hesabın var mı? giriş yap

  • baştan söyleyeyim yaptığı yanlış değildir. herkesin hesabı kendine.

    bana garip gelen, durumun bu hale gelmiş olması ve toleransların sıfırlanması durumunu gözlememdir.

    sabah kahvaltı yapmak için fırından ekmek almış dönüyorken, börekçinin önünden geçerken aklıma su böreği düştü.

    börekçiye girip (baya kalabalık ve semtin gözdesi) bir dilim su böreği istedim. dikdörtgen tepsideki dilimlenmiş börekten büyükçe bir dilimi tartıya koydu ve dedi ki;

    börekçi; abi 51.5 lira.
    ben; kardeş 50 vereyim mi? bozuk taşımayayım.
    börekçi; abi 50 kurtarsa dükkan senin.
    ben; çatal, peçete de istemiyorum eve gidicem.
    börekçi; abi vallaha kurtarmaz.
    ben; 50 liralık olsun o zaman.
    börekçi; tamam abi.

    sonrasında, yemin ediyorum kuşa atsan yemeyecek bir parçayı aldı ve tepsiye geri koydu. koyduğu parça muhtemelen tepsi bittiğinde bulaşıkhaneye giderken üstünde kalan parçalardan biri olur. o derece küçük.

    tepside 18 ya da 20 dilim börek var. hemen hemen hepsi aynı ebatta. 20 dilim desek, 50 liradan 1000 tl.

    yine de diyorum. esnaf haklıdır. bana garip gelen tavır, davranış, tolerans ve esnafçılığın geldiği nokta.

    muhtmelen artık esnaf lokantalarında, pilavın üstünü de kuru fasülye ile ıslatmıyorlardır ya da ekstra yazıyorlardır.

  • yapılması gerekendir.

    eski sevgili eğer

    6 aydan kısa süren ilişkiler için: 2 hafta
    6 ay - 18 ay için: 4 hafta
    18 ay - 3 yıl için: 6 hafta
    3 yıldan uzun süren ilişkiler için: 8 hafta

    öncesinden haber vermediyse ihbar tazminatı talep edilmelidir.

  • bir gün sahada birini öldürene kadar durmayacaklar ve bu olduğunda da "uyyy bizum şehrimizun hassasiyetleru vardur daaaaaaaaaaaaaa" diye yine haklı çıkmaya çalışacaklar.

  • adamın biri doktorun karşısına çıkmış: "aman doktor bey, yaman doktor bey; bende bir sorun var ki sormayın - şimdi bende feci bir gaz sorunu var afedersin: oturuyorum osuruyorum, kalkıyorum osuruyorum, yatıyorum osuruyorum falan fıstık... işin tuhaf yanı ne biliyon mu, gaz ne kokuyor ne de duyuluyor - hani yani kimse durumu çakmıyor allahtan da, diyeceğim, bende yarattığı rahatsızlık öyle böyle değil! derdime bir çare..."

    doktor sessizce başını sallamış ve hemen bir reçete yazıp hastanın eline tutuşturmuş; demiş "bu ilacı al, bir ay sonra beni yine gör..."

    bir ay geçmiş, aynı adam girmiş kapıdan, burnundan soluyor: "ulan doktor ben senin ağzına sıçayım! gazım var dedik, duyulmuyor dedik; sen bize bir ilaç verdin - hala aynı gaz var, üstelik şimdi ses de çıkarıyor!"

    doktor gülümsemiş: "oo iyi, kulakları açmışız demek; şimdi sıra burnunda!"

  • telomerler dna'ların uç kısımlarıdır. genetik bilgilerimizin koruyucu kalkanları sayılır. hücre bölünmesiyle onlar da kısalmaktadır. kimyaları, uzantıları oldukları dna zincirine benzer. telomerler dna'ları koruma vazifesini üstlenmiş olmasalardı hücre bölünmesi sonucu kromozomlarımız kısalır, bu da genetik bilgilerimizi kaybetmemiz anlamına gelirdi. kromozom uçları birbirine yapışabilir, yıpranabilir ve dış etkilere karşı korunmasız olurlardı. telomerler sayesinde genetik bilgimiz eksilmeden hücre bölünmesi gerçekleşiyor. ve bilindiği gibi hücre bölünmesi yaşamın devamı anlamına geliyor.

    bir hücre, içinde ters gidebilecek her şeye karşı önlem alabiliyor. örneğin; bozulmuş bir dna çok tehlikeli olduğundan, hücre bunu fark edip onarabiliyor. uçlarındaki telomerler olmasa, hücre sağlıklı bir dna'yı bozuk olarak algılayıp onu onarmaya çalışırdı. ancak bozuk olmayan bir dna'ya müdahale etmek, hücrenin kanser olmasına ve ölümüne yol açabilir. telomerler bu aşamada da dna'ları koruyor.

    telomerler koruyucu kalkan görevlerinin bedelini, bölünmede kısalarak ödüyorlar. çok kısaldıkları zaman hücre artık bölünemiyor ve aktivitesi duruyor. bu da hücrenin ölümü anlamına geliyor. telomerler insan hücrelerinin 50-100 kez bölünmesine olanak sağlıyorlar. insan hücreleri telomer limitine ulaştığında, ölen hücrelerin yerine yenileri gelmezse, kırışıklık ve daha zayıf bir bağışıklık sistemi gibi belirtiler gözleniyor. bu süreç yaşlanmanın yanı sıra, kanser ve yüksek ölüm riskiyle de ilişkili.

  • ''en pratik sucuk'' diye satılıyor bu garip ürün. pratik olmayan sucuk diye bir şey mi var? soyup doğruyorsun işte daha ne olacak.

    bunun bir adım ötesi ''sizin için yedik, pınar boketto'' olacak herhalde, alıp doğrudan klozete dökeceksin, çok pratik.

  • istanbulkart dolum merkezinin bahçelievler-yenibosna şubesindeki memur abimize, kardeşimize bir teşekkür yazısıdır bu. gereken yerlere de teşekkürümü ilettim ve ileteceğim, mevzu şu:

    istanbul kartımı güncellemek için yenibosnadaki kart dolum merkezine gittim, sırada bekliyorum, genç bir kadının işlemi bitti ve karta para yüklemek istediğini söyledi, bilenler bilir istanbulkart dolum makinesi belki de dünyanın en kolay kart dolum makinesidir, kartı takacak yeri bile yok yani kartını oraya bırakıyosun parayı veriyosun bukadar, beş saniye sürüyor ve makine zaten konuşarak yönlendiriyor. normalde bizim memurumuz ne yapar, ablacım orda makine var kartını koy paranı sok yükler der en kibar haliyle. ya da azarlar sorduğunuza soracağınıza pişman eder. lakin bu abimiz koltuk değneklerini aldı, ayağının birinde bayağı engel var, görüntüsünden de belli, güzelce kalktı yerinden ve kapının girişindeki makineden bayanın kartını doldurdu tarif etti ve yerine geçti. hatta kadın da şaşırdı siz zahmet etmeseydiniz diye bi bocaladı, hem alışkın değil memurumuzdan böyle ilgi görmeye hem de abimiz engelli olduğu için nezaket kuralı gereği rahatsız ettiğini düşündü.

    hep rezalet başlıkları açarız ya, bence bu gibi durumların da başlığını açmalıyız. bu çivisi çıkmış dünyada çivisi dibine kadar çıkmış olan devlet kurumlarında işini düzgün yapan görevliye teşekkür etmeliyiz. evet o onun işi, yapmak zorunda, ama hem bu abimizin yaptığı şey görevi değil hem de güler yüzü insanlarla güzel üslubu gerçekten çok hoşuma gitti.

    eğer bu yazıyı okuyorsan abicim lütfen böyle devam et. dünyayı sen ve senin gibi insanlar güzelleştirecek.

  • özge özpirinçci.

    de bağlacını yanlış yazmıştı, uyardım kibar bir dille. engelledi bi de dalga geçti “bi de bunlar var twitter’ın tdkcıları” minvalinde. o gün bugündür sevmem, basit biri olduğunu düşünürüm hep. aslında bence iyi insan, eğilip bükülenlerden değil en azından; ama basit işte birazcık. hala denk geldikçe dikkat ederim mecralarda aynı tas aynı hamam.

    edit: soy ismi özpirinçci imiş onu düzelttim. daha isimde “sert ünsüzlerin benzeşmesi” kuralı ihlal edilmiş, salaklık bende ki bağlaçlara takılıyorum.

    edit 2: beni haksız çıkarmadığın için teşekkürler ösgecim

  • hayatta en çok özendiğim adamlardandır kendisi.

    bu ekole bayılıyorum. bir şekilde büyük takıma gidiyorsun 5-10 yıl 3. kaleci veya müzmin yedek olarak gençliği yaşıyorsun. sana yılda en az 500 bin euro veriliyor ve sen sadece günü belli saatlerinde spor yapıyorsun, ülke ülke geziyorsun vs. bir de "yedekliği sorun etmiyor abi helal olsun uyumlu adam" falan deniliyor.

    kariyerinde akıllı davranırsan 3-5 milyon euro parayı cebe atarak 35 yaşında yaklaşık 15 milyon lira paran oluyor.

    dert yok, tasa yok, kimsenin senden beklentisi yok. üstüne bir de iyi kötü tanınıyorsun falan. ne güzel lan.