hesabın var mı? giriş yap

  • olum senelerdir sürekli et kuyruğu, meyve sebze kuyruğu oluyor. askıda ekmek diye bir şey çıktı ama bu dayılar ecevit dönemindeki kuyruğu bir türlü unutmuyor. bunları o kuyrukta s.kmiş olmasınlar.

  • ermenek'teki madencinin eşi ne diyordu, herkes bayram yaparken biz bayram yapamadık, mecbur kaldık, her şeyi kabul edip madene indiler. öğle yemeği için dışarı çıkmamayı, tuvalet izni kullanmamayı, servis parasını ceplerinden ödemeyi kabul ettiler. çünkü bakacak çocukları, doyuracak karınları vardı ve bir kişi hayır diyip düzene kafa tutsa 100 kişi evet diyip düzene dahil olmak için kapıya gelecekti. işte bu yüzden ucuz işgücünü daha da ucuzlatabilmek için nüfusun artmasını istiyorlar ve artan nüfusa oranla açlıktan ölmeyecek kadar kazanılan bir işe şükretmemiz isteniyor. ve buna mucize diyorlar.

  • yıl 28 ekim 1893 ne oldu diye soracak olursanız; dönemim chicago belediye başkanı carter harrison'a düzenlenen suikast suçu her amerikalıyı hem korkuttu hemde şok etti ama en çok sarsılan polonyalı göçmen casimir zeglen oldu.

    kendisi katolik bir rahip olan zeglen, dindar ve derin bir manevi bir kişiliğe sahipti, tanık olduğu suikastten ötürü polonya'dan amerika'ya gelişinden biraz tedirgin ve rahatsız olmuştu.

    bir gün zeglen, tuvalette otururken* şöyle bir düşündü kurşunlar için daha önce metal plakalar kullanılıyordu bunlar hem ağır hemde çok kullanışlı değildi. daha sonra şöyle bir boşluğa bakarak; sıradan kıyafetlerin altına gizlice giyilmek üzere tasarlanmış devrim niteliğinde, hafif ve kurşun geçirmez bir yelek olsa ne güzel olurdu diye düşündü.

    daha sonra bununla ilgili çalışmalara başladı. çelik talaşı, yosun, saç ve aklına ne gelirse diğer türdeki malzemelerin farklı kombinasyonlarını denedi ama sonuç bir alamadı. daha sonra 1881'de tombstone, arizona'dan george e. goodfellow adlı bir doktor, vurulmuş olan bir adamın otopsi incelemesi sırasında, kurbanın göğüs cebindeki ipek mendilin, kurşunun girişini önemli ölçüde azalttığını fark etti ve bunu raporunda da yazdı. bu durumu gören goodfellow biraz bu iş için uğraştı ama sonra pes ederek kurşun geçirmez yelek işinden vazgeçti.

    git zaman gel zaman bu rapor bizim rahibin eline geçer. okuduktan sonra kendisi biraz daha konu üzerine çalışıp ilk kurşun geçirmez yeleğin patentini alır.

    o kadar deneme ve çalışmadan daha sonra etkileyici bir gösteriyle yaptığı ürünü kanıtlaması gerekmekteydi. 16 mart 1897'de chicago'nun o güneşli meydanı hınç ve hınç insan kaynıyordu. o zamanlar silah taşımak yaygın bir davranıştı ancak davet edilen izleyicilerin hiçbiri, hatta belediye başkanı bile orada nasıl bir gösteri yapılacağından haberi yoktu.

    zeglen'ın etrafındaki asistanları birden tabancalarını çekip ateşledi ve onun tam gövdesinden vurdular. darbe kesinlikle acı vericiydi ama zeglen biraz tökezlemesine rağmen zarar almamıştı, halk şaşkınlık içinde ona bakıyordu. kendi yarattığı ipek kurşun geçirmez yelek işe yaramıştı.diğer gösteri

    zelgen ipek katmanlarını dikmenin tuhaf bir yolunu bulmuştu. yeleği kendi başına elle dikmişti ama halka açık testten önce onu hiç denememişti. ufak bir şansızlık hayatını elinden alabilirdi.

    zelgen yaptığı yelek hakkında bir röportaj da şu açıklamaları yapmıştı;
    --- spoiler ---

    kaplama katmanı olarak yoğun dokunmuş keten bir kumaş uyguladım ve altına angora yünü ekledim. bir sonraki ana katman ipek katmanıydı. işte bu katman dokuma değildi, ancak çok sayıda sıkı istiflenmiş ip katmanından oluşuyordu. her bir ardışık katmandaki iplikler, bir önceki katmandakilere göre eğik olarak düzenlenmiştim ve bu şekilde devam etmiştim. giysinin tamamı, kompakt bir bütün oluşturacak şekilde sağlam bir ipek iplikle birlikte diktim. böyle hazırlanan bir kumaşın kurşun darbesine karşı dayanıklı olması iki faktörün birleşiminden kaynaklanıyordu: ipek liflerinin yüksek mukavemeti ve döşendikleri katman sayısı.
    --- spoiler ---

    daha sonrasını sizler biliyorsunuz işte. teknolojinin gelişmesiyle beraber çelik yelek yapımında farklı bir çok malzeme de kullanılsa dahi bu gün birçok asker, polis ve bir çok kolluk kuvveti zelgen'e duacıdır.

    kaynak:123

  • iletişim fakültelerinde ödev diye verilen ıvır zıvır filmlerin yerine gösterilmesi gereken değerli bir eser.
    burt lancaster'in oyunculuğuyla ezdiği bu filmde, şimdilerde pek olmayan "köşe yazarı ajanı" gibi bir mesleğin eleştirisi yapılır ki; sanırım melih aşık-fahrettin fidan ilişkisi, bu ölü işe verilebilecek sınırlı sayıda örnekten biridir. (tam olmasa da örnek kıstaslarını yerine getiren bir örnektir)

  • ingiliz hava yolu şirketi british airways tarafından yapılan reklama göre uçak biletleri ve 7 gece konaklama dahil 239 sterline türkiye tatili yapılabiliyor. 239 sterlinden başlayan fiyatlarla ibaresi yer alıyor resimde. bundan dolayı bir pazarlama tekniği gibi görülebilir ancak burada yazan en ucuz fiyat olsa da ek fırsatlarla maksimum ücret ne kadar olabilir onu merak ediyorum. bizde olsa başlayan fiyatlar dediği kısım birim olarak bunun en az 5-10 katı olur yani.100-200 daha verip daha ne fırsatlardan yararlanabiliyorlar acaba onu merak ediyorum. asıl soru birim fiyatı geçtim zaten 239 birime burada tatili rüyanda bile göremezsin de bunu türk lirasına çevirdiğimizde 4517 tl yapıyor. e abi biz o paraya da yapamıyoruz ki hiçbir şey. ingiliz gelip ederi 4517 tl olan 239 birimiyle 7 gece tatil yapabiliyorken biz niye tatilin t sini yapamıyoruz. gerçekten şaşkınlıkla okudum haberi ve bir kez daha durumumuza üzülüyorum. bedava lan adama 239 birim neymiş. tl'ye çevir yine ucuz ve yine ucuz tek kelimeyle inanılmaz.

    ilgili haber

    british airways resmi sitesi

    edit: ‘’239 birime burada tatili rüyanda bile göremezsin’’ ifademi birim muhabbetini sevmeyen arkadaşlar için asgari ücret/tatil fiyatı oranı yaparak bizle karşılaştırmak istiyorum. tam doğru bir ifade olmadığını fark ettim çünkü. ingilterede asgari ücret 1395 sterlin civarlarında. 1395/239 yaparsak 5.83 sonucunu elde ederiz. yuvarlarsak asgari ücretle çalışan bir ingiliz maaşının altıda birini bu tatile ayırabiliyor. bizde ise asgari ücret 4250 tl. bu parayı altıda bir oranını birim üzerinden incelemek için altıya bölersek 708 birim yapıyor. asgari ücret bazlı birim hesabına göre bizim 708 tl’ye böyle bir tatil yapabilmemiz lazım. yapabiliyor muyuz tabii ki hayır. ha bu arada ingilterede asgari ücretli çalışan oranının %4.9; türkiye’de ise %34 civarlarında olduğunu unutmamak gerekiyor. 100 kişiden sadece 5 kişi maaşının altıda birini buraya harcıyor. diğerleri 7-8-9 diye gider. alım gücü düşük arkadaşlar bunu kabullenmemiz lazım bence artık. buna ek olarak başta belirttiğim gibi tekrar söylemek istiyorum ki 239 sterlini tl'ye çevirsek bile uçak bileti ve konaklama dahil kendi ülkemizde böyle bir tatil yapmamız mümkün değil. (uçak gidiş-dönüşü katmayanlar olabilir o fiyatları da dahil edin ve 7 gece konaklayacaksınız unutmayın)

    edit 2: pazarlama tekniği dediğimiz ''başlayan fiyatlarla'' ibaresine takılanlar için madem burada bir oyun var ve çok kötü yerlerde kalacaklar e o zaman bize de ''başlayan fiyatlarla'' yazan üstte yaptığımız hesaba göre 708 tl lik uçak biletleri + 7 gecelik konaklama dahil tatil imkanı sunsunlar biz de bir bakalım nasılmış.

    edit 3: kaynaklara resmi siteyi de ekledim. gidiş dönüş biletler en ucuz 67 sterlin olarak belirtilmiş. alanya'ya bilet bakayım dedim istanbul'dan en ucuz 1160 tl(gidiş-dönüş). kendi ülkemiz içinde bile gezemiyoruz bırak yurtdışını. neyse bu edit de böyleydi.

  • leonardo'nun çift `bushido` samuray kılıcı, raphael'in çift `sai`, michelangelo'nun `nunçaku` kullandığı ortamda, donatello'nun `bo` adı verilen dandik uzun sopayı kullanması haksızlığıdır. ne zaman donatello saldırıya geçse, sopası bir kılıç tarafından doğranmakta ve un ufak parçalara ayrılmaktadır. halbuki donatello'ya yapılan bu ayrımcılık, dikkatli rönesans kaplumbağası sevenlerin gözlerinden kaçmamaktadır. yazıklar olsun. bir katana'yı çok gördünüz donatello'ya.

  • günlerden bir gün, köylerden birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer.

    eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. sesini duyan sahibi gelip baktığında zavallı eşeği kuyunun dibinde görür.

    çaresiz çiftçi köylüleri yardıma çağırır. köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmak için ne yapacaklarını düşünürler ama sonuçta onu kurtarmanın imkânsız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler. tek çare, kuyuyu toprakla örtmektir. herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar.

    zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. bir süre sonra ise ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırır. işte hayat da bazen bizim üzerimize yüklenir ve üzerimiz toz toprakla örtülüyormuş gibi olur.

    bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. kör kuyuda olsak bile.

  • bakana göre; semptomu olmayan evdeki kişiler bu sayıya dahil değildir. bilmeyenler için; "semptomu olmayan evdeki kişi" nedir onu da ben açıklayayım..

    5 farklı ilaç verilen, her gün 1 tane olmak üzere 10 defa göbekten iğne olan, tek bir ilaçtan günde 16 tablet olmak üzere, günlük en az 20 tablet ilaç içen kişi..

    gördüğünüz gibi bu kişilerin hasta sayılmaması son derece doğaldır, sonuçta hangimiz her gün iğne olup günde 20 tane ilaç içmiyoruz ki?

  • bi keresinde bir kiza tanismak amaciyla yanasmistim, "sik gelirmisin bu bara? seni daha once hic gormemistim" demistim.. kiz da bana "hayir, bir daha goremiyeceksin tadini cikar" deyip arkaasini donup gitmisti...
    benimde bir kedim var...