hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • kimin olduğunu hatırlamadığım bir karikatürde vardı (sanırım yiğit özgür'ündü). şöyle bir şeydi:

    arşimet elindeki tasta newton'un yanına gider...
    arşimet : lan olm buraya bak burayaaa!! suyun kaldırma gücünü buldum!
    newton: peki bu ne bu elimdeki? (elinde elma tutmaktadır)
    arşimet: vay ipneee... yerçekimini mi buldun lan?
    newton: heralde.. sabah graham aradı.. o da bişey bulmuş ama söylemedi
    arşimet: aradı mı? nasıl aradı?!
    newton: lan bi dakka!!
    arşimet , newton: vay ipne! telefonu bulmuş!

  • beden eğitimi öğretmeni olmanın önkoşuluymuş gibi istisnasız bütün bedencilerde gördüğüm* geçiş dönemiydi. en kötü günümüz öyle olsun dediğimiz dönemlerdi bi de...

  • yaşlı bir adam olarak kızamıyorum bu gençliğe. oturarak yolculuk etmek isteyen yaşlılar, kendilerine daha iyi bir toplu taşıma hizmeti sunabilecek politikacıları seçselerdi şu anda oturarak veya bugün olduğundan daha rahat konumda yolculuk ederlerdi.
    bu gençlik de yaşlandığında ayakta kalacaksa, bütün bunların kendi tercihlerinin sonucu olduğunu bilmeli elbette.
    tepki gösterilmesi gerekene göstermeyip, sonra da mızırdanmamalı kimse.

  • tam hesaplayamadım ama en rezil rüsva haller listesinde her daim kafaya oynar bu kaybediş. bir çeşit çöküş.

    + ya tunç şunu açar mısın ya?
    - hııııınkkkkg
    + ...
    - ınnnngghghhgğ
    + ...
    - ...

    geriye kalan bir avuç sessizlik :(

  • ben ilk defa bir dine inanmak istedim. hiçliğin olmaması için dua ettim.

    depremde 4 kuzenimi kaybettim.

    birini enkazdan canlı çıkarttık. bacağı tamamen ezilmişti. kesilmesi gerekiyor dediler. apar topar bir ambulansla gitti. 3 gün nerede olduğunu aradık. sonra morgta kimliği tespit edildi.

    ikisi birbirine sarılmış halde bulundu. abi kardeşlerdi. cesetleri tanınmaz halde dediler. tek dileğim acı çekmeden anında ölmüş olmaları. çünkü asıl korkunç kısım, gelmeyen yardımı beklemekmiş.

    son kuzenim tam 3 gün yaşam mücadelesi verdi enkaz altında. sesini duyduk, "nefes alamıyorum kurtarın" yakarışları hala kulağımda. 5 bina birbiri üstüne binmişti. çok zor ulaştılar. 4. gün buldular bedenini. hala sıcaktı.

    düşünüyorum şimdi. depremden beridir bunu düşünüyorum. hepsi gencecikti 20li yaşlarındalardı. bu kadar mıydı yani hakları ? daha hiçbir şey yaşamamışlardı ki. hiçliğe karışmış olma ihtimalleri canımı çok yakıyor artık. inanmıyor olsam da cennet umarım vardır diyorum istemsiz. bu dünyada sadece 20 küsür yıl geçirip yok olmalarını kabullenemiyorum.

    umarım ben bu satırları yazarken başka yerde tekrar doğmuşsunuzdur. anılarımızı, aranıza katılana kadar yaşatacağım.

    sizi çok seviyorum.

  • göründüğü kadar imkansız olmayan, önyargılı yaklaşılmaması gereken tavsiye.

    aslında sol framede başlığı görünce ayar vermeye gelmiştim, ama baktım bütün ayarlar zaten verilmiş 180 derece çark edip... yok yok, birazcık düşündüm sadece...

    aslında dert yakındığımız, stres edindiğimiz şeyler hayatın doğal akışı. illa ki istemediğimiz yönde giden, zorluk çıkartan şeyler olacak, illa ki bazı şeyleri elde edemeyeceğiz. mesele, bunların hayatımız üzerinde ederinden fazla etki yaratmasına izin vermemek.
    "meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz" -süleyman demirel

    kişisel gelişim kitabına bağlamadan* bitirmek istiyorum, ama kendi stresimi ve saldırganlığımı azalttığım yöntemi paylaşmak istiyorum. olumsuz bir davranışla karşılaştığımda karşımdaki kişiye kızmak yerine sadece acıyorum. basit bir örnek vereceğim, trafik sıkışık bir yere gitmeye çalışıyorsunuz, gerçekten aceleniz olabilir ekstra şeyler olabilir, onun dışında düşünün. sakin sakin gidebilirsiniz, gerçekten gidebilirsiniz, sadece şeridinizi takip edersiniz ve gideceğiniz yere yine varırsınız. yanınızdan makas atmaya çalışan, ona buna korna çalan her gördüğü boşluğa girmeye çalışan hıyarı düşünün. ne için? yol 30 dakika sürsün, istediğiniz cambazlığı yapın 20 dakikaya düşürürsünüz (hatta olur da birine ufaktan dokundurursanız gitti 1 saat) 10 dakika kazanmak için (ki o 10 dakikayla ne yapacağınız da soru işareti) hayatınızdan 20 dakikayı stresle geçirdiniz. tebrikler. oysa ki 30 dakika radyoyla oynayarak, yanınızdakiyle sohbet ederek vs. sakin sakin gidebilirdiniz. o kazandığınız 10 dakikayı ne yapacaksınız size söyleyeyim mi? biraz önce girdiğiniz stresi atmak için harcayacaksınız zaten.

    ben bunu yapan insanlara artık sinirlenmiyorum, sadece acıyorum. bir hayat düşünün hep kendi önceliği üzerine kurulu, acelesi olmasa bile önce gitmek isteyen bir insan. düşün, sırada, hiçbir işi yok, arkasındaki kişi çok acelesi olduğunu söylüyor, sırasını rica ediyor ama vermiyor, kendi işini hallediyor ondan sonra 10 dakika bir bankta oturup sıkılarak geçiriyor. çünkü değersizliğinin farkında, sahip olduğu her önceliğe sıkı sıkıya tutunmak zorunda hissediyor. özellikle avamlarda, çomarlarda çok sık görürsünüz bu davranışı, sürekli bir hakkını yedirmeme gururu. hıyar, sen ikram edersen yedirmiş olmazsın. ha senin de acelen vardır, işin vardır tamam. ama markette tek kasa çalışırken bir araba malzemeyle sıradaysan ve arkandan 2 parça ile gelen bir kişiye sıranı ikram etmiyorsan su katılmamış çomarsın kusura bakma.

    hayat seninle başlayıp seninle bitmiyor. doğumla başlayıp ölümle bitiyor ve bazı şeyleri dert edinmek olumsuz duygulara kendini boğmak için gerçekten kısa. bize endoktrine edilen doğru veya yanlış davranış kalıplarını sorgulamaktan o kadar korkuyoruz ki bu binlerce yıldır toplum adını verdiğimiz hastalıklı olgunun devamını sağlıyor. toplum kavramının neden hastalıklı bir yapı olduğu başka bir entry konusu olsun, konudan sapmayalım.

    sürekli bize işlenen davranış kalıbı, "hakkını yedirme, kendini ezdirme, öne geç, elde et, al, al, al, al, sen, sen, sen, sen". herkesin çocuğu dahi, herkesin çocuğu özel. pohpoh, pohpoh, sonra gerçek hayatla karşılaşınca patlıyor tabi o çocuk. kezbanlar o yüzden kezban zaten. neyse yine konudan sapıyorum. sapmayayım. çocuk yetiştirmeyi başka bir entryde öğretirim.

    mesele biraz da hamurunda olan olmayan herkesin alfa insan** olmaya soyunması. ancak alfa olmayı a tipi kişilik sahibi olmak sanmalarından kaynaklanıyor. alfa çok farklı bir konsept, alfaysan alfasındır değilsen değilsindir bu kadar basit. tamamen genetik olmasa da 20 yaşından sonra değiştiremezsin o özelliğini. senin yönetebildiğin davranış kalıplarınla saldırgan olman sana bir özellik, bir artı değer katmaz. bir alfa gerektiği zaman a tipi, gerektiği zaman dibine kadar b tipi olmayı bilen insandır.

    hayatınızdan stres yaratan olayları, olguları, insanları çıkartamayabilirsiniz ama stresinizle baş edebilirsiniz. düşündüğünüz kadar zor değil, sadece derin bir nefes alın ve bakış açınızı değiştirin.

    her şeye sahip olmak zorunda değilsiniz, her şeyin en iyisini haketmiyorsunuz. hak ettiğiniz kadarını hak ediyorsunuz. hak ettiğiniz kadarı için çabalayın, ama fazlası için tırmalamayı bırakın. elalem ne der için, statü için, parmakla gösterilmek için, "bilmemne bilmemkim bey/hanım" desinler diye başkaları için yaşamayı bırakın, kendiniz için yaşayın. şu dünyaya 60-70 bilemedin 80 yıllığına takılmak için geldiğimizi unutmayın. mutlu olacaksınız.

    "hiçbir şey güzel olmayacak ama, yaşıyorum ulan ben, bundan güzel şey mi var?" -kemal sunal

    ha dersen ki sen ne kadar uyguluyorsun, tamamen diyemem. uygulamaya çalışıyorum, faydasını görüyorum. tavsiye ederim.

  • caddelerde görülen bmw ile izah edilmeye çalışılan şey. amsterdam'da sokaklar bisiklet dolu. açlıktan ölüp gidiyor zavallılar.

    yukarıda yazanlar olmuş ama tekrar etmekte fayda var: gelir adaletsizliği.

  • şüpheli gözlerle baktığım video.

    konu taksiciler olunca suriyeliler haklı bile olabilir. belki de taksici 50 liralık yola 200 lira istedi. tam tersi taksici normal fiyatı söyleyip suriyeliler çamura yatmış da olabilir tabii. bu iki kesimden her şey beklenir.