hesabın var mı? giriş yap

  • bir içki oyunu. oynamak için 2 adet zar, zarlar için şeffaf olmayan küçük bir kutu/kap, herkese bol bol yetecek kadar içki ve shot bardağı..

    oyuncular bir masanın etrafında dizilirler. herkese birer shot konur ve tek zar atılarak oyuna başlayacak kişi belirlenir. büyük atan başlar ve oyun saat yönünde döner. sıra kendine gelen oyuncu zarları kaba koyup hızlı bir şekilde masaya kapatır. burda maksat zarın kaç geldiğini diğerlerinin görmemesidir. ardından oyuncu zarlarına başkaları göremeyecek şekilde bakar ve kaç attığını gerçek ya da yalan bir şekilde duyurur. burda blöf faktörü devreye girer, çünkü zarı atan bir önceki oyuncudan düşük atmış ise önündekini içmek zorundadır. diğer oyunculardan biri blöf yapıldığını düşünüyorsa zarların gösterilmesini isteyebilir. eğer blöf yakalanırsa blöfü yapan oyuncu içer. ancak blöf değilse bu sefer zarların gösterilmesini isteyen oyuncu içer. eğer zarı atan oyuncu bir öncekinden yüksek atmış ya da blöfü yakalanmamışsa bir şey içmez ve zarlar sonraki oyuncuya geçer. bir öncekiyle aynı zar atılması durumunda ise iki oyuncu birden içer..

    zarların puanlaması büyük zarın onlar hanesinde olduğu 2 basamaklı sayı olarak hesaplanır. çift zarlar ise zarın 100 katına eşdeğerdir. bunun dışında bazı özel durumlar da mevcuttur. tek tek yazmak gerekirse:

    2-1 "meksikalı" (her zarı yener)
    3-1 "ters" (oyun sırası terse döner, kimse içmez)
    3-2 "sosyal" (herkes önündekini içer)
    4-1 "41"
    4-2 "42"
    4-3 "43"
    5-1 "51"
    5-2 "52"
    5-3 "53"
    5-4 "54"
    6-1 "61"
    6-2 "62"
    6-3 "63"
    6-4 "64"
    6-5 "65"
    1-1 "tilki" (zarı atan dışında herkes içer)
    2-2 "200"
    3-3 "300"
    4-4 "400"
    5-5 "500"
    6-6 "600"

    özel durumlu zarlar için önceki zarın kaç geldiği önemli değildir. meksikalı ise bir sonraki tura devreder, yani ardarda iki kişinin 2-1 atması durumunda üçüncü kişi farklı bir zar atarsa 2 tane içmek durumundadır. eğer o da 2-1 atarsa sonraki 3 tane içer vs.

  • +beş sene sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
    -sizin koltuğunuzda
    +aaa, peki beni nerede görüyorsunuz?
    -genel müdürün koltuğunda
    +kahve söyleyeyim fal bakar mısınız?
    -bakarız...
    +bedava mı?
    -kahve sizden fal bizden...

  • bitirdiği bölümle alakalı bir işte çalışamayan onlarca insandan biriyken, tam da deneyimsiz insanları işe alıp eğiten bir seyahat acentası bulmuştum ikda. hemen başvurdum tabi. görüşmeye çağrıldığımda elime o sayfalar uzunluğundaki başvuru formlarından biri sıkıştırıldı.
    formu doldurup bekleme odasında diğer insanlarla kanka olacak kadar uzun süre oturup, yaklaşık 8 ayrı görüşmeden geçtikten sonra; genel müdürün karşısına çıkmaya hak kazanan sınırlı sayıdaki insandan biriydim.
    müdür sıfatını taşıyan adam, önce uzun uzun başvuru formumu inceledi. 3-5 genel sorudan sonra sordu:
    "baban ne iş yapıyor"
    kitapçık halindeki başvuru formunda tabii ki aile fertlerinin adları, meslekleri, bitirdikleri okul gibi sorular da mevcuttu ki; o zamanlarda takriben 8 sene önce ölmüş babamın adından başka bişey yazmak saçma olurdu forma.
    "babamı 8 sene önce kaybettik efendim"
    "hmm. başınız sağolsun.ne iş yapardı"
    "heykeltraştı"
    "nerden mezundu peki"
    "tatbiki güzel sanatlar"
    "deden ne iş yapardı "
    (allah allaahh. adam sülalemi araştırmaya başladı...)
    "ressamdı efendim"
    "tabii yaa. doğru"
    (ne ki şimdi bu?)
    "vay bee. vefat etti demek.
    (nası yani??)
    ...biliyo musun biz senin babanla arkadaştık. hatta bi ara beraber bir serigrafi atölyesi bile açmıştık"
    !!! (dumur)
    "ciddi misiniz? ne zaman?"
    "78-79 seneleriydi. daha bitirmemişti baban okulu. sonra çok iş yapamadık kapattık. nası vefat etti peki?"
    " şimdi şööle ki...."
    muhabbet burdan sonra uzar, gider. işle ilgili tek bir cümle bile kurulmaz. ne nerde okuduğumla ilgilenir, ne amaçlarımla ne de ideallerimle - babamın eski arkadaşı. iş görüşmesi yerini eski günlere yapılan bi yolculuğa bırakır. gitme zamanının geldiğinin hissedildiği anda iki tarafın da gözleri yaşlı, sesleri tirektir.
    teşekkür edip ayrılmak için kalktığımda gözünden sevinçle karışık üzüntü okunur müdür insanın. bense çıktıktan sonra muhasebesini yaparım babamın o eski ama hayatını kariyer uğruna sanatından mahrum bırakmış arkadaşıyla; istediği gibi yaşayıp bu dünyadan göç etmiş sevgili babamın hayatının...

    yıllar sonra gelen edit: arada hikayenin sonunu merak edip işe başladın mı diye soranlar oluyor. cevabım hayır çünkü mevzu bahis yerden haber geldiğinde, başka bir yerde çalışmaya başlamıştım bile çoktan..

  • sanık ve hakim...

    - köşede bekledim, çıkınca da tepsiyle kafasına vurdum..
    - iyi de, yanında silahın bıçağın da varmış.. neden tepsi?
    - bi yerde okumuştum.. öyle yapınca tepsi müdafaadan az ceza alınıyormuş..
    - nefsi müdafaa olmasın o?
    - hepsi müdafaa değilmi sonuçta..
    - yaz kızım sanığın yirmi yıl hapsine...
    - ama yirmi yıl çok fazla.. bilseydim yanımda hafifletici sepetler getirirdim..

  • icerigi de okusaydin keske kardes.

    adamlar ulusal asilama programi yapiyor, bu yuzden herkesin ayik olmasini istiyorlar asidan verim alabilmek icin.

    bizdeki gibi pandemiden istifade insanlarin ozgurlugune cokmek ve toplumu dizayn etmek icin yapmiyorlar.

    burada da "10 gun tatil yaptik, 35 milyon kisiyi asilama hedefimiz var, bu yuzden bu surecte alkol satisini durduruyoruz" dense kimse itiraz etmezdi sanirim.

    insanlarin derdi 17 gun boyunca alkol satin alabilmek degil, pandeminin arac olarak kullanilmasi ve nedense sadece iktidarin isine geldigi sekilde hak ve ozgurluklerin kisitlanmasi.

    keske sunu bir anlasaniz once.

  • siz çocuksunuz, siz bilmezsiniz, geçmişi biliyonuz mu... ulan hiç mi değişmez cümleleriniz be, hiç mi başka bir bok bilmezsiniz amk zombileri.

  • hangi salatayı yaptığınıza bağlı. ben size her salata için küçük tüyolar yazayım. bu hizmet de benden size kalsın. ölür gidersem bu yazardan öğrendiydim dersiniz, adımı anarsınız:

    - çoban salata: soğanları ince ince yarım ay doğradıktan sonra tuzla ovup domates ve zeytinyağı ile karıştırıp diğer malzemeleri ondan sonra doğrayın. salataya mutlaka küçük bir diş sarımsak koyun. ve asla ama asla marul koymayın ve maydanozu bol tutun. salatalık ile domates oranı aynı olsun. limon ve nar ekşisini bol tutmaya bakın.

    - patates salatası: sosunu önden hazırlayın. zeytinyağı, limon suyu, kırmızı toz biber, sumak, karabiber, çok az pul biber, tadı hissedilmeyecek kadar neredeyse bir çay kaşığı hardal ile bol ince doğranmış soğanı iyice harmanlayın. patatesleri doğradıktan sonra haşlayın. haşlanmış patates bu sosun içine koyun. sıcağıyla hölörölüpşöp diye çeksin sosu. üstüne opsiyonel olarak kırmızı lahana ve maydanoz koyabilirsiniz. ben pek marul sevmeyenlerdenim.

    - coleslaw: içine yoğurt ya da mayonez koymayın. kavurduğunuz çeşitli kuruyemişleri sıcağıyla yağa dökün ve lezzetleri geçsin. kırmızı ve beyaz lahanaları doğradıktan sonra ılımış zeytinyağını ve limon suyunu dökün. on on beş dakika bekletin ve içine ekşi elma, çok az miktarda armut, kırmızı pancar, bir miktar karabiber ilave edin.

    - sezar salata: bence temelde ekmekten başlamak lazım. ekmeğe zeytinyağı, sarımsak, kırmızı toz biber, pul biber, karabiber, limon kabuğu ve tuz koyun. tavada da yapabilirsiniz fırına da atabilirsiniz. sosu bir kenarda hazırlayın. ançuez sevmeyenler paket sardalya ya da ton balığı koyabilir. limonu ve ev yapımı mayonezi bol tutun. marulları elle parçalayın ve sosla başka bir kapta karıştırın. sosu komple marullara koyarsanız acayip sulanıyor ve ekmekler içinde yıvış yıvış oluyor.

    - piyaz: fasulyeleri haşlarken domates, maydanoz sapı, limon kabuğu, tarçın, yenibahar ve bol karabiber ile haşlayın. böylece temelden lezzetli bir fasulyeniz olur. opsiyonel olarak biber, yumurta vs. koyun ama domates koymayın. piyaza yakışmıyor. zeytinyağı, limon ve tahin mutlaka olsun.

    - şu an uydurduğum bir salata tarifi: aklıma gelen ilk malzemeleri yazıyorum. kırmızı kapya biber, ceviz, zeytinyağı, limon, pul biber, mısır, domates, limon yerine çok az turşu suyu.