hesabın var mı? giriş yap

  • onur beyin şehrazat yüzünden aldığı öte berinin boku çıktığı dizidir.

    - onur bey bu ne?
    + mandal şehrazat, çamaşırlarını asarsın diye şeettim.geçen gün tuhafiyede bakıyodun bön bön içim cız etti
    - bunu kabul edemem onur bey kaan ne der?
    + mandalla kapatırsın ağzını bişeycik diyemez
    - onur bey rica ederim
    + şehraaazattttt

  • trigonometri kasmak için mi; yoksa var olan kapı, pencere, duvar gibi şeylerin ölçülerini not etmek için mi kullanıldığı kesin olmayan tablet. adamlar kenar uzunluklarını not etmişler sadece.

    şifreyi çözen elemanlar, "yav bu tabletin kesin kaybolmuş bir kısmı var. orada da muhtemelen not edilmiş değerlerin oranları hesaplanmıştır." diyor. yani "sinüs, kosinüs'ü de hesaplamışlar ama kayıp olabilir." diyorlar
    teori kısmında yunanlıların ve mısırlıların yardırdığı kesin olarak biliniyor sanırsam. şimdi babilliler üzerinde tartışılıyor.

    aha çalışmayı yapan ekibin makelesi:
    http://www.sciencedirect.com/…pii/s0315086017300691

    haber sitelerinin clickbait için kullandığı "günümüzdekinden çok daha gelişmiş" ibaresi de ayrı mallık. gaza gelmeyelim hemen. adamlar sayı tabanı olarak 10 yerine 60 kullandığı için sayıları daha az yuvarlama ihtiyacı hissediyorlar. yuvarladıklarında da hata daha az oluyor. olay bu...

  • başlık yetmedi: "iş ilanlarında maaş bilgisi zorunlu olsun kampanyası" olacaktı.

    iş ilanlarında maaş bilgisinin verilmesini zorunlu yapabilecek kampanyadır.

    ilanlarda sayfa sayfa yetkinlikler listesi yazmayı bilen işverenlerin, pozisyon için vereceği maaşları da yazması gerekli bence. ücret konusu yüzünden ciddi bir zaman/para kaybı yaşanıyor bu ülkede farkında mısınız?

    yaz oraya adam gibi ne maaş vereceksen, bir tane ilana on bin kişi başvurmasın. insan kaynaklarına da yazık, yazılı sözlü her başvuruya dönmek zorunda olanları var. o özgeçmişleri insan okuyo insan! (ik'cı değilim yanlış anlaşılmasın, arkadaşlar var ondan biliyorum)

    iş görüşmeleri para konusunda şans işine döndü artık!

    özetle, maaş konusu gizli olmamalı. ilanlara maaş bilgisi eklenmeli, hatta zorunlu olmalı.

    edit: bari maaş aralığını yazın be, eliniz mi yabışır.

  • aritmetik bir islemin yapildigi andir.

    lafin anlasilma ihtimali * (lafin anlasilmasinin getirisi - laf anlatma eforu) > etkisiz hale getirme ihtimali * (dunya iklimine marjinal fayda - dovme eforu)

    onermesi dogru cikarsa laf anlatilir, yanlissa dovulur.

  • bunun biri benim,

    kısa vadeli yıllık, orta vadeli 5 yıllık ve uzun vadeli 10 yıllık iş planlarım vardı.

    hiçbirine, insafsızlık, komisyonculuk, vefasızlık, kanun bilmezlik, gözünün yaşına bakmama gibi unsurları dahil etmemişim.

    siz dahil edin.

    ha arada bir de hırsızlık var.

    dikkat edin.

    edit: şimdi ne yaptığımı soranlar fazla,

    beyaz "yakalılığa" devam.

    edith piaf: ulan ne entry tuşu aşığıymışım be.

  • tatlı su hümanistleri de teşrif ettiğine göre mükemmel bir haberdir.

    edit: bu entry'de hümanizme bir sataşma tespit eden adam, su katılmamış bir gerizekalıdır. solunan oksijene yazık. kadın küçücük çocuklara işkence yapıyor, arkasından oklava sokup bağırsaklarını deşiyor. kendinize gelin.

    edit 2: "tatlı su hümanistleri" dedim diye, bu kadın kadar cani olduğumu iddia edenler beni çok şaşırttı ve üzdü. benzer her olayda "oh iyi oldu" diyen bir insan değilim. ama burada o iki çocuğun çektiği eziyetleri görünce bir robot olmadığım, duygularım olduğu için kadının canının yanmasına sevindim. makatından oklava sokulup bağırsakları parçalanan, 2 ay hastanede yatan o güzel çocuğun hayatı bitti. bu travmadan sonra onun güzel bir hayat geçireceğini kimse düşünmesin.

    evet, kadının acı çekmesi hoşuma gitti. bu beni o kadın kadar cani yapıyorsa, o zaman buyrun şikayet edin, ben de gireyim içeri. potansiyel bir tehditim sonuçta.

    tekrar izleyin görüntüleri: http://www.liveleak.com/view?i=d38_1450956945

    ama kulaklık takın, sesi sonuna kadar açın, gözlerinizi kırpmadan izleyin.

  • dün metrodayım, kulağımda müzik, dışarıdan hiçbir ses duymuyorum, kaşlarımı çatmışım ve bir yerlere dalıp çıkamamışım. yanımda dokuz, on yaşlarında bir kız çocuğu, onun yanında da annesi var. bir ara küçük kızla bakışıyoruz, daha doğrusu bana baktığını hissediyorum. sonra kafamı yine önüme çeviriyorum. bu sefer bana doğru eğilip, bir şeyler söylüyor. kulaklıklarımı çıkarıp, "efendim? duyamadım?" diyorum, "kirpiğin düşmüş de" diyor ve birden uzanıp yanağımdan kirpiğimi alıyor, iki parmağının arasında tutuyor. bu oyunu hemen hatırlıyorum. hala oynandığını unutmuşum, oynamayı da çok zaman önce bırakmışım. küçük kız ise heyecanla oyuna devam ediyor, "bir dilek tut" diyor. gözlerimi sıkı sıkı kapatıp, bir dilek tutuyorum. "dileğin uzunmuş" diyor gülümseyerek, "peki, alt mı üst mü?". ben de gülümseyerek, "alt" diyorum. sabırsızlıkla oyunun sonucuna bakıyoruz beraber. kirpiğim alt parmağının üstünde duruyor, "dileğin tutacak" diyor sevinçle. "tutacak" diyorum sevinçle. hafifçe üflüyor kirpiğimi sonra. müziği olduğu yerde bırakıyorum ve yolculuğun sonuna kadar, küçük kızla birbirimize gülümsüyoruz.