurlerimle.

  • volkswagen grubu markaları tarafından yapılan açıklama uyarınca; etkilenen araçlar dahil olmak üzere türkiye'de satışa sunulan tüm araçlarımızın ülkemizin resmi mevzuatlarına, sürüş ve yol güvenliğine uygun olduğunu belirtiriz.

    bizi yine şaşırtmadınız, teşekkür ederiz. yarın öbür gün bir bakan-milletvekili çıkar, "bakın ben de volkswagen kullanıyorum hiçbirşey olmuyor" der, sorun da ortadan kalkar.

  • ben amerikan deniz piyadesi'nin videoda gösterdiği tekniği kullanıyorum. şimdiye kadar hep işe yaradı. size de tavsiye ederim.

  • ne zaman bir yerde görsem, tasarımla ortadirek arasında gittikçe büyümeye devam eden boşluğa lanet ediyorum. tasarımlar güzelleştikçe, bizden hızla uzaklaşıyorlar. çünkü daha önemli vatandaşlık görevlerim var. geçmediğim köprünün parasını ödemek gibi, bayburt'a kütahya'ya havaalanı yaptırmak gibi, kalyon'a, cengiz'e ihalaler kazandırmak gibi... bunun için de vergi cennetindeki hurilerden biri olarak, daha fazla vergi ödeyip ne zaman yolda kalacağı belli olmayan bir arabaya binmek zorundayım.

    xc90'la da ilişkimiz bu şekilde. tam diyorum bu ay 1000 tl arttırdım böyle giderse, 1000 ay sonra 116. doğumgünü hediyesi olarak kendime bir tane alırım, binmesem de olur evin salonuna çeker iki lafın belini kırarım ama olmuyor. vergi tanrıları boş durmuyor. biriktirdiğim her tl'yi anında vasıfsız hale getiriveriyorlar.

    hal böyle olunca da, üretim bandından çıkmış bir üründen çok, sonsuz güçteki bir kudret tarafından tasarlanmış bir cennet dekoruna benzeyen xc90'a binmek de hava boşluğunda yok olup giden bir düşünce olarak kalıyor. bari her parası olana satmasalar. toefl, kpss falan sorsalar.