hesabın var mı? giriş yap

  • arjanlar, yani arjantin’liler şu koca dünyada sömürgecilikten, vahşilikten, vicdansızlıktan en kötü etkilenen coğrafyalardan birinde güney amerika’da yaşayan bir topluluk. bu onlar için öylesine bir yıkımdı ki hemen hemen tüm insanlarını kaybettiler, dillerini kaybettiler, dinlerini kaybettiler, kültürlerini kaybettiler… üstelik bu yok oluş sonrası zor da olsa ayağa kalkabilmiş, bayraklarına ise küllerinden yeniden doğurdukları inka güneşini de koyabilecek kadar gururlu ve geçmişine sahip çıkan bir millettir. bu süreç kolay bir süreç olmadığı gibi uzun yıllardır dünya küresel ekonomik piyasasında da kendilerine yer bulmakta zorlanan, emperyaller tarafından baskılanan bir ülkedir. bu ön bilgi bir tarafta dursun;

    1982 yılında kötü giden ekonomisi için çıkış bulamayan arjantin hükumeti kendisi için çanlar çalmaya başlayınca, şu yukarıda yazdığımız ülkedeki milliyetçi duyguları sömürmek ve bir miktar daha iktidarda kalabilmek adına, burnunun dibindeki “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” a ait olan falkland adalarına asker çıkarırlar. bu adalar kraliçe’nin toprağıdır. baktığın zaman “ingiltere orada ne aramaktadır yani… nereye varmak istemektedirler”… bu operasyonu yaparken ingiltere’nin taaa bi ann… öhömmm dünyanın öbür ucundan gelmeyi mantıklı bulmayacaklarını düşünen arjantin idarecileri, “yapabiliyorsak neden yapmayalım” gibi sığ bir düşünce ile hareket etmiş olmalı ki ingilizler üşenmeden “kraliçe’nin bir karış toprağı verilemez” diyip kuzey atlantikten kalkarlar yaklaşık 6 günde arjantin’in silah teknolojisi geri ordusunun ağzını burnunu kırıp ülkelerine geri yollarlar…

    takdir edersiniz ki bu zaten mutsuz, zaten tarih boyunca hep yenilmiş, ezilmiş, fakir ama mağrur arjantin halkında tarifi çok güç bir utanç ve gurur kırılması yaşattı. üstelik dünya kamuoyunda da kendileri bu ezikliği birkaç yıl boyunca taşıyacaklardı. gel zaman git zaman spor ve siyaset ilişkisi açısından emsalsiz bir yıl olan 1986 yılı geldi… yer meksika…

    maradona muazzam bir futbolcuydu, o yılların ingiltere’si ise lineker liderliğinde muazzam bir takım… her iki takım da önüne gelen tüm rakiplerini patır kütür devirirken bu tip eşleşmeleri seven fifa tarafından çeyrek final son maçı olarak ingiltere – arjantin karşılaşması kurada çıkmıştı. özellikle arjantin açısından kupanın tamamından daha anlamlı olan bu karşılaşmanın ilk yarısı golsüz geçildi. ikinci yarının başlarında arjantin maradona’nın kaleci ile birlikte çıktığı bir hava topunda elle müdahalesi sonucunda bir gol attı ki bu gol “tüm zamanların en tartışılan golü”dür. çok geçmeden 5 dakika sonra bu sefer tüm ingiltere yarı sahasını çalımlarla geçip “tüm zamanların en güzel golü”nü attı. maçın sonlarında yine büyük bir futbolcu olan lineker’in arjantin ağlarına gönderdiği gol ise ingilizleri kurtarmaya yetmedi ve ingilizleri kraliçelerinin örekesine kadar yolcu edildiler.

    tabi bu olay arjantinliler gibi benzer güney amerika kültüründen geldikleri ev sahibi meksikalılar tarafından hatta tüm dünyadaki ezilmiş halklar tarafından çılgınlar gibi kutlandı… maradona ülkesinde bir halk kahramanı ilan edildi. maradona maçtan sonra kendisi ile yapılan röportajda el ile müdehalesinin olup olmadığını soran muhabire “hand of god” cevabı verdi… bu cevap içerisinde bizim çok iyi bildiğimiz “yukarıdan gelen bir karar vardır” sosu olsa da, maradona bu cevabı ile kendisinin futbol tanrılığını da ilan etmiştir. ayrıca meşhur adem’in yaratılışı freskine de inanılmaz bir gönderme vardır bu cevapta. hakim olmadığı bir dilde bu kadar muazzam anlamlar içerir bir göndermeyi ayaküstü yapabilmesi bile, sadece bu cevap bile maradona’nın ne kadar büyük bir deha olduğunun göstergesidir. bu arada adem’in yaratılışı için (bkz: #73751390)

    yani büyük isimleri büyük isim yapan sadece bulundukları dönemde başarılı olmaları değildir. doğru zamanda doğru tepkileri vermeleri, kitleleri sürüklemeleri, bunu yaparken de alanlarında dünyanın en iyisi olmalarıdır. yukarıda 100 kişi bir daha cristiano ronaldo, messi gibi isimler gelmeyecek, benzer isimleri göremeyeceğiz demiş… ben buna dötümle gülüyorum. af edersiniz ama nah göremeyeceğiz. her zaman daha iyi top cambazları, daha yetenekli sporcular izlemeye devam edeceğiz.

    doğrudur bugünkü futbol bambaşka bir yere evrildi, arjantin’in nostaljik şampiyonunun bugünün ikinci sınıf takımlarının karşısında bile hiçbir şansı yok. maradona bugünkü stoperler için durdurulması kolay bir hedef… ancak şunu atlıyorsunuz buradaki aslan payı ne messi’nin, ne ronaldo’nun (yani sporcuların) ne de değişen taktik anlayışındır. buradaki aslan payı özellikle son 15 yılda bilimin sporun içine günden güne daha büyük bir biçimde nüfus etmesindedir. siz messi o hormon tedavileri ile desteklenmese, ronaldo o steroidleri almasa messi ve ronaldo olabilecekler miydi sanıyorsunuz? yere göğe koyamadığımız gegenpress’in mucidi klop’un antreman videolarına bakın bakalım dortmund’dan beri bilimi nasıl kullanıyor… bilim olmasa liverpool şampiyon olabilir miydi sanıyorsunuz?

    yoo dostum yoo… bilim bu işin içine henüz çok yeni girdi, ileride spor hayal bile edemeyeceğiniz gelişmelere gebe… örneğin belki 45 metreden önü her müsait olduğunda topu çatala gönderebilen futbolcular izleyeceğiz birkaç on yıla kalmadan. her zaman her şartta, fiziki ve bilimsel imkanların müsait olduğu her durumda hata yapmayan futbolcuları izleyeceğiz… ronaldo ve messi’nin istatistiklerini geçmeye aday bebeler daha onlar futbolu bırakmadan peydahlandı bile… bakın fransa’nın yeni yıldızına… peki her seferinde 45 metreden gol atabilen isimleri izlemeye başladığımızda bu durum bizim için sıradanlaşmayacak mı? o gollere şimdi izlediğinizde hissettiğiniz heyecanın bir benzerini hissedebilecek misiniz? işte futbolun kan kaybettiği yer burasıdır. yoksa biz de biliyoruz şimdiki sporcuların bireysel olarak karşılaştırıldığında ne seviyede olduklarını, sen bana şunun cevabını ver;

    bir daha böyle dramatik bir hikaye ile koskoca dünyanın tüm ezilen halklarını mutluluktan ağlatacak bir isim icat edebilecek mi senin o spor bilimin? dünyanın en güçlü devletinin en dipten gelmiş en prestijli vatandaşlarından birisi olan dünya şampiyonu boksör sadece askerleri eğlendirmek için orduya çağrıldığında “bu benim savaşım değil” diyebilecek mi? senin spor biliminin böyle bir taşağa dökebilecek betonu var mı sen bana bundan haber ver?

    bak daha dünya kupasını kazanmasına, ikinci kupa finaline hele hele italya'daki inanılmaz hikayeye falan girmedim. messi maradona’dan büyükmüş!... bi sktir gidin artık lan!

  • geçmişlerinde onca vukuat varken nasıl kendilerini memleketin sahibi, bizi de sahip oldukları memleketlerine kasteden düşman bellediklerini anlamadığım beyandır.

  • amerika'daki her sey oldugu gibi bu da eyaletten eyalete degisen bir seydir. zamaninda obamacare getirildiginde en buyuk amac eyaletler arasindaki farki mumkun oldugunca azaltip ulke boyunca benzer, standart ve ortak bir saglik sistemine ulasmakti ama bunun ne kadar basarili oldugu tartisilir.

    oncelikle sunu soyleyeyim (cunku bu konuda cok soru geliyor) amerika'ya green card yoluyla veya baska bir sekilde geldiyseniz ulkeye adiminizi atar atmaz ilk yapacaginiz sey saglik sigortasi almak olmalidir. bunun kesinlikle sakasi yok. saglik sigortaniz yoksa bir ambulansin sizi alip bir sokak otedeki hastaneye goturmesi 2 bin dolar, acil serviste size basit bir pansuman yapilmasi 800 dolar, basit bir doktor ziyareti 400 dolar gibi fiyatlar cekebilirler. yukaridaki entry'lerde de siklikla bahsedildigi icin bu rakamlarin ayrintisina girmeyecegim ama bu rakamlar abartma degil. biz turkler'de genelde "bana bir sey olmaz" zihniyeti olur ama bu konuda risk almaya degmez. sahsen 15 senedir hic doktora gitmeme ragmen sigortam var cunku yarin ne olacagi belli olmaz. sirf hava degisiminden dolayi ucaktan iner inmez hasta olan ve doktora gitmek zorunda kalan ve ayaginin tozuyla binlerce dolar zarara giren insanlar var.

    yine de cok karamsar olmamak lazim. son istatistiklere gore amerikalilarin %92'sinin saglik sigortasi mevcut. obamacare oncesi bu rakam %84'tu ve obamacare sayesinde sigortasizlarin orani %16'dan %8'e dustu. bu oran almanya ve ingiltere'deki sigortali oraninin biraz daha altinda ama obamacare sonrasi arada cok fazla fark kalmadi.

    yukarida bahsettigim gibi amerika'daki saglik sistemi eyaletten eyalete degisiyor. saglik sistemi olarak iskandinav modelini birebir uygulayan oregon, washington, minnesota, california gibi eyaletler oldugu gibi, tam tersi model uygulayan alabama, teksas gibi eyaletler de mevcut. mesela her zamanki gibi oregon'u ornek vereyim. gecen sene gecen bir kanunla "oregon health plan" adinda bir saglik sigorta sistemine gecildi. buna gore aylik 1400 dolarin altinda geliri olan tekil kisiler, 1600 dolarin altinda geliri olan ciftler veya 2800 dolarin altinda geliri olan cocuklu aileler tamamen ucretsiz bir saglik sigortasina sahip olabiliyor. bu iskandinav modelinin birebir uygulamasidir. bu sistemdeki saglik sigortasi hemen hemen akla gelecek tum tibbi durumlari karsilamaktadir (dogum yapmak, uyusturucu tedavisi, psikolojik tedavi, dis sagligi dahil oldukca kapsamli bir sigorta).

    bu konuda her eyalet oregon kadar comert degil ama california'da da asagi yukari benzer bir sistem var. hatta california'daki birazcik daha comert cunku oregon'daki sigortadan faydalanabilmek icin en az green card veya vatandas olmaniz gerekirken california'da kacak gocmen olup saglik sigortasindan faydalanan insanlar var.

    yine de eyaletlerin kendi saglik sigortasi cok az kisiyi kapsiyor. amerika'daki sigortalilarin buyuk cogunlugu (yaklasik %60) calistiklari sirket tarafindan sigortalanmaktadir. her sirketin sigorta politikasi ve ucretleri farkli oldugu icin burada tam bir birlik saglanabilmis degil. mesela nike'in calisanlarina sagladigi sigorta ile intel'in calisanlarian sagladigi sigorta arasinda farklar mevcut. genelde buyuk ve kurumsal firmalarin sigortalari daha kapsamli ve daha ucuz oluyor. sirketlerin sagladigi sigorta calisanin ailesi ve cocuklarini da kapsarken ucret bedava ile ayda 500-600 dolar arasinda degisiyor. kisisel bir ornek olmasi acisindan: su anda calistigim sirkette kendim ve esimi kapsayan saglik sigortasi icin hic para odemiyorum ama onceki sirkette sirf kendi sigortam icin ayda 200 dolar oduyordum.

    bunun disinda 65 yasinin uzerindeki tum vatandaslar, engelliler, federal devlet icin calisan memurlar ve askerler federal devlet tarafindan sigortalanmaktadir ve bu kisilerin sigorta masraflarini sosyal sigortalar kurumu (gilicdar batirdi hep) odemektedir. 65 yasinin uzerindeki tum vatandaslar ssk'dan emekli oldugu icin saglik masraflarini da ssk oderken kalici olarak engelli olan vatandaslar da ayni kapsama giriyor. bu kisiler ayni zamanda bazi eyaletlerde de ek sigortalardan faydalanabiliyorlar.

    peki obamacare nerede devreye giriyor? diyelim ki 65 yasinin altindasiniz, bilinen bir engeliniz yok, calistiginiz sirket size sigorta saglamiyor, geliriniz sigorta satin almaya yetmiyor ve oregon gibi iskandinav sistemini benimsemis bir eyalette yasamiyorsunuz. bu durumda obamacare'in sisteminden indirimli olarak kendi ozel sigortanizi satin alabiliyorsunuz. obamacare oncesi bu durumdakiler icin sigorta policesi almak cok pahaliydi ama obamacare ile bu ucret biraz daha indi ama obamacare'in asil faydasi bu olmadi. obamacare oncesi sigorta sirketleri kanser, seker, kalp hastaligi gibi masrafli bir hastaliginiz varsa sizi sisteme kabul etmemezlik yapabiliyordu ama artik bu yasaklandi. sigorta sirketleri artik hangi hastaliginiz olursa olsun sizi kabul etmek zorundalar (trump bunu degistirmek istemisti ama kendi partisi bile karsi cikti).

    her seye ragmen sigortasi olmayan %8'lik kesim buyuk bir risk aliyor. sigortaniz yokken doktora gittiginizde en basit bir islem bile yuzlerce, hatta binlerce dolar tutabiliyor. bunun da birkac sebebi var. buyrun liste yapalim:

    1) bir hastanenin acil servisine gittiginizde ne olursa olsun sizi kabul etmek ve size ilk mudaheleyi yapmak zorundalar. yaninizda bir kimlik olmasa ve paraniz olmasa bile bu hastanelerin kanuni zorunlulugu. bu yuzden evsizler ve kacak gocmenler genelde acil bir durum oldugunda doktora gidip acil serviste takiliyorlar. bunlar ucret odemedigi icin kabak odeyenlerin basina patliyor cunku hastane herkesin masrafini odeyenlerden cikartmaya calisiyor.

    2) acil servisler sadece acil durumlar icin oldugundan hastaneler acil servis kullanimini azaltmak istiyorlar ve bunu ucretleri yuksek tutarak yapiyorlar. kanunen gelen kimseyi geri ceviremedikleri icin her basi agriyan veya burnu akanin acil serviste olmasini istemiyorlar ve fiyatlari caydirici bir guc olarak kullaniyorlar.

    3) abd'de tip okumak asiri derecede pahali oldugu icin doktorlar 200-300 bin gibi borclarla mezun oluyor ve ayda birkac bin dolar ogrenci kredisi odedikleri icin bu rakami musteriye yansitiyorlar.

    4) doktorlar yanlis tedavi uygulayip hastaya bir zarar verirlerse hastanin mahkemeye gitme ve cok ciddi oranda tazminat isteme hakki oluyor (malpractice). doktorlar bu ihtimale karsi ozel bir sigorta satin aliyorlar ve bu da her ay binlerce dolar tutuyor. sonunda doktor mahkemeye verilirse tazminati sigorta sirketi oduyor. bunun parasi da musteriye yansitiliyor.

    5) hemsireden hasta bakiciya kadar saglik personelinin maaslari oldukca yuksek ve dunya standartlarinin uzerinde oldugu icin bu da fiyatlara yansiyor. abd'de bir hemsirenin yillik 100 bin dolar ve uzerinde kazanmasi hic de nadir degil.

    6) ilac firmalari genelde paralarini bati ulkelerinden cikartirlar. mesela abd ve avrupa'da 5-10 bin dolar tutan bir ilac ayni marka ve ayni sirket tarafindan satilmasina ragmen cin veya hindistan'da 50-60 dolara kadar dusebiliyor. mesela abd'de 85 bin dolar tutan bir ilac hindistan'da 500 dolara sattigi icin bir cok amerikali hindistan'a gidip ilaci oradan aliyor (link asagida). genelde ilac firmalari ar-ge masraflarin bati ulkelerindeki ilac satislarindan cikartirken diger ulkelere maliyetin cok az uzerine ilac satarlar. ozellikle bu konu cok ilginc ve bu konuda yazilan bir suru makale ve kitap var. ilac firmalari abd'de ve avrupa'da satis yaparken en buyuk masraf kalemleri olan ar-ge'yi fiyata ekliyor ama asya ulkelerinde sadece ilacin fabrika uretim masraflari sayiliyor.

    https://money.cnn.com/…osbuvir-hepatitis/index.html

    7) tum bati ulkelerinde oldugu gibi abd'de de nufus gittikce yaslaniyor ve saglik hizmetlerine olan talep artiyor. amerikalilar'in ekseriyeti sagligina dikkat etmedigi, fazla egzersiz yapmadigi ve sagliksiz beslendigi gercekleriyle de yuzlesince ulkede yeterince saglik personeli yok. talep arza gore kat kat fazla olunca da saglik hizmetleri daha pahali oluyor (serbest piyasa ekonomisi).

    8) hastanelerin, medikal ofislerin ve kullanilan yuksek teknolojili makinelerin kirasi inanilmaz derecede yuksek ve bu da musteriye yansitiliyor.

    bazi durumlarda saglik masraflarinizi saglik sigortaniz disindaki kaynaklar da odeyebiliyor. ornegin trafik kazasi gecirdiginizde hastane masraflarinizi araba sigortaniz karsilar. isyerinde kaza gecirip sakatlandiginizda masraflarinizi sirketiniz ceker. eve hirsiz gelip sizi yaralasa hastane masraflarini ev sigortaniz ceker. yine de saglik sigortasi cok onemlidir ve buradaki hayatin olmazsa olmazlarindandir. sakin ihmal etmeyin.

    aslinda sigorta konusu oldukca karmasik. bunun deductible'i var, out of pocket'i var, out of network goygoyu var, bunlarin hepsinden bahsetmeye kalkarsam entry cok uzayacagi icin bahsetmiyorum ama mevzu burada bahsettigimden daha komplike. bazi durumlar oluyor, saglik sigortaniz oldugu halde saglik masraflarina bir araba dolusu para dokmeniz gerekiyor. bu yuzden sigortanin sartlarini, nerede nasil gectigini de iyice incelemek gerekiyor.

    amerika iyidir, hostur, firsatlar ulkesidir, bazi yerleri cennet gibidir (ornegin oregon) de kendi hakkinizi kendiniz aramaniz ve her seyi en ince ayrintisina kadar irdelemeniz gerekiyor yoksa bu ulke insani kagit gibi ogutur. her seyden onemlisi saglik giderlerini kismanin en iyi yolu yedigine ictigine dikkat etmek, sagligina ozen gostermek, sinirden stresten uzak durmak, havasi suyu temiz bir yerde yasamak, egzersiz yapmak gibi seyler geliyor. ornek olarak soyluyorum, gidip daha ucuz diye kalitesiz, junk food veya fast food tuketip sonra doktora binlerce dolar bayilacagima biraz daha organik, kaliteli beslenip doktor masraflarini kisabilirim mesela. hayatta yapilan yatirimlar icinde insanin kendi sagligina yapacagi yatirim gibisi yoktur cunku istedigin kadar mal mulk topla, onlari zevkle ve afiyetle yiyebilecegin sagligin yoksa ne yapabilirsin ki?

    su anda bu yaziyi okuyan herkes nefes alip veriyor. bunu hic dusunmeden, aklimiza bile gelmeden yapiyoruz. nefes aliyoruz, nefes veriyoruz. hic dusunmuyoruz ama 2-3 gun hasta olsak, bogazimiz veya burnumuz tikali olsa rahat rahat nefes almanin aslinda ne kadar lezzetli ve keyifli bir sey oldugunu anliyoruz. hastalik gecer gecmez "oh be dunya varmis" diyoruz, aradan birkac gun gecince yine unutuyoruz cunku insan bir seyi kaybetmeden kiymetini anlamiyor. simdi bu yaziyi okuyanlara bir sozum var, derin bir nefes alin, sonra birakin, sonra yeniden nefes alin, simdi de bunun ne kadar keyifli oldugunu ama aslinda hic kiymetini bilmedigimizi dusunun.

    ha diyeceksiniz ki "sen oregon'un tertemiz taptaze yemyesil havasini nefes cekiyorsun, tabi keyif alirsin". onun yeri ayri. nefes her yerde nefestir.

    neyse, yukarida dedigim gibi abd'de saglik sisteminden vergi sistemine, egitim sisteminden cevreyi koruma kanunlarina kadar her sey eyaletlere birakilmis. bu yuzden eyaletinizi de iyi secmek onemli. yine yukarida soyledigim gibi bazi eyaletler saglik sisteminde iskandinav modelini benimsiyor ama bu eyaletler vergilendirmede de iskandinav modelini benimsiyor. mesela teksas'ta yasayip yilda 100 bin dolar kazanan biri 28 bin dolar gelir vergisi oderken california'da yasayan ve yilda 100 bin dolar kazanan biri yilda 38 bin dolar gelir vergisi odeyecektir. sonucta iskandinav ulkelerinde de bedava saglik hizmeti olmakla beraber gelir vergilerinin oranlari %50'nin uzerine cikabilmektedir (mesela isvec'te gelir vergisi %62'ye kadar cikabilmektedir). kisaca dunyanin hicbir yerinde bedava saglik hizmeti diye birseyden soz etmek mumkun degildir cunku bunlarin parasi halktan o veya bu sekilde cikmaktadir.

    yine de abd gibi dunya tarihinin gelmis gecmis en varlikli ve zengin ulkesine vatandaslarinin doktora gidemedigi icin veya ilacsizliktan dolayi olmesi yakismiyor. ideal olan bunun hic olmamasi, ulkenin %100'unun (kacak gocmenler de dahil) sigortali olmasidir. umarim bir gun o da olur.

  • (bkz: cinsiyetçi erkeklerin iq seviyeleri)
    edit: başlığı açan yazara baktım, daha önce öldü insanlık diye bir başlık açmış ve özgecan için duyarlılık kasmaya çalışmış. özgecan'ı da insanlığı da öldüren sensin kardeşim. katil sensin işte. bir suphi gibi davranmana gerek yok illa. açtığın şu başlıkla öldürüyorsun kadınların psikolojilerini. yakılan, öldürülen her bir zerremizden suphi kadar sorumlusun sen de.
    debe editi: bir akşam vakti, ekmeğini kazanmak için gittiği yerde tecavüz edilip boğulan, üstünde sadece iç çamaşırıyla çay üstünde cesedi yüzen, ablasının elleri süt kokulu kuzusu cansu kayayı hiç unutmayın olur mu?

  • böyle bir olayın üstünden dahi dalga geçen suserları gördükçe sözlüğün kalitesinin nereye geldiğini daha iyi görüyorsunuz.

    ucunun nereye dokunduğu ortaya çıkacaktır elbet.